MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 İSTANBUL ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İŞ VE ELEMAN ARAYANLAR

   · 

SMM NEDİR?

   · 

ÖLÇÜM VE BİLİRKİŞİLİK İÇİN BAŞVURU

   · 

YAYIN SATIŞ VE KİTAP LİSTESİ

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 EDİRNE   İSTANBUL   KIRKLARELİ   TEKİRDAĞ 
 

 
MİSEM EĞİTİMLERİ
 

EMO İstanbul Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 81

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

OBEZ ELEKTRİK SİSTEMİMİZ (TUNCAY DERMAN-ANKARA MEKTUBU/KAYNAK ELEKTRİK)



 
PLANSIZ YÖNETİM SONUCU, 2007 YILINDA 40.817 MW OLAN TÜRKİYE ELEKTRİK KURULU GÜCÜ 10 YIL SONRA 2017 YILINDA 85.200 MW OLMUŞTUR. SON 10 YILDA TÜRKİYE ELEKTRİK KURULU GÜCÜ % 109 ARTMIŞTIR. YILLIK ORTALAMA KURULU GÜÇ ARTIŞ ORANI % 11`DİR.
 

Türkiye kamuoyu, siyasal iktidarın 2018 yılbaşından itibaren geçerli olan % 8,8 gibi oldukça yüksek orandaki elektrik zammını tartışırken Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) sadece enerji toplumunu değil tüm ülkeyi ilgilendiren elektriğe zam olayı ile bağlantılı önem derecesi yüksek bir konuyu "ELEKTRİK PİYASASI ŞİŞTİ" başlığı altında bir basın açıklaması ile kamuoyunun dikkatine sundu. Aslında bu önem derecesi yüksek konuya daha önce önemine vurgu yaparak Ankara Mektupları‘nda birden fazla yer vermiştim. Aynı konuya son kez "Asfalyalar Atarken" başlıklı Ankara Mektubu‘nda değindim. Bu mektuplarında her defasında ülkemiz elektrik üretiminde plansızlıktan, kamu enerji yetkilileri tarafından her önlerine getirilen projeye onay verilmesinden ileri gelen, kurulu güçte % 40‘ın üzerinde atıl (kullanım dışı) kapasiteye yol açılmasını eleştirdim.

EMO açıklaması, ülkemiz Enerji/ Elektrik Sistemi‘nin, dolayısıyla bu ulusal sistemin oluşmasında en büyük payı olan Elektrik Serbest Piyasası‘nın getirildiği kesinlikle kamu yararına aykırı tabloyu dikkatimize sunmaktadır. Bu tablo sayesinde planlama yoksunu Enerji Serbest Piyasa‘mız ürünü Ulusal Elektrik Üretim Sistemimiz ile ülke elektrik talebinin (elektrik tüketim gereksinimimizin) karşılanması arasında elektrik, Serbest Piyasa‘ya çıktıktan sonra ülkemizin başına neler geldiğini gerçek rakamlarla olabildiğince ayrıntılı olarak görme olanağına sahip oluyoruz.

YAKIN DÖNEMDE NELER YAŞANMIŞTI?

Ülkemiz enerji tarihinin belki en çok anımsanacak medyatik olayların yaşandığı 1990‘lı yılların ikinci yarısı ile 2000‘li yılların ilk yıllarından mektuplarımda sıklıkla söz ettiğim okurlarımın dikkatini çekmiştir. Öyle ki, bugün Enerji/Elektrik Sektörü‘nde yaşadıklarımız nerdeyse bu yakın dönemin birebir tekrarı gibidir. Bir farkla,yakın dönemde enerjiye yönetenler suç duyurularıyla ne yapılıp yapılıp yargı önüne çıkarılmışlardır. Bugün aynı suçların katmerlisini işleyenlere toz kondurulmamaktadır.

