Enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı son dört ayda geçen yıla göre ciddi şekilde artarak yüzde 17.2`ye yükseldi. İşte yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik desteklerin arka planında yatan tablo bu.
Türkiye‘nin toplam ithalatında enerjinin payı 2015 yılında uzun bir aradan sonra ilk kez yüzde 20‘nin altına geriledi. 2016 yüında ise yüzde 13.7 üe son 15 yılın en düşük seviyesine geriledi. Ancak bu yılın ilk dört ayındaki verilere bakılırsa bu oran yeniden yükselişe geçti. Ocak-Nisan 2017 döneminde toplam enerji ithalatının yüzde 17.2‘sini enerji ürünlerine ödenen 11.7 milyar dolar oluşturdu. İthalattaki enerji payının 2015 ve 2016 yıllarında aşağı inmesi esas itibariyle petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandı. Ayrıca kömür ithalatına getirilen önleyici tedbirler ile elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakların payının biraz daha artması bir başka önemli etken oldu. Politikayı belirleyen tablo Enerji ithalatının toplam ithalat giderleri içindeki payında yaşanan son yükseliş, yerli ve yenilenebilir kaynakların önemini bir kez daha ortaya koydu. Aslında Türkiye‘nin son yıllarda enerjide dışa bağımlıktan kurtulma çalışmalarını yoğunlaştırmasının arkasında da işte bu tablo yatıyor. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını daha fazla devreye sokmaya yönelik çeşitli önlemler halen devrede. Yerli kömüre destek Yerli kömüre dayalı elektrik üretiminde mevcut yatırımların daha verimli kılınması için teknoloji yatırımlarının hızlandırılması öncelik verilen konulardan biri. Yerli kömüre dayalı yeni elektrik üretim santrallerinin kurulması da özendiriliyor. Bu santrallerin daha fazla çalıştırılması için ürettikleri elektriği asgari belli bir fiyattan satın almak da bir diğer önlem. Tüm bunlara eşlik edenbir diğer tercih ise kömür ithalatını baskılamaya yönelik önleyici tedbirler. Yenilenebilire yöneliş Yenilenebilir kaynakların desteklenmesi de dışa bağımlılığı önlemeye yönelik ana politikalardan biri. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütleye dayalı elektrik üretim yatırımlarının özendirilmesi de bugüne kadar bu politikanın temeli konumundaydı. İşte bu temele bu yıl bir harç daha atıldı ki bu da uzun vadeli bir hedefe, enerji ekipman ve teknolojilerinin yerlileştirilmesine odaklı bir adım. Rüzgar daha hızlı esiyor Türkiye‘de 2007‘den itibaren rüzgara dayalı elektrik üretim yatırımları hızlandı. Bugün itibariyle 6 bin MW‘ye yakın bir rüzgar kurulu gücü mevcut. Rüzgar santrallerinin bu görece hızlı büyümesinde rüzgar elektriğine devletin verdiği kilovatsaat (kWh) başına 7.3 cent‘lik fiyat alım garantisi önemli rol oynadı. Bugün ise rüzgar santrali lisansı verilmesi için yarışmalar düzenlenmeye başlıyor. Yani artık rüzgar santralleri için 7.3 cent‘lik elektrik fiyatı bir tavan haline geldi. Lisansı alabilmek için en düşük fiyat teklifini sunmak gerekiyor. Güneş daha fazla ışıyor Güneşe dayalı elektrik üretimi de Türkiye‘de bugüne kadar en yaygın bilinen ve üzerinde en çok konuşulan enerji konularının başında geliyor. Buna rağmen güneşe dayalı elektrik üretim kapasitesi 1000 MW‘nin biraz üzerine çıkabildi. Ve bunların çoğunu lisanssız güneş enerji santralleri (GES) oluşturuyor. Bunun nedeni, lisanssız GES kuranlara 13.3 cent/ kWh fiyat alım garantisi verilmesi. Üstelik yerli ekipman kullanımıyla bu rakam 18-19 cent seviyesine kadar yükselebiliyor. Biyokütle sessiz ve derinden Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından bir diğeri ise adı diğerlerine göre daha az duyulsa da gelecekte çok daha önemli bir rol üstlenmesi beklenen biyokütle. Organik bitkisel ve hayvansal atıkların biyo dönüşümüyle elde edilen biyogaz elektrik üretiminde değerlendirilirken, arta kalan kısım da organik gübre olarak değerlendiriliyor. Halen sınırlı sayıda biyogaz ve/veya biyokütle enerji santrali mevcut. Ama gerek atık yönetimi konusuyla ilgili olmak üzere yerel yönetimler ve gerekse yine atık yönetimi yükümlülükleri ciddi maliyetler tutan çeşitli özel şirketler biyokütleye dayalı elektrik üretim yatırımlarını önemli bir çıkış yolu olarak görmeye başladı. Jeotermal etkisini hissettiriyor Türkiye, jeotermal kaynaklar açısından zengin bir coğrafyaya sahip. Eskiden termal turizm tesisleri ve kaplıcaları akla getiren jeotermal artık enerjinin alt başlıkları arasında kendisine önemli bir yer ediniyor. Jeotermale dayalı enerji üretim santralleri de son yıllarda giderek daha fazla konuşulmaya başlandı. Jeotermal kaynak aramaları ve ruhsatlandırma çalışmaları hız kazanırken, belli bir sıcaklığın altında kalan kaynaklar da boşa gitmeyebiliyor. Örtü altı tarım yani seracılık alanında ısıtma amaçlı jeotermal kullanımı da giderek yayılıyor. Aydın, Denizli ve Manisa bu konudabaşı çeken iller. JES‘lerin gerek sayısının gerekse toplam kurulu güçlerinin artmasında, bu tesislerde üretilen elektriğe verilen kVVh başma 10 cent‘lik fiyat alım garantisi önemli role sahip. Ancak JES‘in diğer yenilenebilir kaynaklardan ciddi bir farkı, kesintisiz üretim yapılabilir olması. Yani kömür ve doğalgaz santralleri gibi, yılda 6-7 bin saat arasında çalıştırılabildiği için baz yük tesisler olarak da kabul edilebilir. EKİPMAN VE TEKNOLOJİYİ YERLİŞTİRME ÇALIŞMALARI Türkiye‘te sadece enerji kaynaklarında değil, bu alanda kullanılan ekipman ve teknolojiler konusunda da büyük oranda dışa bağımlı. Termik santrallerde kullanılan kazanlar, buhar türbinleri, generatörler, hidroelektrik ve rüzgar santrali türbinleri ve yan ekipmanları ile güneş santrallerinde kullanılan hücre, invertör ve paneller bunlardan bazıları, işte bu yüzden son yıllarda enerjide dışa bağımlılıktan kurtulma çalışmalarının ana ayaklarından birini de yerli enerji ekipmanları ve teknolojilerini geliştirmeye yönelik politikalar oluşturuyor. Rüzgar ve güneşe dayalı elektrik santrali lisanslarını yerli ekipman üretim tesisi kurma ve ar-ge çalışmaları yürütme şartına bağlayan Yenilenebilir Kaynak Alanları (YEKA) ihaleleri de buna dönük çabaların en çarpıcı olanlarından biri. ilk YEKA ihalesi Karapınar‘da kurulacak 1000 MVV‘lik güneş santrali lisansı için yapıldı ve 6.99 cent ile devletin fiyat alım garantisinin altında bir seviyede sonuçlandı. Temmuz ayında düzenlenecek rüzgar YEKA ihalesi için ise gün sayılıyor.
(Dünya; 15.06.2017)
|