MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

KAYNAK ELEKTRİK`DEN HÜSEYİN YEŞİL SÖYLEŞİSİ


HABER


 
Kaynak Elektrik Dergisi’nin 305. Sayısı’nda EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil ile yapılan söyleşiye yer verildi. Söyleşi kapsamında Yeşil, kamuoyunda da geniş yankı bulan asansör faciasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. EMO’nun tarihsel gelişimini de değerlendiren Yeşil, Odanın görevleri, faaliyetleri, üstlendiği sorumluluklar konusunda ayrıntılı bilgi verdi. Türkiye’de kamunun küçültülmesi ve özelleştirme süreçleriyle birlikte kamuda çalışan elektrik mühendisi sayısında ciddi azalma olduğuna dikkat çeken Yeşil, üye profiline ilişkin bilgi verirken, üye-EMO ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin önerilerini dile getirdi.
 

EMO BAŞKANI HÜSEYİN YEŞİL: 22 BİN ÜYEMİZE MESLEKİ EĞİTİM VERDİK

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil ile dergimiz için görüştük. Hüseyin Yeşil, yaklaşık 40 yıldır EMO`nun İstanbul Şube ve Genel Merkez birimlerinde ve ayrıca TMMOB`de görevler yapan deneyimli bir elektrik mühendisi. Bu nedenle gerek kurum olarak EMO`nun gerekse elektrik mühendislerinin sorunlarını derinlemesine yaşamış, bilen bir üye. Günümüzde EMO`nun örgütsel sorunlarına çözüm arayışlarını ve üyelerin ekonomik ve demokratik taleplerinin karşılanmasına ilişkin çalışmaları gündeme getirdiğimiz söyleşi, İstanbul, Mecidiyeköy`deki Torunlar İnşaat Şantiyesinde on işçinin hayatını kaybettikleri "kaza"nın hemen sonrasında yapılmıştı.

-Son asansör olayıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? 

-2012`de Elektrik Mühendisleri Odası`yla Makina Mühendisleri Odası`nın İzmir‘de, İstanbul‘da ve Ankara‘da yaptıkları incelemelerde asansörlerin yüzde 70`ine "Bu asansör çalışamaz" diye kırmızı etiket veriyorlardı. Asansörlerle ilgili ne Bakanlıkta, ne de başka bir birimde herhangi bir kayıt yok. Arıza kayıtlarıyla ilgili bilgi yok. Kaç asansör olduğu konusunda bile doğru dürüst bir bilgi alamıyoruz. Torunlar Holding`in inşaatındaki ise denetimlerin de dışında bir asansör. Bu asansör, inşaat için firmanın kiraladığı, kurulup, daha sonra sökülüp götürülen bir asansör. Dolayısıyla bunun denetimi de yok. Denetimi ancak inşaat sahibinin ve de kiralayan firmanın insafına kalmış. Tahminen sadece Makina Mühendisleri Odası`nı çağırmışlar özel olarak, onlar bir rapor vermişler; ama o rapor da 31 Ağustos`ta dolmuş. Kaldı ki bu rapor sonrasında da asansörün arıza yaptığı bilgileri var. Burada asıl sorun aşırı hızlı bir üretim için, hızlı bir inşaat için bütün tedbirlerden vazgeçiliyor olması. Hatta elemandan tasarruf ediliyor. Örneğin, asansörleri A tipi muayene kuruluşları denetliyor, yani firma olarak denetliyor. Bunlar belediyelerin açtığı ihaleleri almak için olabildiğince düşük fiyatlar veriyorlar. Halbuki, bu asansörlerin denetiminde hem elektrik mühendisinin, hem de makina mühendisinin olması gerekir. Ama görüyoruz ki, sadece makina mühendisi ya da sadece elektrik mühendisi, yani bir kişi yeterli görülüyor. A tipi muayene kuruluşu asansörü denetliyor, yıllık denetimlerini yapıyor, aylık denetimlerini yapıyor; ama asansör denetiminde elektrik bölümlerinde elektrik mühendisi, makina kısımlarında makina mühendisinin bakması gerekir; ama ucuza olması için bir mühendis gönderiyor. Yönetmelikte de "bir uzman yeterlidir" diye bir madde koydular, "yani ister elektrik olsun, ister makina olsun ya da uzman adı altında mühendis bile olmasın. Dolayısıyla bizim istediğimiz anlamda bir denetim olmuyor; yani makine aksamına elektrik mühendisi bakıyor, elektrik aksamına da makine mühendisi bakıyor. Böylece ciddi bir denetim yapılamıyor. Buna ilişkin çok sayıda sorun var. Bu sorun, en son işçilerin ölümüyle ancak kamuoyuna yansıyabiliyor. Bu konuda İstanbul Şubemizin de bir çalışması oldu, orada incelemeler yaptı. Önümüzdeki günlerde daha detaylı bir rapor açıklanacak. 