Bilindiği gibi, ülkemizde elektrik enerjisinin milâdı sayılan Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)‘nun kurulup faaliyete geçtiği 1970 yılından 1984 yılına kadar elektrik enerjisinin üretiminden tüketimine yönetimi kamu yarı tekelinde ve 1982-84 aralığında kısa bir süre tam kamu tekelinde olmuştur. Dönemin başbakanı Turgut ÖzaL, 1984 yılı sona ererken kamu tekelini ortadan kaldıran, kamunun o tarihe kadar yapmakta olduğu özellikle elektrik üretimi yatırım ve işletmesinin özel sektör tarafından da yapılmasına olanak veren bir yasaya imza attı. Ne var ki, bu önemli yapısal yasal değişiklik sanıldığı gibi özel sektör tarafından coşkuyla karşılanmadı. Beklenen özel sektör elektrik üretim yatırımları sınırlı kaldı. Ele alınabilenler ise eleştirilerden kurtulamadı. Zaten iç ve özellikle dış yatırım finansmanı zorluğu yaşanan bir dönemden geçiliyordu. Kamu elektrik üretim yatırımları 3096 sayılı yasadan sonra neredeyse durmuştu. Sonunda yeterli yatırım yapılmadığı için kaçınılmaz olan elektrik yetersizliği geldi çattı (1999). Soruna donemin koalisyon yönetiminin başbakanı Bülent Ecevit el koymak zorunda kaldı. Başbakan Bülent Ecevit‘in talimatıyla Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT)‘nın sahip çıktığı büyük kapasitede dört özel sektör doğalgaz çevrim ve bir ithal kömür santralının acil olarak yapımı kararı çıktı (Mayıs 2000). Bu santralların yapımına kararı izleyen yıl başlandı ve 2004 yılına kadar ticari işletmeye açıldılar. Böylece 2001 yılı başındaki büyük ekonomik kriz dalgasının ülke elektrik tüketimini negatif bölgelere çekmesinin de katkısıyla Türkiye elektrik sıkıntısından elektrik fazlası dönemine geçiş yapmış oldu.

Ülkemiz kamu enerji sektöründe 2001 yılı başında önem derecesi yüksek bir olay daha yaşandı. Ocak ayının ilk günlerinde "Beyaz Enerji" adı takılan operasyonun medya şamatasıyla yataklarımızdan fırladık. Enerji Bakanlığının ilgili kurumu o tarihte TEAŞ (Türkiye Elektrik Üretim, İletim A. Ş.)‘da bir Enerji İletim Hat ve tesisleri ihalesinin* soruşturulmasıyla Ankara merkezinde başlatılan jandarma operasyonu kısa sürede genişletilerek dönemin Enerji Bakanı dahil Bakanlık üst yönetimi kapsama alındı. Fezlekeler, iddianameler, duruşmalar derken Türkiye yedi değerli yılını bu işe harcadı diyebiliriz. Sonunda ceza alan aldı, beraat eden etti. Gelişen konunun asıl ilginç olanı, operasyonun ilk konusu dışında hakkında 30 dolayında konu üzerinden suç duyurusunda bulunulan dönemin Enerji Bakanının TBMM‘nde hakkında verilen Yüce Divan‘a sevk amaçlı Gensoru Önergesi‘nin koalisyon hükümeti ortaklarının (DSP, MHP; ANAP) oylarıyla reddedilmesi, yanı Bakan‘ın suçlu olduğunun kabul edilmemesi, başka bir anlatımla Meclis‘te aklanmasıydı. Bilindiği gibi 2002 yılı sonunda AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) adlı siyasal oluşum iktidara geldi. İlk sayılacak icraatlarından biri de,TBMM‘nde Meclis Araştırması ve devamında Meclis Soruşturması Komisyonları kurularak 2001 yılında Meclis‘te aklanan Bakan‘ın kendisinden sonraki Bakan da yanına katılarak Yüce Divan‘a gönderilmesiydi.

