EMO 46. Olağan Genel Kurulu`na katılan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, TMMOB`nin 62 yıllık mücadele tarihinde benzerine az rastlanan saldırılar karşısında daha sık saf tutulması gereken günlerden geçildiğini söyledi. Koramaz, “Bizlere nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, savunduğumuz değerlerden asla geri adım atmayacağız. İlerici ve toplumcu değerlerimizin ortadan kaldırılmak istenmesine izin vermeyeceğiz!” dedi.
 

EMO 46. Olağan Genel Kurulu‘nda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve konuk olarak katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Adıgüzel ile EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan açılış kapsamında yaptıkları konuşmalarda meslek örgütlerine yönelen iktidar baskısına tepki gösterdiler. Genel Kurul‘un yapıldığı salonda asılmış olan afiş ve pankartlar aracılığıyla da EMO‘nun ve TMMOB‘nin şu talepleri salona yansıtıldı:

"Yaşasın TMMOB, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz; Sermayeye Alım Garantisi Değil, Yoksullara Ucuz Enerji; Bilimin Rehberliğinde Aydınlık Geleceğe Yürüyoruz; OHAL Değil, Acil Demokrasi; Çılgın Projelere Değil, Bilime, Ar-Ge‘ye Bütçe; Emeğimizi, Mesleğimizi Odamızı Teslim Etmeyeceğiz".

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, konuşmasına "EMO; TMMOB‘nin köşe taşı odalarından birisidir. EMO‘nun enerji alanındaki her söz TMMOB‘nin de sözüdür" diyerek başladı.  EMO‘nun kendi meslek alanlarında önemli çalışmalara imza attıığını belirten Koramaz, bu çalışmalara katkısı olan tüm üyelere EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Önder şahsında tebrik ederken, EMO‘yu TMMOB‘de başarı ile temsil eden Cengiz Göltaş‘a da teşekkür etti.

Koramaz, büyük zorluklarla dolu 2 yılın geride bırakıldığını belirtirken, AKP`nin "Anayasayı çiğneyerek, kanunları yok sayarak, parlamentoyu askıya alarak, yargı organlarını kendine bağlayarak, medyayı teslim alarak, gündelik yaşamı kriminalize ederek, toplumu saflaştırarak halkı şiddet ve korku ile sindirdiğini" anlattı. Bu 2 yılın demokrasi tarihinin en karanlık dönemlerinden birisi olarak tarihe geçtiğini vurgulayan Koramaz, 15 yıldır tek başına iktidarda bulunan AKP hükümetinin, bunca yıl boyunca topluma ne vaat ettiyse, şimdi tam tersini yaşattığını şöyle anlattı:

"Güneydoğu`da OHAL`i kaldırmakla övündüler, OHAL`i tüm Türkiye`ye yaydılar. ‘İleri demokrasi` dediler, düşünce özgürlüğüne dahi tahammül edemiyorlar. Kürt sorununda çözüm ve barış vaat ettiler, çözümsüzlüğü derinleştirdiler. Ülkede birlik ve beraberlik vaat ettiler, toplumsal kutuplaşmayı artırdılar. Komşularla sıfır sorun vaat ettiler, sorun yaşamadığımız bir tek komşu bırakmadılar. Ekonomide istikrar vaat ettiler, krizden önümüzü göremez hale getirdiler. Reel sektörün canlandırılmasını vaat ettiler, sanayiyi bitirme noktasına getirdiler. Ülkenin dış borçlarını bitirmeyi vaat ettiler, ülkeyi dış borç bulamaz hale getirdiler."

Geride kalan 2 yılın tek adam rejimine karşı mücadele etmek ve AKP`nin yıkım politikalarına karşı Türkiye`yi, mesleği ve meslektaşları savunmakla geçtiğini belirten Koramaz, TMMOB`nin demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığından asla taviz vermediğini kaydetti. "15 Temmuz Darbe Girişimi`ne nasıl karşı çıktıysak, AKP`nin darbe bahanesiyle yürürlüğe koyduğu sivil darbesine de aynı kararlılıkla karşı çıktık" diyen Koramaz, TMMOB`nin gerçekleştirdiği çalışmaları aktardı.

