MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

EMO YÖNETİM KURULU BAŞKANI YEŞİL GENEL KURUL’A HİTAP ETTİ



 
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, EMO 45. Olağan Genel Kurul açılış konuşmasında, ülkemizde Haziran aydınlığının zorla karanlığa döndürüldüğüne, terör bataklığı yaratıldığına dikkat çekti. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu, demokrasinin yeşertildiği ortamın savaşın ve çatışmanın panzehiri olacağını kaydeden Yeşil, bunun içselleştirildiği bir toplum yapısını kazandıracak eğitim sistemi için mücadele vurgusu yaptı. Yeşil, muhalefet partilerine AKP ile masaya oturmamaları çağrısında bulundu.
 

‘Odamız Dirençle Çalışmalarını Sürdürüyor`

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, konuşmasına katılımcıları selamlayarak başladı. 44. Dönem çalışmaları içinde faaliyet yürüten tüm EMO şubeleri, yöneticileri, şube organları ve komisyonlarda görev alan meslektaşlarımız ve oda çalışanlarına teşekkür eden Yeşil, "EMO`nun bugünlere gelmesinde; toplumcu, demokratik bir çizgiyi benimsemesinde; her zaman emekten, özgürlükten, eşitlikten, laiklikten, demokrasiden ve barıştan yana yapısını sürdürmesinde emeği geçen tüm meslektaşlarımızı, EMO yöneticilerini ve çalışanlarını saygıyla anıyorum" dedi.

"Odamız, kamu yararı doğrultusunda hem ülke sorunları, hem mesleki alanlarındaki sorunlara ilişkin etkin bir yapılanma olarak dirençle çalışmalarını sürdürmektedir" diyen Hüseyin Yeşil, şu görüşleri dile getirdi:

"Ankara`nın, İstanbul`un en işlek, en merkezi noktalarında canlı bombalar, bomba yüklü araçlar patlatılıyor. Dün de Diyarbakır`da onlarca insan öldü. Her şube genel kurulunu bir katliam haberiyle açmak zorunda kaldım. Canlarımız gidiyor. Bize ‘Alışın` diyorlar. İnsanlar sokağa çıkamaz hale geldi. Korku dağları yükseliyor. İnsanın insana acımadığı bir vahşet ortamındayız. Ölüm her yerde kol geziyor. Öncelikle nereden gelirse gelsin her türlü terör saldırısını lanetliyoruz. Çoluk çocuk, genç-yaşlı insanları katleden bir anlayışın hiçbir mazereti olamaz. Bu vicdansızlıktır, bu vahşettir. Yitirdiğimiz canlarımızı saygıyla anıyoruz, tüm halkımıza başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz."

‘Haziran`ın Aydınlığı Zorla Karanlığa Çevrildi`

Haziran`ın aydınlığının, zorla karanlığa çevrildiğini, tek başına iktidar hırsıyla seçimlerin yok sayıldığını ve ülkenin baskı ve şiddet ortamında kasım seçimlerine götürüldüğünü anlatan Yeşil, bu süreçte önce Diyarbakır, Suruç ve 10 Ekim Ankara Barış Mitingi`ni hedef alan terör saldırıları yaşandığını anımsattı. Seçimlerden sonra da patlamaların devam ettiğini, Diyarbakır Baro Başkanı barış elçisi Tahir Elçi`nin karanlık bir cinayetle öldürüldüğünü kaydeden Yeşil, 12 Ocak`ta İstanbul Sultanahmet, 17 Şubat`ta Ankara, aradan bir ay geçmeden 13 Mart`ta Ankara`nın en merkezi ve işlek bölgesi olan Kızılay`da ve son olarak 19 Mart`ta İstanbul Taksim`de yaşanan terör saldırılarına dikkat çekti. Yeşil konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Saldırılar, terör eylemleri süreklilik kazanmıştır. Bu ortamda dahi insan hayatı üzerinden ahkam kesilebilmektedir. Makam koltuklarında oturanlar, sanki kendileri iktidarda değilmiş gibi eleştiriler yapmaktadırlar. İktidar yandaşları; terörle mücadele edebilmek için başkanlık sistemi gibi güçlü bir yönetim kurulması gerektiğini dahi söyleyebilmektedirler. Bu aymazlık, acımızı katlamakta, halkımızı daha da umutsuzluğa sürüklemektedir."