Özellikle Bakan Cumhur Ersümer‘e atılan elektrik üretim ve tüketim dengesine, başka bir açıdan enerji planlamasına aykırılık ve bundan ileri gelen kamu zararı üzerine suç duyurusu, enerji sektöründe günümüzde yaşananlarla ilginç biçimde benzerlik gösteriyordu. Bu suç duyurusunun Meclis Soruşturması Komisyonu‘nun 25 Haziran 2004 gün, 9/4,7 sayılı raporundan alıntı özet bir bölümü, genelde Enerji Bakanlarının aklanmasıyla sonuçlanan Yüce Divan‘ın 2009 yılı ortalarında yayımlanan Gerekçeli Kararı‘ndan izleyelim.

‘Enerji sektöründe bugün yaşanan sorunlar çok büyük oranda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB)‘nın ve Bakanlarının, yasal görevlerinin aksine, plansız ve hesapsız hareket etmelerinden kaynaklanmıştır. Bu plansız ve hesapsız hareket ve anlaşmalar nedeniyle bugün elektrik sektörümüzde tarifesi bağıtlanmış, alım ve ödeme garantili ve hazine Garantisi ile destekli anlaşmalarla aşırı bir özel sektör elektrik üretim proje kapasitesi yaratılmış bulunmaktadır.

Yapılan anlaşmalar ve tanınan garantiler nedeniyle üretimi durdurulamayan bu gereksiz projeler nedeniyle daha düşük maliyetli kamu termik ağırlıklı santrallan durdurulmak TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü)‘ne ait linyit maden işletmeleri düşük kapasitede çalıştırılmak ve hidroelektrik projeler yavaşlatılmak durumunda kalınmıştır. İhtiyacın çok üzerinde miktarlarda al ya da öde‘anlaşmalarıyla bağıtlanan doğalgaz ithal anlaşmaları nedeniyle tüketimi mümkün olmayan aşırı bir doğalgaz arzı ortaya çıkmıştır. Alım garantilerinde yapılan indirimlere rağmen tüketilmesi mümkün olmayan alım garantili doğalgaz için at ya da öde‘yükümlülükleri ilk defa 2001 yılında gündeme girmiştir. Önümüzdeki yıllarda da devam etmesi kaçınılmaz görünmektedir".


Aslında 2001 yılı ülkemizle birlikte dünyada da ses getiren,yaşamımızı ilerleyen yıllarda da etkilemeyi sürdüren olayların yaşanmasıyla anımsanan bir yıldır. Elektrik krizinden sonra büyük ekonomik kriz bu yıla girilirken ve yılın ilk aylarında ortaya çıkmış,Türk iye kamuoyunda büyük ses getiren kamu Enerji toplumuna operasyon (Beyaz Enerji) bu yıl gerçekleştirilmiş, Enerji Serbest Piyasası uygulaması bu yıl başlatılmış ve yılın sonuna doğru ABD‘de 11 Eylül terör saldırısı diye nitelenen (dünyada hâlâ tartışılan) Dünya Ticaret Merkezi kuleleri, Pentagon saldırıları ve yıkımları zinciri yaşanmıştır. Turgut Özal‘ın 3096‘sının başarısı sınırlı kaldığından, 2001 yılının ilk aylarında elektrik başta olmak üzere Enerji Serbest Piyasası yasaları çıkarıldı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu/ Kurulu (EPDK) kuruldu.

Enerji ve özellikle Elektrik Serbest Piyasası faaliyetleri, EPDK‘nın kuruluşunu izleyen yıldan günümüze en az 15 yıl boyunca eleştiri almaktan kurtulamadı. Bu kurumu eleştiriden kurtaracak siyasal iktidar ise kılını kıpırdatmadı. Üstüne üstlük ilgili Bakanlık ve kurumlarıyla örneğin doğanın tahribatına, bu yüzden başta yöre halkının ayaklanmasına yol açan olaylarda EPDK‘nın arkasında durdu. Halkın çıkarlarını değil, doğa tahripçilerinin çıkarını savunma, hatta yasalarla destekleme yolunu seçti. Bu kadarla da yetinilmedi, özellikle elektrik konusunda suç duyurularını yineledikleri önceki dönemlerin Enerji Bakanlığı Bakan ve çalışanlarının üzerlerine atılı suçlamalardan aklandıkları görmezden gelinip her fırsatta onların dönemine ait elektrik üretim projeleri, yukarıdaki Meclis Soruşturması Komisyon raporundaki suçlamalar tarzı ifadelerle eleştirildi.

