2007

   · ETKİNLİK Giriş Sayfası

TMMOB MÜHENDİSLİK, İSTİHDAM VE ÜCRETLENDİRME SEMPOZYUMU BÖLGE TOPLANTI RAPORLARI


ADANA BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

 Odalarımız meslek alanlarındaki faaliyetleri doğrultusunda kongreler, sempozyumlar ve başka etkinlikleri düzenliyorlar. Bu sempozyum ise doğrudan "üyenin istihdam ve ücretlendirme" konusunu ele almasından dolayı, toplantıya katılan tüm üyeler tarafından olumlu ve yararlı bir çalışma olarak ilgiyle karşılandı. - Kamuda sürdürülen siyasi operasyonlar tüm kamu çalışanlarını etkilediği gibi, üyelerimizi de etkilemektedir. Bu "görevden alınma, istifaya zorlanma, sürgün, tayin edilme" şeklinde somutlanmakta ve üyelerin verimlerinin düşmesine neden olmaktadır. Buna örnek olarak, DSİ Adana 6. Bölge Müdürlüğünde yaşananlar rakamsal olarak verilmektedir. - "Özelleştirme" adı altında yapılan sermayeye peşkeş çekmelerin, üyelerimiz üzerindeki etkileri dile getirilmiştir. Bu "işsiz kalma, daha düşük ücretle başka yerlerde çalışma, daha sağlıksız şartlarda çalışmaya rıza gösterme" şeklinde gerçekleşmektedir. - Yapı denetim firmalarında çalışan arkadaşlarımız belirlenen ve ifade edilen ücretlerin çok altında ücretlerle çalışmaktadırlar. Arkadaşlarımız basit bir imzacı pozisyonuna sokulmak istenmektedir. Aslında sistem öyle bir şekilde kuruldu ve işletiliyor ki; ne gerçek anlamda yapı denetimi uygulanıyor, ne yapı denetim firmalarında çalışan arkadaşlar maddi, manevi olarak tatmin olabiliyor, ne de yapı denetim şirketi sahipleri memnun olabiliyor. - TMMOB çalışan üyeleri için sendika kurulması ile ilgili, geçmişte olduğu gibi öncülük etmelidir. Ya da üyelerinin iş kolu ile ilgili sendikalarda örgütlenmesine destek olmalıdır. Ulaştığımız noktada TMMOB bu güce sahiptir. - TMMOB'un çeşitli etkinliklerine katılımın arzu edilen düzeyde olmaması büyük bir eksikliktir. Örneğin; bu bölge toplantısı doğrudan üyenin sorunlarını ilgilendirmesine rağmen katılımın bu kadar az olması düşündürücüdür. Bunun çözümünün mutlaka bulunması gereklidir. Bu konuda Oda ile üye arasında bir sıcaklığı sağlamak zorundayız. - Katılım azlığının bir başka sebebi de bilinç eksikliğidir. Kamuda çalışanların en büyük sorunu ücret azlığı olmasına rağmen böyle bir toplantıya kamudan çok az katılım olmuştur. - DSİ'nin proje yapım işleri dışarıya yaptırılmaktadır. Bunun toplamı yaklaşık 260 milyon YTL.'dir. DSİ bunu kendi çalışanlarına yaptırsa ve bu parayı da çalışanlarına dağıtsa, DSİ'de ücret sorunu ortadan kalkar. - Kamuda çalışan mühendisler, kendi mesleklerinden başka işlerde çalıştırılarak mesleklerinden uzaklaştırılıyorlar. Mesleğinden uzaklaşan mühendisler kendi sorununa sahip çıkamayan bir anlayışı da beraberinde getiriyor. - İhtiyaç duyulan Mühendis sayısı ile mezun olan yıllık Mühendis sayısı arasındaki farka çözüm bulunmalıdır.Bu durum işsiz mühendis sayısını sürekli artırıyor.Ülkede planlama olmadığından ihtiyaçtan fazla mühendis mezun ediliyor.Jeofizik Mühendislerindeki işsizlik oranı % 45'i buldu. - Üye olanlar bir koruma beklentisi içindeler. - Matematik, Fizik, Kimya bölümleri mezunları gidip bir sertifika alıp "Sistem Mühendisi" adı altında iş yürütüyorlar.Halbuki burada çalışması gereken insanların en azından elektrik-elektronik ya da bilgisayar, haberleşme gibi Mühendislik bölümlerinden mezun elemanlar olması gereklidir. - İşsizlik, şu an var olan sistemin bir şekilde stepnesidir.Reel ücretlerin aşağı çekilmesinde de işsizliğin önemli bir payı vardır.Ancak işsizliğin bir başka boyutu da insanları sisteme ekleme sürecidir. - Bünyesinde Mühendis çalıştırmayan firmaların ticari unvanlarında "Mühendislik" ibarelerini kullanmaları haksız rekabete neden olmaktadır. Bunu önlemenin yolları araştırılmalıdır. - Önümüzdeki günlerde kamuda "performansa dayalı ücret politikası"gündeme getirilmek istenmektedir. Böyle bir çalışma olduğunda, önlemek için gerekli müdahalelerin mutlaka yapılması gereklidir. - Kamuda ve Belediyelerde çalışan TMMOB üyeleri aynı hizmeti üretirken, farklı statülerde çalıştırılmakta ve farklı ücretler almaktadırlar. Bu soruna bir çözüm bulunmalıdır. - Taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma toplumun ücretli çalışanlar kesimini derinden etkilemekte ve bundan üyelerimiz de paylarına düşeni almaktadır. Sendikalı kamu çalışanlarının örgütlü mücadelesi desteklenmeli ve TMMOB üyeleri örgütlenmenin içinde yer alıp, haklarını aramalıdır.

ANKARA BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

 22-23 Eylül 2007 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek olan Mühendislik, İstihdam Ücretlendirme Sempozyumu Ankara Bölge Toplantısı 6 Eylül 2007 tarihinde İMO Toplantı salonunda gerçekleştirildi. Toplantıda dile getirilen sorunlar ve önerileri şu şekilde özetleyebiliriz: 1- Üretim ekonomisi yerine rant ekonomisinin uygulanıyor olması, Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının işsizliğini doğurmaktadır, özelleştirme ve işsizliği daha da artırmaktadır. 2- Bazı meslek gruplarında işsizlik yaygındır, 3- Plansız bir şekilde Mühendislik Mimarlık fakültelerinin açılması bol sayıda yedek işgücünün oluşmasına yol açmaktadır. 4- Özellikle Kamuda Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları işlevsizleştirilmekte, yalnızca mevcudun sürdürülmesi fonksiyonunu görmektedirler. 5- Özel sektörde de, kamuda da düşük ücretle istihdam yaygındır, özel sektörde daha ücretler daha da düşüktür. 6- Düşük ücretle Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı çalıştırılmasında bu meslek grubundakilerinin de payı vardır. OSTİM'de 350-400 YTL ye çalışan mühendisler bulunmaktadır. Yapı Denetim Büroları, Sorumlu Müdürlük vb işlerde Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları çok düşük ücrete imza atmaktadırlar. 7- Özel sektörde Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarına mesleğinin dışında da bir çok iş yaptırılmaktadır. 8- Kamuda da ücretler düşüktür, kamuda hizmetlerin satın alınması, özelleştirmeler, ücretlerin daha da düşmesine yol açan faktörler arasındadır. 9- Kamuda aynı işi yapmalarına rağmen farklı kurumlarda çalışanlar arasında ücret farklılığı en büyük sorunlar arasında yer almaktadır. 10- Özel sektörde de, kamuda da karşılıksız fazla mesai yaygınlaşmıştır, Özel sektörde günlük çalışma süresi 12 saati bulmaktadır, 11- Özel sektörde de, kamu sektöründe de kadın Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarına karşı ayrımcılık yaygındır, 12- Kadın Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarına karşı işe alma, yükselmede ayrımcılık yapılmaktadır, 13- Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarına iş bulmada TMMOB'a da görevler düşmektedir, TMMOB ve Odalar, iş arayanlarla Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarını buluşturabilir, bu konuda öğrenci üyeliğin özendirilmesi gerekmektedir., 14- Resmi ihalelerde çok fiyat kırarak İhale alan yükleniciler, bunun sonucunda çok düşük ücretlerle Mühendis, mimar Şehir plancısı çalıştırmaktadır. TMMOB ihalelerde çok fazla fiyat kırarak alınan işleri teknik anlamda izlemelidir. 15- Sorunların çözümü örgütlülükten, örgütlü mücadeleden geçmektedir, örgütlülükten yalnızca TMMOB üyesi olmayı, TMMOB çatısı altında mücadeleyi değil, aynı zamanda sendikal örgütlülüğü sendikal mücadeleyi de anlamak gerekmektedir. Ancak özel sektörde Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının sendikalaşmaları yok denecek düzeydedir. Kamu sektöründe de Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının ağırlıklı bir bölümü sendikalara uzak durmayı sürdürmektedir. Toplu Sözleşmelerde Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının kapsam dışı tutulması uygulaması sendikalaşmadan uzak durulmasında bir faktördür, bu uygulamaya son verilmelidir. Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının sınıf atlama hayali sendikalardan uzak durmalarına yol açmaktadır. Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının ağırlıklı bir bölümü kendilerini mavi yakalılardan ayrı tutmakta, birlikte davranmaktan uzak durmaktadır. Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının sendikalaşması yalnızca sendikaların çabaları ile sağlanamaz, bu konuda sendikalarla TMMOB ortak çalışma yürütmelidir.

