MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

ENERJİDE ÖNCELİKLER



 
TMMOB 11. Enerji Sempozyumu’nda yapılan “Enerjide Öncelikler” oturumunda, doğa-enerji ya da teknoloji-istihdam çelişkisi karşısında dünyada gündeme gelen “Adil Geçiş” kavramı ele alındı. Enerji hizmetinin sunumundaki teknik zorunlulukların ve talep tahminlerindeki sapmaların büyüklüğünün yarattığı sorunlar ele alınırken, geçmiş tüketim verilerinden yola çıkılması durumunda bile bu sapmaların kabul edilebilir düzeyde kalacağına dikkat çekildi.
 

 

TMMOB 11. Enerji Sempozyumu kapsamında 16 Aralık 2017 tarihinde Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar`ın yönetiminde "Enerjide Öncelikler" oturumu gerçekleştirildi. TMMOB ve EMO önceki dönem Yönetim Kurulu başkanlarından Teoman Alptürk, "Elektrik Enerjisi Politikalarının İlkeleri Ne Olmalıdır?" başlıklı sunumunda, Türkiye Elektrik Kurumu`nda (TEK) geçirdiği deneyimlerini aktardı. Alptürk, 1980 Darbesi`nde TMMOB`nin kapatılmak istendiğini anımsatarak, "Sonuç itibarıyla TMMOB kapatılamadı, ama bugün yapıldığı gibi birtakım değişikliklerle zayıflatılmaya çalışıldı. Bugün de siyasi iktidar, TMMOB ve odalarının zayıflatılması, hatta mümkünse kapatılması konusunda elinden geleni yapıyor" dedi.

Sunumunda elektrik alanına bütüncül yaklaşımın önemini ortaya koyan Alptürk, "70`den sonra yapılanların yetersizliği, kısıntılar olarak toplumu çarptı" dedi. Keban ve Atatürk barajlarından üretimin Batı`ya taşınması için iletim hatlarının tamamlandığını, enterkonnekte bağlantının sağlandığını, ancak sorunun yine çözülmüş olmadığını kaydeden Alptürk, şöyle konuştu:

"Üretim sistemlerini yapıp, iletim ve dağıtımı kontrol edemiyorsanız sıkıntı devam ediyor demektir. Bugün de durum öyle. Güneş, yenilenebilir enerji kaynakları nedeniyle smart sistem çıktı ortaya. Tek başına smart sistemin soruna çözüm olması biraz zor görünüyor. Çünkü elektrik enerjisi merkezi yapıda ve tekel özelliğini kendisinde taşıyan bir enerji sistemidir. Enterkonnekte hatları yaptınız, üretimi de yaptınız, ama işletmesi konusunda bir sistem geliştirmeniz lazım. Yük tevzi sisteminin doğru dürüst yapılması lazım. Her santralın özelliği farklı. HES`ler çok hızlı devreye girip çıkabiliyor. Sistemdeki değişikliklere ancak böyle müdahale edebilirsiniz. Türk elektrik sisteminin bir özelliği var. Puant, kurulu gücün hemen yarısı kadar. Hele baz yük, puant gücün yarısının da altında. Termik santralı devreden çıkardığınızda ancak 7 saat sonra servise sokabilirsiniz. Yük eğriniz bu kadar çok termik santralı kaldırmaz. Termik santrallar büyük güçte olduğu zaman daha tasarruflu ve rantabl oluyor. Termik santralları 7 bin 200 saat çalıştırabilirsiniz. Akaryakıt ve doğalgaz santralları da böyle. Güneş ve rüzgar santralları 2500-3000 saat çalışabiliyor. Bu yüzden tamamlayıcı santral olabilir. Nükleer santrallar 1952`den beri dayatılmakta. EMO`nun bu konuda ciddi çalışmaları var. Niye nükleer santralın bize çare olmayacağını, ihtiyacımız olmadığını bu kitaplardan öğrenebilirsiniz."

Alptürk, yaz saati uygulamasının kalıcılaştırılmasını eleştirerek, "Sabahın köründe çocuklar kalkıp okula gidiyor. İstanbul ve büyükşehirlerde sabahın 7`sinde derse başlayan okullar var. Bu enerjiyi sakınırsanız insanın yararına kullanmazsanız, bunlar kaçınılmaz. Elektrik enerjisinin kullanımını doğru bir şekilde planlamak lazım" dedi.

