MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

ENERJİ POLİTİKALARINDA ÇÖZÜM ARAYIŞI FORUMU DÜZENLENDİ


HABER


 
Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz üyelerimiz Cihan Kayıket, Kaya Nomaler ve Turhan Çiftçibaşı anısına 31 Temmuz Cuma günü EMO Ankara Şubesi Eğitim Merkezi’nde “ Enerji Politikalarında Çözüm Arayışı Forumu” düzenlendi. Forumun açılışında üyelerimiz Budak Dilli ve Ali Yiğit sunum yaptılar. Açılış konuşmalarının ardından foruma katılan üyelerimiz “Enerji Politikalarında Çözüm Arayışları” konusundaki düşüncelerini katılımcılarla paylaştılar.
 

Forumun açılışını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın şöyle konuştu ; "Cihan Kayıket`in, Kaya Nomaler`in ve Turhan Çifçibaşı`nın anıları mücadelemize ışık tutacak diyerek sözlerime başlamak istiyorum. 31 Mart`da yaşanan büyük kesinti Türkiye`deki enerji politikaları açısından bir dönüm noktasıydı.  Daha önce defalarca söylediğimiz konu başlığını ifade ettiği için bizi pek şaşırtmadı. Türkiye, Dünya litatürüne girmiş enerji kesintisiyle karşı karşıya kaldı. 31 Mart`ta problemin ne olduğuna yönelik bir çok şey yazıldı çizildi. Kamuoyunu doyurucu şekilde resmi kaynaklardan ‘problem şudur , bundan dolayı bunları yaşadık, bundan sonra böyle kesinti yaşamamak için şu politikaları hayata geçireceğiz` diye herhangi bir söylem söz konusu olmamıştır. Etkinliğimiz bir forum havasında olacak. Yaşadığımız şu günlerde enerji politikalarının hayatımızın temel noktasında bizi belirlediğini görüyoruz. Ortadoğu`da, içimizde devam eden savaş politikalarının temel nedenlerinden birisi enerji politikaları. Buna yönelik sözümüzü söyleyeceğiz. Katıldığınız için şimdiden hepinize teşekkür  ediyorum. "

"ŞEFAFLIK VE DEMOKRATİK BİR YAKLAŞIM YOK"

