|
EMO Ankara Şubesi 23. Dönem Yönetim Kurulu tarafından, 26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil’de meydana gelen nükleer santral faciasının yıldönümü nedeniyle yapılan yazılı basın açıklamasında, “Başkentini bombalardan koruyamayanlar nükleer santraları nasıl koruyacak?!” denildi. Basın açıklamasına haberin devamından ulaşabilirsiniz.
BAŞKENTİNİ BOMBALARDAN KORUYAMAYANLAR NÜKLEER SANTRALLARI NASIL KORUYACAK?!
26 Nisan 1986 tarihinde Ukrayna Kiev`in 140 km kuzeyinde bulunan Çernobil Nükleer Santrali`nde gerçekleşen kaza, her biri 1.000 Megawatt (MW) gücünde olan dört reaktörün hatalı tasarımının yanı sıra reaktörlerden birinde deney yapmak için güvenlik sisteminin devre dışı bırakılıp peş peşe hatalar meydana gelmesi nedeniyle oldu. Çernobil nükleer santral kazası insanlığın yaşadığı en büyük dramlardan biri olarak tarihe geçti. Nükleer felaketin üzerinden 30 yıl geçmesine karşın Çernobil yaşanamaz ölü kent olarak dünyanın ortasında hâlâ durmakta, nükleer santral kurulup kurulmaması tartışmaları alevlenerek sürdürülmekte. Çernobil nükleer felaketinin üzerinden geçen zaman nükleer santral kazalarının insanlık için ne kadar büyük bir olumsuzluk taşıdığını göstermekte iken Ortadoğu`da yaşanan gelişmeler kanla beslenen barbar çetelerin gözünü nükleer tesislere çevirdi. Geçtiğimiz ay içinde Avrupa, Belçika`nın başkenti Brüksel‘de ikisi Zaventem Havalimanı‘nda, biri Avrupa Birliği kurumları binalarının yakınındaki metro istasyonunda olmak üzere art arda üç patlamayla sarsıldı. Saldırıları IŞİD üstlendi. Onlarca ölüm ve yüzlerce yaralanmanın şoku atlatılmaya çalışılırken patlamanın hemen ardından Belçika`dan nükleer santrallerde alarm seviyesinin artırıldığı ve Tihange ile Doel nükleer santrallarının boşaltıldığı haberi geldi. IŞİD`in hedeflerinden biri olan ve patlatılması halinde dünyayı felakete sürükleyecek olan nükleer tesislerin varlığı insanlık için büyük tehlike oluşturmakta. Paris`te 13 Kasım tarihinde yapılan saldırıyı gerçekleştirenlerden birinin üzerinden Almanya`nın Belçika sınırındaki Juelich Nükleer Araştırma Merkezi ile ilgili krokilerin çıkması asıl hedeflerden birinin nükleer tesisler olduğu gerçeğini bir kez daha gün yüzüne çıkarttı. IŞİD nükleer tesisleri bombalamayı hedefleri arasına koyarken; Mersin Akkuyu`da yapımı süren nükleer santralin büyük bir tehlike oluşturduğu, bitmesi halinde Türkiye ve Ortadoğu için nasıl olumsuzluklara yol açacağı ne yazık ki yetkililer tarafından göz ardı edilmekte. Santralların hiçbiri bombalara dayanıklı inşa edilmiyor. Santralların güvenilmez ve kontrol edilemez olduğu yönündeki tartışmalarsa sürüyor. Akkuyu`da yapılan santralin fay hattına olduğu ve zaten riskler taşıdığı bilim insanları tarafından açıklanırken, Akkuyu nükleer santraline barbar terör örgütü tarafından yapılabilecek bombalı bir saldırının sonucunu düşünmek bile istemiyoruz. Deprem, sel, tsunami gibi afetlere karşı savunmasız olduğu 2011 yılındaki Fukushima kazasıyla bir kez daha tescillenen nükleer santral yapım ısrarı ülkeyi felakete sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. Fukuşima nükleer santral felaketi yaşandığında Japonya Başbakanı olan Naoto Kan, bir itirafta bulunarak, "Erdoğan`a Japon nükleer teknolojisini tavsiye ettiğime pişman oldum. Türkiye gibi sismik ve terör riski olan bir ülke nükleer santralden vazgeçmeli" dediğini de hatırlatmakta fayda görüyoruz. Buradan sormak istiyoruz; Suruç`u, Ankara Ulus Tren Garı önünü, Merasim Sokak`ı, Kızılay`ı, İstanbul Sultanahmet`i, Taksim`i bombalı saldırılara karşı koruyamayanlar, Mersin`de, Sinop`ta, İğneada`da yapılmak istenen nükleer santralları nasıl koruyacak?! Altı ay içinde yüzlerce insanımızın canını alan bombalama eylemleri sonrası insanlar sokaklarda bile güvenle gezmeye korkarken, nükleer santralların civarında yaşayan insanlar nasıl yaşamlarını sürdürecek?! Gaziantep Kilis`i durmadan bombalayan IŞİD`in, Kilis`ten yaklaşık 400 km uzaklıkta bulunan Mersin Gülnar ilçesi Akkuyu`ya ulaşmaları zor olmasa gerek. Gazete haberlerinden öğrendiğimiz Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinin askıya alındığı iddialarına karşılık, Rusya‘nın ticari gerekçelerle kolay kolay bu projeden vazgeçemeyeceğini ummak enerjide dışa bağımlılığımızın ve projelerin tam anlamıyla enerji ihtiyacından değil ticari kaygılarla planlandığının itirafıdır. Temel yaşam hakkı olan enerji kullanım hakkımızın ülkelerin ve siyasilerin hırslarıyla alınıp verilebildiği bir plansızlığa terk edilmesini kabul etmemiz söz konusu olamaz. Buradan bir kez daha sesimizin duyulmasını istiyoruz; Nükleer santraller çevreye zarar veriyor, Nükleer santrallerde üretilecek elektriğin satış fiyatı yüksek, halka ekonomik yük oluşturacak, Ülkemizin elektrik enerjisinde olan dışa bağımlılığını önemli oranda artıracak, Nükleer santrallerle elektrik alım garantisi verildiği için devreye alındıkları yıllarda arz fazlası yaratacaklarından, alım garantilerinden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesinin önünde büyük engel taşıyor, Yapılan anlaşmalar ile kullanılmış yakıtın depolanması ve nihai bertarafının Türkiye`ye bırakıldığı ve dünyada henüz çözüme ulaştıramadığı bir sorunla karşı karşıya kalacağız, Santralların teknik ömrü sona erdiğinde söküm sorunun nasıl çözüleceği belli değil, Yıllardır itiraz ettiğimiz bu maddelere ek bir madde olarak da santrallere yapılabilecek terör saldırılarına açık hedef olması da ülkemiz için büyük bir sorun olacaktır. 26.04.2016 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ANKARA ŞUBESİ 23.DÖNEM YÖNETİM KURULU
 |
Fotoğraflar |
|
|
|
|
|
Tanıtım
ANKARA ŞUBE
HABER
8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR
