MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ BAŞLADI



 
Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi, 19 Kasım Perşembe günü Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi`nde başladı. Açılış konuşmalarında kongre kapsamında yaşanan katliamlar ve ülkemizdeki şiddet ve baskı ortamına ilişkin değerlendirmelerin yanısıra gerçekleştirilecek olan “Mühendislik Eğitimi”, “Enerji Politikaları”, “Elektronik Sanayi Uygulamaları”, “İletişim Teknolojileri”, “Elektrik ve Kontrol Mühendisliği”, “Biyomedikal Mühendisliği” ile “Kent ve Elektrik” sempozyumlarına yönelik olarak güncel sorunlar dile getirildi.
 

Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi‘nde 3 gün sürecek, 7 sempozyumu içerisinde barındıran EEMKON etkinliği, Napolyon müzik grubunun dinletisiyle başladı. Ankara ve Paris katliamlarında yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunulmasının ardından açılış konuşmalarına geçildi. Kongre Düzenleme ve Yürütme Kurulu Başkanı Hakkı Kaya Ocakaçan açılış konuşmasında, EMO ve kongre programı hakkında bilgi verdi. Kongre kapsamında 7 sempozyum, 9 panel, 54 oturum ve toplamda 313 konuşmacının yer aldığını kaydetti.
Ocakaçan, elektriğin tarihçesine ilişkin bilgi verirken, Türkiye‘ye elektriğin gelişindeki gecikmeye dikkat çekti. Gecikmenin temel nedenlerinden birinin "imtiyazlar" olduğunu vurgulayan Ocakaçan, "Fransız hava gazı şirketlerine verilen imtiyazlar sonucunda, bu şirketler İstanbul‘a elektriğin gelmesini baskı yaparak uzun süre ertelediler" dedi. İlk santralın yapımıyla birlikte elektrik mühendisliği sorunlarının da başladığını ifade eden Ocakaçan, bu çerçevede 7 sempozyumdan birini enerji politikalarına ayırdıklarını kaydetti.  Elektrik üretiminde ciddi bir artış görünmesine karşın 65 OECD ülkesi arasında 2014 yılında Türkiye‘nin 63. olduğuna dikkat çeken Ocakaçan, bu çerçevede Türkiye‘nin enerji alanındaki konumunu değerlendirmek üzere Enerji Politikaları Sempozyumu düzenlemeye karar verdiklerini anlattı. Ocakaçan, sempozyum kapsamındaki iki önemli konuyu da şöyle aktardı:
"Acaba tümüyle yenilenebilir enerjiyle yaşam mümkün mü? Bu sorunun cevabı sempozyumda yabancı konuklarımızla beraber ele alarak bulmaya çalışacağız. Diğer can alıcı konu nükleer santrallar. Nükleer uygun mudur, değil midir; bu tartışmalarda ele alacağız."
Öğrenci Sayısı Üye Sayısını Yakalıyor
Hakkı Kaya Ocakaçan, 1954 yılında kurulan EMO‘nun üye sayısının 50 bin civarında olduğunu, buna karşılık bugün 45 bin öğrencinin elektrik, elektronik, biyomedikal mühendisliği alanında eğitim gördüğü, sadece 1. sınıf kontenjanının 12 bini geçtiği bilgisini verdi. Her ile üniversite açılmasıyla son 10 yılda bu artış eğiliminin ortaya çıktığını kaydeden  Ocakaçan, bu çerçevede de Eğitim Sempozyumu düzenlediklerini anlattı.