Forumda ilk olarak Budak Dilli (Enerji İşleri Eski Genel Müdürü) söz aldı. Budak Dilli, "Hangi ekonomik politikası uygulanırsa uygulansın enerji alanında şeffaflık ve demokratik bir yaklaşım yok" diyerek başladığı sunumuna şöyle devam etti; " Konuşmama başlamadan önce geçmişte bizlere ülkemize hizmet vermiş olan kaybettiğimiz değerli üyelerimiz için saygılarımı sunarak başlamak istiyorum. Hepsini saygıyla anıyorum.Ben genel olarak Türkiye Elektrik enerjisi sektörüne ilişkin politikalar ve duruma ilişkin genel bir sunum hazırlamıştım. Sizin açarken özellikle 31 Mart Vakası`na bağlı olarak bunları konuşalım demeniz doğrultusunda bu planımı değiştirip 31 Mart`ta neler olduğuna değinip oradan enerji politikalarını değerlendirmeye çalışacağım. Hangi ekonomik poltikası uygulanırsa uygulansın, kamudayken de özel sektördeyken de şeffaflık ve demokratik bir yaklaşım yok. Eskiden de yoktu şimdi de yok. Türkiye`de 1991`den önce yaşadığımız sürekli periyodik kesintileri vardı. Sistem çökmeleri sistem oturmaları olurdu. 91`den bu yana deprem hariç, 31 Mart`ta yaşadığımız olayı hiçbir zaman yaşamadık. 2006`da bölgesel bir kesinti yaşandı. Sebepleri o zaman analiz edildi, konuşuldu. Geliyorum demesine, açık işaretler vermesine rağmen tedbir alınmadığı için 31 Mart`ta böyle bir kesinti yaşantı. Olayın sebebini akışını düşünürken çok uzman olmaya gerek yok. O gün Türkiye`de özellikle Kuzey Doğu Anadolu ve Çukurova Bölgesi`nde üretim fazlası var. Özellikle Kuzey Doğu Anadolu`da küçük HES`leri çalışıyor (talebin de düşük olduğu çok yüksek olmadığı örneğin bugünkü puant 42 bin MW dolaylarında; o zaman 32 bin MW puant varken, kurulu gücümüz o zamanlar 68-69 bin MW iken, sularımız mart ayında olduğumuzdan varken), üretim tüketim dengesinde bir açık problem yok ve bu hadiseyi yaşadık. Türkiye`de enerji üretimi eskiden olduğu gibi 1970`ler 80`lerde olduğu gibi doğudaki HES`lere bağlı. Türkiye`de Trakya`da arz talep dengesi hariç, oldukça dengeli üretim tüketim portföyü var. İletim sistemimiz aslında bugün bile yeterli ancak o gün 31 bin MW iletimi karşılamayacak durumda değil fazlasıyla yedek var. Doğuda üretim fazlası, batıda termik santraller bakımda. TEK zamanında da TEDAŞ zamanında mart ayında puantın düşük olduğu zamanlarda sistemin rahat olduğu dönemlerde biz termik santrallerimizi bakıma alırdık. Senelik bakım o dönemlerde yapılırdı. Yıllık bakımları hem fiyatın hem talebin düşük olduğu dönemlerde yapılıyor ki ilerde puantın daha fazla olduğu zaman satabilsinler. Batıda üretim az. İddia edildiği gibi Keban`da üretim çok değil, Keban`da su biriktiriliyor o gün çalışmıyor. Kuzeydoğu Anadolu ve Çukurova Bölgesi`nden batıya 5 bin 800 MW iletim var. Bu iletim hiçbir şey değil. Bugün doğudan batıya gelen 11 tane 380 kW`luk hattı düşünürsek hiçbir şey değil. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi ve Samsun yük tevzi bölgesinden  batıya giden bu yükü taşıyabilecek iki hat var Kayabaşı-Sincan şimdi Kayabaşı-Bağlum oldu. Kayabaşı-Osmanca hatları. Kayabaşı-Sincan hattı bakım nedeniyle açık. Güneyde Çukurova bölgesinde iki hat var, Erzin-Seydişehir hattı bir tanesi de Mersin tarafından batıya giden Kepez tarafından Antalya`ya giden hat. Bu hatlardan birisi de açık. 5 bin MW taşıyorsunuz, bu üretim daha çok iki hatla taşınıyor. Orta Anadolu`dan geçen ana artelde de sanırım 4 hat açık, bakım nedeniyle. Yük tevzide şu prensip vardır; hatta bir röle değişikliğinde yük tevzinden müsaade alırdık ‘şu saatten açabilir miyiz?`diye. Açılan hatların hepsi yük tevzinin müsadesiyle açılmış durumda.Yük tevzi bir gün öncesinde benzer hadise olmasına rağmen bundan ders almamış görülüyor. Kayabaşı-Osmanca hattının aşırı yüklenmesi sonucu açılmasıyla yükün batıya aktarılması, Kangal üzerinden Elbistan üzerinden Gölbaşı tarafına Yeşilhisar tarafından batıya nakledilememesi nedeniyle sistem stabilizasyonunu kaybedip bütün hatlar açıyor. Ne kuzeyden ne güneyden batıya elektrik üretimi mümkün olmuyor. Bunların oluş süresi birkaç saniye. Böyle bir durumda 5 bin MW`ın batıda eksik kalması batıdaki 5 bin MW düşük frekans rölelerininin çalışmasına neden oluyor ve yük atıyor. Üretim tüketim dengesinde üretim yetersizse frekans düşer, kademeli olarak ayarlanmış frekans röleleri belirlenmiş yükleri açarak sistemi kurtarmaya çalışır. Röleler çalışmasına rağmen hat açılmamış frekans düşmeye devam etmiş. Daha acı olanı da şu; bütün bu hadiseler olduğu gün ve yarım saat önce bu uyarılar yapılmasına karşın tedbir alınmamış. Siz hatları açabilirsiniz bakım yapabilirsiniz ama yapılması gereken şey şudur; yük tevzinin önünde ekranlarda bir gün önceki programda nerede nasıl tüketim yapılacağı aşağı yukarı bellidir. Bu tüketimlerin nereden karşılanacağı da aşağı yukarı bellidir. Bu hatların biri açması halinde sistemin çökmemesini sağlayacak tedbirleri almak zorundasınız. Yani eğer diğer hatları açıp sistem zayıf duruma geliyorsa üretimde ayarlama yapmak zorundasınız. Üretim santralleri teklif vermemeleri rağmen gerek EÜAŞ`ın gerek özel sektörün santrallerini sistemi korumak için talimatla çalıştırma yaptırılabilir. Bunun bedeli ödenebilir.