DİYARBAKIR BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yürütücülüğünde 22-23 Eylül 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan "TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu " çerçevesinde 26 Mayıs 2007 tarihinde Şubemiz toplantı sonucunda TMMOB İKK bileşenleri ile Bölgesel toplantı düzenlendi. Toplantıda sempozyumda ele alınacak bildiri konuları ışığında mühendis, mimar, şehir planlamacılarının bölgesel düzeydeki sorunları tartışılarak aşağıdaki sonuçlar elde edildi. Günümüzde mevcut ortam içerisinde Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri bölgeler arası gelişmişlik ve buna bağlı farklılıklardır. Bu durumdan en fazla etkilenen Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. Bölgede özellikle sanayi sektörü alanındaki ilerlemelerin istenilen düzeye ulaşamaması, yetişmiş kalifiye elemanının dışa göçüne neden olmaktadır. Yine bölgesel dengesizlikle beraber bölgedeki mühendis, mimar ve şehir planlamacıların iş yaşamında büyük bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda; 1- Bölgede yıllardır yaşanan, Türkiye'nin de en yakıcı ve acil çözüm bulması gereken, Kürt sorunu en öncelikli sorunlardan olup, mühendis, mimar ve şehir planlamacıların sorunları daha alt sıralarda yer almaktadır. 2- Bölgedeki çatışma ortamından kaynaklı hem devlet hem de özel sektörün yatırım konusunda yetersiz kalması, mühendis ve mimarların gelişmiş bölgelere göç etmesine neden olmaktadır. 3- Sanayinin az gelişmişliği, sektörel dağılımların yetersizliği, işsizliğin büyük ölçüde yer aldığı bölgemizde mühendis ve mimarlara gereksinim önemsenmemekte ve mühendis, mimarlar buna bağlı olarak istihdam konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. 4- Kurumlarda çalışan mühendis ve mimarların özlük hakları savunulamamaktadır. 5- Serbest çalışan mühendis ve mimarların düşük ücretlerle iş yapmaları önemli bir sorun haline gelmektedir. 6- Özel sektörde çalışan mühendis ve mimarların çalışma konularının uygunsuzluğu ve alınan ücretin yetersizliliği, emek-ücret eşitsizliği açığını büyütmektedir. 7- Mühendis, mimar ve şehir planlamacıların sorunlarının TMMOB çatısı altında ele alınması anlamlı bulunmakta ancak sadece kurumlarda çalışanlar hakkında açıklama ve eylemliliklerin düzenlenmesi yeterli görülmemektedir. 8- Yine TMMOB bünyesinde çalışan mühendis ve mimarlara ödenen ücretin, kurumlarda çalışan mühendis ve mimarlarla ilgili TMMOB‘ nin yaptığı açıklamalarla ters düştüğü ve bununda bir çelişki olduğu görülmektedir. 9- Kadın mühendis ve mimarların, Ülkemiz şartlarındaki iş bulma koşulları, cinsiyetçi ayrımcılık politikası ile bir sorun halindedir. Bu durum bölge koşulları göz önüne alındığında daha vahim bir hale gelmekte ve birçok kadın meslektaşımız ya vasat işlerde çalışmakta ya da mühendislik yapamamaktadırlar.

İSTANBUL BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

TARİH: 2 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ

YER: İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

SAAT: 14.30 - 20.00

TOPLANTI ANA KONUSU: "ÜCRETLİ ÇALIŞAN ve İŞSİZ MÜHENDİSLER, MİMARLAR ve ŞEHİR PLANCILARININ SORUNLARI"

 TOPLANTI KATILIM SAYISI: 80     SÖZ ALAN KATILIMCI SAYISI: 23

AÇILIŞ KONUŞMASI: TORES DİNÇÖZ - TMMOB İSTANBUL İKK SEKRETERİ

DİVAN ÜYELERİ: MUSTAFA ŞİMŞEK – MMO İSTANBUL ŞUBESİ YK ÜYESİ BÜLENT ÖNTAŞ – SEMPOZYUM SEKRETERİ

TOPLANTIDA SÖZ ALAN ÜYELER: 1- YILDIRIM DERYA Ziraat Mühendisleri Odası 2- MUSTAFA ARAL Makina Mühendisleri Odası 3- MEDET TURAN Makina Mühendisleri Odası 4- NURAY IŞIK Ziraat Mühendisleri Odası 5- BİRGÜL ÜRE Makina Mühendisleri Odası 6- MURAT SOYDAN Makina Mühendisleri Odası 7- ÖZGÜR BARIŞ Makina Mühendisleri Odası 8- BİROL DOĞAN Makina Mühendisleri Odası 9- ERTUĞRUL BİLİR Makina Mühendisleri Odası 10- ABDULLAH ER Makina Mühendisleri Odası 11- KURTULUŞ KAYA Elektrik Mühendisleri Odası 12- TEVFİK PEKER Makina Mühendisleri Odası 13- ERSOY BEY Makina Mühendisleri Odası 14- DİNÇER METE Makina Mühendisleri Odası 15- GÜREL ÇELİKEL Makina Mühendisleri Odası 16- ERKAN ARSLAN Kimya Mühendisleri Odası 17- NAMIK YÜKSEL Makina Mühendisleri Odası 18- CİHAN BAKIR Makina Mühendisleri Odası 19- ÇETİN DURUKANOĞLU Makina Mühendisleri Odası 20- GÜLER AYYILDIZ Makina Mühendisleri Odası 21- KURTULUŞ YILDIRIM Makina Mühendisleri Odası 22- HAYATİ CAN Makina Mühendisleri Odası 23- İHSAN BİRHEKİMOĞLU Makina Mühendisleri Odası

GİRİŞ

"ÜCRETLİ ÇALIŞAN ve İŞSİZ MÜHENDİSLER, MİMARLAR ve ŞEHİR PLANCILARININ SORUNLARI" konulu İstanbul bölge toplantısı 2 Haziran 2007 Cumartesi günü gerçekleştirildi. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası‘ nda saat 14.30 da başlayan toplantıya 80 mühendis, mimar ve şehir plancısı katıldı. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Tores DİNÇÖZ tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından, sempozyum yürütme kurulu adına Mustafa ŞİMŞEK bir sunum gerçekleştirerek katılımcıları bilgilendirdi. Sunum sonrasında gerçekleşen forum bölümünde TMMOB üyesi 23 katılımcı ücretli işsiz mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunları hakkında görüşlerini açıkladılar. Forumda özellikle çalışma yaşamında birebir yaşadıkları sorunları da aktaran katılımcılar meslektaşlarından destek ve ilgi gördüler.

MİU İstanbul Bölge toplantısında aşağıdaki konu başlıkları ele alınmıştır;

• Ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının üretim sürecinde çalışma koşulları

• TMMOB ve diğer örgütlenmeler (sendikalar vb.)

• Ücretli mühendis, mimar ve şehir plancıları ve ücret uygulamaları

• Ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının çalışma yaşamını düzenleyen yasalar

"ÜCRETLİ MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARININ ÜRETİM SÜRECİNDE ÇALIŞMA KOŞULLARI "

 Konu İle İlişkili Görüşler;

• Ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarına etkisi açısından AB Süreci,nin olumsuz etkileri

• GATS ve Avrupa Birliği boyutunda malların ve işgücünün serbest dolaşımı meselesi; mal ve hizmetlerin kendi lehlerine tek taraflı dolaşımı, tarife dışı engeller, belgelendirme süreçleri,

• Mühendislerin çalışma koşullarının kendilerini geliştirmelerine imkan vermemesi,

• Mühendislerin çalışma koşulları nedeniyle sosyal yaşamdan uzak olmaları,

• Mühendisin sözde özgürlüğünün tanımı; çalıştığı ortamlarda yükselme, yükselirken çevresini hiçe sayması,

• Mühendislerin iş tecrübesi edinme sürecinde daha fazla sömürüye maruz kalmaları,

• Mesleğin ilk yıllarında maruz kaldığı uygulamaların sonraki yıllarda yarattığı sonuç; haklarını arayamayan mühendis tipi, • Esnek üretim, yalın üretim, kalite ideolojisi'ne karşı mühendis tutumu,

• İşyerlerinde çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekliliği,

• Çalışma sürelerinin uzunluğu veya serbest zamanın azlığı,

• Bir soru: Serbest zamanın olmadığı bir yaşamda insanın kendini bu kadar yıpratması doğru mu?

