MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

YURTTAŞ LAMBA YAKMAKTAN KORKAR OLDU (HABER EKSPRES)



 
Türkiye`de kullanılan üretim modelinde, yüksek enerji maliyetlerinin işçilik giderlerinin düşürülmesiyle dengelenmeye çalışıldığını söyleyen Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş, modelin güvencesiz bir çalışma hayatı yarattığı gibi toplum genelinde de bir yoksullaşmaya neden olduğunu belirtti.
 

ALİ BUDAK-Enerji ihtiyacını karşılamak için yeterli planlamanın yapılmadığını dile getiren Ulutaş, ‘Yenilenebilir enerji kaynaklarının insana, çevreye ve yaşama saygılı, yöre halkının onayını alan sağlıklı projeler ile değerlendirilmesinde herkesin sorumluluğu olduğunun unutulmaması gerekiyor‘ dedi. Günümüzde enerji ihtiyacının karşılanması için sürekli daha çok tüketilen enerjide verimliliğin sağlanması gerektiğini belirten Ulutaş ile, doğayı kirleten enerji kaynaklarının yenilebilir enerji kaynaklarına dönüştürülmesini, enerjinin verimli kullanılması için yapılması gerekenleri, bilgi yoğun bir üretim modeline geçilmesinin önemini ve enerji ihtiyacının düşmesi için yapılması gerekenleri konuştuk.

1-Türkiye‘de enerjinin verimli kullanılması için daha çok çalışma yapılması daha fazla santral kurulmasından daha yararlı olmaz mı? Daha önceki söyleşimizde de ülkede doğalgaz ile enerji ihtiyacının karşılandığını belirtmiştiniz. Doğayı da tüketmeyen enerji kaynaklarına yönelmek için neler yapılabilir?

Türkiye‘de 2010 yılında 128 bin 280 gigavatt saat (GWh) olan elektrik üretimimiz 2014 sonunda yaklaşık iki kat artarak, 257 bin 220,1 GWh‘e ulaştı. Elektrik üretimindeki yıllık büyüme 2014 yılında yüzde 4,4 olurken, büyüme trendi bir miktar hız keserek 2015 yılında da devam etti. Aralık hariç olmak üzere 2015‘in 11 ayındaki üretim, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3 düzeyinde arttığı göz önüne alınırsa, bu büyümenin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini söylemek yanlış olmayacak. Bu büyümenin etkileri ne yazık ki istatistiklerle sınırlı kalmıyor. Kurulmak istenen doğalgaz ve kömüre dayalı termik santrallerin yanı sıra HES‘lerin de geçtiğimiz 15 yıllık dönemde ciddi çevresel ve toplumsal sorunlara yol açtığına hep birlikte şahitlik ediyoruz. 

Enerji verimliliği için önlem alınmalı

Sürekli büyüyen enerji talebini dengelemenin en iyi yolu hem sanayide hem de konutlarda enerjinin verimli kullanılmasıdır. Sanayide birim üretim başına düşen enerji kullanımını yani ‘enerji yoğunluğunu‘ düşürmek, hem enerji ithalatından kaynaklı cari açığın küçültülmesi hem de üretimin daha ucuza mal edilmesi için hayati önem taşıyor. Ne yazık ki bugün kullanılan üretim modeli, yüksek enerji maliyetlerinin işçilik giderlerinin düşürülmesiyle dengelenmesine dayalı olarak sürdürülmeye çalışılıyor. Bu model, güvencesiz bir çalışma hayatı yarattığı gibi toplum genelinde de bir yoksullaşmaya neden oluyor. Sanayide makinelerin verimli olanlarla değiştirilmesiyle önlem alınabileceği gibi demir çelik benzeri enerji canavarı ancak katma değeri düşük ürünler elde edilen sanayi kollarının küçültülmesine de gidilebilir.
İşlerliği olan bir teşvik ve yaptırım mekanizması oluşturarak, enerji yoğun ve çevreye zarar veren sanayi tesisleri için sınırlandırmaya gidilmesi gerekiyor. Tonlarca demirin bir mikro işlemci etmediği bir dünyada, Türkiye‘nin bilgi yoğun bir üretim modeline geçmesi hem enerji ihtiyacını düşürecek, hem de yüksek teknoloji ithalatının yarattığı sorunları çözeceğini düşünüyorum. Verimliliği artırarak talebin düşürülmesiyle birlikte rüzgar ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynakların payının yükseltilmesi için de kamusal bir anlayışla hazırlık yapılmalıdır.

‘Enerji yoksulu‘ kitleleri oluşuyor

2-Enerjide sürekli kullanılmasının yanı sıra tasarruf kültürünün yerleşmesi için neler yapılabilir? Bu konuda, yetkililer tarafından yapılan bilgilendirmeler yeterli midir?