İki olay çıkıyor; bir tanesi belki atlama diyelim hesapsızlık diyelim bu hatların açması halinde sistemin çökeceğini hesaplamamak diyelim. Üretim dengesinde bu bozukluk olsa bile bir başka çözüm daha vardı. Sistemdeki üretim birimlerinin nominal çalışma şartları vardır. Nominal frekansımız 50 Herzse, şebeke koduna göre bu santraller tam hatırlamıyorum sınırlarını ama diyelim ki 50 Herz veya 49,5`ta sürekli çalışacak da 48 ile 50 Herz arasında şu kadar saniye sistemde kalması lazım. Bunların hepsi sistemin güvenliğini sağlamak için frekans düştüğünde diğer santrallerin yük alıp devreye girmesini sağlamak için gereklidir. Düşük frekans röleleri yük atmasına rağmen sistemin toparlanamamasının bir sebebi de bazı santrallerin çalışması gereken frekans arasında yükümlenmiş oldukları teknik olarak çalışmaya mecbur olduğu frekans aralığında da çalışmaması. Dolayısıyla o santraller de devreden çıkınca frekansı toparlayamayıp çalışmaya çalışan diğer bütün santraller çalışmayınca frekans da 47,5 altına düşüp bütün santraller devre dışı oldu. Buradan alınacak bir çok ders var. Bu açıklama yapılırken çok komik şeylerden söz edildi siber saldırılardan söz edildi. Olacak şeyler değildi nitekim öyle olmadığı da belirlendi. Şimdi demin izah ettim bir gün  öncesinde sistem kimin ne kadar üreteceği belirlenir. Eskiden de bu belirleniyordu bizim santrallerin üretim prorgamı yapılıyordu. Yük tevzi talimatıyla bazı santraller sıcak yedek tutulup onlar devreye sokuluyordu. Sistem çalışmasında ister liberal ister devlet elinde olsun sistemin çalışmasında hiçbir fark yoktur. Birisinde denetleyiciler ve yöneticiler alınan tekliflere göre ötesinde kendi hesaplarına isteklerine göre yaparlar. Bugünkü geçerli olan piyasa sisteminde bir gün öncesinde hangi santrallara iletim kısıtları nedeniyle talimat verileceği ve ücretinin ödeneceği belirlenir. Çok da yapılıyor. Müfettiş korkusunda bazı arkadaşlarımız bazı santralları çalıştıramadı bunun da gerçiklik payı var. Bazı santrallara sürekli olarak talimat verildiği, Antalya bölgesinde ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde ve Trakya Bölgesi`nde. Bunun rahatsızlık doğurduğu ve bundan dolayı soruşturmalar düzenlendiği söylendi. Bu talimat verilmesinin altında gerçekten sistem ihtiyacından mı yoksa altında başka bir şeyler yatıp yatmadığının incelenmesi gerekiyor. Bu soruşturmalar nedeniyle arkadaşların bana söylediği bir gün öncesinde böyle hadise olması halinde hangi santrallara talimat vererek çalıştırılacaklaı konusunda çekince duymuşlar.