‘Terör Bataklığı Yaratıldı`

İktidarın basiretsizliğinin terörle mücadelenin zorluğundan bahisle örtülmeye çalışıldığını belirten Yeşil, "Yüzlerce canımızı yitirdiğimiz terör eylemlerinden sonra tüm dünyanın terör karşısında çaresizliğinden dem vurulmaktadır. Bu durum; ülkeyi yönetme iddiasında olan iktidarın ülkemizi güvenlik zafiyeti ile açıklanamayacak büyük bir terör bataklığına soktuğunun itirafıdır" diye konuştu.

İktidarın politikalarının ülkeyi açık bir savaş alanı haline getirdiğini, her türlü teröre kapı açıldığını kaydeden Yeşil, "Herkese kafa tutan, herkesle çekişen, kavgacı bir üslup ve nefret diliyle örülü açıklamalar, yalnızca toplumumuzu kutuplaştırmakla kalmamış; bugün içine düşürüldüğümüz kan, acı ve gözyaşı taşıyan katliam ortamını yaratmıştır" dedi. Bu aymazlığın gelişmiş kapitalist ülkeler için de geçerli olduğunu, terörün tüm dünyayı sardığını vurgulayan Yeşil, Paris ve Brüksel terör eylemlerini anımsattı. Başta emperyalist ülkeler olmak üzere tüm dünyanın bu kanlı saldırılar karşısında üstlendikleri rolü masaya yatırması gerektiğini anlatan Yeşil, şu görüşleri dile getirdi:

‘Medeniyetin Gemisi Su Alıyor`

"Bir bölgeyi çatışma ortamı içerisinde bırakıp buradan nemalanmak isteyen tüm anlayışları şiddetle kınıyoruz. Emperyalist ülkeler siyasal ve ekonomik çıkarları adına yalnızca Ortadoğu gibi göz diktikleri bölgelerdeki insanların yaşamını değil, kendi yurttaşların yaşamlarını da tehlikeye atmaktan çekinmemektedirler. Adeta 3. Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Sahillere çocuk mültecilerin cesetleri vururken, gelişmiş ülkeler yarattıkları acıya gözlerini kapatıp, kendilerine sırça köşkler yaratmaya çalışmaktadırlar. Türkiye ile Avrupa`ya göçmen akınını önlemek için imzalanan anlaşma, utanç belgesidir. Bilinmelidir ki, her kaçak göçmen teknesi batarken, medeniyetin gemisi su almaktadır. Bunun hesabını sırça köşklerinde, saraylarında oturanlar mutlaka bir gün verecektir.

Bizim görevimiz, yitirdiğimiz canlara karşı sorumluluğumuz; artık ölümlerin olmadığı bir ülke yaratmaktır. Bunun yolu etnik, dinsel, mezhepsel kavgaların alıp yürüdüğü; bilim ve tekniğin geri plana itilip kamunun değil sermaye çıkarlarının her şeyden üstün tutulduğu bu sistemin değiştirilmesinden geçmektedir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu, demokrasinin yeşertildiği bir ortam, savaşın ve çatışmanın panzehiri olabilir. Bunun için öncelikle düşünce ve ifade özgürlüğü için, dahası bunun içselleştirildiği bir toplum yapısını kazandıracak eğitim sistemi için mücadele etmemiz gerekmektedir."

Ülkemizin bu anlamda çok geriye götürüldüğünü, iki kişi bir araya geldiğinde dinlenme korkusu yaşadığını, ihbarcılık müesseseleri ve gizli tanık ifadeleriyle dava kumpasları kurulduğunu belirten Yeşil, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bugün ise iktidar ‘Aldatıldık` söylemleriyle bu kumpasları yaptırdığı örgüte karşı mücadele yürüttüğüne inanmamızı beklemektedir. Dahası sürekli yeni düşmanlar yaratarak iktidarını perçinlemeye çalışmaktadır. Kendisinden taraf olmayan herkesi düşman ilan etmekte; düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı cephe savaşı yürütmektedir. Ülkemizde iktidarın hemen hemen hiçbir alanda denetlenemediği kontrolsüz bir güç oluşmuştur. Düşünce ve ifade özgürlüğünün baskı altına alınmasında yargı bir araç olarak kullanılır olmuştur."

