Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Ankara Yerel Birleşenleri Sekreteryası, nükleersizorg, Yeşil Düşünce Derneği, European Actionweeks tarafından 27 Nisan 2016 Çarşamba günü “Çernobil ve Fukuşima’dan Sonra Avrupa’da Eylem Haftası” etkinliği kapsamında söyleşi düzenlendi.
EMO Ankara Şubesi Eğitim Merkezi Toplantı Salonu`nda gerçekleştirilen etkinlikte, Dr.Angelika Claussen, Avrupa IPPNW başkanı (Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği),Nükleer Felaketlerle Yaşamak-Çernobil ve Fukuşima`nın Sağlık Üzerine Etkileri kitabı yazarı,Yuriy Shumchenko Tasfiye memuru (Çernobil felaketi başladığında, reaktördeki yangını söndürmek ve dekontaminasyon çalışmaları için görevlendirilen ve Sovyetler Birliği`nin her tarafından gelen ve kendilerine tasfiye memurları-Likidatör denilen 600.000 genç insandan birisi) Yeşil Düşünce Derneği`nden Pınar Demircan konuşmacı olarak katıldı. Etkinliğin açılışını EMO Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Hüseyin Önder yaptı. Tasfiye memuru Yuriy Shumchenko, Çernobil faciası sonrası yaşananların tanığı olarak olayları anlattı. Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği Başkanı Dr. Angelika Claussen yaptığı konuşmada, 30 yıl önce Çernobil`de yaşanan nükleer santral kazanın uzun vadede hayatımızı nasıl etkilediğini anlattı. Çernobil kazasının 20. Yüzyılın en büyük nükleer faciası olduğunun altını çizen Claussen, Çernobil nükleer santral kazasının ardından kanser oranı ve kanser dışı hastalık oranını, kazanın genetik etkileri üzerinde durdu. Kazadan sonra özellikle yetişkinlerdeki triod kanser oranını grafiksel olarak izleyenlere aktaran Dr. Angelika Claussen, Çernobil kazasının insan beynine olan etkisi üzerinde de durdu. Söyleşide son olarak söz alan Yeşil Dünce Derneği`nden Pınar Demircan, "5.Yılındı Fukuşime" sunumu yaptı. Demircan şöyle konuştu; "Fukuşima nükleer santralinde ilk patlama deprem ve tsunamiden günler sonra, 15 Mart günü yaşandı. Deprem ve tsunaminin yol açtığı elektrik kesintisi nükleer santralin yakıt çubuklarını soğutmak için gerekli soğutma suyu pompa sisteminin arızalanmasına sebep oldu. Acil durum vanaları da yine elektrik sistemindeki arıza nedeniyle devreye giremedi.Bir nükleer santral kendi elektriğini kendisi üretmez, dışarıdan alır. Deniz suyu kullanılabilirdi ama reaktörlerin sistemini bozacağı için bu yola başvurmadı. Maliyet!!Neden tsunami elektrik kesintisini tetikledi? 7 metre yüksekliğinde tsunami duvarı vardı. Oysa 2008`de Greenpeace raporu 5 metrelik bir tsunami dalgası 15 metrelik etki yapacak demişti. Gözardı edildi.Tsunami duvarı olması gereken yükseklikte değildi. ilişkindir zira sonradan anlaşıldı ki maliyet hesapları neticesinde bu duvar olması gereken yükseklikte inşa edilmemişti. Diğer bir maliyet hesabı da nükleer santralin koordinatlarıyla ilgiliydi:Fukuşima`da deprem ve tsunami sonrasında 17 bin kişi öldü . 10 kilometre yarıçaplı alanda yaşayan 170 bin kişinin tahliye edilebileceği ilan edildi ama devlet ve yerel yönetimler bir zorlamada bulunmadı dolayısıyla çoğu insan evlerinden ayrılmadı. 15 Mart tarihinde nükleer santralde patlamalar meydana geldi. Patlamaların ertesi günü 20 kilometre yarıçaplı alandaki 210 bin kişi için tahliye kararı çıkarıldı, bu kez insanlar tahliyeye zorlandı . Özetle Fukuşima`da toplam 380 bin kişi evlerinden ayrılarak kendilerine gösterilen yeni yerlerde yaşam kurmak durumunda kaldı. Fukuşima`da nükleer facianın gündeme getirdiği bir başka sorun da acil durum emniyet tatbikatlarıyla tahliye planlarının bile işe yaramadığıdır. Nükleer santalindeki patlamadan sonra İitatemachi`nin nükleer santralin yanıbaşındaki Minamisoma`dan daha çok radyoaktif kirliliğe uğradı 116 çocukta tiroit kanseri teşhisi Tokyo Elektrik tüm dünyaya buzdan duvar örme girişimini