Enerjinin kullanımının temel bir insan hakkı olduğunu bu nedenle kolay erişilebilir, uygun fiyatlı, kaliteli, sürekli ve yeterli olması gerektiğini vurgulayan Alptürk, elektriğin serbest piyasa koşullarına terk edilmemesi gerektiğini kaydetti. Kaynakların çevreye uyumlu ve planlı bir şekilde kullanılmasının önemine işaret eden Alptürk, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye`de depolama çalışmaları bitmediği, elektrik üretildiği anda tüketilmek durumunda olduğu için yatırımların çok dikkatli olması gerekmektedir. Fazla yaparsanız ölü yatırım yapmış olursunuz, eksikse sanayiniz çalışamaz, elektrik kesintileri evlerde 8-9 saati bulur. Üretim kaynak çeşitliliği içinde önceliği yerli ve yenilenebilire vererek, sosyal kaynaklar ve çevresel etki göz önüne alınarak yapılmalıdır. Üretimde dışa bağımlılığı en az seviyeye düşürecek önlemler alınmalıdır. Elektriğin komşu ülkelerle entegre olması kaçınılmazdır. Verimlilik konusunda çok yoğun çalışmalar olmasına rağmen ciddi adımlar atılabildiği söylenemez."

"Tahmin Sapmalarında Dünya Şampiyonuyuz"

Jeofizik Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Çetin Koçak, "Enerji Sektöründeki Talep Tahminleri ve Etkileri"ni anlattı. Yüksek bedelli enerji yatırımlarının uzun süreler aldığını belirterek, enerjideki talep tahminlerinin önemine işaret eden Koçak, ülkeler arası enerji anlaşmalarının da bu talep tahminlerine göre gerçekleştirildiğini anımsattı.

Türkiye`nin son 15 yılda enerjisi yüzde 62 büyürken gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 30 arttığını; aynı dönemde Çin`in enerjisinin yüzde 162, GSYH`sinin 3 kat;  Hindistan`ın enerjisinin yüzde 93, GSYH`sinin de 2 kat arttığını bildiren Koçak, Çin`deki artışın sanayi sektöründeki kullanımla sağlandığını belirtti. Türkiye`nin ise yalnızca yüzde 39`luk artışı sanayi sektöründeki enerji kullanımıyla sağladığına dikkat çeken Koçak, "En ilginci OECD ortalaması; enerjide belli bir miktar küçülüyor, sanayide de küçülüyor, ama GSYH`sindeki artış yüzde 70`i buluyor. Katma değerli ürünler ürettiği için enerji harcamadan da olabiliyor" diye konuştu.

1997`de yapılan talep tahminleri ve sapmalar tablosunu sunan Koçak, 2005 yılı gerçekleşmelerine göre toplam enerjide yüzde 41, 2010`da yüzde 65 sapma olduğuna dikkat çekti. Bu sapma oranının sanayide yüzde 48-127 oranlarında olduğunu belirten Koçak, "Kullanamayacağınız ölçüde doğalgaz ithalat bağlantıları yaptılar. Bizim kömür santrallarımız sustu, doğalgaz santralları sonuna kadar çalıştırıldı. Evet sapmalarda biz dünya şampiyonuyuz" dedi. Çin ve Hindistan`da 1990-2004 dönemi verileriyle yapılan senaryonun ise gerçekleşenden küçük kaldığına dikkat çeken Koçak, böyle bir durumun Türkiye`de hiç yaşanmadığını söyledi.

Geçmişten günümüze elektrik tüketim verileri üzerinden benzetim (simülasyon) esasına dayanan tahmin çalışmasını sunan Koçak, 2000 yılına kadarki veriler üzerinden 2010-2015 toplam enerji değerlerine ilişkin tahmininin gerçekleşmede yüzde 5.5 ve yüzde 1.5 gibi küçük sapmalar gösterdiğini, elektrik üretiminde de kabul edilebilir sapmalarla karşılaşıldığını açıkladı. Koçak, "Zamanında yapılan talep tahminlerinde bir takım yapılamayacak hedefleri öngörmektense, geçmişteki gidişata göre bir gidişat sergileyeceğiz deseydik, bu kadar büyük sapmalar, böyle ekonomik krizler, milyarlarca dolara varan kayıpları yaşamayacaktık" dedi.