Elektronik alanındaki sorunları ise yeni teknolojilerin gelişimiyle var olan elektronik üretimi alanında da geriye düştüğünü gösteren verileri katılımcılarla paylaşarak ortaya koyan Ocakaçan, 12 kuruluş televizyon üretirken bu sayının bugün 2‘ye düştüğünü; 20 milyonu aşkın televizyon üretim sayısının 10 milyonun altına gerilediğini kaydetti. Sorunun yanlızca tüketici elektroniği ile de sınırlandırılamayacağını ifade eden Ocakaçan, elektronik sanayiyi tümüyle sempozyum içine aldıklarını bildirdi.  Akılı şebekeler, enerji verimliliği, savunma sanayiindeki durum gibi EMO‘nun mesleki alanlarıyla ilgili pek çok konunun da Kontrol ve Elektrik Mühendisliği Sempozyumu‘nda ele alınacağını belirtti. Biyomedikal mühendisliğinin artan önemine işaret eden Ocakaçan, biyomedikal mühendisliği alanındaki ihtiyaçların, eğitimin ve istihdam sorununun da Biyomedikal Mühendisliği Sempozyumu kapsamında değerlendirileceğini kaydetti.
Sempozyum Düzenleme ve Yürütme Kurulu Başkanı Ocakaçan, Türkiye‘deki kır-kent oranlarında yaşanan dönüşüme dikkat çekerek, bugün yüzde 70 kentlerde yüzde 30 kırlarda nüfusun dağılım gösterdiğini bildirdi. Bu açıdan kentlerde yaşanan sorunları da tartışmak üzere Kent ve Elektrik Sempozyumu‘nu hazırladıklarını belirten Ocakaçan, mühendislerin yaptığı üretimin toplum yaşamındaki etkisi üzerine konuşmasını sürdürerek, bu kapsamda sosyal konulara da değinme ihtiyacı duyduklarını, özellikle gözetim toplumunu sempozyumun içine dahil ettiklerini anlattı.
İstanbul Şube‘nin En İddialı Etkinliği
EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Beyza Metin, açılış konuşmasının başında Suruç, Ankara, Paris katliamları; seçim öncesi ve sonrasındaki çatışmalı ortamda, iş ve kadın cinayetlerinde yitirilen canları andı. EEMKON etkinliğini "EMO İstanbul Şubesi‘nin son yıllarda gerçekleştirdiği en kapsamlı ve iddialı etkinlik" olarak nitelendiren Metin, 36 üniversitenin desteklediği kongreye katkı verenlere ve emeği geçenlere teşekkür etti. Metin, kongre süresince bu yıl 10.‘su gerçekleştirilecek olan Proje Ödülleri Sergisi ödül töreni ile meslekte 20, 25, 30, 40 ve 50. yılını dolduran meslektaşlar için sertifika töreni düzenleneceğini açıklarken, Mühendis-Öğrenci Buluşması‘nın gerçekleştirileceğini de sözlerine ekledi. 
Beyza Metin, EMO‘nun kamuoyunda yalnızca elektrik mühendislerinin odası olarak algılanmasına karşı bu etkinliğin bir mihenk taşı olmasını amaçladıklarını belirtti. Metin, "Mesleğimizin her geçen gün itibarsızlaştırıldığı, alanda çalışmak için mühendislik diplomasının yetersiz hale getirilip, ticari bir meta haline dönüştürülen sertifikasyon programlarıyla ve belgelendirme ile anlamsızlaştırılmak istendiği bu süreçte odalarımıza üye olmak ve sahip çıkmak son derece önemlidir" diyerek, EMO Genç üzerinden örgütlenme çağrısı da yaptı.
Beyza Metin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"EMO olarak en temel ilkemiz, teknolojinin insanlığın yararına kullanılmasıdır. Teknolojik ilerlemenin de bu temel anlayış içerisinde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Doğru bildiklerimizi veçalışmalarımızı mesleğimizin ve halkımızın çıkarlarını gözeterek ve yanlışlara hiçbir siyaset ayrımı yapmaksızın, ilkelerimiz doğrultusunda yürütüyoruz. Ve ne yazık ki, kamu yararında ısrar ettiğimiz için başta TMMOB Yasası‘nın değiştirilimsei girişimi olmak üzere baskılara maruz kalıyoruz.