Kuzeybatı hattında Çankırı-Osmanca-Kurşunlu hattında 200 MW yük atılsaydı batıdaki bir santrala sen çalış dense ve para ödenseydi bu talimatlar 200 MW yükü atıp sonra santralı çalıştırıp sistemi kurtarabilirdi kesinti olmazdı. Şuna gelmek istiyorum; bu sistemin arızanın altında yatan temel neden uygulanan enerji politikaları değildir. Uygulanan ekonomik politikalarından ziyade kamu kuruluşların 1980`lerden beri dayak yiye yiye yıprana yıprana, kalifiye elemanlarını yok ede ede sistemi yönetecek cesarette bilgide elemanların ortadan kalkmasıdır. Eleştirilecek politika bu politikadır. Sistem ister devlet tarafından yönetilsin ister üretim özel sektörce yapılsın sistemin sahibi yük tevziidir. Kuralda yük tevzinin nasıl talimat vereceğini paranın nasıl ödeneceği açıkça belirtilmiştir. Bunlar olduğu zaman bu arıza olmazdı. Türkiye`de ben 1973`te TEK`e girdim, bir çok arkadaş beni tanır, yaştaştım bir çok arkadaşım var. 70`lerdeki TEK`te çalışanların bilgi düzeyi cansiperhane çalışmaları fedekarlıkları, engelle karşılaşmamaları artık bugün yok. Özal döneminde başlayan 80`lerden başlayan bir politika var. Bu politika KİT`lerin özelleştirierek hizmetlerin özel sektörler tarafından yapılacağına dair politika. TEK`in tekeli kaldırıldı özel sektörlerin bu faaliyetlere katılması sağlandı. Dünyanın pek çok yerinde böyle modellerle sistemini başarı ile işleten ülke var ama yapılmaması gereken şuydu; siz eğer KİT`leri özelleştireceğiz her şey özel sektör tarafından yapılacak diyorsanız bunun şartı var. Gerek politikayı belirleyen gerek üretimi iletimi dağıtımı denetleyecek kadroların devlette kalması ve yetkin olması lazım. Siz KİT`lerin yakıtını keserseniz kendi kendine tekerlek dönsün duvara çarpsın derseniz özel sektör tarafından çalıştırılan sistemi ne denetleyebilirsiniz ne de yanlışları düzeltecek adımlar atabilirsiniz. Yoksa üretimin ahmet tarafından mehmet tarafından yapılması değil.  Bu uygulanan ta eğitim politikasından başlayan KİT politikalarının temel sonucudur. Yoksa şuna katılmıyorum, ‘özel sektör işletiyor onlar çalıştırmak istemiyor karlarını maksimize etmek istediler` isteyebilirler bizlerin görevi onlara o fırsatı vermemektir. O sistemi kuruyorsanız o sistemin doğru dürüst çalışmasını sağlamak zorundasınız."

"KURUMUN TEKNİK ALT YAPISINA SAHİP HAFIZASI ORTADAN KALKTI"