• 8 saat çalışma, 8 saat dinlenme, 8 saat sosyal yaşam için 100 yıl önce mücadelesi verildiğini düşündüğümüzde ilk yapmamız gereken şeyin bugünkü fiili çalışma sürelerine karşı durmak olduğu,

• İnsanın yaratıcılığını artıracak serbest zamanın artması için çalışma süresinin günde 6 saate kadar kısaltılmasını savunma gerekliliği,

• Temel Problem; bir yanda çalışma sürelerini uzunluğu, diğer yanda işsizlik,

• Zorunlu ve karşılığı olmayan fazla mesai dayatması,

• Mühendislerin genel sorunlarının; sanayi ile uyumlu yeterli eğitimin verilmemesi, ilk işe başlandığında yaşanan dönemsel sorunlar, yetenek ve ilgi alanlarımıza uygun olmayan işlerde çalışmak zorunluluğu, kendini geliştirememe, mesleki olarak ifade edememe, yapılan işin tanımının net olmaması, gerektiğinde ustabaşılık veya formenlik vb. görevleri de yapmak zorunluluğu, mühendis asgari ücretinin belirlenmiş olmaması ve yasal güvenceye kavuşturulmuş olmaması, sorumlulukların çok yetkilerin az olması, üretim süreçlerinde mantığın değil de vahşi kapitalizmin kurallarının geçerli olması, işveren temsilcisi statüsünden dolayı gerçekte ait olduğu işçi sınıfından kopuk olması, sendikalara kolaylıkla üye olamaması, fazla mesai yaptırılması ve ücretlerin ödenmemesi vb. sorunlar olduğu,

• Güvencesiz çalıştırılma,

• Tek kutuplu dünyanın, emekçilerin çalışma hayatında yeni haklar elde etmeleri bir yana mevcut haklarını korumalarını zorlaştıran bir ortam yarattığı,

• İş güvencesinin sağlanmaması,

• İş güvenliği alanında çalışan mühendislerin problemleri ve mağduriyetleri,

 • İşsizliğin mühendis, mimar ve şehir plancıları üzerindeki etkileri,

• Kapitalist sistemin bilinçli olarak işsizler ordusu yaratması ve bu nedenle mühendislerin işsiz kalma gerekliliği,

• Mühendislerin işsiz kalma korkusu,

• Haklarını arayan mühendislerin karşılaştığı durum; işten çıkarılma,

• İşten atılan mühendislerin mağduriyetleri, uğradıkları hak gaspları,

• Kadın mühendislerin iş ve soysal hayatta karşılaştığı zorluklar, • Erkek hegemonyasında olan mühendislik mesleği,

• Kadın mühendislerin mesleğe başlarken ve sonrasında erkek meslektaşlarına göre daha fazla olumsuzluklarla karşılaşması,

 • İktidarların kamuda çalışan mühendislere bakışı; " Kalem efendileri"

• Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunları,

• AB uyum sürecinde KOBİ'lerin sayısının çeşitli engelleyici mekanizmalar nedeniyle; örneğin CE işaretlemesi nedeniyle 40.000 den 13.000 e kadar düşmesi,

• Çalışma koşullarının farklılığı; formel çalışma yaşamı ( kuralları belirlenmiş çalışma ) ve informel çalışma yaşamı ( kuralsız çalışma ),

 • Küreselleşme politikalarını doğru anlayarak bugünkü durumumuzu, konumumuzu ve işyerlerindeki uygulamaları anlayabilme,

• Mühendislerin meslek dışı alanlarda çalışmaya mecbur kalmaları,

• Sanayi üretimi içinde mühendislik bilgilerinin kullanım düzeyi,

 • Üretim süreçlerinde mühendislere olan ihtiyacın sermaye tarafından nasıl kavrandığı,

• Sermayenin geçmişte ve bugün tariflediği mühendis profilleri,

• Mühendislerin yerine meslek lisesi mezunlarının istihdam edilmesi yönünde çabalar; " Meslek Lisesi Memleket Meselesi"

 • Özlük haklarından yoksun mühendis, mimar ve şehir plancıları,

• Mimar, mühendis ve şehir plancıları, ekonomik özlük hakları bakımından ülkenin en sahipsiz kesimi olduğu,

• Mühendislerin sendikalaşması konusunda engeller, yasadışı fiili yasaklar,

• Sermaye en karlı işi yapmaya meyillidir, kara endekslidir, faydaya endeksli değildir. Böyle bir durumda en ucuz, en kaliteli, en çevre dostu, en faydalı ürünün ortaya çıkmasının çoğunlukla mümkün olmadığı,

 • Sosyal haklarından mahrum edilen mühendis kitlesi,

• Üniversitelerde görev yapan ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunları,

 • Yabancı sermayenin mühendislik hizmetlerine olumsuz etkisi,

• Yabancı mühendislerin çalışmasını kolaylaştırıcı yasalar,

• Ulusal mühendislik gücünün tasfiyesi, "TMMOB VE DİĞER ÖRGÜTLENMELER (SENDİKALAR VB.)" Konu İle İlişkili Görüşler;

• Üretim ve emeğin toplumsallaştırılması,

• Mühendisler robot değildir. Zararı olan şeyler üretmemeliyiz. Meslek ahlakına uygun olarak fayda üretmemiz gerekliği,

• Odaların mühendislerin hakları için yaptığı çalışmalara üyelerin olumlu / olumsuz yaklaşımları,

• Türkiye'de çalışan bütün mühendislerin kendi odalarına üye olmasını sağlama gerekliliği,

 • Mühendislerin gelecekleri için ortak çözümler üreterek örgütlü davranma gerekliliği,

• İşçilerin sendikal örgütlenme sürecinde mühendisin rolü ve işveren tarafından yapılan baskılar,

• Ücretli mühendislerin örgütlenme sorunu,

• Mühendisin örgütlenme mücadelesinde TMMOB' nin tavrının ne olması gerektiği,

• KESK'in mühendislerin sendikalaşmasında karşılaştığı sorunların sempozyumda ele alınması,

• Ücretli meslektaşlarımızın otomatik olarak sendikalara üye yapılması,

 • TMMOB üyelerinin sendikalaşma, örgütlenme mücadelesini aktif desteklemesi,

• Mühendislerin sendikalar içinde var olmaları teşvik edilmesi, meslek örgütleriyle sendikaların siyasal perspektifle bir arada çalışmasının teşvik edilmesi ve bunların altyapısının hazırlanması, önünün açılması.

• İşçiler ile işçi mühendisler arasındaki duvarların yıkılması gerekliliği,

• Ücretli çalışan herkes işçi sınıfının üyesi olduğu gerçeği,

• Mühendislerin kendi çalışma koşullarını, hayat içindeki konumlanışını sınıfın ve sınıf mücadelesinin bir parçası yaptığı zaman problemlerini daha kolay çözebilecekleri,

• Mühendislerin giderek daha da doğrudan sınıfın bileşeni haline gelmeleriyle yalnızca dar mesleki değil de işçilerle birlikte hareket etmesi, yeni bir örgütlenme modeline sahip çıkması ve bunun içerisinde yer alması,

 • Mühendislerin işçi sınıfıyla yakınlaştığı durumda birlikte çalışma zeminini yaratabildiği ölçüde bilinç yönünden gelişmeye daha açık, geleceği kavrayabilen bir sınıf bileşiminin oluşmasına katkıda bulunacakları,

• Emekçilerin barınma, beslenme, sağlık, eğitim, kültürel gelişim, ulaşım, iletişim gibi sosyal ve bireysel hakların hepsini kapsayan bir bütünlüğü savunma zorunluluğu,

• Sempozyumda, mühendislerin dışındaki alanlar da çalışanları da kapsayacak şekilde teknik eleman kavramı bir bütün olarak ele alınması,

 • Mühendis örgütlerinin, mühendis emeğinin piyasa koşullarında aşağıya doğru gidişine müdahale etme gerekliliği,

 • Sendikalarda, Odalarda bilinç yaratarak emek mücadelesinde aktif görev alarak mevcut gidişatın ortadan kaldırılması,

• TMMOB ve Oda genel kurullarında mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarının daha fazla konuşulması,

• TMMOB üyelerinin % 80' ini oluşturan ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının yönetim kademelerinde aynı oranda temsil edilmesi,

• TMMOB mevcut durumuyla, ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarına çözüm oluşturacak bir organizasyon ve yeterince bir çaba içinde değildir. TMMOB‘nin ücretli mühendis, mimar ve şehir plancılarının haklarını koruma ve onların mağduriyetlerini gidermeleri konusunda bugün bulunduğu konumdan daha etkin durumda olması,

 • Sermayenin kar amaçlı yaklaşımı doğrultusunda pervasızca doğaya ve insana verdiği zararları ortaya çıkarmak ve engellemek için işyerlerinde mühendisin iş sürecindeki konumuna doğrudan müdahale edecek kanalları yaratmalıyız. Mühendisin iş süreçlerinde karşılaştığı sorunlar karşısında nasıl tutum alacağının TMMOB ve toplum olarak tariflenmesi,

• Ücretli mühendisler için doğru bir örgütlenme modeli kurulması ve etkin iletişim sağlanması,

 • Çalışmanın yeni bir nitelik kazanmasını olanaklı kılacak toplumun sosyalist temelde örgütlenmesi için mücadele zorunluluğu, "ÜCRETLİ MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI VE ÜCRET UYGULAMALARI" Konu İle İlişkili Görüşler;

• Ücretli mühendis, mimar ve şehir plancıları ve ücret uygulamaları

 • Mühendis asgari ücreti yasal güvenceye kavuşturulması,

 • Emekçi sınıfların mücadelesinin işçilik ücretlerine etkisi,

• Mühendislerin düşük ücretlerle çalıştırılmasının yöntemi olarak; mühendis sayısının artırılmasına rağmen çalışma alanlarının kısıtlanması,

• Mühendislerin istihdam ve ücret sorununun ülkenin sanayi yapısı ve genel ekonomik yapısı ile ilişkisi,

• Mühendislerin sayısal olarak fazlalığının sanayiye ucuz işgücü oluşturması,

• Ücret adaletsizliği ve dengesizliğinin giderilmesinin gerekliliği,

• Mühendis, mimar ve şehir plancılarının büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında ücret aldığı gerçeği,

• Doğalgaz vb. alanlarda çalışan yeni mezun mühendislerin mühendislik dışında işlerle de uğraşmak zorunda kalırken, yoksulluk sınırı altındaki ücretlerini bile düzenli alamadıkları, "ÜCRETLİ MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARININ ÇALIŞMA YAŞAMINI DÜZENLEYEN YASALAR" Konu İle İlişkili Görüşler;

 • 657 sayılı kanuna tabi mühendislerin sorunları,

• Diplomalardan mühendislik ünvanının silinmesi,

• Ulus devlet modelinin tasfiyesi için yürütülen emperyalist faaliyetlerin, özelleştirmelerin, KOBİ' lerin bir bölümünün zaman içinde yabancı şirketler tarafından ele geçirilmesinin, diğer bölümünün de yok olmasının sonucunda istihdam ve işsizlik sorununun derinleşeceği,