Yüzde 100 yenilenebilir enerji üretiminin mümkün olduğu değerlendirmeleri yapılırken, nükleer güç santralları gibi pahalı ve riskli yatırımlara neden gerek duyulduğunu sorguluyor, bundan kaçınılması gerektiğini yıllardır söylüyoruz.
Enerjinin kamusal ir hak olarak ele alınması gerektiğini, özel sektöre ihale edilemeyeceğini ve tek merkezden planlanması gerektiğini yıllardır söylüyoruz. 31 Mart krizinde her ne kadar nedenleri çok tartışıldı ve belli sonuçlara varıldı ise de esas nedenin, enerjinin kamudan alınarak özel sektöre devredilmesinden, kamu kuruluşlarındaki teknik kadronun dağıtılmasından ve merkezi bir projeksiyondan yoksun olarak rant odaklı planlanmasından kaynaklı olduğunu biliyor ve vurguluyoruz.
İletişimin sadece ticari bir alan olmadığı, temel insan gereksinimlerinden birisi olduğunu, kamusal olması gerektiğini, olan katma değerinin de ülkemiz insanı için kullanılması gerektiğini söylüyoruz.
Üniversitelerdeki eğitimin ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda, nitelikli bir şekide sürdürülmesi için ticarileştirilmesine son verilmesi ve ücretsiz, kamusal bir hak olarak görülmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şehirlerimizi, bilimin ve aklın öncülüğünde tasarlayalım, doğayı yok etmeden, insanca yaşayabilmenin çözümlerini üretelim diyoruz."
"Öncelikle İnsanız"
Konuşmasının son bölümünü ülkenin içinde bulunduğu çatışma ortamına ayıran Beyza Metin, "Kongre hazırlıklarını sürdürdüğümüz 1.5 yıl boyunca, ülkemizde 2 genel seçim, 2 büyük katliam ve yüzlerce şiddet olayına şahit olduk. Aralarında meslektaşlarımız Abdülkadir Uyan, Şebnem Yurtman, İdil Güneyi‘nin de olduğu hepimizi derinden sarsan ve yüzlerle ifade edilen kayıplarımızın ve yaralılarımızın acısıyla sarsıldık" dedi. Konuşmasında "öncelikle insanız" vurgusu yapan Metin, şunları söyledi:
"Ankara katliamında 7 yaşındaki Veysel‘in gülüşünü, 70 yaşındaki barış annesi Meryem Ana‘nın barış umudunun yüzlerinde dodurulduğu bir ortamda susulmaz.
Çocuklara oyuncak götüren, bu ülkenin aydınlık geleceği gençler katledildiği zaman susulmaz.
Savaş sarmalındaki kirli çatışmalarda hamile kadınlar, çocuklar, siviller öldürülürken, sokağa çıkma yasakları ile insanlar açlığa terk edilirken, seçilmiş milletvekilleri tartaklanırken, insanlar ölülerini evlerinde saklamak zorunda kalırken susulmaz.
Gelişen Türkiye maskesi arkasında, güzel ülkemiz iş cinayetlerinde OECD ülkeleri içerisinde birinci, dünyada üçüncü sıraya yerleştiği zaman sesimizi çıkarmazsak, Soma‘da trafo patladığı yalanını yerinde gidip incelemezsek, Torunlar‘daki asansör faciasının iç yüzünü kamuoyuyla paylaşmazsak susmuş ve suçlu olmuş oluruz."
Emperyalizm ve Terör İlişkisi
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil de konuşmasının başında katliamlarda yaşamını yitirenleri anarken, "bu katliamı gerçekleştirenleri, bu zihniyete destek olanları, buna ortam hazırlayanları" kınadı. "Bugün terörün destekçisi olanlar mağdur rolünü oynamaktadırlar" diyen Yeşil, başta emperyalist ülkeler olmak üzere tüm dünyanın bu kanlı saldırılar karşısında üstlendikleri rolü acilen masaya yatırmaları gerektiğini söyledi. Emperyalist ülkelerin siyasal ve ekonomik çıkarlar uğruna kendi yurttaşların yaşamlarını da tehlikeye atmaktan çekinmediklerine dikkat çeken Yeşil, şöyle konuştu:
"Yani insan hayatı, artık su da ucuz değil, ama hani "sudan ucuz" derler ya işte o kadar değersizleştirilmiştir. 