-Denetimlerin aslında makina ve elektrik mühendislerinin ortak çalışması ile yapılması gerekmiyor mu? 

-Ortak denetimiyle. 

-Şimdi denetleme işi Makina`ya mı geçti?

-Yok, Makina`ya geçmedi aslında. A tipi muayene kuruluşu oldu Makina Mühendisleri Odası; ama biz olmadık, Elektrik Mühendisleri Odası olmadı, istemedi. Tartışmalar oldu aramızda. Dolayısıyla Makina Mühendisleri Odası ihaleye girmeden protokol yapıyor. Örneğin, İstanbul‘da Beşiktaş, Kadıköy ve İzmir‘deki belediyelerde denetimlerini yapıyor. Gidiyor, denetimin sonucuna göre kırmızı etiket ya da yeşil etiket vuruyor; fakat burada da bir elektrik mühendisi çalıştırmıyor, sadece makina mühendisi.

-Makina mühendisleri Odası`nın bir açıklaması oldu, denetlenmişler ama süresi geçmiş diye…

-Aslında o denetime tâbi bir asansör değil. Makine Mühendisleri Odası`nın özel olarak çağrılıp denetim yaptırıldığını düşünüyorum. Kayıtlarda da yok o asansör. Makina Mühendisleri Odası ancak belediyeyle yaptığı bir protokolle belediyenin ruhsat verdiği asansörleri denetliyor. Bu ise geçici bir asansör, yani inşaatta kullanılan bir asansör. Muayene kuruluşlarının denetiminde bir asansör değil.

-Yapı denetim kuruluş yok muydu inşaatta?

-Yapı denetimi yapan 78 yaşında bir makina mühendisiymiş. İnşaat firmasının inşaatı yaparken anlaştığı, anlaşmak zorunda olduğu yapı denetim firmasının sahibi. Onlar da Torun İnşaat`ın çalışanları. Paralarını da denetledikleri firmadan alıyorlar.

-TOKİ`nin herhangi bir denetimi yok mu?

-Aslında bütün bunların sebebi TOKİ; çünkü TOKİ denetimsiz bırakıldı, yani TOKİ`ye ait inşaatlara denetim olanağı olabildiğince gevşetildi. TOKİ bu konularda denetim dışında tutuluyor.

Bir de yapı denetimi var. Yapı denetiminin ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Emekli arkadaşlarımızın gidip bir formatı yerine getirdiklerini biliyoruz. Aslında bunun olmaması gerektiğini uzun zamandır söylüyoruz. Yapı Denetim Çalıştayı, yerel çalıştayları üretiyoruz. Bu iş sadece imza atıp karşılığında bir ücret almak değil, resmen bunu kontrol etmektir. "Bana sadece imza ver, yeter" deniliyor. Bu bütün inşaatlarda böyle. Koca plaza inşaatı, 37 katlı bir inşaat; yani ayakta durması için denetimin çok iyi yapılması gerekiyor. Ama öyle bir denetim yok. Bakanlık "kamu yararı var" diye 24 saat çalışma izni vermiş. Bu gökdelenlerin ne yararı oluyor kamuya, hangimizin yararı var?