Düşünce ve İfade Özgürlüğü Vurgusu

Yeşil, bugün yargının bağımsızlığından söz edilemeyeceğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`nin 2015 yılı raporuna göre Türkiye`nin, düşünce özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin hakkında en fazla karar çıkan ülke olduğunu söyledi. Neredeyse tamamen iktidarın egemenliği altına alınan medyanın da her koşulda iktidarı ve yaptıklarını onaylayan, gerçekleri çarpıtan, daha da ötesi farklı görüş beyan edenleri infaz eden bir propaganda aracı olarak işlev gördüğünü kaydetti.

Gazetecilik mesleğinin gereğini yerine getirenlerin tutuklanarak, hapis cezası verildiğini anlatan Yeşil, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar`ın, "MİT tırlarıyla silah taşındığını belgeleyen haberi" ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül`ün, "IŞİD kampına cihatçı taşındığına ilişkin haberi" nedeniyle hukuk kuralları da hiçe sayılarak 3 ay içeride tutulduklarını anımsattı.

Anayasa Mahkemesi`nin Dündar ve Gül`ün başvuruları üzerine hak ihlalini tespit ettiğine dikkat çeken Yeşil, bu dönem EMO Hasan Balıkçı Onur Ödülü`nün de Can Dündar ve Erdem Gül`e verildiğini kaydetti. "Kendileri Genel Kurulumuza katılacaktı. Bugün duruşmaları olduğu için aramızda değiller. Belki yarın aramıza katılacaklar" diyen Yeşil, Birgün Gazetesi Yazarı Barış İnce`ye de Cumhurbaşkanına hakaretten 21 ay hapis cezası verildiğini ve içeride hala 30`un üzerinde gazetecinin tutulduğunu anımsattı.

Cumhurbaşkanı`na hakaretten dava açılması ve cezalar verilmesinin artık sıradanlaştığını vurgularken, "Odamızın iki dönem Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmış olan Kemal Ulusaler`e Birgün Gazetesi`nde yayımlanan "Ayaktayız Ayakta" başlıklı köşe yazısı nedeniyle Cumhurbaşkanı`na hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezası verilmiştir. Bu cezalar birer demokrasi ayıbıdır ve bizler inadına ayaktayız, ayakta!" dedi.

Öğretim üyelerinin sorgusuz sualsiz gözaltına alınmasını eleştirerek, "cadı avı yürütüldüğünü" söyleyen Yeşil, barış isteyenlerin hedef gösterildiğini, sanatçıların sosyal paylaşım sitelerindeki mesajları nedeniyle fişlendiğini ve işten attırıldığını kaydetti.

‘AKP ile Masaya Oturmayınız`

"Rant ve talan düzeni; kentlerimize, kırlarımıza, sularımıza göz koymuştur. Soma`da, Yırca`da, Cerattepe`de olduğu gibi halkın yaşam hakkını savunmasına karşı en ağır saldırılarla müdahale edilmektedir" diyen Yeşil, iktidarın Meclis`teki sandalye gücüne dayanarak demokrasimizi daha da geriye götürecek Anayasa değişikliğine geçit verilmemesi gerektiğini vurguladı. Muhalefet partilerine "AKP ile masaya oturmayınız!" çağrısı yapan Yeşil, "Temel insan haklarını, insanların istedikleri gibi özgür ve demokratik bir ortamda yaşam haklarını elinden alacak hiçbir girişim meşru kabul edilemez. Yapılmak istenen anayasanın ülkemizi gericileştirme sürecini tamamlamaktan başka bir şey olmayacağı açıktır. Bunun da en açık göstergesi, eğitimde ve kamu kurumlarında yerleştirilen gerici yapılanmanın, tüm yaşam alanlarımıza yayılması girişimidir" görüşlerini dile getirdi.

Bu geri yapılanmanın doğrudan kadınlar ve çocukları hedef aldığını belirterek, çocuklara yönelik toplu tecavüz vakaları ve kadınların uğradığı taciz, tecavüz ve fiziksel şiddetin giderek arttığına dikkat çekti. "Ne yazık ki bu şiddet ortamı iktidarın politikalarından dayanak bulmaktadır" diyen Yeşil, Cuma günü çalışma süresi örneğinde olduğu gibi çalışma ve yaşam koşullarının dini kurallara göre ayarlanmaya çalışılmasını eleştirdi. Yeşil, "Çağdışı kalmış yönetim şekilleri yeniden gündeme getirilmekte hilafetten dahi söz edilebilmektedir. Giderek toplumun din kurallarına göre yönetilmesinin hazırlıkları yapılmaktadır. Bunu protesto ediyor ve reddediyoruz" dedi.