Forumda söz alan Ali Yiğit (EMO Ankara Şubesi) "Anmaya vesile olan büyüklerimizi ve arkadaşlarımızı saygıyla anıyorum. Ben üçünü de tanıma fırsatı buldum. Cihan ile beraber Oda süreçlerine başladık , Turhan Hocamla hem Oda süreçlerinde hem iş ortamında birlikte çalışıyorduk. Kaya Bey ile röportaj için İstanbul`a gitmiştik orada tanışmıştım. Odamız için değerli insanlardı üçünü de saygıyla anıyorum" diyerek başladığı konuşmasında, 31 Mart tarihinde yaşanan elektrik kesintisinin uygulanan liberal politikalara dayandığının altını çizerek şöyle konuştu; "31 Mart vakası ile başlayan şey, aslında teknik anlamda söyleneceklerin tümünü  Budak Hocam o sürecin içinde uzunca yıllar yer almasından dolayı bilen birisi. Olayı getirip dayattığı noktada kendisine küçük bir eleştiri yaparak başlayacağım. Bu aslında izlenen liberal politika ile ilgili değil dedi bal gibi de onunla ilgili. Siz kamu kurumlarını özelleştirerek, parça parça kademe kademe her şeyi yok ederseniz. Kurumun teknik alt yapısını yokederseniz bu bir politikadır. Bu politikanın kendisini eleştirmek gereklidir. Burada birkaç tane önemli nokta var. Şurası gerçekten de önemli; tüm mülkiyet kamuda olsaydı üretim tesisleri herkes rahatlıkla hangi santrali devreye alabileceği ya da devreden çıkartabileceği konusunda daha rahat davranabilirdi. Niye davranımıyorlar soruşturma açılıyor. Örneğin İbrahim Aksöz`ün santralının fiyatı yüksek ben de burada oturuyorum  çaresiz kalmışım ondan elektrik alacağım birisi de diyor ki ‘sen Aksöz`e kıyak geçiyorsun ondan alıyorsun` diyor. Oysa sorun teknik mevzu, belki onun santralı ihtiyacımızı birebir karşılayacak  noktada. Kişilerin bunu yapmak durumu yok. Sürekli olarak taciz edilmiş olan teknik kadrolar ya uzunca dönem kızağa alındılar ya da tacizlere dayanamayıp bir çoğu emekli oldu. Kurumun teknik alt yapısına sahip hafızası ortadan kalktı diyebiliriz. Kurum içinde çalışanlar çok daha iyi bilirler koridorlarında dolaştığınızda bunu görebilirsiniz, ne kadar teknik personel işten ayrılmışlarsa yerine imam hatip mezunlarının büyük çoğunluğu elektrik kurumunda çalışıyor. Sorun kişinin imam hatipten mezun olmasını tartışmıyorum, son derece kritik bilgi birikimi gereken kurumu yöneteceksiniz ve siz buraya hiçbir teknik formasyonu olmayan insanlarla bu işi yapmaya uğraşıyorsunuz. Felaket geliyorum demişti ucuz atlatıldı yarın ne ile karşılaşıyır orası da çok belli değil. Gelişmiş ülkeler bu konuya nasıl yaklaşıyor ondan bakmak lazım. Yük yönetim sistemi bütünüyle otomasyona bağlanmış durumda hangi santral devre dışı kaldığında ne büyüklükte santralın devreye alınacağı sistem bunu kendisi bile yapabilecek şekilde ayarlanmıştır. Bir HES`i devreye alıyorum dediğinde alırsın. Programlanabilmesi ve yönetilebilmesi zor bir iş değil. İkinci mesele mülkiyet ile ilgili bir tarafı da var. Ben biraz enerji konusuna yaklaşımın tamamen kamuda olmasından yanayım. İki nedenden dolayı. Eskiden bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere baktığımız zaman enerjiyi ucuza üretip belli alanlar belirleyip kritik alanlar belirleyip yoksullara daha düşük bedelle tarıma ya da sanayiye daha ucuz elektrik vererek, belli bir alanda gelişmeyi sağlamak için teşvik edebiliyorsunuz. Sanayide rekabet gücünüzü artırmak için ucuz elektrik vermeniz gerekiyor. Sanayici ucuz elektrik kullanarak rekabeti artıracakken bütün sanayiciler işini gücünü bırakmış elektrik tesisi kurmaya çalışıyor. Elektriği kullanarak sanayicinin kar etmesi yerine elektrikten kar etmesi teşvik edildiği için şimdi baktığımızda en azından kendi payımıza ödediğimiz faturalara baktığımızda bunların birkaç katını geçtiğini söyleyebiliriz özelleştirme uygulamalarıyla birlikte. Benim şahsi olarak evde ödediğim elektrik fatura bedeli 90`ların ortası verilerine göre en az 4 katına çıktığını söyleyebiliriz. Orkada bir yanlışlık var. Sonuçta Türkiye`de asgari ücret diye bir şey var. İnsanların bu elektrikten dilediği gibi yararlanabilmenin önünü kapatmış oluyorsun. Devlet olmanın getirdiği şey olarak evrensel insan hak olmak yerine ticari meta olarak değerlendiyorsun insanlar faydalanamıyor. Sanayici açısından elektriği ucuza kullanıp uluslararası pazarda rekabet etmek yerine elektrik ticareti yaparak kar etmeyi önüne koydu, vatandaşımıza gelişmiş ülkelerin sağladığı olanakları sağlayabilmiş değiliz. Enerjide mülkiyetin ciddi anlamda tartışılması gerekiyor. Mutlaka kamuda olmalı teknik bir kurum yönetimine müdahale edilmemeli. Telekomda birinin telefonu kesilebilir, telefonsuz yaşanabilir , internetinizi kesilebilir ama elektriğin kesilmesi tamamen kabus. Yaşadık bunu. Bu konuda bu kadar rahat davranma lüksümüz yok. Bütün  dünyada bu iş nasıl yönetiyorsa öyle yapmalı maliyetlerimizi minimuma indirebilecek önlemleri alınmalı.