 • Bir mühendis dünyanın her ülkesinde çalışabilmelidir. Bizim ülkemizde de yabancı mühendislerin çalışmasına salt karşı çıkmak yerine ne amaçla ülkemizde bu mesleki faaliyeti yürüttüğü üzerinde bir tartışma yürütmeliyiz.Burada kritik olan şeyin yapılan mühendislik faaliyetinin toplum yararına mı yoksa emperyalizmin sömürgeci mekanizmalarına hizmet ettiği konusu olduğu,

• Mesleğimizle ilgili üretim yapılan yerlerde belli sayılarda meslektaşımızın çalıştırılması yasal güvenceye kavuşturulması,

• İş kanunu dışında işverenler tarafından konulan kurallar, uygulamalar ve psikolojik baskılar, DİĞER KONULAR

• Ülkemizdeki mühendis sayısının üretimin bilimsel olarak yapılabilmesine göre yeterli sayıda olmasının sağlanması,

 • Ülkemizdeki yoksulları yaratan ve çoğaltan sistemin, klasik ve post-modern darbelerle korunmakta ve sürdürülmekte olduğu gerçeği,

 • Bilim ve teknolojinin toplumsal yarar için değil de karın maksimizasyonu için kullanıldığı durumda insanlığı, doğayı tahrip etmesi,

 • Bilim ve teknolojinin kapitalist sistemde daha fazla kar etmenin egemenlik alanlarını genişletmenin, toplumsal ve siyasal direnişleri etkisizleştirmenin bir aracı olarak kullanılması,

 • Bilim ve teknolojinin nasıl kullanıldığının özünde sosyo-ekonomik yapının niteliğiyle bağıntılı bir siyasal iktidar sorunu olduğu,

• Mezuniyet sonrası belgelendirme süreçleri,

 • Bilimsellikten uzak, ezbere dayalı eğitim sisteminin ortaya çıkardığı mühendis, mimar ve şehir plancıları, • Mühendis, mimar ve şehir plancılarının yabancı dil sorunu,

 • Üniversitelerden başlanarak eğitimin tekrar düzenlenmesi, yaşam boyu eğitim için odaların üzerine düşeni yapması, bunun sonucunda meslek ve meslektaşa saygınlık ve etik değerler kazandırılması ve hak ettiği ücreti alması sağlanması,

 • Örgütümüz her zaman kendi içinde kast yaratılmasına engel olmalıdır. Uzmanlık bir eğitim problemi olarak ele alınmalı ve bir eğitim problemi olarak TMMOB bunun mücadelesini vermelidir. Bu konunun bir üniversite eğitimi olarak ele alınması ve zenginleştirilmesi için mücadele edilmesi, TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu İstanbul Bölge Raporu, bölge toplantısına katılarak söz alan TMMOB üyelerinin görüşlerini içeriğinin mümkün olduğu kadar doğru ve özet bir şekilde sempozyuma taşımak amacıyla hazırlanmıştır. Halk için üreten ve adaletli, eşitçe paylaşan bir dünya umuduyla; sempozyumun TMMOB ve ücretli mühendis, mimar ve şehir plancıları açısından başarılı ve yararlı geçmesini diliyoruz.

SON SÖZ;

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalıdır. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığı bir ömür yani… Saygılarımızla. Sempozyum Yürütme Kurulu adına BÜLENT ÖNTAŞ – METİN ŞEN

 İZMİR BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu İzmir Bölge toplantısı 26 Mayıs 2007 tarihinde Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi'nde gerçekleştirildi. Sempozyum Yürütme Kurulu Üyeleri Bedir TEKİN, Bülent ÖNTAŞ ve Metin ŞEN tarafından yürütülen toplantıya toplam 30 kişi katıldı.

Toplantıda belirtilen görüşlerden çıkan sonuçlar aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.

 • Küreselleşmenin ve izlenen yanlış politikaların sosyal, kültürel, siyasi ve özellikle ekonomik açıdan ülkemizi getirdiği durum ortadadır. Siyasal iktidarların İMF ile birlikte oluşturarak yürüttükleri politikalar, Türkiye'yi 2006 yılı sonunda borç batağına taşımıştır. Kişi başı kamu borcu 2002-2006 döneminde % 78 oranında artarak, 3.700 dolar seviyelerine ulaşmıştır. İMF destekli program kapsamında izlenen düşük kur – yüksek reel faiz politikaları sonucu ihracat sürdürülemez noktaya ulaşmış, dış ticaret açığı katlanarak artmış ve cari açık riskine temel oluşturmuştur. AKP'nin 4.5 yılllık iktidarlık dönemindeki büyüme, reel ekonomiye ve sektöre yansımamıştır. Ülkemizde sanayi yapısı 1980'li yıllarda geri teknoloji sanayilerine doğru dönüşmüştür. 1990'lı yıllarda, kırılgan ve sürekli kriz ortamında sanayileşme bir hedef olarak önemini kaybetmiştir. Bu durum, AKP iktidarı döneminde de aynen devam etmiştir. Küçük işletmeler sanayideki tüm işletmelerin yüzde 98.4'ünü oluşturmaktadır. Bu işletmelerin toplam istihdamdaki payı yüzde 14.1'i kapsamaktadır. Sanayinin tüm sektörleri ele alındığında, ihracata konu mal gruplarındaki ithal girdi oranı yüzde 65 gibi çok yüksek bir orandadır. Bu oran, elektronik sektöründe yüzde 85, tekstil ve gıda sektöründe yüzde 55, makine imalat sektöründe yüzde 63 olarak gerçekleşmektedir. Bunun sonucu olarak ithalat lehine makas açılmakta ve açık, Gayri Safi Milli Hâsılamızın yüzde 79'larına ulaşmaktadır Küreselleşmenin ilk saldırı alanı olan tarım sektör açısından da, ülkemizde durum gittikçe kötüleşmektedir. Dünya Ticaret Örgütü'nün dayattığı uygulamalar kapsamında, tarıma yönelik iç destekler, dışsatım sübvansiyonları ve dışalıma yönelik korumacılık ortadan kaldırılmaktadır. Başta Tohumculuk Yasası gibi uygulamalarla küresel sermayeye tüm yönleri ile açılmamız, ülkeyi bu sermaye ile rekabet edemez konumda zayıflatmaktadır. Dünya merkezinin sağladığı bir takım krediler karşılığında, yasama yolu ile kamu yönetiminde değişiklikler gerçekleştirilmek istenmektedir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu kapsamda kapatılırken, İller Bankası da kapatılmaya çalışılmaktadır. Ziraat Bankasının herhangi bir banka zihniyetiyle çalıştırılmaya başlaması ile, çiftçi kredileri ortadan kaldırılmış, çiftçi herhangi bir müşteri pozisyonuna taşınarak, yalnızlaştırılmıştır. İMF' ye verilen niyet mektuplarıyla tarıma yönelik tüm destekler yavaş yavaş kaldırılmaktadır. Durumu mühendislik açısından ele aldığımızda, ziraat mühendislerinin artık çiftçiden uzaklaştırılarak, kırsal alanlarda olmadığı görülmektedir. İl merkezlerinde çalışan ziraat ve gıda mühendislerinin veri giriş-çıkış kayıt işlemleri nedeniyle bilgisayar başından kalkamadığı ve çiftçiyle gerçekten sorun çözmeye ve iyileştirmeye yönelik diyalog içine giremedikleri görülmektedir. Tarım İl Müdürlüklerinde çalışan mühendis sayısının planlı bir biçimde azaltılması, bugün 22 köy – 150 bin dönümden bilgisayar başından kalkamayan bir ziraat mühendisinin sorumlu olmasını getirmiştir. Durum ormancılık ve orman mühendisleri için de benzerdir. Tüm bu koşullar, kırsal kesimde yoksulluğu toplumsal bir bunalıma dönüştürmekte ve göçü ivmelemektedir. % 20'lere ulaşan işsizlik sorununun çözümü için her yıl en az 900 bin kişiye iş imkânı yaratılması gerekirken, iktidar gerçekleri çarpıtarak, işsizlik oranlarını örtülemeyi tercih etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2005 yılı Ocak ayı verilerine göre, 15-24 yaş arası kurumsal olmayan sivil işgücü 12 milyon 213 bin kişidir. Bu yaş grubundaki işsizlik oranı, resmi verilere göre yüzde 21.4'tür. Bu rakam, yüzde 11'leri aşan genel işsizlik oranının yaklaşık iki katıdır. Genel işsizlik oranının yüzde 20 olduğu gerçeğini düşünürsek, bu rakamın daha da üstüne geçtiği açıkça ortaya çıkmaktadır. İstihdam politikalarının tüm bu gerçekler göz önüne alınarak yeniden planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Yoksulluğu gidermek ve eşitlikçi bir gelir dağılımı sağlamak amacına yönelik politikalar ancak sürdürülebilir büyüme, adil bölüşüm ve sosyal devlet anlayışıyla gerçekleştirilebilir. Öncelikle sanayi katma değerinin ekonomimizin tüm sektörleriyle dengeli bir biçimde arttırılarak, yüksek katma değerli ürünler ihraç edebilecek alt sektör ve teknolojileri destekleyecek ve teşvik edecek mekanizmalar ivedilikle oluşturulmalıdır. Bölgelerarası dengeyi kuracak ve gelir dağılımını adil bir biçimde kalkınmada öncelikli yörelere yayacak politikalara ilk elde önem verilmeli, organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri bu önceliğe göre geliştirilmelidir. Sanayinin gelişimini ve ekonomik büyümeyi en geniş tabana yayacak, refah ve istihdamı sağlayacak kamu yararına bir yatırım ve üretim planlamasına yönelik politikalar yaşama geçirilmelidir. Sanayinin, yeniden istihdam yaratan, rekabet edebilir bir düzeye ulaşması ancak emek politikalarıyla sağlanabilecektir. TMMOB'un her zaman savunduğu, "Meslek ve meslektaş sorunları, ülke ve toplumun sorunlarından bağımsız olmadığıdır". Bu ilke izlenerek, toplumun sorunlarından yola çıkarak, meslek ve meslektaşların bilgi ve deneyim birikimleriyle, emekten, kamudan ve toplumdan yana projeler üretilerek dile getirilmeli ve çağrılanmalıdır. 1980'lerden itibaren süregelen baskılarla siyasetten ve politikadan uzaklaştırılan bu dönemin, artık kırılması gereklidir. Her mühendis, mimar ve şehir planlamacı, birikimlerini toplum ve meslek için kullanmalıdır. TMMOB, emekten ve halktan yana bir taraf olmalıdır.