Enerji verimliliği, asgari yaşam konforuna zarar vermeden daha az enerji tüketmek anlamına gelir. Artan enerji fiyatları nedeniyle her geçen gün büyüyen ‘enerji yoksulu‘ geniş halk kitleleri oluşuyor. Yurttaşlar lamba yakmaktan korkar hale geldi. Açıkçası, yurttaşlar için ‘tasarruf kültürü‘ piyasa eliyle zorlayarak, oluşturuldu. Geçmiş yıllarda özelleştirme ve piyasalaştırma alışmalarıyla enerji fiyatlarının yükselerek,  zorunlu bir tasarrufa neden olacağına ilişkin Dünya Bankası raporlarında yer alan öngörü; AKP döneminde yaşama geçirilmişti. 

Konunun diğer tarafı olan sanayi ve ticarethaneler de ise istenilen yol henüz alınamadı. Sanayi kuruluşları ve ticarethaneler, enerji giderlerini hizmet ve ürünlere yansıtabiliyor. Hatta bu kalemleri gider göstererek, vergiden düşme olanakları da var. Enerji Verimliliği Kanunu‘nda örneğin binalarda mantolama yapılmamasın bir yaptırımı olmakla birlikte sanayi kuruluşlarındaki enerji yoğunluğunu için gönüllük esası getirildi. Üstelik yurttaşlar için herhangi bir teşvik tanımlanmamışken, enerji yoğunluğunu düşüren sanayi kuruluşlarına enerji giderinin yüzde yirmisine kadar mali bir teşvik uygulanıyor. Ancak gönüllülüğe dayalı bu teşvik mekanizması da etkili olmayarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye‘nin milli gelir başına tüketilen enerji yoğunluğunun 2023 yılına kadar, 2011 yılına göre en az yüzde 20 azaltılması hedeflediğini açıklamıştı. Ancak yürürlükteki mevzuatla bu hedeflerin tutturulması mümkün değil. Meskenler artan faturalarla baş edebilmek için olanaklar ölçüsünde tasarruf önlemi alınırken, sanayi kuruluşları için bilgilendirme ve kampanyalardan daha çok zorlayıcı tedbirlere ve yaptırımlara ihtiyaç var.
Sürekli artan enerji ihtiyacımızın gerekçelerini sorgulamadan bütünlüklü bir enerji politikası üretilmez. Çevreye, kentsel ve tarihsel dokuya saygılı, bilgi yoğun, teknoloji yoğun bir sanayileşme ve enerji politikası yaşama geçirilmesi gerekir. Enerji yoğunluğu ancak yüksek katma değerli, çevre dostu, yerli üretim teknolojilerine dönük bir Ar-Ge ve sanayileşme politikasıyla düşürülebilir.


ÇED süreçlerinde ciddi bir analiz yapılmıyor

3-RES son dönemde İzmir içinde ciddi tehlike yaratmaya başladı. Aynı alanlara çok sayıda kurulması doğanın tahribatına neden olurken, konuyla ilgili yasal yaptırımlar şirketler tarafından çeşitli yöntemlerle aşılmaya çalışılıyor (En son Karaburun‘da kurulmak istenen RES için şirket avukatları Çevreci Enerji Derneği kurdu. Dernek ÇED toplantısına çağrılarak, olumlu karar alındı.)

Tüm elektrik üretim metotlarının çevreye az ya da çok olumsuz etkileri söz konusudur. Bilindiği gibi hem ithal kaynak bağımlılığını hem de çevresel etkileri azaltmak için ‘temiz‘ tabir edilen yenilenebilir kaynaklara tüm dünyada bir yönelim var. Ülkemiz yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımı açısından da ne yazık ki gelişmemiş ülke konumunda yer alıyor. Son yıllarda rüzgar enerjisinin kullanımındaki artış umut verici olmasına rağmen, rüzgar enerjisine dayalı kurulu gücün toplam kurulu güce oranı, 31 Aralık 2015 itibariyle yüzde 6,1 düzeyinde yer alıyor. Lisanssız üretim kapsamında güneş enerjisine dayalı kurulu gücün oranı ise yüzde 0,3 kadar. Yine lisansız üretim kapsamında önemsenmeyecek kadar küçük bir rüzgar kurulu gücü de bulunuyor.
Yerli ve yenilenebilir kaynakların, merkezi bir planlama içinde, kamusal bir anlayışla kullanılmasını yıllardır dillendiriyoruz. Yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımında özellikle HES projelerinde karşımıza çıkan çevre sorunlarının, rüzgar ve güneş projelerine de sıçraması engellenmesi gerekir. Günümüzde geliştirilmiş en temiz enerji üretme yöntemlerinin bile, kar hırsı nedeniyle çevre yıkımlarına neden olduğu gerçekleri hepimiz tarafından biliniyor. Plansız ve özel sektörün inisiyatifine bırakılmış üretim modeli kapsamında rüzgar projelerinde de sorunlar yaşanılması kaçınılmazdır.