O inşaatta kamu yararı nedir? 5 senede bitse, 6 senede bitse, 10 senede bitse ya da 1 ayda bitse, kamuya ne yararı var? Ama dolaylı bir yararı var: Bütün bu ekonomiyi inşaatla çevirebiliyorlar. Ama bu sektör de yavaş yavaş bir doygunluğa geldi. Torunlar İnşaat`ı denetleyen yapı denetim şirketinin, Soma faciasındaki maden ocağını da denetlediğini öğreniyoruz. Kim bilir daha kaç büyük firmanın denetçisi çıkacak?

-Elektrik Mühendisleri Odası nasıl bir yapı, anlatabilir misiniz?

-Elektrik Mühendisleri Odası, 14 şubesi, yaklaşık 100 temsilciliği, 47 bin üyesi olan; ama elektrik-elektronik mühendislerini düşünürsek, 90 bin meslektaşımızın üye olması gereken bir örgüt. İki yıl boyunca çeşitli alanlarda yaklaşık 10-12 sempozyum yapar. Tesisat kongreleri, enerji sempozyumları, EMANET dediğimiz elektromanyetik alana ilişkin, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin, senede 12 sempozyum düzenler. Bir dergisi vardır,  452. sayısı yayımlanacak. Şubelerin bültenleri var. Yani çok kabaca, Türkiye‘de sektörel anlamda olabildiğince diğer kurumlarla, diğer örgütlerle de ilişkileri olan, onlarla ortak çalışan bir örgüt. 

-Üyelerin yararına ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?...

-Zaten bütün yaptıklarımız üyelerin lehine, çıkarına, özlük haklarıyla ilgili. Örneğin, en son bildirimiz vardı; HSYK`daki seçimlerden önce savcı ve hakimlere rüşvet diye verilen 1155 lirayı emsal göstererek bütün kamuda ve özel sektörde çalışan üyelerimize zam yapılmasını istedik. Eğer bu bir haksa, bizim yaptığımız çalışmalarda da, özel sektörde ne kadar para alınıyor, kamuda ne kadar para alınıyor, hepsini çıkararak, üyelerimizin de bu zamdan yararlanmalarını istedik.

Üyelere ilişkin, SMM üyelerimizin kendi iş alanlarında onların asgari ücretlerini belirlemek gibi bir görevimiz var.

En son SGK`yla yaptığımız bir protokol var. O protokolde, özel sektörde çalışan üyelerimizin asgari 2700-2800 lira ücret bildirmeleri gerektiği ifade edildi. Bu konuda aslında ciddi bir çalışmayı şubelerimiz yavaş yavaş yapmaya başladılar. İşyerlerinde hem üyelerimizi uyarıyorlar, hem işyerlerini uyarıyorlar. SGK da aslında bu işi yapsa, amacına çok daha kısa sürede ulaşır; ama biliyorsunuz, SGK çok da fazla şey yapmıyor. Bu protokolü imzalarken bir çıkarı vardı; prim açısından, yani kayıtlı ekonomi açısından bir yararı vardı. Ciddi şekilde işverenlere baskı yapsa… Bütün kayıtlar ellerinde, mühendisleri kaç paraya çalıştırdığı ellerinde aslında. Bu konuda ciddi bir çalışmamız oldu TMMOB`yle birlikte. İlk biz başlatmıştık, sonra TMMOB`ye götürdük.

"95 BİN ELEKTRİK, ELEKTRONİK MÜHENDİSİNİN 47 BİNİ EMO ÜYESİ"

-Elektrik Mühendisleri Odası`nın daha çok toplumsal olaylarda öne çıktığını ama üyeleri için yaptığı çalışmaların daha geride kaldığı ya da bunu yeteri kadar duyuramadığı gözlemleniyor. Siz bu konuda ne diyorsunuz? 