• Ülkemizde KOBİ'lerin çoğunun düşük verimle, katma değeri az, kapanma tehlikesi içinde üretim yaptıkları bilinmektedir. KOBİ'lerin mühendislik altyapısı, ar-ge çalışmaları ve inovasyonla buluşturulması ivedi bir gerektir. 2003 yılında Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi KOBİ Komisyonu, Endüstri Mühendisleri Meslek Dalı Komisyonu ve akademisyenlerle birlikte "KOBİ'lerde Endüstri Mühendisliği'nin İstihdamının Anlaşılması ve Artırılmasına ilişkin pilot proje" gerçekleştirildi. Seçilen üç işletmede, endüstri mühendisliği öğrencileri görevlendirilerek, akademisyenler ve alanlarında uzman mühendislerinin danışmanlığında, endüstri mühendisliği teknikleri uygulandı. Önceden saptanan alanlarda işletmelerin verimliliklerini nasıl artırılabilecekleri somut verilerle kanıtlanırken, proje bitiminde işletmelerin ikisi bünyelerinde ilk kez endüstri mühendisi istihdam etmeye başladı. Bu çalışma tüm mühendislik dallarına uygulanabilir ve TMMOB'nin koordinasyonunda, model tüm Türkiye‘de genelleştirilebilir. KOBİ‘lerin Ar-Ge desteklerinden yararlanabilmesi için, KOSGEB gibi devlet kurumları ve üniversitelerle işbirliğine gidilerek, TMMOB koordinasyonunda "mühendis istihdam etmelerini sağlayacak, küçük işletmeler için mühendislerden proje bazlı danışmanlık hizmeti alabilecekleri bir kurum işletilebilir. Böylece mühendislik teknikleri ile ilk kez karşılaşan işletmeler verimliliklerini artırırken, hem mühendislik disiplini yaygınlaşacak, hem de mühendis istihdamı artırılabilecektir.

• Geçtiğimiz aylarda, Ar-ge teşviklerinin düzenlenmesine ilişkin bir kanun taslağı hazırlandı. Taslağa göre, sermaye şirketlerinin yapısı içinde ayrı bir birim olarak örgütlenerek, münhasıran 50 ar-ge personeli istihdam eden ar-ge merkezleri ile münhasıran aynı faaliyetlerde bulunmak üzere kurulan 25 ar-ge personeli istihdam eden sermaye şirketleri yararlanabileceklerdir. Bugün ülkemizde kaç tane işletmenin 25 kişilik bir ar-ge departmanına sahip olabileceği sorgulanmalıdır. Taslağın yasalaşması, Avrupa'da ar-ge faaliyeti yürüten kuruluşların, ülkemizde konuşlanarak bu teşvikten yararlanmalarını sağlayacaktır. Tasarı ayrıca, bu kuruluşlara "araştırma sonrası, Türkiye'de üretiminin pahalı, işgücünün ve makina teçhizatının yetersizliği gibi nedenlerle", üretimi bir başka ülkeye taşıma hakkı tanımaktadır. Bugün bir tek mühendisin istihdam edilmediği, düşük verim ve katma değerle çalışan KOBİ'lerin sayısı düşünüldüğünde, gerçek anlamda teşviklere gereksinim duyan kesmin ihmal edildiği bir gerçektir. Tasarı TMMOB tarafından ivedilikle engellenmeli ve KOBİ'lere yönelik gerçekleştirilebilecek destekler üzerinde odaklanılmalıdır. Ar-ge çok geniş bir kavramdır, ayrı bölümleri içerir. Özellikle KOBİ'ler için ar-ge kapsamında yer alan ürün geliştirme, tasarım doğrulama süreçleri ilgili tüm test yatırımlarının yapıldığı ve toplandığı bir kuruluş bölgeler bazında örgütlenerek yapılandırılmalıdır. Bugün bu ölçekteki bir test labratuvarı TSE bünyesinde bile bulunmamaktadır.

 • Geçtiğimiz dönemlerde, TMMOB'un girişimleriyle başta halk - çalışan sağlığı ve kaynak kullanımını doğrudan ilgilendiren alanlarda, mühendis istihdamı zorunluluğuna ilişkin önemli yasal kazanımlar elde edildi. Ancak bu olumlu gelişmelerin gerçekleştiği süreç düşünüldüğünde, çalışmaların daha organize ve kurumsal boyutta yürütülmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Birçok önemli kazanımın ardında yatan, üç-beş kişinin özel girişimleri ve ilişkileridir. Diğer yandan bu model çerçevesinde, müdahil olamadığımız örnekler de var; Üç yıl önce KOSGEB yönetmeliği oluşturulurken "TMMOB'a bağlı meslek odaları ile birlikte ortak projelerin gerçekleştirilebilmesine" ilişkin bir cümlenin yer alamaması gibi. Yönetmelik' de eğer anılan cümle maddeleşebilseydi, MMO İzmir Şubesinin KOBİ'lerde endüstri mühendislerinin istihdamı ile verimliliğin artırılmasına ilişkin projesinin sürekliliği bu kapsamda sağlanabilirdi. Zaman kaybetmeden, Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyum ve müzakere sürecinin mücadele sürecine dönüştürülebilmesi için, Mecliste ele alınacak her konuyu izleyebilecek, öneriler geliştirebilecek hukuk müşavirleri ve uzman teknik elemanlardan oluşan profesyonel birimlerin TMMOB ve bağlı Oda bünyelerinde oluşturulması gereklidir.

• Ülkemizde, bilindiği gibi, kamuda kadro atamaları ve tayinler yasalardan, temel İlke ve kurallardan uzak biçimde siyasal iktidarlarca keyfi olarak gerçekleştirilmektedir. Eğitim, sağlık, yargı, güvenlik ve benzeri alanlarda istihdam edilen, kamu görevlisi olmaları nedeniyle de görevlerini Anayasaya, yasalara, yönetmelik ve tüzüklere uygun sürdürmeleri gereken kamu çalışanları, göreve ilk atanmalarından başlamak üzere, görevde yükselme ve tayinlerinde olumsuz politik baskı ve uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sorunlar ise, genellikle hiç çözülememekte ya da uzun süreli kişilerin bireysel hukuk mücadeleleri sonucunda, kalıcı olmayan, geçici, yeni sorunlara gebe biçimde çözümlenebilmektedir. Siyasi iktidarların oluşturdukları kendi yandaşı kadroların kontrolüne geçmiş kamusal güç, halkın lehine çözümler üretemez hale gelmektedir. Kamu, halkın gözünde, hiçbir sorunu çözemeyen, verimsiz çalışan ve hesap sorulamayan bir yapıya dönüşmektedir. Yaşanan bu sorunların çözümü için, bütün kamu çalışanlarını işe alınma, atama ve nakil kararlarının, ilkeleri bilimsel esaslara göre önceden belirlenmiş bağımsız bir kurum olan ÖSYM'ce, tek belirleyici olacak merkezi bir sınavla yapılması önerilmektedir. Diğer bir deyişle, tüm atamaların ve nakillerin bilgi düzeyini sorgulayan KPSS'ı modeli örnek alınarak, geliştirilecek bir sistemle yürütülmelidir. Bu şekilde, kamu çalışanlarının siyasi iktidarlara bağımlılığı ortadan kaldırılırken, işe girişte bölge, cinsiyet, siyasi düşünce, inanç farklılığına dayalı ayrımcılığın önüne geçilecektir. Denk bilgi düzeyine ve niteliklere sahip, aynı işi yapan kamu çalışanları arasındaki ücret eşitsizliği engellenebilecektir. Kamunun çalışma verimi artarken, kurum içi çalışma barışı sağlanabilecektir. İleri ve çağdaş ülkelerde olduğu gibi, kamu yararına çalışabilen, siyasi iktidarların atama yetkisinden uzak, işlemleri sorgulanabilir, yani hesap sorulabilir kamu kuruluşlarının oluşturulacağı, etkin ve demokratik bir kamusal güç oluşturabilmek için, üniversitelerden, barolardan, meslek odalarından, siyasi partilerden, sendikalardan, yazılı ve görsel basından konuşmacıların davet edileceği ve herkesin katılımına açık, bilgilendirme ve tartışma toplantıları TMMOB öncülüğü ve koordinasyonunda düzenlenmelidir. Bu şekilde, konuya ilişkin tepkiler ve talepler duyurularak, kamuoyu oluşturulabilir.