AKP`nin Deşifresi

Gündeme getirilen olumlu sözcük ve kavramların içinin boşaltıldığını anlatan Yeşil, şunları söyledi:

"Demokrasi dediler, demokrasiyi yok ettiler. Barış getireceğiz dediler, kan gövdeyi götürüyor. Askeri vesayeti bitireceğiz dediler; üniversitelerden yargıya, okullardan kamu kurumlarına varıncaya kadar iktidarın vesayeti, baskısı kol geziyor. Anayasa yapacağız, toplumsal uzlaşma getireceğiz dediler. Toplumsal kutuplaşma, kin, nefret ve öfke büyüttüler. Bugüne kadar dokunulmazlıkların arkasına saklanan, her türlü yolsuzluk, hırsızlık vakasıyla ilgili soruşturma ve dava süreçlerinin önüne set çekenler; şimdi dokunulmazlıkların kaldırılmasından söz ediyorlar. Hiç bu kadar kavramların tek taraflı olarak yontulduğu ve zamanı geldiğinde kendi çıkarları için kullanıldığı bir dönem yaşanmamıştır. ‘Rekabetçi, şeffaf, tüketicinin korunduğu, çevresel sürdürülebilirliği de dikkate alan bir enerji sektörü önceliğimiz olmuştur ve olmaya da devam edecektir` dediler: Rekabetten çıkardıkları yandaş şirketleri koruma ve kollama görevi. Şeffaflık uygulamaları, şirketlere içeriden bilgi sızdırma ve şirketlerle iş kotarmadan ibaret. Yurttaşlara ise dört duvar, demir kapı… Tüketiciyi korumaktan anladıkları zam yapmak, karanlıkta bırakmak. Çevresel sürdürülebilirlik dedikleri talan, yağma, doğa katliamı.

İşte bu ortamda, bizler faşist ve gerici uygulamalara karşı dimdik ayakta durmak; kentlerimize ve kırlarımıza sahip çıkmak; rant ekonomisine karşı kamunun çıkarlarını savunmak; özgürlük, barış, demokrasi ve laiklik mücadelesini her daim her ortamda sürdürme sorumluluğu içindeyiz."

Hukuka ve kamu yararına aykırı projelere karşı dava açan; haklılığı da yargı kararlarıyla kanıtlanan TMMOB ve bağlı odalarının hedef haline getirildiğini, her türlü muhalefetin korku, baskı, şiddet politikalarıyla sindirilmeye çalışıldığını anlatan Yeşil, "Bu dönemde korkmadan, yılmadan ayakta duran; kamu yararına doğrular için mücadele eden EMO örgütlülüğünün gösterdiği direnci alkışlıyorum. Odamız bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da mesleki ve teknik birikimini kamu yararına kullanacaktır. Demokratik işleyişimizden aldığımız güçle 45. Dönem`de de mücadelemizi hep birlikte yılmadan sürdüreceğimizi belirtmek isterim" dedi.

‘Asansörde Mesleki Haklarımızı Koruyacağız`

EMO olarak yaptıkları çalışmalara değinen Yeşil, elektrik mühendislerini; temel mesleki faaliyet alanlarından birini oluşturan asansör ile ilgili denetim süreçlerinin dışında bırakan uygulamalara karşı hukuki mücadeleyi kazandıklarını belirtti. "Asansör, kamunun can ve mal güvenliği açısından elektrik/elektronik mühendisinin denetiminin olmazsa olmaz olduğu bir alandır" diyen Yeşil, EMO`nun meslektaşları ve kamunun asansör alanındaki haklarını ve çıkarlarını sonuna kadar koruyacağını ve bunun için mücadeleyi sürdüreceğini kaydetti.

Soma Katliamı`nda 302 emekçi, Ermenek`te 17, İstanbul Mecidiyeköy Torunlar Center`daki asansör katliamında 10, Esenyurt`taki asansör faciasında 3 emekçinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Yeşil, "Birer ikişer ölen canların hesabı bile tutulamamaktadır. İktidarın "fıtrat" olarak gördüğü iş cinayetleri, ülkemizde yaratılan yandaş ekonomisinin, taşeron uygulamalarının, sermaye üzerindeki denetimsizliğin eseridir" dedi.

