MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

AFETLERDE HABERLEŞME VE ELEKTRİK PANELİ YAPILDI



 
Şubemizin düzenlediği Afetlerde Haberleşme ve Elektrik Paneli 1 Ekim 2016 Cumartesi günü Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapıldı. Şubemiz Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Tuğçe Çakırca Ekşioğlu`nun açtığı panelin açılış programında Şubemiz Yönetim Kurulu Başkanı Erol Celepsoy, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Göltaş ve Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü birer konuşma yaptılar.
 

Etkinliğin videoları için tıklayınız 

EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Erol Celepsoy, afetlerde haberleşme ve elektrik konusunda yaşanan derin sorunlar bulunduğunu belirtirken, ülke ve toplum olarak bu yıkımlardan en az zararla çıkılabilmesi için alınması gereken önlemler konusunun yıllardır acil gündemleri içinde yer aldığını kaydetti. Celepsoy, Türkiye`de sık sık yaşanan başta deprem olmak üzere kuraklık, sel, fırtına vb. doğa olayları sonrasında; çoğunlukla kaçak yapılaşma, sağlıksız kentleşme, jeolojik altyapıdan söz edilirken, erken uyarı sistemleri ve afet sonrasında mal ve can kaybının en aza indirilmesi açısından büyük önem taşıyan haberleşme ve elektrik konusunun ihmal edildiğini anlattı. Celepsoy, "Oysa tüm afetlerin bütünlüklü bir plan içinde ele alınması ve gerekli önlemlerin toplumun bütün kesimleriyle birlikte ortak bir strateji içinde değerlendirilerek hayata geçirilmesi giderek yaşamsal bir gereklilik halini almaktadır" dedi.

 

Bilimsel çalışmaların, doğal afetlerin önemli bir kısmının önlenebilmesi açısından yapılabileceklerin son derecede sınırlı olduğunu gösterdiğine işaret eden Celepsoy, şu görüşleri dile getirdi:

"Ancak bu sınırlılık, afetlerin önceden tahmin edilebilir olması, yıkıcı etkilerinden kurtulmak veya bunların toplum üzerindeki etkilerini en aza indirmek için araştırmalar yapılması, çeşitli planlar geliştirilmesi ve bunların uygulamaya konulması yönünde devlet kurumlarından sivil toplum kesimlerine kadar her türlü gücün koordineli olarak etkin hale getirilmesi yönünde çalışma yapılmasının önünde engel değildir. Bugünün dünyasında, bu çalışmaların ciddi oranda mal ve can kayıplarını azaltacağı herkes tarafından kabul edilen bir gerçekliktir."

 

Çağdaş Afet Yönetimi Topyekun Mücadeledir

"Çağdaş Afet Yönetimi, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılabilmesi için, afete yol açabilecek tehlike ve risklerin iyi bilinmesini, bu tehlike ve risklerin olaylar meydana gelmeden önce önlemlerinin alınmasını, en akılcı yol ve yöntemlerle yıkımların ortadan kaldırılmasını veya yol açabilecekleri olumsuz etkilerin azaltılmasını sağlamak üzere hayata geçirilecek topyekun bir mücadeledir" diyen Celepsoy, bu mücadelede herkese sorumluluk düştüğüne dikkat çekti. Celepsoy, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak üniversiteler, bilim çevreleri, meslek odaları ve konuya duyarlı medya organlarının gerek Marmara Depremi‘nden gerekse diğer afetlerden sonra yıllardır ısrarla gündeme getirdiği sorunların çözümü doğrultusunda adım atmayan siyasi iktidarların, kaçak yapılaşmadan, sağlıksız kentleşmeden, mühendislik hizmeti almadan yapı üretilmesinden, afete hazırlık bilincinin güdük kalmasından birinci derecede sorumlu olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bizce afetlerde yaşanan ağır yıkımların nedenlerinin en üstünde, sorumlu ve yetkili kurum ve kuruluşların; afet bilincinin oluşturulması, toplumsal eğitim sürecinin gündemde tutulması ve değerlendirilen önlemlerin uygulanması konusunda kayda değer adımlar atma konusunda gösterdikleri direnç ve umursamazlıktır."