Ne denmişti, söz konusu raporda Enerji eski Bakanının icraatı için: "Plansız ve hesapsız hareket ve anlaşmalar nedeniyle elektrik sektörümüzde tarifesi bağıtlanmış, atım ve ödeme garantili ve hazine Garantisi ite destekli anlaşmalarla aşırı bir özel sektör elektrik üretim proje kapasitesi yaratılmış bulunmaktadır‘

Dikkat ediniz! Ortaya atılan suç konusu^ aşamada henüz elektrik üretimine geçmemiş olan yatırım projeleridir, kurulmuş santrallar değildir. Dönemin Koalisyon hükümetinin yerinde kararıyla kurulmalarına karar verilmiş olan bu santralların yapımı ancak 2003-2004 aralığında tamamlanmış ve Türkiye özellikle 2004-2007 döneminde olası bir elektrik krizinden kurtulmuştur. O zaman iddia konusu "aşırı bir özet sektör elektrik üretim proje kapasitesi yaratılması" ne demek oluyor? Böyle bir aşırı proje kapasitesinin olmadığı, hayal ürünü olduğu öncelikle yaşanarak, hukuk yoluyla da Bakanların Yüce Divan‘da aklanmalarıyla açıkça ortaya çıkmış bulunuyor.

EMO BASIN AÇIKLAMASINA GELİNCE

EMO, basın açıklamasında, öncelikle 2017yılı sonunda Türkiye‘nin özel sektör ağırlıklı olarak geldiği elektrik kurulu güç düzeyi açıklanıyor ve ‘Elektrik Piyasası‘nın şiştiği, üstelik bilinçli olarak şişirildiği, ülkemizde çok yüksek elektrik üretim yedek/atıl kapasitesi yaratılarak büyük kamu zararına yol açıldığı, özetle kamu yararına aykırı obez bir elektrik sisteminin, dolayısıyla elektrik piyasasının oluşturulduğu"sonucuna varılıyor.

Günümüz siyasal yöneticilerinin, bir dönem yüksek yargıdaki aklanmaları umursamadan ağızlara sakız yaptıkları kendilerinin 2002-2007 ilk iktidar dönem ini kapsayan, aşırı elektrik fazlası diye kamuoyuna sunulan önceki dönemlerden miras kurulu güç artışını ve puant güce göre elektrik üretim kapasitesi fazlasını (atıl kapasiteyi) basit hesaplamayla bulmak olanaklı.Türkiye kurulu gücü 2007‘de 40.817 MVV olarak veriliyor, 2002‘de ise 31.846 MW imiş, bölün, çıkan sonuç 5 yılda kurulu guç artışı %28‘dir. Resmi enerji istatistikleri bu kurulu güç kapasitesinin (% 28) 2007 yılına kadar tüketildiğini gösteriyor. Çünkü günümüz siyasal yönetimi 2002-2007 döneminde kamuözel sisteme dişe dokunur yeni elektrik üretim kapasitesi ekleyemiyor.

Beş yılı kapsayan dönem için Türkiye‘nin kurulu gücündeki artış % 28 olunca yıl başına ortalama %5,6 kurulu güç artışı düşmektedir ki, bu ülkemiz gibi gelişmesi süren bir ülke için geçmişteki gelişmelere de bakıldığında normalin altında bir orandır. Oysa bu % 28 fazlalık için söylenmedik söz bırakılmamış, üstelik önceki dönem Enerji Bakanları ve Bakanlık çalışanları uluslararası kabullerle makul ölçüdeki bu kapasite gelişimi için suç duyurusuna tabi tutularak yedi uzun yıl yargılanmıştır.