Enerji, ekonomik büyüme ve elektrik tüketimi verilerini birlikte ele alan grafik üzerinden sunumuna devam eden Koçak, 1994, 2001 ve 2008 krizlerinin verilere yansıyan etkisine dikkat çekerek, 9 yıllık ortalamalar yapıldığında gerçekçi değerlendirmelere ulaşıldığını söyledi. Talep tahmin çalışmasını bu esasla devam ettirdiğinde 2025`te 175 milyon ton eşdeğeri petrol (TEP), 2030`da 200 milyon TEP; elektrikte ise 2025`te 386 teravat saat (TWh), 2030`da 458 TWh talebin ortaya çıkacağını ifade etti.  

"Adil Geçiş" Kavramı

Uluslararası Sanayi Enerji ve Maden İşçileri Sendikası Federasyonu (IndustriALL Global Union) Genel Sekreteri Kemal Özkan, "Enerji Alanı ve Emek İlişkileri" konulu sunumunda, TMMOB`un çok önemli bir bilgi birikimi olduğunu ve bunun çok az ülkede bulunduğunu belirterek, "Bugün Türkiye şartları içerisinde kendini koruyabilen çok az kurumdan birisi" dedi. Özkan, 143 ülkede 55 milyon üyeyi temsil ettiklerini, bütün sanayileri kapsadıkları bilgisini verirken, "Gelişmiş ekonomilerde sanayide çok ciddi azalma var. Bunun düşmesi sanayi istihdamının azalması anlamına geliyor. Gelişmiş ülkelerde özellikle yapısal büyük bir işsizlik ortaya çıkıyor" diye konuştu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sanayinin önemine dikkat çeken Özkan, "Sanayi işçisinin ve sanayinin merkezinde olmadığı bir ekonomi, sürdürülebilir, geçinilebilir olamaz, aynı zamanda sürdürülebilir demokrasi ve insan hakları sisteminin yaşaması son derece zor" uyarısını yaptı.

Dünyadaki 2.9 milyar işgücünün yüzde 9`unun kayıtdışı çalıştığını, özgür sendikalara üye olanların ise yüzde 7`lik bir kesimi oluşturduğunu belirten Özkan, Endüstri 4.0 süreciyle bazı işler kaybolurken, yeni işlerin oluşmakta olduğunu, buna karşı hazırlık yapılması gerektiğinin altını çizdi. "Sürdürülebilir diye bir kavram çıkıyorsa bu düzenin sürdürülemez olduğunda bir kanaat var demektir" diyen Özkan, enerjinin ekonomi içerisindeki baskın etkisine dikkat çekerek, enerjinin aynı zamanda bir sosyal ihtiyaç olduğunun ve kim tarafından verilirse verilsin kamu hizmeti olduğunun altını çizdi. Enerji alanına istihdam, emek ve haklar açısından bakıldığında büyük petrol ve maden şirketleri tarafından çok büyük insan hakları ihlalleriyle karşılaşıldığını anlatan Özkan, en büyük sorunun enerji alanında yaşanan kuralsızlaştırma ve özelleştirme olduğunu kaydetti. "Kaybediyoruz ama mücadeleye devam etmemiz lazım. Daha fazla liberalleştirme ve özelleşme olmasının önünü kesmemiz lazım. 1995`lerde söylediklerimizi, bugünün patronları söylemeye başladılar" diyen Özkan, enerji yatırımları karşısında iş vaatlerine ve çalışanlara yönelik çevreyi kirletme suçlamalarına tepki göstererek, "Çevreyi istihdama, istihdamı çevreye karşı kullanmak tam bir ikiyüzlülük. Bize verilen işyerlerinde çalıştık, çevreyi kirletmek için çalışmadık" dedi. Bu sorun karşısında "Adil Geçiş" kavramına vurgu yapan Kemal Özkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu önemli. Çalışanları anında bir değişim dolayısıyla kapının önüne bırakmak, sermaye birikimine gitmek bizim kabul edebileceğimiz bir şey değildir. ILO`da adil geçişe ilişkin bir rehberi kabul ettik. Burada işçinin, çalışanın sözünün olması lazım."