Deprem Paraları Ne Oldu?

Celepsoy, 1999 Marmara Depremi sonrasında gerek mevzuatta gerekse acil müdahale planlarının oluşturulmasında önemli adımlar atılmaya çalışılsa da 12 yıl sonra meydana gelen Van Depremi‘nde aynı yıkım sonuçlarıyla yüz yüze gelindiğini anımsatırken, "Deprem dışında meydana gelen diğer afetlerde tekrarlayan birçok can ve mal kaybıyla karşılaşılması ne yazık ki, benzer olumsuzlukların devam ettiğinin birinci dereceden kanıtı olarak gözler önünde durmaktadır" dedi. Bu negatif tutuma etkinliği düzenlerken de tanık olduklarını ve tüm girişimlere, yazışmalara ve defalarca başvurmalarına karşın İstanbul Valiliği, AFAD il Müdürlüğü, AYEDAŞ, BEDAŞ, Telekom ve Turkcell gibi kurumlardan panele katılım olmadığını belirten Celepsoy, TEİAŞ temsilcilerinin de son anda katılmaktan vazgeçtiklerini kaydetti. Celepsoy, "Böyle toplumsal ve yaşamsal bir konuda bizim bilemediğimiz nedenlerle geri durmayı seçen bu kurum ve kuruluşların olumsuz tutumunu tarihe bir dipnot olarak düşmeyi de görev olarak kabul ediyoruz" dedi.

 

Celepsoy, 1999 Depremi‘nden sonra haberleşme faturaları üzerinden toplanarak deprem fonuna aktarılan kaynağın da nereye harcandığını sordu.

Erol Celepsoy‘un konuşma metninin tamamı için bakınız

 

15 Temmuz Sonrası Karşı Devrim Sürüyor

 

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, son dönemde yaşanan otoriterleşmeye dikkat çekerken, 15 Temmuz Darbe Girişimi‘nin "toplumsal deprem" yarattığını söyledi. Yeşil, haksız yere işten çıkarmalar ve ihraçlar ile binlerce kişinin mağdur edildiğini anımsattı.

Bu süreçte EMO gibi meslek odaları ve demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarını kamuoyuna aktaran az sayıdaki basın-yayın kuruluşlarının da hedef alındığına işaret eden Yeşil, aralarında Hayatın Sesi, Azadi TV, Jiyan TV, Van TV, TV10, Denge TV, Zarok TV ve Yön Radyo`nun da bulunduğu 12 TV ve radyonun kapatıldığını anımsattı. Yeşil, "EMO adına bunu protesto ediyor, bunu yapanları kınıyorum. Ayrıca Son Milli Güvenlik Kurulu`nda alınan OHAL`in devam etmesi kararını da kınıyor; bunun doğru olmadığını ve protesto ettiğimizi belirtmek istiyorum" dedi.

 

Doğal afet denildiğinde akla ilk olarak deprem, sel, heyelan, çığ, tsunami gibi felaketlerin geldiğini anlatan Yeşil, "Afetleri engellenemez ve önlem alınamaz olarak görmek; toplumu da buna ikna etmeye çalışmak bilimsel bir yaklaşım olmadığı gibi sorumluluk almamak anlamına gelmektedir. Biz mühendisler her zaman bilimsel yaklaşımlarla insanlığın ihtiyaçlarına, sorunlarına çözüm üretmek üzere bilimsel gücümüzü kullanmakla sorumluyuz" diye konuştu.

Her türlü ekonomik ve toplumsal kararda, kar hırsı ile değil can ve mal güvenliğini ön planda tutan bir anlayış ve insanın doğayla barış içinde yaşaması esasıyla hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşil, şu görüşleri dile getirdi:

 

"Kamu, karar alıcı mekanizma olarak şirket çıkarları ya da günü birlik çıkarlar peşinde olmamalı, insanı temel almalıdır. Bugün yaşadığımız pek çok felaketin arkasında hesapsız kitapsız kesilen ağaçlar, doldurulan denizler, akışı değiştirilen sular, yani kar hırsı yer almaktadır. Toprak Ana elbette hesap sormaktadır. Doğa katliamlarından derhal vazgeçilmelidir. İnsan eliyle yaratılan, göz göre göre gelen ölümler bizlere ‘felaket, Allah`ın takdiri, bu işin fıtratı‘ olarak sunulmaktadır."