ŞİŞEN KURULU GÜÇ KAPASİTESİ

EMO bildirisinde, günümüz siyasal yönetimi dönem inin 2007-2017 aralığındaki 10 yılın kurulu güç tablosunda, 2007 yılı sonunda 40.817 MVV olan Türkiye kurulu gücünün 10 yıl sonra 2017 yılında 85.200 MVV‘a gelip dayandığı görülüyor. Son 10 yılda kurulu güç artış oranının yüzde yüzü aşan % 108,6 gibi aşırı bir değer olduğu görülmektedir.Yıllık ortalama kurulu güç artışı bu kez % 10,9‘dur. Yani ilk 5 yıldaki kurulu güç artışı ikiye katlanmıştır. Burada asıl önemli olan kurulu güç-puant güç ilişkisinin ne durumda olduğudur. 2017 yılında Türkiye kurulu gücü 85.200 MW, puant gücü ise yaklaşık 47.660 MVV olarak veriliyor.8 EMO bildirisinde yukarıdaki kurulu güç ve yıllık puant güç değerleri çerçevesinde 2017 yılı sonunda % 78,77 gibi çok yüksek bir oranda kurulu güç yedeği oluştuğu bildirilmekte ve bu değerin TEİAŞ‘ın 2017-21 Üretim Kapasite Projeksiyonu çalışmasında öngörülen % 69,2 değerinin 9,6 puan üzerinde olduğuna işaret edilmektedir.

Aslında son on yılda (2007-2017) söz konusu aşırı kurulu güç artışı sonunda 2017 yılı puant gücüne göre üretime katılan kurulu gücün % 55,9 olduğunu görüyoruz. Bu durumda üretime katılamayan kurulu güç (atıl/yedek kapasite) oranının, kurulu gücün en yüksek yıllık kullanım değerine göre % 78,7 değil, %44,1 olduğu görülüyor. EMO bu hesabı, açıklamasındaki ifade gibi yıllık puant güce göre değil, yıllık ortalama kurulu güç kullanım değerlerine göre yapmış görünüyor. Ancak bizim yıllık puant güce göre bulduğumuz %44 de aşırı büyüklükte bir yedek/atıl kapasite. Özetlersek: Günümüz siyasal iktidarı dönem i, tamamı bu iktidarın ve onun enerji yetkililerinin plansız yönetiminden kaynaklanan yıllık kurulu güç oranı artışı ilk beş yılda (2002-2007) % 5,6 iken son on yılda (2007-2017) % 10,9. Ülke kurulu güç artışı son 10 yılda yıllık ortalama bazda ikiye katlanmış. 2017 yılı sonunda Türkiye puant gücü ülke toplam kurulu gücünün sadece % 56‘ını kullanabiliyor. Dolayısıyla % 44 dolayında yüksek bir kurulu güç fazlamız (atıl kapasite) oluşmuş durumda. Peki, 2017 sonunda toplam elektrik tüketimimiz ne durumda? 2017 sonunda yıllık toplam elektrik tüketimimiz 2016‘ya göre % 8,5 artarak yaklaşık 290 milyar kWh olmuş. Bu talebin (tüketimin) karşılanması için de yukarıda ayrıntıları verildiği gibi max. 47.660 MW kurulu güç (puant/pik güç) kullanılmış.

Şimdi EMO bildirisinde deniliyor ki, "Piyasacılar (Enerji/Elektrik Serbest Piyasası‘nı yönetenler) tarafından yandaş sermayeyi gözeten teşvikçi dönemde elektrik üretimi için gereksiz yatırımlar yapılmış, elektrik piyasası (dolayısıyla ülke elektrik sistemi) şişirilmiştir." Devam ediyorlar: "Ne yazık ki, piyasacı anlayışla elektrik alanında (sektöründe) planlama rafa kaldırılmış bulunuyor. Gereksiz (kullanılamayan, atıl) yatırımların bedeli halkımıza elektrik kesinti (ve kısıntısı) ya da zam yoluyla ödetilmektedir"

EMO açıklamasından, plansız elektrik yönetiminin ülkemizi, birincil enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretiminde kullanımında (kapasite kullanımında) ne oranda yanlış yola, diğer bir anlatımla elektrik enerjisi üretiminde son derece verimsiz bir tablo ortaya konularak önemli boyutta kamu zararına sokabildiğini de 2017 yılı sonu itibarıyla aktaralım.