Sorular üzerine iklim değişikliğinin önemli olduğunu, enerji sektöründeki üyelerinin çok büyük baskı gördüğünü anlatan Özkan, şunları söyledi:

"Çok ciddi enerji tüketen sektörlerdeki üyelerimize de çok baskı var. Türkiye`nin buradaki sanayi tercihi sorgulanabilir. Türkiye en büyük çelik üretiminde ilk 10 ülke içinde 6-7. sırada. Eğer Avrupa kapatıyor, siz dışarıdan aldığınız enerji ile üretip sattığınızı zannediyorsanız, dışarıdan bir şey getirmeden üretemiyorsanız orada problem var zaten. Bir kamusal, toplumsal, toplumcu bir politika seçeneği gerekiyor. Bu sözleri söylemekten çekinmemek gerekiyor. Özellikle geleceğe doğru ortak bir projeksiyon yapmak. Alman maden sektörü örneğini söyledim, geçmiş 20-25 yılı aşan bir sektörel dönüşüm, Almanya`daki bütün taraflar biz bu sektörü geleceğe dönük olarak ayakta tutmayacağız, buradaki ekonomik değeri, işgücünü, toplumu ailelerini nasıl dönüştüreceğiz, bunun üzerine bir planlama yaptılar. Aradan 25 yıl geçti, 2018 yılında madenler kapanacak."

"Çözüm ve Çıkış Reçetesi: Kamuculuk"

Ordu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Deniz Yıldırım, "Enerjide Kamucu Çözüm, Kamusal Çıkış Programı" konulu sunumunda, uzun yıllardır dünyadan gelen özelleştirme, liberalleştirme furyasının sert bir şekilde Türkiye`yi vurduğunu, buradan çıkış programının tartışılması gerektiğini kaydetti. Çözümün "kamuculuk" olduğunu vurgulayan Yıldırım, kamuculuğun piyasa yanlısı değil, insan ihtiyaçlarını temel alan bir anlayışta olması gerektiğini vurgulayarak, "Üretmeyen bir ekonomi, dışa bağımlılığın giderek arttığı bir ekonomi sürdürülebilir mi, sürdürülemez. İstanbul`da çocuklar karanlıkta okula gitmek zorunda bırakılıyor, insanlar karanlıkta işe gitmek zorunda kalıyor. Önce insan ihtiyaçları. Elektrik üretimi kamu adına, kamu tarafından kamu çıkarı için olmalı. Bunun dışında bir anlayış kabul edilemez" diye konuştu. Türkiye ekonomisinin büyüdüğünün söylendiğine işaret ederek, bu büyümeden kimlerin pay aldığını soran Yıldırım, "Gizli zam yapmak için ekmek gramajı düşürülürken kim büyüyor? Enerji kaynağı bu mu olsundan önce ekonomi modelinin kendisini tartışmamız lazım" dedi.

Sosyal, ekonomik, siyaseten bir rejim değişikliği öngörüldüğünü ve bunun başarılarak devletin yeniden organize edildiğini, karar merkezinin bir başka alana taşındığını anlatan Yıldırım, iktidarın önündeki ilk seçimi kazanma dışında bir ekonomik vizyonu olmadığını söyledi. Seçmen kitlesinin ekonomik çıkarlarına göre oy vermesinin belirleyici olduğunu anlatan Yıldırım, 2 yıldır terör ya da güvenlik olan öncelikli sorunun son araştırmalarda ilk kez ekonomi olarak görüldüğüne dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Önümüzdeki yıllarda güvenlik ile ekonomi meseleleri arasında sorun yaşanacak. Bu iki mesele arasında birinin öne geçmesine dair acı bir rekabet izleyeceğiz. Eğer biz bir tedbir almazsak, demokratik örgütler, sivil toplum örgütleri, siyasal partiler, akademiler böyle bir tedbir almazsak dünya konjonktürü güvenlikçi bütçe ve bu algının öne geçmesine çok müsait. Dünya geneli silah pazarı yüzde 1.6, ABD firmalarının payı yüzde 4 artmış. Trump ABD ekonomisinde askeri keynescilik ekseninde gidiyor. Enerji güvenlik konsepti içinde büyük bir riski bekliyor Ortadoğu ve biz bunun parçasıyız."