 

Koruyucu Önlemleri Gündeme Getirmeliyiz

 

Doğal afetlere karşı insanı çaresiz kılmaya yönelik yaklaşımları "kabul edilemez" olarak niteleyen Yeşil, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Afetler karşısında can ve mal güvenliğini sağlamak üzere iki temel yaklaşım üzerinde durulabilir. Birincisi deprem gibi öngörülemez olan doğal felaketler için bile deprem öncesinde alınabilecek önlemler olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. İkincisi kısa da olsa belli bir süre önce haberdar olunabilen, örneğin meteoroloji raporlarıyla tespit edilebilecek olan felaketler için hızlıca alınması gereken önlemler bulunmaktadır. Nasıl ki sağlık sisteminde koruyucu sağlık önlemlerinden bahsediyorsak, doğal felaketlere karşı da koruyucu önlemleri ısrarla gündeme getirmemiz gerekiyor. Bu önlemler nasıl alınabilir diye baktığımızda karşımıza hemen altyapı sistemi çıkıyor. Yani konutlardan, yollara, elektrikten su ve sulama sistemlerine varıncaya kadar insan hayatının vazgeçilmez ihtiyaçları olan barınma, ulaşım, su ve enerji hakkının sağlanması için atılacak adımlar; doğal afetleri dikkate alarak planlanmalıdır."

 

"Elektrik ve afetler dediğimizde yukarıda temel bir anlayış olarak ortaya koyduğumuz kar hırsı değil can ve mal güvenliğinin esas alınması noktasında son 10 yıldır büyük bir geriye gidişten söz etmek zorundayız" diyen Yeşil, elektrik alanında yapılan özelleştirmeler ve elektrik üretiminin piyasaya bırakılmasının pek çok felaketi beraberinde getirdiğini kaydetti. Yeşil, şöyle konuştu:

 

"Özellikle yenilenebilir enerji alanı tamamen piyasasının insafına terk edilmiş, bu durum Karadeniz başta olmak üzere pek çok yerde yapılan hidroelektrik santralı inşaatlarında doğa katliamını beraberinde getirmiştir. Yol çalışmaları da önemli bir etken olmakla birlikte Karadeniz`de yaşanan sel felaketlerinin bu açıdan ciddi olarak incelenmesi gerekmektedir. Yine Afşin Elbistan Kömür Sahası`nda Şubat 2011`de iki heyelan yaşanmış, toplam 11 kişi yaşamını yitirmiştir. Bunları doğal afet saymamız mümkün değildir."

 

Piyasalaştırılmış Sistemin Yarattığı Karanlık…

 

Elektrikte arz güvenliğinin önemine dikkat çeken Yeşil, Türkiye`nin 31 Mart 2015`te hiçbir doğal felaket olmadan bile karanlığa gömüldüğünü, piyasalaştırılmış sistemin yarattığı karanlığa mahkum olduğunu anımsattı. Doğal afetler sırasında elektrik arz güvenliğini sağlayabilmek için üretimin ve tüketimin dağılımının büyük önem taşıdığını anlatan Yeşil, "Doğal afetin yaşandığı bölgeyi izole ederek sistemin geri kalanını besleyebilmek kadar doğal afetin yaşandığı bölgede acil olarak elektrik ihtiyacını sağlayacak afet durumlarında devreye alınabilecek yedek güçler bulundurmak da önemlidir. Yani üretim ve iletim hatları tahrip olduğunda yerinde ve alternatif enerji kaynaklarının devreye sokulabileceği sistem oluşturulmalıdır" diye konuştu.