Yerli kömürde (linyit ve taşkömürü) % 75-85 olması gereken kapasite kullanımı (faktörü) % 49, Barajlı Hidroelektrik santrallarda % 50-60 olması gereken kapasite faktörü % 27‘, Akarsu santrallarında (küçük HES‘ler) % 40-60 olması gereken kapasite faktörü % 32, Rüzgar santrallarında % 40 olması gereken kapasite faktörü % 33,Jeotermal santrallarda % 80-90 olması gereken kapasite faktörü % 64‘tür.

Buna karşılık her ikisi de dış ülkelerden dövizle ithal edilmekte olan doğalgaz santrallarında kapasite faktörü % 46, ithal kömür santrallarında % 74‘tür.

Üretildiği anda tüketilme karakteristiği ile dünyanın en hassas endüstri sektörlerinden biri olan elektrik enerjisinin yönetiminde planlamanın umursanmamasının ülkeleri ne boyutta kamu zararlarına uğrattığını bu yazımızla verilen rakam ve tablolarda açıkça görebiliyoruz.

Ülkemizde plansızlık, ölçüsüzlük, yönetim zafiyeti, bu yetersizliklerin sonucu büyük boyutta kamu zararları, bu zararların faturasının daima halkımıza ödetilmesi sadece enerji sektöründe görülmüyor. İlk ağızda ekonomi,tarım, eğitim, sağlık, ulaşım sektörlerinde, sosyal yaşamda, iç ve dış politikada, aslında ülke siyasal yönetim inin bütününde plansızlığı,yönetim zafiyetini, büyük boyutta kamu zararlarını yaşamayı sürdürüyoruz.

"AL YA DA ÖDE‘NİN YENİ VERSİYONLARI "GEÇ YA DA ÖDE","UÇ YA DA ÖDE"...

Günümüz siyasal iktidarının ilk yıllarında yakın dönem Enerji Bakanlarını Yüce Divan‘a göndermek üzere TBMM‘nde kurulan Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda elektrik ve doğalgaz için ne deniyordu, bir kez daha anımsayalım.

"Plansız ve hesapsız hareket ve anlaşmalar nedeniyle elektrik sektörümüzde alım ve ödeme garantili ve hazine Garantisi destekli anlaşmalarla aşırı bir özet sektör elektrik üretim proje kapasitesi yaratılmış bulunmaktadır.

İhtiyacın çok üzerinde miktarlarda al ya da öde‘anlaşmalarıyla bağıtlanan doğalgaz ithal anlaşmaları nedeniyle tüketimi mümkün olmayan aşırı bir doğalgaz arzı ortaya çıkmıştır.

Yapılan anlaşmalar ve tanınan garantiler nedeniyle üretimi durdurulamayan bu gereksiz projeler nedeniyle daha düşük maliyetli kamu termik ağırlıklı santrallar durdurulmak kamu linyit maden işletmeleri düşük kapasitede çalıştırılmak ve hidroelektrik projeler yavaşlatılmak durumunda kalınmıştır‘