Enerjide Dışa Bağımlılık ve Güvenlik

Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, "Türkiye İçin Sürdürülebilir Enerji Politikaları ve Enerji Güvenliği" konulu sunumunda dünya elektrik üretimi hakkında bilgi verdi. Pamir, 2040 yılında yeni politikalar senaryosuna göre kömür ve petrolün elektrik üretimindeki paylarının düşmesi, doğalgazın sabit kalması, rüzgar ve güneşin paylarının ise artmasının beklendiğini anlattı.

Ortadoğu`nun bugün için ispatlanmış üretilebilir petrol rezervlerinin yüzde 47`sini barındırdığını, rezervlerin yüzde 2`sine sahip ABD`nin ise yüzde 48 tüketim payına sahip olduğunu belirten Pamir, şunları söyledi:

"Argümanları petrol bitecek diye savunmaya lüzum yok. Asıl vurgulamamız gereken şey sürdürülebilirlikten ne anlıyoruz? Bu yüzyılda yeni bir ihtiyaç doğmuştur: Doğayı insana karşı korumak. Petrol devri de petrol tükenmeden çok önce sona erecek. Mesele yenilenebilir kaynaklara dayalı teknolojinin ne kadar hızla gelişeceği. Sürdürülebilir enerjiden anlamamız gereken, günümüz enerjisini karşılarken gelecek kuşakların karşılamalarına da olanak vererek sağlamayı anlamalıyız."

Pamir, sera gazı salımı ve küresel ısınmanın tehlikelerine işaret ederek, "Fosil yakıtların adaletsiz coğrafi dağılımı işgallere, ölümlere, sivil katliamlara neden oluyor" dedi. Enerjinin yeterli, ödenebilir, güvenilir, zamanında, kesintisiz, kaliteli, temiz, çeşitlendirilmiş ve olabildiğince yerli kaynaklardan gelmesi gerektiğini vurgulayan Pamir, "Bunlardan biri yoksa güvenliğiniz yok demektir" uyarısını yaptı.

Pamir, temiz enerji teknolojilerindeki hızlı yayılmaya dikkat çekilen 2017 Dünya Enerji Görünümü Raporu`na göre, fotovoltaik kapasitesindeki artışın diğer tüm elektrik üretim kaynaklarındaki artışı geride bıraktığını; fotovoltaik maliyetlerinin 2010`dan bu yana yüzde 70, rüzgardaki maliyetlerin yüzde 25 ve batarya maliyetlerinin de yüzde 40 düştüğünü bildirdi. Elektrikli arabalarda muazzam bir atılım beklendiğini kaydeden Pamir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2040 yılında yeni politikalar senaryosuna göre 280 milyon elektrikli aracın yollara çıkabileceği hesaplanıyor. Çin yenilenebilirde devrimsel dönüşümler yapmaya başladı. Çin`de hizmetler sektörü ağırlıklı bir ekonomiye ve daha temiz enerji karışımına geçiş küresel ölçekte de ağırlığını hissettirdi. Teknolojinin gelişimi sayesinde yenilenebilirlerin maliyetleri yüksek efsanesi kökten sarsılmaktadır."

Türkiye`nin birincil enerji tüketiminde ithalata bağımlılığının 2000 yılında yüzde 67 iken, 2015 yılında yüzde 76`ya ulaştığını bildiren Pamir, "2002`de ithalat faturası 9.2 milyar dolarken, bu yıl 40 milyar doları geçecek görünüyor" dedi. Pamir 2016 rakamlarıyla Türkiye`nin ham petrol ve ürün ithalatında en çok Irak, İran ve Rusya`ya bağımlı olduğunu, bu 3 ülkeden ithalatın yüzde 61`inin gerçekleştirildiğini; doğalgaz ithalatının yüzde 52.9, kömür ithalatının ise yüzde 32.8`inin de Rusya`dan yapıldığını belirterek, "Akkuyu`yu da eklerseniz, gırtlağınıza kadar Rusya`ya bağımlısınız" diye konuştu.



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

TELE 1- SABAH PUSULASI

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 95


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.