Ne yazık ki 3. Dünya Savaşı yaşanacak mı sorularının yanıtı, bugün tüm dünyayı sarmakta olan bu şiddet ve saldırılarla aslında bir Dünya Savaşı içine girmekte olduğumuzu göstermektedir.
İnançlar, değerler, öncelikler, çıkarlar ne kadar farklı olursa olsun; tüm dünyanın bugün acilen insan hayatı temelinde, tarihin gösterdiği insan hakları temelinde hareket etmesi gerekmektedir. Şu ya da bu din anlayışından yola çıkılarak insanların yaşamının tehdit edilmesi kabul edilemez. Laikliğin insanlık için vazgeçilmezliği gün gibi açıktır. İnsanlık; Haçlı Seferlerini, Otuz Yıl Din Savaşlarını geride bırakmıştır. Tarih geriye akmaz. İnsanlığın kapitalizmin eşlik ettiği bu emperyalist dünyanın getirdiği "cihat" anlayışına dayalı yıkımlardan da mutlaka bir gün kurtulacaktır. Buna olan inancımız tamdır.
İnsan hayatının kutsal olduğu, eşitlik ve özgürlük temelinde bir dünya idealiyle başka bir dünya mümkündür."
Can Güvenliği mi Özgürlük mü Dayatmasına Tepki
Hüseyin Yeşil, kapitalizmin yarattığı açmazların bugün yalnızca sol değil, bizzat kapitalizmin temsilcileri tarafından da sorgulanır olduğuna dikkat çekti. Kriz ortamanının terör eylemleriyle daha da şiddetlendiğini belirten Yeşil, "Terörün nedenleri sorgulanmadan, yani kaynağına yönelik çözüm yolları aranmadan, yalnızca güvenlik temelli anlayışlarla hareket edilmesiyle sonuç alınması mümkün değildir" uyarısında bulundu. İnsanlara bu ortamda "kırk katır mı, kırk satır mı" anlayışıyla "can güvenliği mi özgürlük mü" dayatmasında bulunulmasını da eleştiren Yeşil, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemizde tam da bu ortam yaşanmaktadır. Terör mücadelesi adı altında Güneydoğu‘da ilçeler ablukaya alınmaktadır. Örneğin Silvan`da 12 günlük sokağa çıkma yasağı adı altında bölgeyi tüm dünyaya kapatan bir operasyon yürütülmüş, 8 yurttaşımız ölmüş, 500 ev kullanılamaz hale gelmiş, yasağın uygulandığı mahallelerde kurşun ya da bombanın isabet etmediği hiçbir ev kalmamıştır. İlçeye gitmek isteyen siyasi parti temsilcileri, giremeyecekleri yönünde hiçbir uyarı dahi yapılmadan polis saldırısına maruz kalmıştır. Daha da vahim olan; ‘devlet memuru‘ denilen özel harekat polislerin duvarlara yazdıkları ‘Esedullah timi‘, ‘Kurdun‘dişine kan değdi korkun‘, ‘Devletin gücünü göreceksiniz‘, ‘Türksen öğün, değilsen itaat et‘, ‘Ensarullah burada‘, "Biz geldik kızlar nerede‘ yazılarıdır."
Seçim süreçlerinin de demokrasinin aracı olmadığını, korku toplumunun eseri bir "iradenin" yansıması olduğunu belirterek, TBMM‘nin açılışında Ankara ve Paris katliamlarında ölenlere ilişkin saygı duruşu önergesinin gündeme alınmamasını eleştirdi ve stadyumlara yansıyan zihniyetin topulmuun getirildiği nokta açısından da korkutucu olduğunu söyledi.