 

Yeşil, elektrik kadar haberleşmenin de doğal afetler sırasında özellikle insan hayatının kurtarılması açısından birincil öneme sahip olduğuna işaret ederek, "Öncelikle haberleşme sisteminin kamuoyunu uyarıcı ve bilgilendirici amaçla çalışır olması gerekmektedir. İkincisi doğal afet sonrasında arama kurtarma çalışmalarında haberleşme ve iletişimin sürdürülebilmesi gerekmektedir. Bunun için kesintisiz haberleşme ağlarının oluşturulması ve hazır bulundurulması gerekmektedir. Cep telefonu altyapısı buna uygun olarak geliştirilmelidir" dedi.

 

Hüseyin Yeşil‘in konuşmasının tamamı için bakınız.

 

Dünya Afet Risklerinin Azaltılması Günü

 

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Göltaş; EMO`yu insan yaşamına odaklı bir konuda kendi uzmanlık alanı kapsamında bir etkinlik düzenlediği için kutlarken, Birleşmiş Milletler`in tüm dünyada 13 Ekim tarihini "Dünya Afet Risklerinin Azaltılması Günü" olarak benimsediğini, etkinliğin tarih açısından da anlam taşıdığını söyledi. TMMOB`nin de her zaman gündeminde yer alan afetlere, yaşadığımız coğrafya itibariyle çok aşina olduğumuzu anlatan Göltaş, şöyle konuştu:

"Aslında yakın tarihte yaşadıklarımızı anımsadığımızda ülkemizde neyin afet kapsamında olup olmadığı da göreceli bir kavram haline geliyor. Doğrusu, afet denilince benim ilk aklıma gelen iki trajikomik olay oluyor. Birini yakın tarihten anımsarsınız Marmara Depremi ile yaşanan büyük felaketin ardından Başbakan Ecevit`in gazeteciler kanalıyla ilgili bakanlara ulaşmaya ve medya üzerinden talimatlar vermeye çalışması, ikincisi de geçtiğimiz iki ay öncesinde insan eliyle yaratılmış bir afet girişimi de denilebilecek 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin TRT`de duyurulma biçimi. Bizde afetlerde haberleşmenin okullarda ders notlarına girecek ibretlik öyküleri bunlar olsa gerek. Belki buna geçtiğimiz yıl ülkenin büyük bir bölümünü saatlerce enerjisiz bırakan 31 Mart kesintisini ve Soma Faciası‘nı da değişik açılardan ilave edebiliriz."

 

Göltaş afetlerin sözcük anlamında, "İnsanlar ve ülkeler için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar" olarak tanımlandığına dikkat çekti. Afet olgusu karşısında planlama, araştırma ve gözlem ile etkilerin azaltılmasına yönelik alınan tedbirlerin gelişimi için önleme, zarar azaltma, hazırlık, acil müdahale ve iyileştirme problemlerine çözüm arayan geniş kapsamlı ve disiplinler arası yönetim modeline de Afet Yönetimi ismi verildiğini aktaran Göltaş, şunları söyledi:

 

 "Kağıt üzerinde yapılan tanımlar güzel olsa da; yaşadığımız gerçekler, insanların can ve mal güvenliklerinin sağlanmasında kanun, tüzük, yönetmelik, tebliğ vb. çıkarmak değil, toplumsal yaşamın doğa ile barışık bir şekilde sürdürülmesi için yeni bir bakış açısı ve anlayışı geliştirilmesini gerekli kılıyor. Bu yeni anlayışın temel vurgusu ise,  ülkeyi bir pazar, yaşamı ise piyasa, müşteri, kar gibi kavramlar ile yöneten bir yaklaşım yerine, doğanın sonuna kadar sömürülecek bir kaynak değil, onun parçası olduğumuzun farkında olarak doğa ile barışık, karar alma süreçlerinde kamusal yaklaşımı toplumsal yarar ve adil bölüşüm ekseninde savunmak olmalıdır.