 • Bugün artık, dünya genelinde "ben her şeyi yaparım" devri yerini, Hindistan'ın yazılım sektöründe liderliğini ilan etmesi gibi, ülke bazında sektörel ayrışmalara ve uzmanlaşmaya bırakmaktadır. Türkiye'nin de, ülke olarak uzmanlaşacağı alanları belirleyerek, işgücünü bilgi ile donatması gereklidir. Bu noktada TMMOB'un görevi, ülke politikalarının saptanarak, yüksek öğrenimde bu anlamda uzmanlaşmaya yön vermektir. Diğer yandan, ülkemizde bireylerin mesleki yeterliklerini ölçebilen, ulusal ve uluslararası düzeyde meslek standartları sınav ve belgelendirme sistemi hala kurulamamıştır. Ulusal meslek standartlarının ve bu doğrultuda oluşturulması gereken eğitim standartlarımızın olmaması, mesleki ve teknik eğitim programlarımızın iş piyasası aktörlerinin katılımı olmadan hazırlanması ve uygulanması sonucunda, bu programlara göre mesleki ve teknik eğitim alan bireyler, iş piyasasının istediği mesleki nitelikleri kazanamamaktadır. Ayrıca, herhangi bir eğitim almadan çalışarak beceri edinen kişilerin büyük bir bölümü sahip oldukları becerilerini belgelendirme imkânı bulamamaktadır. Dönem küreselleşmenin ülke üzerindeki etkileri karşısında, sürekli savunmada olma değil aktif bir bilinçle üzerinde düşünülerek üretilen politikaları ile mücadele sürecinin dönüştürülme sürecidir. Ele anılan tüm konularda TMMOB'un deneyim ve birikimleri ile aktif ve dönüştürücü bir role ,örgütlü, planlı ve kurumsal bir biçimde soyunması gerekmektedir.

KOCAELİ BÖLGE TOPLANTISI RAPORU

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği tarafından düzenlenen Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Kurultayı Kocaeli Bölge Toplantısı 21 Nisan 2007 tarihinde Grand Yükseliş Oteli'nde yapılmıştır.

Toplantıya Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı, Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı, Sendika Temsilcileri, Siyasi Parti Temsilcileri, ve 70'e yakın TMMOB üyesi meslektaşımız katılmıştır.

Toplantı "Özelleştirmeler ve Özelleştirme Sonucu Yaşananlar" ana başlığı altında gerçekleştirilmiştir.

Toplantıyı Makina Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Çınar ULUSOY yönetmiş,

Yürütme Kurulu Üyesi Mustafa ŞİMŞEK Kurultayın amacını, beklentilerini ve TMMOB'nin görüşlerini aktarmıştır. KOÜ Mühendislik Fakültesi Prof.Dr.Savaş AYBERK konu ile ilgili görüşlerini aktarmıştır. Toplantıya Konuşmacı olarak TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin KÜÇÜK, Avukat Murat ÖZVERİ ve SEKA ve İGSAŞ'tan ayrımış Üyemiz Mak.Müh. Yaşar AKDENİZ katılmıştır.

Toplantıda; bölgede yaşanan Özelleştirmeler ve sonuçları, Neo Liberal Politikaların Ülkemize ve mesleğimize olan etkileri ön plana çıkmıştır. Üyelerimizin doğrudan çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunları 22-23 Eylül 2007 günü yapılan merkezi "Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu"na taşımak amacıyla Kocaeli İlinde yapılan ilk bölge toplantısında Sempozyuma taşınacak konular tartışılmış ve bölgede özelleştirmelerin yoğun yaşanması nedeniyle "ÖZELLEŞTİRMELER ve PİYASALAR" konusu öne çıkmıştır.

İkincil olarak Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, AB gibi yapılanmaların "Neo-Liberal Politikaların Ülkemize ve Mesleğimize Olan Etkileri" konusu öne çıkmıştır. TMMOB 280 bine varan üye sayısıyla önemli bir toplumsal muhalefet gücüdür. TMMOB'un üyelerinin kamuda çalışan sayısı her geçen gün düşmekte, yüzde 80'i özel sektörde çalışmakta yada işsiz durumdadır. Bu rakamların dışında maalesef odalarımıza üye olmayan meslektaşlarımızın sayısı da çığ gibi büyümektedir. Dolayısıyla gerçek sorunların kamuoyuna duyurulması ve lehimize çözüm üretmek konusunda ciddi bir örgütlrnme sorunumuz olduğu da çıplak bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Yani belki de erken bir çözüm önerisi olacak ama, "ÖRGÜTLÜ TOPLUM " olmakta tek yöntemimiz olacaktır. Bugün Türkiye‘de bulunan üniversitelerdeki yaklaşık 500 bölümde mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı eğitimi yapılmaktadır ve yılda yaklaşık 25 bin mezun verilmektedir. Mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının Nitelikli işgücü olmalarının karşılığında bir ücret almakta bu da toplumsal konumlarını belirlemektedir.

ÖZELLEŞTİRMELER: Özelleştirmeleri, ancak önceliğimiz özelleştirmelerin bir sosyal boyutu olan mühendisler, mimarlar ve plancılar üzerindeki etkilerini hep birlikte tartışacağız. Özelleştirme sürecinin yarattığı etkiler ve bütçede yatırımlara ayrılan pay 1986 yılında yüzde 21,3'ken, 2006 bütçesinde yüzde 6,9'a kadar düşürülmesi tehlikenin boyutlarının nereye vardığını göstermektedir. Kamu sektörünün kârlılığını yitirme nedenlerinden bir tanesi de yıllarca yatırım yapmamasıdır. Süreç uzadıkça da zaten yatırım yapılmıyor. "Sosyal Devlet" olgusundan tamamen vazgeçildiği gibi artık bu tamlama ağızlara dahi alınmıyor. Tüm stratejik ulusal kuruluşlarımız birer birer özelleştirilimiş, bu kuruluşlarımızı büyük bir kısmını alan uluslararası güçler ve onların yerli işbirlikçilerine peşkeş çekilmiş ve kamu ekonomisi tasfiye edilerek işsizler ordusu iyice büyütülmüştür. Tabii bu durumdan çeşitli meslek grupları olduğu gibi mühendis, mimar ve şehir plancıları da nasiplerini almışlardır. Bilindiği gibi özelleştirmeler sadece ülkemizde değil, bütün dünyada küresel sermayenin tamamen kâr amaçlı politikaları kapsamında gündeme geldi. Küresel sermaye üretim odaklı kalkınma ve gelişme politikalarına alternatif olarak tüketim merkezli bir yapay büyüme politikasını benimsedi ve özellikle de 1990'lardan itibaren dünyanın birçok ülkesine bunu dayattı. Biz hâlâ özelleştirmenin ne olduğunu kavrayabilmiş değiliz. Bize özelleştirmeyi tek tek İGSAŞ'I, SEKA'yı, TÜPRAŞ'ı TELEKOM'u vs. tartıştırarak gerçek anlamda Sosyal Devletin, Kalkınmanın, Sanayileşmenin ve Demokratikleşmenin ne anlama geldiğini görmemize engel oldular. 2000 yılı Dünya Bankası raporunda özelleştirme "piyasaların özgürleştirmesi" diye tanımlanıyordu. Piyasaların özgürleştirilmesi kasıt mallarını tükettirecekleri geri bıraktıkları piyasalar yani bizim ki gibi ülkelerdir. Örneğin üretimine katkıda bulunmadığımız 55 milyon cep telefonunu kullanmaktayız. Üretmiyoruz ama bu kadar çok satın alıyorsak, o zaman "onlara" göre bizim piyasamız özgürleşmiş demektir. Özelleştirme ideolojisi aslında tarih kapitalist tarihi boyunca bilinendi. Ülkemiz açısından ne kadar eski olduğunun öğrenilmesi için 1861 yılında Konya Ovasının özelleştirilerek İrlandalılara verilmesi resmi rapor olarak bu ülkede sunulmuştur. Türk köylüsü gelişmemiştir, eğitimsizdir, koskoca ova bomboş duruyor, burayı özelleştirelim, İrlandalı köylüleri getirelim, onlar Amerika'yı ihya ettiler, Konya Ovasını da ihya ederler denilmiştir. Padişaha donanmanın özelleştirilerek sadece bir payitaht gemisinin dışında hiçbir gemi kalmaması önerilmiştir. (Tevfik Çağlar; Türkiye‘de Liberalizmin Tarihi.) Dolayısıyla öyle 1980'li yıllarda karşımıza çıkan bir olay değildir. Piyasa değerler sistemiyle kamusal yaklaşımı karşılaştırmadan da konuyu kavramak mümkün değildir. Piyasanın değerler sistemine bakıldığında, piyasa toplumsal sorunların ortadan kaldırılmasıyla ilgilenmez. Tam tersine o toplumsal sorunların, toplumsal risklerin ortaya çıkardığı sonuçların tazmin edilmesiyle ilgilenir. Piyasa değerler sistemine göre hizmet eden bir mühendise kamusal yarar açısından bakan bir başka mühendisin meslek deontolojisi anlamında olumlu yaklaşması mümkün değildir. Çünkü kamusal alan kamu yararını gerçekleştirecek şekilde sağlıklı hizmet ister. Diğeriyse tam tersine kârı maksimize edecek hizmet ister. Özelleştirme istihdamda daralmaya ve işsizliğe yol açar. İşsiz kalacak kitlelerin öfkesini özelleştirme karşıtlığını giderebilmeniz için yapmanız gereken tek şey işte özelleştirmenin stratejisi çalışanların desteğini satın almaktadır. Onlara bir süre çalışmasalar da, bıkıp usanıp kendilerini değersiz hissedecekleri süreye kadar para vermektir. Bunun mekanizmaları yaratılmıştır. Ulusal diye tarif edilen sanayiler tasfiye edilmişler ya da önemli ölçüde yabancı ortakların ya da dünya piyasasını kontrol eden o kartellerin, tröstlerin ve kısmen de onların yerli işbirlikçilernin eline geçmiştir. Kamusal üretim ya da kamu yararı denilen kavramın kendisi köreltilmiştir. Özelleştirmenin stratejisi bütün dünyada uygulandığı gibi yok etme stratejisidir. Talan etme stratejisidir.

