|
17 Ağustos Deprem Anma Etkinlikleri, TMMOB İKK olarak basın açıklaması sonrasında açılan fotoğraf sergisi ile İzmit yürüyüş yolunda gerçekleştirildi.
17 yıl önce bundan birkaç saat sonra bir acı yükseldi bu coğrafyada. İzmit‘te, Adapazarı‘nda, Gölcük‘te, Yalova‘da, İstanbul‘da büyük Marmara depremi ile yıkıldık. On binlerce canımızı kaybettik. Yüreğimiz yandı. Bir doğa olayı afete dönüştü. Artık hepimiz biliyoruz, Ülkemiz dünyanın en etkin ve yıkıcı deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte birçok yıkıcı deprem olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir. "Deprem Bölgeleri Haritası"na göre, yurdumuzun %92‘sinin deprem bölgesi içerisinde yer aldığı, nüfusumuzun %95‘inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98‘i ve barajlarımızın %93‘ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Son 60 yıl içerisinde depremlerde, sayısı altmış bine ulaşan vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yüz yirmi bini aşkın kişi yaralanmıştır. Yaklaşık olarak 420.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Bugün 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 17. yıldönümüdür. Son yüzyılın ülkemizdeki en büyük felaketi olarak hafızalarımıza kazınmış bu geceyi, her yıl inatla yeniden hatırlatacak, alınması gereken tedbirleri defalarca tekrarlayacak ve ülkemizi olası bir afete karşı denetimli, kontrollü ve planlı bir hale getirmek için yerel yöneticilerimize ve hükümetimize seslenmeye devam edeceğiz. Dünyadaki depremlerin 1/5‘ini oluşturan deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde, kısa vadelerde pek çok yıkıcı deprem yaşanmıştır. Topraklarımızın %92‘si deprem tehlikesi altındadır. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, 7.4 şiddetinde yaklaşık 45-50 saniye sürmüş ve binlerce yurttaşımızın yaşamını yitirdiği bir afet yaratmıştır. Konunun alanında uzman meslek insanları tarafından defalarca dile getirilmesi, yöneticiler tarafından dikkate alınmamıştır. Geçen şu 17 yılda, tedbirlerimizi arttıracağımız yerde tehlikenin boyutunu büyüten uygulamalarla karşılaşmaya ve bunlarla mücadele etmeye devam ediyoruz. TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu olarak başta yerel yöneticilerimize, ardından hükümetimize seslenmek istiyoruz. *Kentsel Dönüşüm uygulamalarının yurttaşlarımızın yararı ve bilimsel verilerin paydasında ilerletilmesi gerekmektedir. Boş alanların kentsel dönüşüme tabii tutulması gibi bir durum mantık dışıdır. Dönüşümden bahsetmek için alanın halihazırda kullanımda olması açıktır. *Yurttaşlarımızın barınma ve yaşam hakkı her daim yöneticilerin önceliği olmalıdır. İnsanların kültürleri, yaşama biçimleri, ekonomik geçimlerini sağladıkları kaynakları ve alanları plansızca yok edilmemeli, rant uğruna yaşamları yok sayılmamalıdır. *Olası bir deprem durumunda ilk ihtiyacımız olan şey toplanma alanlarıdır. Bu alanlar 1999 depreminden bu yana büyük ölçüde yapılarla AVM‘lerle doldurulmuş, meydanlar beton binalara dönüşmüş, yeşil alanlar talan edilmiş imara açılmıştır. *Elbette büyüyen ve gelişen ülkemizin yapılaşmaya ihtiyacı vardır ve bu olmalıdır. Fakat yapılaşma parsel bazında değil üst ölçekli planlardan doğru geliştirilmelidir. Ulaşım planları, alt yapı, sosyal donatı alanları, eğitim yapıları, sağlık yapıları, dini yapılar, yeşil alanlar, bir bütün olarak ele alınmalı, bu ele alımda ben yaptımcı zihniyete yer verilmemeli, konunun uzmanları ve meslek odaları işin içine alınmalı, kullanılmalıdır. Bizler tüm bilgi birikimimizle buradayız. Yapılacak herhangi bir uygulamaya doğrudan karşı bir cephe almıyoruz. Daha iyisinin ve bilimsel açıdan en doğrusunun nasıl kurgulanabileceği noktasında söylemlerimizin ve uyarılarımızın dikkate alınmasını talep ediyoruz. *15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi sonrasında askeri alanların dönüştürülmesine ilişkin yürütülen çalışmalar da yine bu kapsamda hassasiyetle ele alınması, tip uygulamalardan kesinlikle kaçınılması, bireysel olarak tek tek yapılan incelemeler neticesinde hem ülkemize hem de bilimsel verilere göre en uygun çözümlerle buluşturulması gerekmektedir. Askeri alanların çeşitliliği ile ilgili çok geniş şekilde başlıklarla ifade etmek gerekirse; -Kıyı kenarlarındaki alanlar -Şehir merkezlerindeki alanlar -Şehirlerin dışındaki alanlar -Tarihi eser olarak tescillenmiş olan yapılar -Askeri alanların içindeki yapıların büyüklüğü -Ormanlık alanlar gibi ilk akla gelen kriterleri sıralamamız mümkün. Bu kriterlerin her biri kendi özelinde incelenmeli, alternatifleri kendi değerleri kapsamında projelendirilmelidir. Aksi takdirde yağma ve talan yine kaçınılmaz bir süreci yaratacaktır. Her türlü tehdide karşı ülkemizi ve geleceğimizi savunmak için tek yürek olabilen ve tüm dünyaya örnek bir tablo sergileyen bizler, deprem tehdidine karşı da bilimsel ve akılcı verilerle hareket edebilir, depremi tehdit olmaktan çıkarabiliriz. Yapılması gereken; önceliklerimizin para, mal, rant değil, insan olması, yaşama ve barınma hakkı olmasıdır. 17 Yıldır daha yüksek sesle, ama her zaman aynı şeyi söylüyoruz. Bizler mimarız, mühendisiz, şehir plancısıyız ve TMMOB olarak ülkemizin daha iyiye ulaşması için tüm bilgi birikimimizle buradayız. Bizleri ve söylediklerimizi yok saymayın. Olası bir depremde can ve mal kayıplarının en aza indirilebilmesi için çalışmak hem bizlerin hem de hükümetin doğal görevidir. Büyük Marmara depreminin 17. yılında, insanlığın uygarlık birikimi ve onurunun, yaşanmakta olan karanlık sürecin ve tüm olumsuzlukların üstesinden geleceği inancıyla, kaybola tüm değerlerimiz ve canlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. 17 Ağustos`u unutmadık, unutturmayacağız... TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu
|
Tanıtım
KOCAELİ ŞUBE
KADIN ÜYELERİMİZ İŞYERLERİNDE ZİYARET EDİLDİ