TMMOB`nin kararlı ve mücadeleci tutumu nedeniyle iktidarın çok yönlü saldırılarıyla karşılaştığına dikkat çeken Koramaz, son olarak yeterince "yerli ve milli" duruş sergilemedikleri için mesleki birliklerin isimlerinin ve yasalarının değiştirilmesi yönünde çalışma başlatıldığını anımsattı. Koramaz, "Daha dün uluslararası gıda tekelleri istiyor diye bu ülkenin öz kaynaklarıyla kurulan şeker fabrikalarını satışa çıkartmışlarken hangi ‘yerli ve milli` duruştan bahsediyorlar? AKP`nin derdi ne yerlilikle ne de millilikledir. AKP`nin derdi, birliğimizin kamusal statüsü ve toplumcu mücadele anlayışıdır" diye konuştu.

AKP`nin rahatsızlığının asıl nedeninin, anayasa ve yasanın verdiği görevleri hakkıyla yerine getirmeleri, toplumsal olanı koruma yolundaki inat ve gayretleri olduğunu belirten Koramaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fabrikalarımızın, madenlerimizin, kıyılarımızın, ormanlarımızın, parklarımızın satılmasına, ülke tarımının bitirilmesine karşı kamusallığı savunmamızdır. Gerici, muhafazakar uygulamalar karşısında ilericiliği, çağdaşlığı, laikliği savunmamızdır. Faşizan, baskıcı, ayrıştırıcı politikalara karşı eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği savunmamızdır. Sermayenin sınırsız sömürü isteğine karşı emeği ve alınterini savunmamızdır. AKP demokratik seçimlerle ele geçiremediği her kurumu iftiralarla karalamayı ve baskılarla sindirmeyi gelenek haline getirmiştir. Üyeler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı için genel kurullar sürecinde başarı kazanamayanlar, yukarıdan aşağı operasyonlarla ilerici meslek örgütlerine müdahale etmeye çalışıyorlar."

Önümüzdeki süreçte temel gündemi bu tür baskıcı girişimlerin oluşturacağının altını çizen Koramaz, TMMOB`nin 62 yıllık mücadele tarihinde benzerine az rastlanan bu saldırılara karşı, daha sık saf tutulması gereken günlerden geçildiğini kaydetti. Koramaz, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Böylesi günlerde dayanışma daha da önem kazanıyor. Bu yüzden bu toplantılarımızın hem örgütümüze yönelik saldırıları püskürtmek, hem de ülkemizin geleceğine yönelik direnç haritasını ortaya çıkarmak için önemli olduğunu düşünüyorum. Biliyorum ki, bu baskılar TMMOB`yi yıldıramayacaktır. Bizlere nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, savunduğumuz değerlerden asla geri adım atmayacağız. İlerici ve toplumcu değerlerimizin ortadan kaldırılmak istenmesine izin vermeyeceğiz!"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, EMO Hasan Balıkçı Onur Ödül töreninde gündeme gelen Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu‘na özgürlük talebine destek verirken, EMO‘nun çalışmalarından Meclis‘te yararlandıklarını söyledi. "Meslek örgütlerinin ne kadar önemli olduğunu, gözünü rant hırsı bürümüş iktidara karşı denge ve denetleme mekanizmasının ne kadar önemli bir parçası olduğunu, son yıllarda nasıl ötekileştirildiklerini net bir şekilde görüyoruz" diyen Adıgüzel, EMO‘ya hem yaptığı çalışmalar hem de yürüttüğü mücadele nedeniyle teşekkür etti.

Onursal Adıgüzel, Türkiye`de demokrasinin, insan haklarının askıya alınmış olduğunu, adaletin bulunmadığını kaydetti. Adıgüzel, ülkenin kaderinin tek bir kişinin iki dudağı arasında olduğunu, "bir gün sınavlara müdahale edildiğini, ertesi gün bütün devlet gücüyle 10-11 üniversite öğrencisinin terörist diye hedef gösterildiğini" kaydetti.