duyurdu: Bu projeyle dondurma işlemi tamamlandığında reaktör çevresinde yer altında 1,5 kilometre uzunluğunda buzdan bir duvar oluşturularak reaktörden sızan radyoaktif suyun yayılması önlenmiş olacaktı. Devlet fonuyla maliyeti 404 milyon dolar bugün proje onay almış bulunuyor. Diğer bir konu da 43 milyon ton radyoaktif atık üzerine. Şimdi ise 43 milyon ton değil sadece 9 milyon ton radyoaktif katı atık olduğunu söylüyor. Neden mi? Çünkü radyoaktif katı atıkları yakmaya başladılar. Radyoaktif katı atıklar her biri 1 ton ağırlık taşıyabilen plastik çuvalların içinde biriktirilerek belli alanlarda istifleniyor. Geçen sene bir sivil toplum projesi kapsamında bizzat gördüm. Geçenlerde internette bir Japon aktivistin yayınladığı videokayıtta, bir okulun kullanılmayan bir odasının müdürden izinsiz radyoaktivite içeren bu çuvalların istiflendiğini anlatıyordu.Japonya`da 2015 yılı için Çevre Bakanlığı 17 milyon doları bu radyoaktif katı atık bertarafına ayırmış durumda. Bu bütçe kapsamında tüm prosesin tamamlanması için çok agresif hedefler konuyor. Hedeflerin yüksek olması bu makinelerin kapasite üstünde çalıştırılması demek, bunun sonucunda da atmosfere karışan radyoaktivitenin oranı artıyor. Fakat Japon hükümeti, TEPCO yöneticileri buna da bir çözüm bulmuş: 100 bin bq ile 8 bin bq radyoaktif maddelerin yakılmaya uygun hale geleceği süreler de değişken örneğin 100 bq gibi yüksek radyoaktif atıklar 30 sene için belli bir alanda ki bu genişlikte bir alanın kapalı alan olması zor, depolandıktan sonra, 200 sene muhafaza edileceği nihai depo sahasına gönderilecek.Türkiye`nin Japonya ile yaptığı anlaşmada Türkiye`nin plutonyum üretebileceği belirtilmiş bulunuyor Japon şirketleri Taisei ve Obayashi`nin devreye girmesiyle kurulum maliyeti 22 milyar Dolardan 16 milyar dolara ineceği açıklandı. Zira bugün dikkat çeken eğilim gelişmekte olan ülkelere yönelik olarak nükleer santral ihracatıdır. Bu noktada ek olarak vurgulamak istediğim gerek Rusya gerekse Japonya-Fransa konsorsiyumuyla yapılan nükleer anlaşmalarının ekstra güvenlik açığı taşıdığıdır. Zira Japonya-Fransa konsorsiyumu ile yapılacak nükleer santralde daha önce hiç denenmemiş Atmea 1 tipi reaktörün , Rusya tarafından yapılacak nükleer santralde ise yine hiç denenmemiş VVER1100 tipi reaktörün kullanılması konusunda anlaşılmıştır.Bununla birlikte radyoaktif katı atık yakma tesisindeki ekipmanlar oldukça pahalı hatta bildiğim kadarıyla Amerika`da bu makinenin kullanımından iki sebeple vazgeçilmiş: maliyetleri ve ekolojik zararları sebebiyle. Japonya`da hükümet ve şirketler yollarına karlılıkla devam edebilmek için çok yüksek miktardaki başedemedikleri bu radyoaktif atıklardan en azından kamuoyu nezdinde kurtuluyormuş gibi yapmak zorunda Japonya`da toplam 47 eyalet var ve 30`unda bu katı atık yakma tesisi bulunuyor. Öte yandan şunun altını çizmek gerekir ki Japonya ekipmanların kapasitesinin çok üstüne çıkacak şekilde bu prosesi gerçekleştiriyor.Bununla beraber bu makinelerde yapılan işlemler makinelerin de radyoaktif olması anlamına geldiği için kimse bu tesisleri de evlerinin yakınında istemiyor. Hatta makinelerin de imha edilmesi gerekiyor ama yüksek maliyetleri sebebiyle işverenler bundan imtina ediyor.Dünyanın çeşitli ülkelerinde devletlerin şirketlerle el ele kol kola savundukları, yaymaya çalıştıkları nükleer santral planlarına karşı duran halklar tepkilerini gösteriyor. Geçmiş aylarda İstanbul nükleer karşıtı platform olsun, Sinop nükleer karşıtı platform olsun Başbakan Abe`nin Hindistan`a nükleer santral satışını protesto ettiler. Ortak bildiri ve basın açıklamalarına imza atılıyor. Bölgesel ve küresel forumlar, toplantılar gerçekleştiriliyor. Bu bağlamda benzeri direniş paktlarının, uluslararası dayanışmanın önemine vurgu yapmak istiyorum."
|