"Cumhuriyet`in kuruluşuyla birlikte laiklik temelinde eşit yurttaşlık idealiyle gerçekleştirilen başta eğitim ve kadın hakları olmak üzere pek çok düzenleme bugün hedef alınmakta, bilimi ve aklı geri plana iten geri bir yapılanma örgütlenmektedir" diyen Hüseyin Yeşil, mesleki etkinliklerde bu konulara değinmek zorunda kalmamayı çok istediklerini, ancak bunları görmezden gelmenin "insanlığımızı görmezden gelmek" olacağının altını çizdi. Bu çerçevede barış ve can güvenliği talebini yineleyen Yeşil, konuşmasında kongre kapsamındaki sempozyumlara ilişkin güncel konulara değindi.
Teknoloji Fakülteleri Mühendislik Fakülteleriyle Birleştirilsin
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, teknoloji fakülteleri kuruluşuyla mühendislik eğitiminde yaratılan kaosa karşı bu fakültelerin yeni mağduriyetler yaratılmadan mühendislik fakülteleriyle birleştirilmesini önerdi. Mühendislik eğtimindeki sorunların ülkedeki yap-boza dönen eğitim sisteminin sorunlarıyla bağlantısını da konuşmasında ortaya koyan Yeşil, mühendislik fakültelerinde yaşanan nitelik sorununa karşı önerilen başarı sıralamasının da devlet üniversitelerinde daha yüksek puandan taban yerleşmeler yapılıyor olması nedeniyle anlamlı olmadığını kaydetti. Eğitimle bağlantılı önemli bir sorun olarak da işsizliğe dikkat çeken Yeşil, "Beyaz yakalı işsizler oluşmuştur" dedi. 
Hüseyin Yeşil, kongre kapsamındaki yer alan Elektronik Sanayi Uygulamaları, İletişim Teknolojileri, Elektrik ve Kontrol Mühendisliği ile Biyomedikal Mühendisliği sempozyumlarına verdiği önemi anlatırken, "Meslektaşlarımızın mühendislik unvanına yakışan bir şekilde; kullanıcı, uygulayıcı ve pazarlayıcı olmanın ötesinde, tasarımcı, geliştirici ve yaratıcı özelliklerini ortaya koyabilecekleri bir ortamın yaratılması açısından çok çok önemli görüyorum" diye konuştu. İletişim teknolojileri alanında özelleştirmelere paralel olarak yabancılaşma ve Ar-Ge alanındaki payının düşüşüne dikkat çeken Yeşil, konuşmasında EMO‘nun mesleki alanlardaki faaliyetleriyle ilgili de bilgi verdi. Ege, ODTÜ ve son olarak Pamukkale Üniversitesi‘yle güneş ve rüzgar enerji santrallarından enerji üretimi alanında teknolojik ve eğitim işbirliği protokolleri imzalandığını kaydetti.
Mühendis meslektaşların Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği kapsamında haklarını yok sayan düzenlemeler nedeniyle uğrayacakları mağduriyete karşı hem hukuki hem de demokratik ortamda EMO tarafından yürütülen mücadeleyi anlatan Yeşil, kamuoyunda PUS ve PUSEM olarak bilinen bu uygulamalara karşı başlatılan kampanya çerçevesinde SMM üyelerimizden alınan imza  metinlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`na iletildiğini bildirdi.