 NEO-LİBERAL POLİTİKALARIN ÜLKEMİZE VE MESLEĞİMİZE OLAN ETKİLERİ Çalışma güvencesine, çalışma koşullarının ağırlaşması, yetersiz ücret, işsizlik, insan onuruna yaraşır emeklilik süreci yaşayamama ve benzeri sorunlarla özlük haklarının giderek daha fazla tehdit altında olması hemen hepimizin ilk aşamada sayabileceği sorunlardır. Dünyanın tüm emekçileri benzer sorunları yaşamaktadır. Sadece dünyadaki meslektaşlarımızla değil bütün emekçilerle aynı hayatı paylaşıyoruz. Sonuçtaysa esnek üretim, esnek çalışma, esnek istihdam ve esnek ücretler kural haline gelmiştir. Yeterli olmayan örgütlülük bu sürece eşlik edince çalışma yasalarında değişikliğe, işsizlikte artışa, ücretlerde düşüş ve çalışma koşullarının ağırlaşmasına sebep olmuştur. Çalışma yaşamı bütüncül, tek bir yasa yerine dört iş yasasıyla düzenlenmiştir. Çalışmanın kendisi süresi belirli ve süresi belirsiz olarak ikiye ayrılmıştır. Yapılmak istenen birine üstün avantajlar sağlayarak toplumsal kesimleri bölmek, güçsüzleştirmek ve emek eksenli hareketlerin süreçlerini kontrol altına almaktır. Çalışma yaşamını belirleyen yasalar çalışma sürelerinin uzamasını, işin yoğunlaşmasını ve ağırlaşmasını, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasını ve kalıcılaşmasını, farklı istihdam biçimlerinin ortaya çıkmasını, ücretin satın alma gücünü düşürüp emek maliyetini en aza indirmeyi garanti altına mı alıyor? Açıklığa kavuşması gereken önemli konulardan biri de budur. 12 Eylül darbesiyle birlikte Sendikalar Kanununda, Toplu İş Sözleşmeleri Grev Lokavt Kanununda yapılan değişiklerin durup dururken yapılmamıştır. Aynı zamanda TMMOB Yasanında yapılan değişikliklerle kamuda ve TSK'da çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının üye zorunluluğunun ortadan kaldırılması aynı işleve yönelmenin sonuçlarından biridir. İşsizliğin yüksek oranlarda seyretmesi, aynı iş için yüzlerce talep edicinin varolması ücretin sınırlarını aşağı çekmektedir. Özelleştirme Yasası ve süreci bu yönde rol oynayarak işsizliği arttırmış, buralarda görev yapan mühendis, mimar, şehir plancılarının bir kısmı emekli edilmiş, bir kısmı işsiz kalmış, bir kısmı diğer kamu kurumlarına gönderilirken ücretleri diğerleri kendilerine yetişinceye kadar dondurulmuştur. Mühendislerin yüzde 55'i, 800 ve 1 200 YTL arasında, yüzde 32'siyse 1 300-2 900 YTL arasında ücret almaktadır. Kamu kesiminde çalışan 1'in 4'üne gelmiş mühendis, mimar, şehir plancılarıysa 1 350 YTL ücret almaktadır. Yapılan araştırmalara göre Mart 2007 tarihi itibarıyla yoksulluk sınırı 2 050, 42 YTL'dir. Aktarılan veriler göstermektedir ki mühendis, mimar ve şehir plancıları yoksulluk sınırının altındaki bir ücretle çalışmaktadır. Buna göre bir hesaplama yaptığımızda 1992 tarihini 100 alırsak 1992 tarihinde 100 olan ücretimiz 2007'de 82,51'e düşmüştür. Buna göre yıllar içinde mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücreti 17,49 puan, yani yüzde 21,2 oranında erimiştir. SSK Yasasına göre emekli olan bir mühendis, mimar ve şehir plancısı 810 YTL'ye yakın emekli maaşı almaktadır, Emekli Sandığı emeklisi meslektaşımızsa 1 100 YTL emekli maaşı almaktadır. Yıllar içerisinde emekli maaşı reel olarak 26 puan düşmüştür, yani 1992 emekli maaşına 100 dediğimizde 2007 emekli maaşı 74'e düşmüştür. Yani yüzde 35,1 oranında erimiştir. Türkiye'de mühendis, mimar ve şehir plancıları için iki farklı asgari ücret uygulaması yapılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununa göre çalışanlar için 01.01.2007 tarihinden geçerli olmak üzere net 403 YTL olarak belirlenmiştir. 657 sayılı Yasaya göre 01.01.2007 tarihinden itibarense ilk işe başlama ücreti 1 232 YTL olarak belirlenmektedir. TMMOB bu sürecin tamamen dışında tutulmaktadır. Kamuoyu araştırmalarının tamamı işsizliğin toplumun birinci maddesi olduğunu söylemektedir. İşsizlik oranıysa sırasıyla teknik personelin tümü için 7,1, ziraat ve orman mühendisleri için 32, 7'dir. Uluslar arası sermaye 1995 yılında yapılan GATZ Anlaşması gereği Serbest dolaşım adı altında beğendiği mühendisi beğendiği ülkeden getirebiliyorsa, bir gün getirebilecekse bizim mühendislerimizin içine düşeceği durum çok daha vahim olacaktır. İşsizlik, geleceğe güvensizlik, sosyal dışlanma duygusu, aile geçimsizliği ve benzeri sorunlara yol açmaz mı? İşsizlik nasıl ve hangi araçlarla çözülebilir? Çalışma sürelerinin düşürülmesi talebi doğru mudur, yanıt üretmeliyiz. Türkiye üretiyor mu? Eğer Türkiye üretiyorsa üretimini yaparken üretecek uzmana gereksinim duyacaktır ve onu çağıracaktır. Türkiye bulunduğu coğrafyada, buraya sıkışmış kalmış ve tüm uluslararası siyasal dengelerin çatışma alanı haline gelmiş bir bölgede üretemeden, kendi ürettiği bilgisini de kullanamadan daha çok uzun yıllar buralarda sıkıntı içinde kalır. Türkiye bilgi üretmiyor, insan üretiyor. Mezun sayısı aşağı yukarı mühendislere yakın olan teknik öğretmenlerle ilgili mühendislik fakültelerinden mezun olanlar tasarım mühendisi, akademik nitelikli mühendis olması, teknik öğretmenlerin ise uygulama mühendisi olması düşünülmektedir. TMMOB'nin yapması gerekenlerden birisi de bu konuya yönelik çalışmalıdır. Şimdi ücretlendirme, işlendirmede de daha kötü günler bişleri beklemektedir. Türkiye artık uluslararası serbest dolaşımın alanı haline geldi. Buraya bir yabancı mühendis gelecek, ve sorgusuz sualsiz bizlerle denk durumda olacaklar ve iş alanlaramız iyice daralacaktır. Borç al, borç öde ekonomik mantığıyla yürümekte olan bir ülkede istihdam ve üretim esaslı bir modele geçilmemesi bu sorunları daha da derinşleşerek yaşayacağımız anlamına gelmektedir. Bilginin üretimi, bilim ve teknoloji üretimi sürekli ifade edilmektedir. Kendi bilimini ve teknolojisini üretmeyen bir ülkede de üretim ve istihdam esaslı bir modele geçmenin çok zor olduğu gerçeğine bir kez daha vurgu yapılmasında yarar bulunmamaktadır.

ÇÖZÜM:SANAYİLEŞME, DEMOKRATİKLEŞME VE ÖRGÜTLÜ TOPLUM

Ekonomik ve sosyal kazanımlar elde etmenin yegane örgütünün sendikalar olduğunu tarihe teslim etmişlerdi. Meslektaşlarımız İngiltere, İtalya, Almanya gibi ülkelerde sendikalara üye olup, bölüm şeklinde örgütlenerek nitelikli işgücünün çıkarlarını koruma mücadelesini yürütmektedirler. TMMOB ekonomik ve demokratik haklarının tam savunulacağı bir sendikal örgütün işlevini yerine getiremez. Çünkü TMMOB sendika değildir. Sendikal Örgütlenme konusunda TMMOB özendirici rolünü daha da güçlü bir biçimde sürdürmelidir. Güçlü bir TMMOB örgütü Sendikal Örgütlenme çabasının başarıya ulaşmasına da büyük katkılar sağlayacaktır. Tabii ki Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği kuruluşundan beri sanayileşmeden, halktan ve emekten yana politikaları kendine referans aldığı için bu faaliyetlerin ilk günden beri karşısında durdu. Gerçekleri elinden geldiğince meslektaşları ve meslekleri üzerinden toplumla paylaşmaya çalıştı. Ancak yine üzülerek görüyoruz ki Meclise egemen siyasi anlayışların üzerinde çok fazla etkili olamadık ve bu süreç süratle ülkemizde yaşandı. İnsan Hakları Sözleşmesinin 24. maddesindeki iş tanımına göre yeteneklerine uygun bir işte, kendisi ve ailesiyle birlikte, insan onuruna yakışır bir yaşam standardını sürdürebileceği, örgütlenme hakkının güvence altına alınmış olduğu bir işte çalışıyorsa bu istihdam ediliyor denilebilir ya da oradaki tabirle çalışma hakkının gerçekleştiği söylenebilir. Çalışma hakkına sahip olduğunu söylenebilir. Bunlardan bir tanesi eksikse orada çalışma hakkı en azından İnsan Hakları Sözleşmesinin 24. maddesi anlamında gerçekleşmiyor demektir. Bunun paralel bir karşılığını ILO'nun 94. sayılı Tavsiye Kararında bulunmamaktadır. Buna uygun iş adı takılmıştır. Eğer iş uygun iş değilse o istihdam eksik istihdamdır. Soruna bu açıdan bakarsanız mühendislerin çalışmayanları zaten işsizdir, çalışanları da çok önemli ölçüde eksik istihdamın içerisindedir. Toplumsal bilincin, toplumsal heyecana dönüştürülmesi ve toplumdaki suskunluğun bozulmasıyla ancak bunlar durdurulabilir. Mühendislerimiz şu anda örgütlüler, ama sendikalılaşmalılardır. Yasalar, uluslararası anlaşmalar da buna müsait, bizler sendikalaşmalıyız, düşüncelerimizi üretimde birlikte çalıştığımız işçi arkadaşlarımızla paylaşmalıyız ve ortak mücadele ederek bugüne kadar yapılan özelleştirme ve ülkeyi bağımlı hale getirme politikalarını durdurmalıyız.