Yöre halkı hak aramayı sürdürmeli

Ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları ve ÇED süreçlerinde ciddi bir çevresel analiz yapılmıyor. ÇED raporları uzmanlıkları tartışmalı, yatırımcı şirketten ihale alan başka şirketler tarafından hazırlanıyor. Yatırım izni kapsamında sıradan bir evraktan öteye gitmeyen ÇED sürecinde yapılan bilgilendirme toplantıları, yöre halkının görüşlerini aktarabileceği tek platform özelliği taşıyor. Yatırımlara taraf kişi veya kurumların kurduğu işlevi ‘olumlu‘ görüş vermekten öte gitmeyecek kimi derneklerin de bu toplantılara katılması,  ÇED sürecini bütünüyle işlevsiz hale getiriyor. Yöre halkı, kendilerini temsil etmeyen bu yapıların sürece katılmasına itiraz ederek, haklarını aramayı sürdürmelidir.

Çevre konusunda hepimiz sorumluyuz

4-Bunların önüne geçebilmek için, neler yapılabilir? Toplumun duyarlı olması tek başına yeterli midir?  

Raporların, bünyesinde uzmanlar bulunduran kamu kuruluşu niteliğindeki bağımsız kurumlar tarafından tanzim edilmesinin sağlanması gerekiyor. Yöre halkı ancak bağımsız raporlarla gerçekten bilgilendirilebilir. Çevresel etkilerin yanında projenin tarım, turizm ve yaşam alanlarına vereceği zararlara ilişkin de sağlıklı bilgilendirmenin yapılması önem arz ediyor. Çevreye zararı olmasa dahi yöre halkından onay almamış, toplumsal sorunlara neden olma ihtimali olan projelerin, kesinlikle yaşama geçirilmemesi gerekir. Enerji santralları sıradan endüstriyel tesisler olmadığı için daha lisanslama aşamasında çevresel ve toplumsal sorunların yaratacağı kamusal maliyetler de hesaba katılarak, derinlikli bir analiz yapılması gerekiyor. 
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın insana, çevreye ve yaşama saygılı, yöre halkının onayını alan sağlıklı projeler ile değerlendirilmesinin, hepimizin sorumluluğunda olduğunu unutulmamalıyız.

Kamu spotları işe yanamıyor

5-Türkiye‘de sürekli yeni santraller kurulması doğaya ciddi olumsuzluklar bırakıyor. Bunun yerine enerjinin daha verimli ve sorumlu kullanılması için topluma kamu spotlarıyla bilgilendirme yapılamaz mı?

Enerjinin daha verimli kullanılmasına ilişkin bilinçlendirme çalışmalarının önemi elbette tartışılamaz. Ancak kamu spotları ya da benzer kampanyalar ne yazık ki ‘lüzumsuzsa söndür‘ boyutunu aşamıyor. Konutlarda kullanılan elektrikli ev aletleri, A veya daha üstü enerji sınıfına giren cihazlarla büyük ölçüde değiştirilmesinin yanı sıra tasarruflu ampul kullanımı da oldukça yaygın hale geldi. Isıtma ve soğutma giderlerini azaltmak için de yalıtım ve mantolama uygulamaları kapsamında tüm yurtta hummalı bir çalışma sürdürüldüğüne şahit oluyoruz. Henüz yapılacak çok şey olmasına rağmen konutlarda, ciddi bir ilerleme sağlandığını söyleyebiliriz.

(Haber Ekspres, 31.01.2016) 



35. DÖNEM KURULLARI BELİRLENDİ

04.02.2024
 


Çok Okunanlar


SAYI 406: MESLEK ODALARI VAZGEÇİLMEZDİR!

EMO-GENÇ TEKNİK GEZİSİ

ADALET NÖBETİNE ÇAĞRI: #GEZİYEOZGURLUK

2024`ÜN EN ÖNEMLİ SİBER GÜVENLİK TEHDİTLERİ - SEMİNER

ÇEVRİMİÇİ SEMİNER: ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ZAMAN VE SENKRONİZASYON

ELEKTRONİK MESLEK DALI ÜYE TOPLANTISI

35. DÖNEM ŞUBE YÖNETİM KURULU`NDAN KURUM ZİYARETLERİ

8 MART DÖVİZ ATÖLYESİ

YAŞASIN 8 MART!

EMO-GENÇ BUZ PİSTİ BULUŞMASI

Okunma Sayısı: 150


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.