BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

 
Trakya’nın yaşamı, doğası, denizi, dağları, ovaları tehdit altında. Trakya Platformu’ndan Avukat Bülent Kaçar: Ekolojik değerlerin ve yaşamın korunması hepimizin ortak akılcı mücadelesine bağlı
 

Trakya bağlardan ay çiçeklerine uzanan tarımıyla, doğal güzellikleriyle, insanıyla gözde bir bölge. Son dönemde buradaki yaşamı tehdit eden projeler bir bir artmaya başladı. Trakya Platformu Hukuk Kurulu Üyesi Avukat Bülent Kaçar‘a Trakya‘yı tehdit eden doğa ve yaşam karşıtı projeleri sorduk. 5 başlıkta anlattı:

1. Hukuksuz bölge plan değişiklikleri ile termik santral kurma girişimleri:
Trakyalı yaşam savunucularının dava edip 26 önemli maddesini iptal ettirdiği 2009 bölge planında iktidar Trakya‘nın ana fonksiyonunu tarımsal faaliyetler olarak belirledi.
İktidar kendi bölge planının ‘çevreciliğine‘ 4 yıl dayanabilmiş 2013‘te Malkara, Marmaraereğlisi ve Şarköy‘de, 2015 yılında tekrar Marmaraereğlisi‘nde, 2016 yılında Vize ve Çerkezköy-Silivri‘de termik santral yapımı için plan değişiklikleri yapmıştır.

Plan değişiklikleri kamusal bir gerekçe olmaktan çok belirli yatırım gruplarının anlık çıkarlarının bir ifadesidir.

Örneğin yerli ve milli kaynaklar ile enerji üretimi iddiasını yalanlayan bir nokta şudur; Trakya Platformunun dava ettiği plan değişikliğine konu olan üç termik santral yapılması öngörülen alanlardan biri olan Marmaraereğlisi‘nde kömür rezervi yoktur. Varolan rezervler linyit olup verimli değildirler. O nedenledir ki, EMBA şirketi İğneada Beğendik köyüne ithal kömüre dayalı termik santral için 2012 yılında ÇED sürecini bakanlık ile başlatmıştır. Keza ÇEBİ Enerji de Marmaraereğlisi‘nde ithal kömür yakacak termik santral kurmaya çalışmaktadır. Biz her alanda bunlara karşı duruyoruz.

2. Bölge planındaki yasağa rağmen izin verilen kömür yakıtlı buhar üretim santralları:
Ergene Ulaş ve Lüleburgaz Büyükkarıştıran‘a kurulmak istenen kömür yakıtlı ‘buhar ve elektrik üretim santralları‘ bölge ve il çevre düzeni planlarına, Trakya termik santrallarına dair birçok yargı kararına açıkça aykırıdır. Plan değişikliği yapılmadan ÇED süreci başlatılması, lisanslama faaliyetleri hukuka ve kamu yararına aykırıdır.

3. Anayasa ve çevre yasasına rağmen Ergene Nehri ve havzası vahşice kirletilmekte ve yetkililerce etkin tedbirler alınmamakta:
Trakya bölgesinin alternatifsiz iç su kaynağı olan Ergene Nehri ve havzasındaki topraklar 40 yıldan beri 2 bini aşkın sanayi tesisinin bir çoğunun doğal yaşam düşmanı faaliyetleri sonucu vahşice kirletilmektedir. Valilikler, ilgili Bakanlıklar, yetkili ve sorumlu il müdürlükleri bu vahşete karşı Danıştay kararlarında belirtilen etkin idari tedbirler almıyor. Trakya kanser hastalıklarının ciddi ve büyük tehditi altında her gün daha fazla hastalanıyor.

4. Köprü ve otoyol projeleri ve bunun sonucunda İstanbul‘dan bölgeye taşınan sanayi tesisleri, taşocağı işletmeleri ve patlayıcı madde depoları:
Çanakkale boğaz köprüsü ve otoyolları ile güney Trakya otoyol projeleri Istrancalar‘da ve Saros Körfezi‘nde birçok taş ve kalker ocağını beraberinde getirdi. Uzunköprü Saçlımüsellim köyüne patlayıcı madde deposu kurmak isteyen şirket bölgedeki taşocaklarına, maden ocaklarına, karayolları yol çalışmalarında kullanılmak üzere dinamit satacağını açıkça mahkeme keşfinde belirtmiştir. Dünya mirası Istrancalara, Mecidiye Saros körfezine açılan bir çok taş,kalker ve maden ocağı Trakya ekolojisini geri döndürülemeyecek derecede tahrip etmiştir. Sanayi tesisleri de bu süreçte istanbul‘dan Trakya‘ya taşınıyor.

5. Türk Akımı ve nükleer santral gibi mega projeler:
Trakya‘da hali hazırda, başka çok önemli yıkım projeleri daha var. Kıyıköy‘den geçecek, İpsala‘ya kadar uzanacak trans boru hattı, Akkuyu‘da ve Sinop‘ta olduğu gibi ülke bağımsızlığına, kamu yararına ve enerji güvenliğine aykırı olarak çevresiyle birlikte çok özel bir değer olan İğneada‘da kurulmak istenen İğneada nükleer santralı, Kıyıköy Doğalgaz Termik Santralı ve daha birçok yıkım projesi. Trakya‘da yaşamaktan gurur duymak artık yetmez. Trakya‘nın denizinin, dağlarının, ovalarının, ekolojik değerlerinin ve yaşamın korunması hepimizin ortak akılcı mücadelesine bağlı. Siyasilere havale ederek, kurtarıcı bekleyerek, Trakya bu yok oluştan kurtulamaz. Trakya Platformunun köylüler, muhtarlar ile açtıkları davalar ve yöre halkı tarafından yapılan ÇED protestoları ile başlayan süreçte yıkım projelerine karşı Trakya‘da dayanışmayı daha da büyütmek zorundayız.

(Birgün; 12.06.2017)