TRABZON BÖLGE TOPLANTI RAPORU

TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu Trabzon Bölge Toplantısı 12. Mayıs.2007 tarihinde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonunda bölgeden yaklaşık 120 mühendis, mimar ve şehir plancısı'nın katılımıyla yapılmıştır.

Trabzon Bölge Toplantısında Mühendislik eğitiminden, mühendislerin istihdamına, ücretlendirilmesine, sendikalaşma, serbest çalışan mühendisler, özel şirketler ve kamuda çalışan mühendislerin problemleri, özellikle devletin mühendis istihdamını şart koştuğu bazı alanlarda mühendislerin diplomalarını kullandırmalar, ücretlerinin tahsili, kendilerine yapılan olumsuz davranışlar konusunda sıkıntıları olduğu belirlendi.

 Toplantıda; - Özellikle kamu sektöründe yıllardan beri var olan istihdam şeklinden duyulan rahatsızlık dile getirilerek liyakata göre görevlendirilme yapılmasının önemi ve gerekliliği, - Özel sektörde (özellikle devletin mühendis istihdamını zorunlu kıldığı iş alanlarında) mühendislere işyerlerinde ustalardan daha az değer verilmesi ve işyerine sık sık uğramamaları konusunda uyarmaları ve bu tür istihdam durumlarında ücretlendirmenin komik rakamlar olduğu hatta ücretlerin tahsili konusunda güçlük çekilmesi, - Mühendislerin hak arama konularında pasif kaldıkları, - Politikaya atılan mühendislerin milletvekili seçilip Ankara'ya gittiklerinde önceden dillendirdikleri mesleki problemleri görmezden geldikleri, ancak mühendislerin de problemleri onlara anlatmakta etkisiz kaldıkları, - TMMOB çatısı altındaki odaların tek yönetmeliğe karşın farklı uygulamalarda bulunmaları, - Aynı Oda çatısı altında bile Türkiye' nin farklı bölgelerinde farklı uygulamalarda bulunmaları, - Bazı mühendislik dallarında etkinlik alanlarının tam anlamıyla ayırt edilememiş olması ( özellikle jeoloji – jeofizik , mimarlık – peyzaj mimarlığı – şehir plancılığı), - Devlet ihalelerinde fiyat kırarak ihale alınabilmesine karşın, serbest mühendislere asgari proje bedelinden fatura kesilmesi dayatma olarak tanımlanmakta, - Bir grubun bir araya gelerek çeşitli problemleri dillendirmeleri problemin duyurulamaması sonucunu ortaya çıkarmakta ancak problemlerin yazıya dökülerek ilgili makamlara iletilmesi, ya da basın yayın yoluyla duyurulması problemin çözümü konusunda gereken mesajların alınmasını sağlayabileceği, - Yerelde bazı oda yöneticilerinin kendilerine iletilen problemlere duyarsız kaldıkları, - Eğitim sisteminin revize edilmesi gerektiği, herkese üniversite diploması vererek hiç olmazsa sıradan memurların da üniversite diplomalı olması öngörüsüyle verilen diplomalar sonucu istihdam zorlaşıyor, kalite ve ücretler de düşük kalıyor olması ( Mühendis, mimar ve şehir plancıları arzı fazla, kalite ve ücret düşük), - TMMOB ve Odalarımıza güvenmek zorunda olunduğu, odaların üyelerinin haklarını savunmada etkin görevler üstlendiği, bu durumda üyelerin de odalarına sahip çıkmaları, destek vermeleri gerektiği, - TMMOB' nin bu bölge toplantılarının çok önemsendiği, Mühendislik istihdam ve ücretlendirme alanında geçmişten gelen sorunların gittikçe ağırlaştığı, tıkanma aşamasına geldiği belirtilerek bu tıkanmaları aşma yolunun "dipten gelen dalgayı oluşturmak" olduğu vurgulandı. Birlik ve Oda yönetimlerine üyeler bazında açık destekler verilmesi gerektiği, yöresel bazda da mühendis, mimar ve şehir plancılarının Birliğine, Odalarına sahip çıkmaları durumunda problemlerin çözümünde hükümetlere gereken güçlü mesajın gönderilmiş olacağı, siyasilere karşılarında güçlü ve bütünleşmiş bir kitle olduğu mesajı verileceği, görüşleri ağırlıklı olarak dillendirilmiştir.

ZONGULDAK BÖLGE RAPORU

MÜHENDİSLİK, İSTİHDAM ve ÜCRETLENDİRMENİN ZONGULDAK MADENCİLİK SEKTÖRÜNDEKİ UYGULAMALARI

 Zonguldak madencilik sektöründeki mühendislik, istihdam ve ücretlendirme uygulamaları, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve özel sektör uygulamaları olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.

1.Türkiye Taşkömürü Kurumu'ndaki uygulamalar:

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ana statüsü 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde belirlenmiş İktisadi Devlet Teşekkülüdür. Kurumda mevcut durumda 2011 memur, 10656 işçi olmak üzere toplam 12667 personel çalışmaktadır. Bunların 600' ü mühendis, 3'ü mimar ve1'i şehir plancısıdır. Kurumda mevcut durumda 4 ayrı statüde ve ücrette teknik eleman (mühendis, mimar, şehir plancısı) çalışmaktadır. Şöyle ki; - 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi olup, 399 Sayılı Kanun hükmünde Kararname ile belirlenen 1 sayılı cetvelde kadro unvanları tanımlanan çalışanlar: Bunlar, kurumda Genel Müdür, Genel Müdür Yrd., Teftiş Kurulu Başkanı, Daire Başkanı, Fabrika İşletme ve Şube Müdürleri, Müfettiş, Başuzman kadrolarında çalışanlardır. Kurumda bu yönetici statüde 223 kişi mevcut olup, teknik eleman sayısı 141 dür. Ücretleri aylık 1750-3500 YTL dir. - Sözleşmeli statüde çalışanlar: Bunlar, 399 Sayılı Kanun hükmünde Kararname ile belirlenen 2 sayılı cetvelde kadro unvanları tanımlanan, Başmühendis, mühendis, Şef, memur, Uzman, Teknik Uzman seviyesinde çalışanlardır. Bu statüde 1788 kişi mevcut olup teknik eleman (başmüh., müh., teknik uzman) sayısı 370 dir. Ücretleri aylık 1500-1900 YTL dir. - İşçi statüsünde işçi kadrosunda çalışanlar: Bunlar, işçi statüsünde işe girip sonradan üniversiteyi okuyan veya üniversite mezunu olarak işçi statüsünde işe girenlerden oluşmakta ve halen işçi statüsünde olup toplu sözleşme hükümlerine tabi durumdadırlar. Bunlar, mühendislik unvanlarına göre kurum tarafından hazırlanan iş tanımları esaslarına göre görev ve yetki verilmektedir. En yüksek sanat gurubundan ücret almaktadırlar ve aylık yaklaşık 1700 YTL olup, yan ödemeleri ile 2250 YTL dir. Bunların sayısı 18 kişidir. - İşçi statüsünde mühendis olarak işe alınanlar: Kurum yayınlandığı 13.05.2004 tarih ve 604 sayılı genelgeye göre; 20. dönem Toplu İş Sözleşmesinin ekinde yer alan sanat unvanlarının yeniden düzenlenmesi çerçevesinde , işveren ve işçi temsilcileri arasında bir protokol imzalanarak Ücret Gruplarına Göre Yer altı Nezaretçilik Unvanları ve Terfi Süreleri yeniden tanımlanmış ve vardiya mühendisi sanat unvanı adı altında mühendis işe alınmıştır. Görev, yetki ve sorumlulukları kurum tarafından hazırlanan iş tanımlarında belirlenmiştir (EK-1). Ücretleri yer altı ve yerüstü mühendis olarak belirlenmiş olup,1. grup nezaretçi sanatı ücretinin %75' i olarak belirlenmiştir. 22. Dönem Toplu Sözleşme baz ücretleri EK-2 de verilmektedir. 2007 yılı başı itibariyle yeraltında çalışan mühendislerin aylık net ücretleri 1550 YTL, yan ödemeleriyle ile birlikte aylık net ücreti 2100 YTL dir., yerüstünde çalışanların aylık net ücreti 880 YTL olup yan ödemeleriyle birlikte net ücreti 1200 YTL dir. İşçi statüsünde 73 mühendis (maden, makine, e

 
Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.