Fiyatların bu kadar yükselmesinin temel nedeni; bir, üretim tesislerinde abartılı fizibilitelere dayalı yap işlet projeleri ve yüksek fiyatlı  alım garantili projelerle  yükseldi, ikincisi özelleştirildi. Özelleştirilmeler sonucu şişirilen maliyetlerde devlete yüksek fiyatla elektrik satıldı. Dağıtım açısından baktığımızda elektrik sistemi canlı varlık sürekli olarak yenilenmesi yatırım yapılması gerekiyor. Bütün bunları yapmadığınızda sistem yaşlanıp çökmeye başlalıyor. Türkiye`de 21 dağıtım bölgesinin tümü birden özelleştirildi bunların kaçı kayyuma devredildi ve devredilme gerekçesi ne? Bu işin tekniğinden hiç anlamayan insanlara kasalardaki paralarla devredildi, herhangi yatırım yapılmadı teknik istihdam yapılmadı kayyum tarafından günü kurtarmak biçiminde yönetilmekte buralar. O halde mülkiyet ile ilgili enerjideki mülkiyetle ilgili tavrın, enerjinin kar eksenli olmaması lazım. Özel sektör kar etmiyorsa niye girsin bu alana. Demek ki enerjiden kar edilmemeli, enerji temel ihtiyaç olarak değerlendirilmeli, özel sektör bu işte olmamalı. Özel sektör kar etmediği sürece bu işe ne üretici ne dağıtılı olarak girer hiçbir şekilde girmez. Bu işi kamusal anlayışla, vatandaşa hizet sanayiye ucuz girdi, belli alanlara teşviklerle ürettiğiniz zaman ülke ekonomisine katkınız yaratacağınız katma değer çok daha fazladır toplam olarak. Ülke genelindeki toplam katma değerden bahsediyorum. Bu noktadan bakmadığımız sürece enerjiyle ilgili cebimizden tırtıklamalar devam edecektir. Elektrik mühendisi açısından belki elektrik faturası can yakıcı değildir ama düşük gelirle yaşamaya çalışan insanlar açısından bir problemdir. Demek ki bizim bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bu bakış açısı külliyen mülkiyet tartışmasını da içeren, yeni bir toplumsal mülkiyet anlayışının tartışılması gerekmekte. Bu kurumları biz nasıl yöneteceğiz üzerinden tartışma yapmamız gerekiyor.

Bir diğer tartışılması gereken konulardan birisi de, hangi türden enerji kaynağına yatırım yapılarak elektrik üretileceği karar verme süreci de tartışılmalı. Yatırımcıların benim şöyle bir projem var üretim yapacağım diyerek sıraya giriyor. Karar verme süreçleri de Türkiye`de sıkıntılı. Sürekli HES`ler kurulsaydı söylemek teknik açıdan yağışı düzensiz bir ülke açısından tek başına söylenebilecek bir şey değil ama, yatırımların karar verme süreçlerinin Odamızın da yıllardır savunduğu elektrik yönetiminde olan kamu tarafının benimsediği kurallar neydi; olabildiğince ucuz, çevreci, mümkünse ulusal sınırlar içindeki kaynaklara dayalı bir üretim. 1980`lerin ortasından alınan kararlara baktığımızda enerji faturamızın olması gerekenden ülke olarak, olması gerekenden birkaç kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Daha ucuza üretebileceğimiz yerli kömüre dayalı santral kurmak yerine, kurma süresi çok kısa olduğu için hemen doğalgaz santrallerine yöneldik. Bir yılda bitebiliyordu. Ama bu ne anlama geliyordu. O günlerde doğalgaz bugünkünden birkaç daha fazlaydı. Türkiye`nin enerji faturası sürekli şişiyordu. Oysa ucuz kaynaklarla üretip ortalama enerji faturularını düşürebilecekken, bunu tercih etmek yerine, olurlar verilerek kar alanı açıldı. Bu şekilde de Türkiye`nin enerji maliyetleri arttı, vatandaşın ödediği maliyetler arttı hala da artmaya devam ediyor. Burada da politika üretmeye gerek var.Elektrik enerjisinde her gün yenileme yapmanız gereklidir. Mantalitenin değişmesi gerekmekte. İnsan dokusuna da bağlı. Tecrübeli kadroları sürekli devre dışı bırakırsanız, karar verecek insanlar ya yanlış karar verecek ya da karar veremeyip problemler yaşayacağız."

Forum açılış konuşmalarının ardından katılımcıların konuyla ilgili görüşlerini aktarıp tartışma ortamının yaratılmasının ve Budak Dilli`nin kapanış değerlendirmesi yapmasının ardından sona erdi.

 



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


ÜYELERİMİZ İÇİN ÜCRETSİZ UDEMY EĞİTİMİ: MÜHENDİSLER İÇİN YAPAY ZEKA ARAÇLARI

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

Okunma Sayısı: 509


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.