-Türkiye`de toplumsal olaylar çok çabuk gelişiyor. Bunun sebebi ülkemizin giderek gerici ve dinci bir yörüngeye girmesi. Toplumsal olaylarla ilgili olarak ya ortak etkinliklere katılıyoruz ya da kendimiz bildiri dağıtıyoruz. Ama bu çalışmalar, asıl üyelerle ilgili yapılmış çalışmaların yüzde 10`udur. Üyelerimizle ilgili, görünür olmayan çalışmalar yapıyoruz; ama bunu ne üyelerimize, ne de kamuoyuna, olanaklarımız açısından, iletişim açısından çok fazla duyuramıyoruz, böyle kenarda kalıyor. Tabii, üyemizin yapısı da değişti. Yani 12 Eylül`den önce yüzde 70`i kamuda çalışıyordu, yüzde 30`u özel sektörde çalışıyordu, şimdi tersine; yüzde 70`i özel sektörde, yüzde 30`u kamuda. Üye olmayanların çoğu da özel sektörde çalışanlar. Aslında 90-95 bin elektrik, elektronik haberleşme mühendisi var; ama 47 bin kişi üye. Dolayısıyla bu çalışmaları üyelerimize çok fazla anlatamıyoruz, kamuya da duyuramıyoruz. Mesela İstanbul Şube`de çok sayıda komisyon var, diğer şubelerimizde var. Merkezde çok sayıda merkezi komisyon var, oraya gelip toplantı yapan çok sayıda üyemiz var. Çok ciddi bir çalışma var, ama Türkiye‘nin de şartlarından kaynaklanan, belki bizim de eksikliklerimizden kaynaklanan şekilde, bunu kamuoyuna yansıtamıyoruz. Mesela bir sempozyum için çok büyük emek harcanıyor, ama 2-3 günde bitiyor. Bunu izleyen üyelerimizin sayısı da çok fazla değil. Ama bunu İzmir‘deki Tesisat Kongresi`nde kırdık. Belki önümüzdeki dönem İstanbul‘daki Ulusal Elektrik Mühendisliği Alanları Kongresi`nin yanına bir tane daha ekleyebiliriz. Mesela ATEX diye bir sempozyum ciddi bir katılımla iki dönem biri Merkez`de, diğeri Kocaeli`nde yapıldı. Özellikle bu alanda çalışan firmaların gönderdiği mühendisler vardı. Yine enerji verimliliğiyle ilgili yaptığımız sempozyumlara ilgi bir hayli var; ama bunlar kamuoyuna pek yansımıyor, sadece "Tesisat Kongresi yapıldı" deniliyor, öyle çok fazla ilgi görünmüyor. Yani meslektaşlarımıza yönelik yaptığımız çalışmalar kamuoyu açısından teknik bulunuyor ve medya kuruluşları da o anlamda toplumun genelinin anlamayacağını ya da ilgi duymayacağını düşündüğü için haber değeri görmüyor. Biz de son dönemlerde bu nedenle sosyal medyayı daha fazla kullanmaya çalışıyoruz. Yaptığımız açıklamaları, sosyal medya ortamlarında paylaşıyoruz.

-Daha çok, EMO`ya üye olmayanların sordukları bir soru vardır. "Oda bize ne verecek ki" derler? Oda, üyelerine ne veriyor?

-Aslında Oda bize çok şey veriyor. Yani ben bu Odada çok şey öğrendim. Üyeyken de, yönetici olduğumda da çok çok şey öğrendim. Bu Odadaki süren bir anlayıştan hareketle ortaklaşmayı, birlikte çalışmayı, paylaşmayı öğrendim. Ülkenin sorunlarına ilişkin Odanın sesimiz olduğunu gördüm. Yani "Oda bana ne verdi?" derken eğer para, ücret deniliyorsa, evet, böyle bir şey yok; ama şu 2800 liralık mühendis asgari ücreti Odanın sağladığı bir haktır, fakat üyelerimizin de buna sahip çıkması gerekiyor. Sahip çıksa, kendi işyerinde, "Benim bordrodaki ücretim 2800 lira olacak" dese… Bak, protokol var, Oda bunu kamuoyuna yansıtıyor. Hiçbir konuda çaba sarf etmezsen bir hak elde edemezsin.