Son 5 yılda orta ve yüksek teknoloji ürünler ticaretinde 56 milyar dolar açık verildiğini belirten Adıgüzel, şu görüşleri dile getirdi:

"Teknoloji üretemediğimiz ortada. Mega projelere yatırım yapıyorlar, şehir hastaneleri kuruyorlar, bizleri, çocuklarımızı, torunlarımızı borçlandırıyorlar ama ne yazık ki bunların ülkemiz ekonomisine katkısı çok düşük seviyede. Buraya yaptığımız yatırımı bilime, ARGE`ye, teknolojik altyapıya yapıyor olsak, ülkemiz 10 yılda çok daha ileriye gidebilir. Adalet ve özgür düşüncenin olmadığı ortamda gençlerimiz hayal kuramıyor, kurdukları hayalleri özgürce ifade edemiyorlar. 4 gencimizden birinin işsiz olduğu, üniversiteli işsizlerin rekor kırdığı dönemde birileri her ilde üniversite açmakla övünüyor. Bu ortamda doğru bir vizyonla bilime teknolojiye, gençlerimize insanımıza yatırım yapabilsek, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olmayı başarabiliriz ama adaletin, demokrasinin olduğu, insanların kendilerini özgürce ifade edebildiği bir ortamda bunu başarabiliriz."

İnternet`e sansür getiren düzenlemenin TBMM`de kabul edildiğine işaret eden Adıgüzel, "Baskı yaparak, kendinden olmayanı ötekileştirerek kazanacaklarını zannediyorlar. Ama biz biliyoruz ki bu ülkede Cumhuriyete, demokrasiye inanan milyonlarca insan var, ülkemizin geleceği için kaygılılar ve bu noktada ellerinden geleni yapacaklar. Emeğin yüceliğine inanan bizler, Cumhuriyet için umut olmalıyız. Umutları yeşertecek çalışmalara imza atmalıyız" diye konuştu.

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan, gerçekten zor zamanlardan geçildiğini belirtirken, TMMOB‘ye yönelik baskıların arttığı bu dönem kongrelerin başarıyla tamamlanıp iktidara gereken yanıtın verileceğine emin olduğunu söyledi. Doğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hepimiz yaşayarak görüyoruz ki, olağanlaştırılmaya çalışılan bir OHAL altında, KHK düzeniyle yönetilmeye çalışıyoruz. Onun üzerine eklenmiş olan savaş, ölmek ve öldürülmenin kutsandığı bir süreçle yönetilmeye çalışıyoruz. Böylesi bir dönemde bizlerin yapacakları daha da önem kazanıyor. İktidar kendi bekasını ülkenin bekası gibi gösterme konusunda oldukça marifetli. Biz biliyoruz ki onun bekası ile bizim bekamız, Türkiye halklarının çıkarları uyuşmuyor. Tek adam, tek parti rejimini inşa etme noktasında epeyce ilerlemesine rağmen, bütün hak ve özgürlükleri nasıl birer birer çeşitli meslek gruplarının elinden alırım diye uğraşıyor."

Şükran Doğan, dünyadaki savaşların önemli nedenlerinin enerji kaynakları ve güzergahlarının emperyalistler tarafından denetim altına alınmak istenmesi olduğunu, Ortadoğu‘da yanıbaşımızdaki savaşın da bü sürecin parçası olduğunu, bu çerçevede Türkiye‘nin nasıl bir batağa doğru sürüklendiğini açıkça gördüklerini söyledi. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, haber alma özgürlüğünün olmadığı bir ortamda bu genel kurulların çok önemli bir aracı işlev gördüğünü kaydeden Doğan, meslek örgütlerine yönelen saldırganlığa tepki gösterirken, TMMOB ve odalarıyla yan yana olmaktan onur duyduklarını, bundan sonra da yanyana olacaklarını ifade etti.

Fotoğraflar