Dağıtım Özelleştirmesi Tam Bir Fiyasko
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Yeşil, konuşmasının son bölümünü enerji alanına ayırdı. Yeşil, şöyle konuştu:
"Kamunun enerji alanında geri plana itilmesiyle tam bir plansızlık yaşanmaktadır. Üretici şirketler fiyatların artırılması için baskı yapmaktadırlar. Diğer yandan dağıtım şirketleri kayıp kaçak hedeflerini karşılayamadıkları için ceplerinden çıkacak bedelin faturalara yıkılması için zam istemekte; yine faturalardan tahsil edilen yatırım kalemlerinde artışlarla likit para ihtiyaçlarını karşılamak istemektedirler. Hükümet ise seçim süreçleri nedeniyle elektrik fiyatlarındaki zam baskısına göğüs gerebilmek için elektrik sistemini bütünüyle tehlikeye sokan işletme anlayışını yürürlüğe sokmuş, bu nedenle de 31 Mart karanlığı yaşanmıştır.
31 Mart karanlığı ve yaşanan kısmi kesintiler göstermektedir ki, elektrikte arz güvenliğinin sağlanabilmesi için arz-talep dengesini sağlayacak yatırımlar yapılması kadar bu yatırımların idaresi, yani elektrik sisteminin bütüncül kamu yararına idaresini gerektirmektedir.
12.5 milyar dolar gelir elde edildiği iddiasıyla gerçekleştirilen dağıtım şebekelerinin özelleştirilmesi tam bir fiyaskodur. Ne kayıp ve kaçak oranları indirilmiştir, ne gerekli yatırımlar sağlanabilmiştir, ne de denildiği gibi kamu için kaynak yaratılabilmiştir. Tam tersine özel sektör üzerinden yurtdışı borçları artırılmıştır.
Kayıp ve kaçak kullanımları dağıtım şirketlerine kar aktarımının bir aracı haline getirilmiş, sürekli kayıp ve kaçak hedefleri yükseltilmektedir. Bunun faturasını da vatandaşlar ödemektedir. Yatırımların yapılıp yapılmadığı konusunda sağlıklı bir denetleme dahi bulunmamaktadır. EPDK şirketlerin bildirimleri üzerinden kabul yapmaktadır.
Dağıtım özelleştirmelerinden gelir elde edildiği iddiaları da gerçeklerden çok uzaktır. Öncelikle özelleştirme işleminde yapılan yeni bir yatırım söz konusu değildir. Yapılan iş yalnızca mülkiyet ve paranın el değiştirmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir.
Dağıtım şirketleri, iflas bayrağı çekerek, devlet kapasına dayanmaktadır. Kur artışı gibi gerekçelerle iflas etmek üzere olduklarını söyleyerek, faturanın halka ve sanayicilere kesilmesi için lobicilik faaliyetleri yürütmektedirler.
Bu lobi faaliyetlerine verilecek tek bir yanıt vardır: Madem serbest piyasa deniliyordu, serbest piyasanın işleyişinde kar etmek kadar kaybetmek de vardır. Buna katlanmayı da bilmelidirler.
Eğer elektrik hizmetini de riske sokacak bir durum oluşursa, bugünlerde medya kuruluşları üzerinde gözde bir yöntem olarak uygulanan kayyum atamasının dağıtım şirketlerine de yapılabileceğini söylemek isterim. EMO olarak kesin çözüm önerimiz ise bu şirketlerin derhal yeniden kamulaştırılmasıdır." 
Yenilenebilir Enerji Kar Kıskacında
Yenilenebilir enerji kaynakları alanında kamu ve ülke çıkarları ötesinde özel çıkarlara teslimiyetin büyük sıkıntılarının yaşandığına dikkat çeken Yeşil, "Yalnızca kar amaçlı yanlış uygulamalar nedeniyle hem var olan yenilenebilir enerji potansiyelimiz tam olarak değerlendirilememekte hem de yapılan uygulamalarda doğaya, çevreye büyük zararlar verilmektedir" dedi. 
Hüseyin Yeşil, nükleer enerji konusundaki gelişmelere ilişkin de şunları söyledi:
"Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik planlı yatırımlar yerine nükleer sevdasında uçuş moduna geçilmiştir. 1 yetmez, 2 tane, 2 de yetmez 3 tane anlayışıyla geleceği meçhul, pahalı, tehlikeli, atık sorunu çözülmemiş nükleer santral kurma yarışına girilmiştir.