‘Her Yere HES Her Yere RES Olmaz`

Enerji alanında en büyük sorunun dışa bağımlılık olduğunu, buna karşı dünyadaki teknolojik gelişmeleri takip eden gerçekçi çözümlere ihtiyaç duyulduğunu belirterek, rüzgar ve güneş başta olmak üzere Türkiye`nin çok zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olduğuna dikkat çekti. Bu alanda teknolojinin hızla ilerlediğini ve ucuzladığını kaydeden Yeşil, EMO`nun da yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği konusunda yapılan çalışmaları her platformda açıktan desteklediğini vurguladı. "Ancak her yere HES; her yere RES gibi bir mantıkla hareket edilemez. Her proje için özgün değerlendirmeler yapılması gerekmektedir" diyen Yeşil, "piyasacı ve kar hırsına dayalı" anlayışın bu alanda engel oluşturduğunu kaydetti. Yeşil, "Ülkemizin geleceğini ilgilendiren bu alanlar, birkaç kişinin para kazanması anlayışına dayalı yapıdan kurtarılmalıdır" diye konuştu.

31 Mart 2015 tarihinde tüm Türkiye`de elektrik sisteminin çöktüğünü anımsatan Yeşil, siber saldırı, bakım, hat çalışması gibi gerekçelerle üstü örtülmeye çalışılan bu çöküntü hakkında EMO olarak en doğru bilgilendirmeleri yapmaya çalıştıklarını söyledi. Yeşil, şöyle konuştu:

"Seçimler öncesinde elektrik fiyatlarında artışı önlemek isteyen iktidarın verdiği talimatlar doğrultusunda daha ucuz üretim yapan HES`lerden Batı`ya elektriğin taşınmasında sistemi riske sokacak düzeye çıkılması bu çöküntünün temel nedenidir. Batı`daki santralların ucuza elektrik üretmek istemedikleri için devrede olmadıkları ve sistemde sorun olduğunda da erken devreden çıktıkları bilinmektedir. Bunların hangi santrallar olduğu açıklanmamış, haklarında işlem dahi yapılmamıştır. Yeni bir 31 Mart krizi yaşanmaması için hiçbir neden yoktur. Alınan önlemlerin bahsi dahi geçmemektedir.

‘Elektrikte Kullancının Yükü Sürekli Artırılıyor`

Enerji alanı gizli ya da açık şirketlerin kuralsız, iktidarla kurdukları ilişkiler dahilinde diledikleri gibi at koşturdukları bir alan haline getirilmiştir. Enerji Bakanlığı koltuğuna, Cumhurbaşkanı`nın daha önce özel bir şirketin genel müdürlüğünü yapmış olan damadının oturtulmasıyla, yandaş tartışmaları böylece açıktan kabineye taşınmıştır. AKP iktidarlarında, özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarıyla birlikte elektrikteki bütüncül yapı bozulmuş olup; kullanıcıların sırtına bindirilen yükler sürekli artırılmıştır. Üretim ayağındaki özelleştirmeler ve serbest piyasa yapısı nedeniyle kamunun ucuz elektrik üretimiyle pahalı elektrik üretimini kamu yararı doğrultusunda bir havuz içerisinde bütünleştirerek ucuz elektrik sunma olanağı yok olmuştur. Bu durum özellikle su gelirlerinin az olduğu dönemde yoğun olarak fiyatların yükselmesiyle kendisini göstermektedir. Dağıtım özelleştirmelerinin ardından faturadaki kalemlerde dağıtım kuruluşlarını satın alan şirketler lehine oynamalar yapılmıştır. Dağıtım şirketlerinin veryansınları üzerine sokak aydınlatması bedelleri Hazine üzerine yıkılmıştır.

Kalkınmada öncelikli iller, hastaneler, okullar gibi pek çok sosyal devlet uygulaması gereği olan sübvansiyonlu elektrik hizmeti sunumuna son verilmiştir. Tarımsal sulamada çiftçilerin doğrudan destekleme ödemelerine elektrik dağıtım şirketleri adına el konularak, AKP tarafından devlete ‘çek-senet mafyası` gibi tahsilatçılık yaptırılmıştır."