Biliyorsunuz, en son bizim yurtdışı kongrelere, sempozyumlara katılımlarımız konusunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`ndan bize ve bütün odalara bir yazı geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü`nden izin almamız gerekiyor. Yurtdışı ilişkilerde izin almak yasada vardı, ama ne 12 Eylül`de ne daha önce ne de sonra gelen hükümetler döneminde uygulanmadı. Bu hükümet, yasa maddesini uygulayarak bizi baskı altına almaya çalışıyor.

Bunun amacı, bizim yurtdışı ilişkilerimizi kesmek. Örneğin bundan 4-5 sene önce TMMOB, Avrupa Sosyal Forumu`nun Türkiye Sosyal Forumu`nun sekretaryasını yürütüyordu. Artı, Mimarlar Odası Uluslararası Mimarlar Örgütü`nün yönetiminde bulunuyor, İnşaat Mühendisleri keza öyle. Örneğin, biz başvuracağız, "Şu tarihte kongre var" diyeceğiz, belki 5 gün sonra izin verecek. Örneğin Kıbrıs, en yakınımızda. Kıbrıs Elektrik Mühendisleri Odası`yla geçen dönem mesleki alanda birlikte çalışmalar yapmak için ortak protokol yapılmıştı. Şimdi biz onu yapamayacağız, izin isteyeceğiz. Biliyorsunuz, daha önce mesleki denetimlerle ilgili yaptı. Yine 12 Eylül`ün ürünü olan 66 ve 85 sayılı kararnamelerle odaları belli bakanlıkların siyasi müdahale edebilecekleri yerler haline getirmeye çalışıyorlar.

12 Eylül`den geçen yıla kadar uygulanmadı. Geçen yıl bir kararla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na 11 odayı, kimisini Enerji Bakanlığı`na, kimisini Bilim ve Sanayi Bakanlığı`na bağladılar ve ilk denetimi de bizim en zayıf olan halkamız Orman Mühendisleri Odası`na yaptılar. Oradan elde ettikleri bilgi ve belgelerle –ki, ne elde etti, bilmiyoruz– savcılığa suç duyurusunda bulundular. Savcılık şimdi dava açmış, davayı mahkeme kabul etmiş, yöneticileri görevi kötüye kullanmakla suçluyorlar. Halbuki biz denetimlerden kaçmıyoruz ki. Bizim genel kurullarımız var, tüm üyelerimizin önünde onur kurulu seçiliyor, denetleme kurulu seçiliyor. Örneğin, tüm kararlarımızı –eskiden TMMOB yapıyordu, şimdi odalarımızın merkezleri de yapıyor– web`den yayımlıyoruz. Biz bunları saklasak, bunları yayımlar mıyız? Ama bütün olay, odaları baskı altına almak. O vesileyle bizim sesimizi keseceklerini düşünüyorlar. Tabii, işimiz zorlaşıyor, ama bu konuda biraz yanılıyorlar. Mesleki denetim gelirimiz azaldığı için, belki bütün mallarımız mülklerimiz ellerimizden gider; ama eskiden de, 70`lerde, 75`lerde, bir dairenin bir odasında da bu mücadelemizi sürdürüyorduk, yine sürdürürüz diye düşünüyorum. O konuda hiç korkum yok. 

-Az önce Türkiye`deki elektrik-elektronik mühendislerinden odaya üye olanlarla, olmayanların sayılarını verdiniz. Aşağı yukarı mühendislerin yarısı EMO üyesi değil. Bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? 