Sanayileşme ve çarpık kentleşme ile her geçen gün nefes alanları yok olan İstanbul`a 3 saat gibi kısa bir mesafede olan Longoz ormanlarının bulunduğu İğneada‘da bu kez nükleer santral hedeflenmektedir.
Öncelikle ülkemizin nükleer santrala ihtiyacı var mıdır sorusu sorulmalıdır. Bir nükleer santralın yapımı normal şartlarda 10 yıl sürer. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`na bağlı TEİAŞ`ın 2023 yılı tüketim tahmini 415 milyar kilovat saat (kWh), enerji üretimi ise 515 milyar kWh öngörülmektedir. Yani 100 milyar kWh arz fazlası oluşacaktır.
Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları maliyetleri hızla düşmektedir. Güneş enerjisi tesislerinde megavat (MW) başına kuruluş bedeli 1.2 milyon ABD Doları seviyesine düşmüştür. Rüzgar santrallarında ve büyük güçlü su santrallarında bu rakam daha düşüktür. Nükleer santrallarda yatırım maliyeti ise MW başına 6 milyon dolardan fazladır.
Güvenlik sorunları nedeniyle nükleer santrallar giderek pahalılaşmaktadır. Nükleer santralların maliyetlerini, yalnızca yakıt ve işletme olarak açıklamak kamuoyunu kandırmaktır. Nükleer santralların yapım aşamasından itibaren büyük güvenlik maliyeti vardır.
Nükleer santrallar yoluyla zenginleştirme ve nükleer silahlanma hayalleri ise dünyamıza at gözlüklü bir bakış açısını yansıtmaktadır. Konuşmamın başında değindim dünya savaşı ortamında nükleer silahlanma kimseyi kurtarmayacak, tam tersine dünyamızı yok edecek bir arayıştır.
Nükleer santralların yapılmasına izin vermeyeceğiz, velev ki yapıldı, çalıştırılmasına izin vermeyeceğiz. Velev ki çalıştırıldı, bizler sizlerle birlikte Almanya‘da Fransa‘da olduğu gibi kapatılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz."
Şişli Belediyesi‘nden Yeşil Projeler
Açılış konuşmaları kapsamında Şişli Belediyesi adına Esra Bozyazı Daylan da temiz enerji ve temiz çevreye verdikleri önemden bahsederek, belediye bünyesinde yürüttükleri projeleri anlattı. Enerji ve çevre bilgilendirme broşürleri hazırladıklarını, karbon ayak izi hesaplama sayacını İnternet sitelerinde kullanıma açarak, kamuoyunun duyarlılığını sağlamaya çalıştıklarını aktaran Bozyazı Daylan, atık yönetiminde geri kazanımı ön plana çıkardıklarını, bunun hem enerji tasarrufu hem de hammadde kaynağı olduğunu ifade etti. Bozyazı Daylan, yeşil yıldızlı oteller, yeşil yıldızlı okullar, yeşil bina projelerine ilişkin bilgiler verdi.
Doğalgazın Payı Yüzde 37‘lere Geriledi
Açılışta son konuşmayı yapan EÜAŞ Genel Müdürü Halil Alış, son yıllarda hidrolik güç artışıyla birlikte doğalgazdan elektrik üretiminin yüzde 37‘lere çekilmesini iyi bir gelişme olarak nitelendirirken, Enerji Bakanlığı‘nın yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile nükleer enerjiyle birlikte enerji çeşitliliğini artırmak istediğini anlattı. 2013-2040 dönemine ilişkin olarak dünyada enerji alanındaki beklentilere ve öngörülere değinen Alış, EÜAŞ‘a ve Türkiye‘ye ilişkin olarak da çeşitli verileri sundu.