Dağıtım özelleştirmelerinden 13 milyar dolar gelir elde etmekle övünen iktidarın, yalnızca kayıp ve kaçak bedeli olarak 2006-2014 yılları arasında 33 milyar liranın yurttaşlardan tahsil edildiğini itiraf ettiğini anımsatan Yeşil, "Dağıtım şirketlerinin hedef kayıp ve kaçak oranları sürekli yükseltilerek yurttaşlardan fazladan tahsilatlar yapılmıştır. Yalnızca 5 bölge için 3 yıllık hedef kayıp ve kaçak oranında yapılan artışın konut kullanıcılarına ek maliyeti 2 milyar TL düzeyindedir. 2015 yılının son gününde yüksek kayıp ve kaçak oranlarına sahip şirketlere "aferin" denilerek, imtiyazlı statü yaratılmıştır. Bu şirketler; kayıp ve kaçak hedefleri bir kez daha yükseltilirken, pek çok yükümlülükten de kurtarılmışlardır. Böylece kalitesiz elektrik sunumu, elektrik kesintileri ve iletim sistemini sıkıntıya sokan enerji çekişleri nedeniyle tazminat ödemeyeceklerdir" dedi.

Yeşil, bu uygulamadan Enerji Bakanı Berat Albayrak`ın genel müdürlüğünü yapmış olduğu Çalık Holding`in ortak olduğu Aras dağıtım şirketi, Türk Telekom özelleştirmesinde AKP iktidarıyla ilişkisiyle ülke gündemine oturan Abdullah Tivnikli`nin ortak olduğu Dicle Elektrik Dağıtım şirketi ve TÜRGEV için Mardin`de imam hatip yaptıran Türkerler Holding`in sahip olduğu Vangölü Elektrik Dağıtım`ın da yararlandığını söyledi.

Aynı düzenleme ile dağıtım şirketlerinin, yargı kararı gereği iade etmek zorunda kaldıkları kayıp ve kaçak bedellerini tüm elektrik abonelerinden geri tahsil edeceğini belirten Yeşil, "Bu Yargıtay`ın verdiği karara karşı bir uygulama olduğu gibi şirketlerin hukuksuz uygulamalarının yükünün haksız olarak elektrik kullanıcılarına yıkılması anlamına gelmektedir. Mülkiyeti TEDAŞ`a ait olan dağıtım tesislerinden şirketlerin haksız olarak reklam ve kira geliri sağlamalarının yolu da açılmıştır" dedi.

Yeşil, söz konusu düzenlemelere karşı EMO tarafından dava açıldığını bildirdi.

EPDK tarafından 2016 yılına ilişkin hedef kayıp ve kaçak oranlarının açıklandığını, hedefleri tutturamayan şirketler için yeniden yüksek kayıp ve kaçak oranlarının belirlendiğini anlatan Yeşil, şu görüşleri dile getirdi:

"5 yıllık yerine bu kez 1 yıllık hedef açıklanmıştır. Yani şirketlere rahat rahat her yıl hedef yükselteceklerdir. Bakan Albayrak ise kayıp ve kaçak oranının 2002 yılına kıyasla yüzde 25`lerden bugün yüzde 15 oranlarına düşürüldüğünü söylemiştir. Oysa özelleştirmelerin başladığı 2008 yılında açıklanan kayıp ve kaçak oranı zaten yüzde 14.4`tür. Aradan geçmiş 8 yıl, yüzde 14.4 olan kayıp ve kaçağı yüzde 15 oranlarına düşürdük diyerek kimi kandırıyorlar? İşte kayıp ve kaçağı indireceğiz deyip artırarak şirketlere aktarım yaptıkları için kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine kayıp ve kaçak bedelleri, önce faturalarda ardından tarifede görünmez kılınmıştır."

‘Can ve Mal Güvenliği Hiçe Sayılıyor`

Yapılan serbestleştirmelerde can ve mal güvenliğini ilgilendiren kuralların bile yok edildiğini belirten Yeşil, Elektrik Üretim Tesisleri Kabul Yönetmeliği adındaki bu düzenlemenin kontrol firmalarını hukuka aykırı olarak yetkilendirdiği ve proje onay birimleriyle ilişkilendirdiği hükümlerine karşı Danıştay`a başvurduklarını bildirdi.

Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği`ne karşı dava açarak, özellikle SMM üyeleri için önemli olan mühendislik yetki ve haklarına yönelen müdahaleye karşı verdikleri mücadeleyi kazandıklarını anlatan Yeşil, "Danıştay, Bakanlığın belgelendirme zorunluluğu getirme konusunda yetkisizliğini saptayarak, mühendislerin üniversite mezuniyeti ile meslek odası üyeliğinin ve meslek odasından aldıkları belgelerin mesleki faaliyet göstermeleri için yeterli olduğunu bildirdi" dedi.