Bu iddiaların hiç birinin gerçeklerle bağdaşmadığını Yüce Divan tespit, tescil ve ilan etti (27 Temmuz 2007). Konuyu açarsak: Söz konusu dönemde tüketimi mümkün olmayan aşırı elektrik ve doğalgaz kapasiteleri oluşturulmuş değil, doğalgaz ve ithal kömür santralları çalışsın diye kurulu kamu termik ve hidroelektrik santrallarının çalışmasına son verilmiş değil, linyit madenlerinin kapasiteleri düşmüş değil. Bunlar olmuşsa bile çok kısa sürmüştür. Bitmedi, ithal doğalgazda "al ya da öde" şartı karşılığında hiçbir yabancı firmaya tüketilemeyen gaz için tek kuruş ödenmiş değil.‘ Üstelik bu iddialar 2003 yılında ortaya atılıyor. Beğenmedikleri doğalgaz santralları henüz proje aşamasında, inşa edilmiş, ticari işletmeye girmiş değil. İktidardasın, her olanak elinde, ülkenin gereksinimi yok diyorsan, bugün İstanbul metro projelerinde yapabildiğin gibi, durdurursun, zararını göze alıp iptal edersin bu santral inşaatlarını, sorun çözülür. Ama bunu yapmıyorsun, sadece eleştiriyorsun.

Buna karşılık, günümüz siyasal yöneticileri "alya da öde"yontemıni geçmişteki yakın dönemde sadece tek kuruş ödenmeyen doğalgazda bırakmadılar. Köprüler, tüneller, yollar için "geç ya da öde"yi, hastaneler için "yat ya da öde"yi, havaalanı için "uç ya da öde"yı icat ettiler. Etmekle de kalmadılar yeter sayıda "geç" sağlayamadıklarından milyarlarca doları köprüden geçen geçmeyen halkımızın sırtına yüklediler. Aynı sorun şimdi "şehir hastaneleri"yapıyoruz diye övündükleri sağlık sistemi için, mevcut iki havaalanı kapasitesinin İstanbul‘a yetmediğini -bilim dışı- iddia ettikleri üçüncü havaalanı için de geçerli. Yarın bir şekilde iki farklı doğal yapıdaki denizi, Boğaz yokmuş, Boğaz‘ın kullanımını tanımlayan Montrö Anlaşması ortadan kalkmış gibi birleştirip İstanbul‘un Trakya tarafını ada yapan,"doğa"yı bir kez daha isyan ettirecek, son asker uzman tespitlerine göre ülke savunması bakımından önemli risklere açık, onlarca milyar dolara mal olacak "Kanal İstanbul" için de geçerli olacak.

Konumuz elektriğe gelince, yakın dönemde süratle tüketildiği için ömrü 2-3 yıl süren % 25 dolayında yedek/ atıl kurulu güç kapasitesini yargılamak için Yüce Divanlar kurdular. Bugün yedek/atıl kurulu güç kapasiteleri % 44‘lerde (EMO‘ya göre % 79‘larda), suç duyurularından, yargılamalardan vazgeçtik, umursayan yok, ülkenin elektrik sektöründe neler olup bittiğini merak eden bile yok.

BU ZAM NEYİN ZAMMI?

Sokak komşusu bir tanışım, elektriğimize tüm tüketicileri kapsayan % 8,8 oranında zam haberini alır almaz, "benim için, bu elektrik mühendisi, sorumun yanıtını verir"diyerek ilk karşılaşmamızda şu uzunca soru ile bana ter döktürdü:

"Elektrik piyasası serbest piyasa, ben anlaşmalı elektrik serbest tüketicisi. Hani elektrik fiyatı serbest piyasada rekabet ortamında oluşacak, dahası rekabet elektriği ucuzlatacaktı. Ben de rekabete ve ucuzluğa inanıp serbest tüketiciliğe geçtim. O zaman söyler misin, bu zam neyin zammı?‘

Yeni sistemimiz, üretimi ve sunumu olan elektriği zorunlu olarak kullanan vatandaşın cebiyle birlikte kafasını da boşaltan "Obez Elektrik Piyasa Sistemim/z"hepimiz için hayırlı olsun!

(KAYNAK ELEKTRİK; 01.01.2018)



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

ÇEVRİMİÇİ SEMİNER: ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ZAMAN VE SENKRONİZASYON

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

TELE 1- SABAH PUSULASI

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 122


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.