EÜAŞ‘ın Payı Yüzde 15‘lere Düşecek
Halil Alış şu görüşleri dile getirdi:
"2015 Ekim ayı sonu değerlerine göre 215 milyar kilovat saat elektrik üretiminin yüzde 21‘ini EÜAŞ, yüzde 79‘unu özelsektör karşılamıştır. Kamunun payı giderek azalmaktadır. EÜAŞ‘ın kurulu güç içinde yüzde 35 olan payı özelleştirmeler sonunda yüzde 15‘lere düşecek, geriye kalan pay özel sektörün olacaktır. Dağıtımdan sonra üretimin özelleştirmesinin de tamamlanmasıyla rekabetin işlediği gerçek serbest piyasaya geçilmiş olacaktır.  EÜAŞ, 2015 sonu itibarıyla 20 bin 320 megavatlık kurulu gücüyle elektrik üretimini sürdürmektedir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının en üst seviyede kullanılması stratejik hedefinden hareketle termik ve HES elektrik üretimimizde ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Şirketimizin üretiminin yüzde 76‘sı yerli kaynaklardan sağlanmıştır."
EÜAŞ Yatırımda Hükümetlerarası Anlaşmalarla Sınırlı
2023‘te Cumhuriyetin 100. yıl vizyonuna ilişkin hedefler hakkında konuşmasını sürdüren Alış, elektrik piyasasının liberalleşmesi sürecinde EÜAŞ‘ın yatırım yapması konusundaki kısıtlamalar nedeniyle kömür ve nükleer alanında hükümetlerarası anlaşmalar çerçevesinde faaliyet yürütüldüğünü anımsattı. DSİ tarafından yapılan ve yapımı süren santralların da EÜAŞ portföyüne dahil edilmekte olduğunu ifade eden Halil Alış, Sinop NGS ile Keban HES‘lerinin rehabilitasyonunu en önemli projeleri olarak sundu. Linyit sahalarımızın yatırıma açılması için uluslararası şirketlerle gizlilik ve mutabakat anlaşmaları imzalanmakta olduğunu; Güney Kore, Almanya ve Katar menşeli firmalarla Afşin Elbistan için, Konya Karapınar-Karaman Ayrancı için Çin menşeli firmalarla görüşmeler yapıldığını bildirdi.
Alış‘tan Güneş Hesabı
EÜAŞ Genel Müdürü Alış, Türkiye‘nin güneş enerjisinden faydalanma konusunda 1 yıl içerisinde 1800-2000 saatlik bir sınır olduğunu, 380 milyor kilovat saatlik güneş potansiyelinden yararlanılabilmesi için 200 bin megavatlık güneş enerjisi santralı gerektiğini, bunun da her bir megavat için 16 bin metrekarelik alan ihtiyacı ile çarpılması gerektiğini anlatarak, "Bunun için yerimiz olup olmadığını araştırmamız lazım" dedi. Güneşte maliyetin de megavat başına 1.5 milyon dolar olduğunu, nükleerde maliyetin de 6 milyon dolar değil 4 milyon dolar mertebelerinde olduğunu söyleyen Alış, nükleerin hiç devreden çıkartılmadan çalıştırılmasının mümkün olduğunu, bu koşullarda güneş enerjisinin aslında 4 kat daha pahalı olduğunu ileri sürerek, "200 bin megavatlık bir güneş enerjisi kurulu gücü için 300 bin dolarlık enerji yatırımına ihtiyacımız var" dedi.
EMO‘dan Bilimsel Dergi Sunumu
Kongre açılış konuşmalarından sonra İTÜ Elektrik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Belgi Emre Türkay‘ın EMO Bilimsel Dergi‘ye ilişkin sunumuyla devam etti. Açılış programının tamamlanmasının ardından paralel oturumlar halinde gerçekleştirilen 7 sempozyumun programları öğleden sonra başladı.



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

TELE 1- SABAH PUSULASI

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 664


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.