Mühendislerin Çalışma Koşulları Ağırlaşıyor

Sektördeki çalışma koşullarının her geçen gün ağırlaştığını, bir zamanların gözde ve işsizliğin olmadığı meslek alanının bugün işsizlik ve düşük ücretle çalıştırılma sorunlarıyla karşı karşıya bulunduğunu dile getiren Yeşil, "Ülkemizin teknolojik gelişimde geri kalması, yabancı menşeli teknolojik ürünlerin üreticisi değil kullanıcısı konumunda kalması bunun en temel nedenlerindendir. Sektörde faaliyet gösteren şirketler, mühendislerden tasarımcılıktan, montaja, ara eleman görevinden yöneticiliğe varıncaya kadar deyim yerindeyse her işi yapmalarını beklemektedir. Bunlara dur diyebilmek için AKP iktidarları döneminde tamamen içinden çıkılmaz bir hale sokulmuş olan elektrik-elektronik mühendisliği eğitiminin, temel bilim eğitiminin yeni baştan planlanması, teknolojik gelişim için bütüncül bir stratejik planlama yapılması gerekmektedir" diye konuştu.

2008 yılında 44.7 milyon TL olan ulaşım, telekomünikasyon ve diğer altyapılar alanındaki devletin Ar-Ge harcamasının artmak bir yana çok büyük düşüşler göstererek eridiğini aktaran Yeşil, buna karşılık Ar-Ge harcamalarında "Kültür, eğlence, din ve kitle iletişim" alanının yüzde 3 bine yaklaşan rekor büyüme gösterdiğini belirtti. Yeşil, "Ülkemizde elektrik elektronik sanayinin gelişimi konusunda bir ufuk kalmamış, mühendis istihdamına yönelik planlama dahi yapılamaz hale gelmiştir. Bu nedenle açıklanan hedefler, eylem planları ayakları yere basmayan metinlerdir" dedi.

Nükleer Santrala Hayır

Yeşil, ülkemizi ve dünyamızı büyük bir tehlike altına sokacak olan kirli, pahalı nükleer enerji konusunda da eleştirilerini dile getirdi. Nükleer enerjinin tümüyle dışa bağımlı olduğuna dikkat çeken Yeşil, şöyle konuştu:

"Yapılan anlaşmaları incelerseniz göreceksiniz ki; bu projelerde yabancı şirketlerin Türkiye`de bedava arazi üzerinde alım garantili santral sahibi yapılmalarından başka bir şeyden söz edilemez. Nükleer yakıt yurtdışından getirilecektir ve bunu satan da bir elin 5 parmağını geçmeyen uluslararası tekellerdir. Çağdışı kalmış nükleer teknolojiye sahip olma sevdasıyla, hatta alttan alta nükleer silah sahibi olunacağı propagandasıyla hareket edildiği anlaşılmaktadır. Bunun ise bugün içinde bulunduğumuz terör bataklığında ne büyük bir tehlike olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

Biz diyoruz ki bir nükleer santralın yapım süresi yaklaşık olarak 10 yıldır. Bu da yaklaşık üç hükümet dönemini kapsayacaktır. Ülkemizin bulunduğu jeopolitik konum, Ortadoğu ve Dünya konjonktürü göz önüne alındığında; değil üç nükleer santral yapmak, bir tanesinin bile inşaatına başlayamazlar (Akkuyu`da olduğu gibi), başlarlarsa bitiremezler, bitirseler bile çalıştıramazlar, çalıştırmaya kalkarlarsa da kamuoyunun ve nükleer santral karşıtlarının mücadelesi sonucunda bu santralları kapattırmayı başarabiliriz."

Bugün meslek örgütlerine her zamankinden daha fazla görev ve sorumluluk düştüğünü anlatan Yeşil, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bilimin öncülüğünde kar hırsına karşı kamunun çıkarlarını savunarak, mühendisliğin ve meslektaşlarımızın haklarını korumak için mücadeleye devam edeceğiz. Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın Eşit, Özgür ve Demokratik Türkiye mücadelemiz! Yaşasın EMO ve TMMOB örgütlülüğü!"



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

TELE 1- SABAH PUSULASI

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

YAPICIYA EMO`DAN ÖDÜL, TÖREN 26 NİSAN`DA (CUMHURİYET)

Okunma Sayısı: 537


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.