 

Özellikle maddi ve siyasi rantı öne alan, aklı, bilim ve mühendisliği, planlamayı dışlayan, siyasal sosyal ve yönetsel anlayışların ve ulusal bir afet politikasından yoksunluk nedeniyle, jeolojik yapısı gereği deprem, su baskını, heyelan, kaya ve çığ düşmesi ya da kuraklık gibi doğa olaylarının sıkça yaşandığı ülkemiz aynı zamanda maalesef bir afet ülkesine dönüştürülmüştür. Nüfus artışı ve gelişme hızına bağlı olarak bu süreç böyle devam ettiği müddetçe, gelecekteki afetlerdeki can ve mal kayıplarımızın öncekilerden çok daha fazla olacağını söylemek bir kehanet olmayacaktır. Oysa ülkemizin jeolojik, ve meteorolojik karakteri, afet olayları ve zarar azaltma konusunda bütünlüklü bir yaklaşımın geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Hızlı kentleşmemiz, imar planlarına uyma ve denetim konusundaki yetersizliğimiz, yerel yönetimlerdeki kapasite noksanlığımız, kamuda zarar azaltma ve hazırlık faaliyetlerinden ziyade kriz yönetimine odaklanma, kentsel planlama ve yapı üretim süreçlerinde mühendislik hizmetlerinin göz ardı edilmesi ve mesleki denetimin yok sayılarak meslek odalarının yetki ve sorumluluklarının daraltılması çabaları bu alanlardaki sorunlarımızı daha da büyütmektedir."

 

TMMOB`nin ülkemizde afet adı altında yaşanan birçok facianın arka planını irdelemeyi ve her koşulda halka gerçekleri söylemeyi ilke edindiğini, yaşanan her yakıcı olayda da uzmanlarıyla yerinde inceleme ve tespitlerde bulunarak, bunu kamuoyu ile paylaştığını söyledi. Göltaş, konuşmasını şöyle tamamladı:

 

"Sel gibi, deprem gibi doğa olayları eğer istenirse sadece doğa olayı olarak kalır. Tehlikelere yol açmaz, afete dönüşmez. Her felaketten sonra, yaşanan olaylarda hiç sorumluluğu yokmuş gibi, büyük bir pişkinlikle yaraların sarılacağını söylemek ülkemizin siyasal iktidarlarının ayırt edici özelliğidir ve bizce doğa olaylarını felaket haline getiren yaklaşımın asıl nedeni tam da budur. Ülkemiz insanı aslında yara sarmakla sınırlı bir yaklaşım yerine, önleyen, zararı en aza indirgeyen, insan hayatını korumayı başlıca amaç sayan, insanın sağlıklı yaşamasını asli amaç haline getiren, odağında insan olan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. İnsan hayatı ne zaman öncelikler sıralamasında en baştaki yerini alır ve toplumsal hayatımız buna uygun düzenlenirse, yaşamı çekilmez kılan olumsuzluklardan kurtulmak için ilk adım atılmış olacaktır. Biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının bilgi, birikim ve deneyim ile söyledikleri; insan hayatının korunma ve sağlıklı devam ettirilmesi yolunda değerlendirilmelidir."

 

Cengiz Göltaş‘ın konuşma metninin tamamı için bakınız


Etkinlik Yön Gösterecek..

 

Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü de, 15 Temmuz Darbe Girişimi‘nde "insan eliyle yapılmış bir afet" yaşandığına işaret etti. Haberleşmenin önemine dikkat çeken İnönü, "İşin esası haberleşme, haberleşmeyi bitirdiğiniz zaman her şey duruyor" dedi. "Temiz belediyecilik ve temiz toplumu" esas alacak çalışmalar başlatmak istediklerini anlatan İnönü, "Şeffaf toplum, herkesin yapılanlar konusunda hesap sorabileceği, yapılanların herkesle paylaşılabileceği bir toplum istiyoruz" diye konuştu. İnönü, Afetlerde Haberleşme ve Elektrik Paneli`nden çıkacak sonuçlardan yararlanacaklarını, etkinliğin kendileri için yön gösterici olacağını kaydetti.

 

Açılış konuşmalarının tamamlanmasından sonra yöneticiliğini Şubemiz Y.K. Bşk. Yrd. H. Ergun Doğru‘nun yaptığı 1. Oturuma geçildi. Bu oturumda ilk önce Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinin temsilen Jeofizik Mühendisi Yavuz Güneş, Bölgesel Deprem - Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi başlıklı sunumunu yaptı. Güneş‘in ardından EMO İstanbul Şubesi adına Sabri Günaydın deprem ve elektrik tesisatı üzerine çarpıcı veriler sundu. Afetlerde elektrik ve haberleşme sistemlerinin ayakta kalabilmesi için gerek ulusal gerekse uluslararası standartlara uyulmasının önemine değinen Günaydın, bu konuda yurtdışında yapılan testlerden örnekler verdi.