-Aslında bu, gelmiş geçmiş bütün yönetimlerin derdiydi. Bunun için çok uğraşıldı; ama özellikle 12 Eylül`den sonraki 66 ve 85 sayılı kararnamelerle kamuda çalışanları ihtiyari hale getirince bu, özel sektördekilerin de üye olmaması noktasına geldi. Özel sektör de bundan kaçınıyor. Eskiden bir işyerine girerken bir belge isteniyordu, bu belgelerin içinde de odaya üye olup olmadığı sorgulanıyordu. Şimdi bütün bunlar yok. Ama ilginç bir durum var; onu da söyleyeyim size. Telekom özelleşti. Orada, aynı geçmişte olduğu gibi, mühendisin işe girmesi için önce Odaya üye olması ve kimlik belgesi istiyor. Uluslararası bir firmanın bu tür şeylerden kaçınmadığını gözlemliyoruz. Bu konuda yazılar yazdık, yönetmeliğimizi gönderdik. Bir tek Telekom biraz duyarlı çıktı. En son İzmir Şubemizin bütün üyelere yazdığı bir yazı var. Mutlaka üye olması gerektiği, üye olmadan mühendislik yapamayacağına ilişkin bir uyarı var; ama bu konuda ne kadar başarılı oluruz, bilemiyorum. Bunu tüm Türkiye‘ye yayacağız, bazı işyerlerini savcılığa şikayet edeceğiz; yani insanları üye olmadan, mühendis belgesi almadan çalıştırdığı için. Bu tür çabalarımız var. 

Dediğim gibi, etkinliklerimizin hepsine aslında üyeyi davet ettik. Mesleki eğitimde çok önemli bir mesafe kat ettik. Şu anda mesleki eğitimde 22.000`i farklı kişi olmak üzere toplamda 32.000 üyemiz çeşitli konularda eğitimden geçti; SMM eğitiminden, topraklama eğitiminden. Şubelerimizin yaptığı ücretsiz seminerleri katmadan söylüyorum. Bundaki amacımız örgütlenmekti, ama bu konuda kişisel olarak biraz eksiğimiz olduğunu düşünüyorum. Kaynak Dergisi`nde bunları rahat söyleyebilirim. Biraz dershaneye dönüştük; yani eğitmen geliyor, dersini veriyor, gidiyor. Belki üye sayısı daha az olan şubelerimizdeki yöneticiler ilgilenebiliyorlar, ama büyük şubelerimizde bu ilgi kalmadı; yani bizim örgütlenme amacımız pek yerine gelmiyor.

-Nasıl olmalı?

-O gelenlerin e-postaları var, telefonları var; daha sonrasında ilişki sürdürülmeli, sık sık aranmalı, sosyal etkinliklere, İstanbul Şube`nin yaptığı Cumartesi Söyleşilerine çağrılmalı, başka şubelerin yaptığı etkinliklere çağrılmalı; yani aranmalı, ilişki kurulmalı. Sadece eğitim alıp gidiyor. Eğitim aldı, gitti, bitti. Bu bizim eksiğimiz. Bu eksiği gidermek zorundayız. MİSEM bu Oda için önemlidir. Meslektaşlarımızın üniversite sonrasındaki bilgi ve becerilerini artırmalarındaki en büyük aracımızdı, aynı zamanda örgütlenme amacımızdı; ama bu örgütlenme amacının yerine getirildiği konusunda kaygılarım var. Bizim bunu yeniden gözden geçirmemiz gerekir. 18 bin kişi buraya gelmiş geçmişse, eğer bunun 3-4 bini bu Odanın etrafında değilse, bir eksikliğimiz var demektir. 

-1978 yılında, ben EMO İstanbul Şube‘de üç yıldır Yayın Müdürü olarak çalışırken, Yönetim Kurulu‘na seçilen ve başkanlık görevine getirilen Hüseyin Yeşil ilk toplantıda, benim sözleşmemin feshine karar aldırtmıştı. Şimdi geriye baktığında bu karar hakkında ne düşünüyor, bugün aynı şartlarda olsaydık aynı kararı verir miydi?

-1978 yılında yönetim kurulunda, Hüseyin Yeşil, Selçuk Esen, Yavuz Çizmeci, Ali Hikmet Erol, Ahmet Akçay, Yılmaz Oğralı, Hamdi Olgunsoy görev almışlardı. Bu yönetim kurulu iki grubun ittifakında oluşuyordu. Evet Ersin Kaya o zamanlar İstanbul Şube Yayın Müdürlüğünü yürütüyordu. Şube seçimlerine (yani bu yönetim kurulunun seçildiği genel kurul) iki liste ile katilindi. Sen bir listenin yayınladığı program ve bildirisine Yayın Müdürü sıfatını kullanarak imza atmıştın. Siz seçimi kaybettiniz, ilk yönetim kurulunda bu konu gündeme geldi ve Yayın Müdürü sıfatını bir guruptan yana kullandığın için seninle yapılan sözleşmenin feshine oy birliği ile karar alındı. Geriye baktığımda aldığımız kararın doğru olduğunu düşünüyorum. Bugün aynı şartlarda olsak ve aynı yanlı tutum takınıldığında bu kararın alınmasında yine olumlu oy kullanırdım.

"İKTİDARIN HUKUKSUZ GİRİŞİMLERİNE ENGEL OLUYORUZ"

-Kaç senelik Oda üyeliğiniz var?

-75`te mezun olup geldim buraya, 76`da İstanbul Şube Yönetim Kurulu`na girdim, o gün bugündür buradayım. 2015`te yaklaşık 40 yıl olacak. Bunun da 23-24 yılını Şubede, Merkezde ve TMMOB`de yöneticilikle geçirdim. 

-Odada çalışmalara ilk katıldığınızdan bugüne ne gibi değişiklikler yaşandı? 

-Türkiye olumsuz anlamda çok değişti. Yeni Türkiye‘de bu kazalar oluyor. Yeni Türkiye‘de 301 kişi madende ölüyor. Özellikle 12 Eylül`den sonra sağ liberalizm, daha sonra da dinci gericilikle artık Türkiye yavaş yavaş teslim alınmış. Odada ise demokratların görevleri değişmedi; o gün bugündür yönetimde olan arkadaşlarımızın ya da onların etrafında olan arkadaşlarımızın görevleri pek değişmedi. Biz yine hem mesleğimizin, hem üyelerimizin sorunlarıyla ilgilenmek durumunda kalıyoruz, kalmaya devam ediyoruz. Kendi sorunlarımızın ülkenin sorunlarından, halkımızın sorunlarından ayrı olmadığını düşünerek ülkenin sorunlarıyla ilgilenmeye devam ediyoruz. Her konuda, Soma`dan, iş kazalarından tutun, enerji sektöründeki enerjinin üretimi, iletimi, dağıtımına kadar, mesleğimizin tüm sorunlarıyla ilgili, halkımızla ilgili olan kısımlarını sürekli irdeliyoruz, çalışıyoruz. Aslında görülmeyecek şekilde yer yer iktidarların hukuksuz, ben yaptım-oldu anlayışlarına karşı biraz da takoz olabiliyoruz. Örneğin, Soma`daki patlamanın trafodan olduğuna eğer biz karşı çıkmasaydık, bunun üstü örtülecekti. 

Dava açarak, birçok özelleştirmeyi geciktirdik, bazılarını durdurduk. Örneğin, şu an birçok inşaata ilişkin, Bakırköy`de, Ataköy`de kararlar aldırabiliyoruz; ancak, dediğim gibi, bu iktidar da onları uygulamayacak şekilde yeni yeni yasal önlemler almaya çalışıyor. 

Bundan sonra işimiz çok daha zor, giderek daha da zorlaşıyor. 

(Kaynak Elektrik Dergisi, Ekim 2014 Sayısı) 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

TELE 1- SABAH PUSULASI

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 256


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.