 

Daha sonra Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Y.K. Üyesi Ürün Biçer Özkun, Afette Toplanma alanları ve akıllı sistemlerin yapıya entegrasyonu konulu sunum yaptı.

 

Bu sunumun ardından birinci oturum tamamlanarak H. Ergun Doğru‘nun yöneticiliğini yaptığı ikinci oturum başladı. İkinci oturumda ilk sunumu Enerji Sektöründe Afet Nedenleri başlığıyla İTÜ Afet Yönetim Merkezinden Dr. Hikmet İskender yaptı. Dr. Ali Rıfat Boynueğri‘nin (Yıldız Teknik Üniversitesi) Elektrikli Araçların Afet Durumlarında Kesintisiz Güç Kaynağı Olarak Kullanılabilmesi başlıklı sunumunun ardından panelin öğleden önceki oturumları tamamlandı.

 

Şubemiz YK Üyesi Tayfun İşbilen`in yöneticiliğinde yapılan öğleden sonraki oturumların ilkinde, Vodafone`den Mustafa Komut, Ulusal Afetlerde ve Elektrik Kesintilerinde İletişimin Sağlanması konulu, TRAC`tan Aziz Şasa Afet ve Acil Durumlarda Haberleşmeye Gönüllü Katılım Örneği başlıklı, AKUT`tan Gizem Erdoğan, Arama Kurtarma Operasyonlarında İletişim Organizasyonu konulu, İTÜ`den Doç. Dr. Berk Üstündağ ise Afet ve Acil Durum Yönetiminde İleşitişim Sistemleri konulu sunuşlarını yaptılar.

 

Panelin son oturumda ise, Büyük Bir Depremde Haberleşme Altyapısı Nasıl Etkilenir başlığıyla İstanbul Üniversitesi`nden Doç. Dr. Ethem Görgün, Deprem Sonrası Veri Merkezlerinde İş Sürekliliği İçin Tasarım Yaklaşımları içeriğiyle İMO İstanbul Şubesi`nden Dr. Bahadır Şadan, Depremlerde Haberleşme Sorunları Üzerin eçözüm Önerileri başlığıyla Jeofizik mühendisleri Odası İstanbul Şubesi`nden Yrd. Doç. Dr. Savaş Karabulut birer sunum yaptılar.

 

150 katılımcının fiilen izlediği, aynı zamanda internet üzerinden canlı yayın yapılan panelin tüm içeriği en kısa zamanda bir kutap halinde kamuoyuna ve üyelerimize sunulacaktır.   

 

 

Dosyalar

Erol Celepsoy`un konuşma metni (297 KB)

Hüseyin Yeşil`in konuşma metni (52 KB)

Cengiz Göltaş`ın konuşma metni (124 KB)



TORBA YASA TEKLİFİNİ GERİ ÇEK

17.11.2020
 


Çok Okunanlar


KOMİSYON BAŞVURULARI DEVAM EDİYOR

ELEKTRONİK MDK ÜYE TOPLANTISI

679. GÜNÜNDE ADALET NÖBETİ`NDEYDİK

TİP ŞİŞLİ İLÇE YÖNETİM KURULU`NDAN ŞUBEMİZE ZİYARET

19. İLTEK GÜNLERİ`NDE ŞUBEMİZ STANDI AÇILACAK

IŞIK ÜNİVERSİTESİ`NDE `NESNELERİN İNTERNETİ VE OTOMASYONU` SEMİNERİ

693. GÜNÜNDE #ADALETNÖBETİ`NDEYDİK.

ADALET NÖBETİ`NDE 700. GÜN

YAŞASIN 8 MART

693. GÜNÜNDE ADALET NÖBETİ`NDEYİZ

Okunma Sayısı: 422


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.