HABER

 
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi’nin 50’inci kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında Mesut Ulutaş ve Haldun Büyükdora’nın anısına Edebiyat ve Toplum Söyleşisi düzenlendi. Gazeteci-Yazar Barış İnce’nin katılımıyla gerçekleştirilen söyleşide, toplumsal gerçeklerin ve acıların edebi eserlerle yansıması değerlendirilirken, mesleki ve toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekildi.
 

İzmir Mimarlık Merkezi`nde 27 Aralık 2018 tarihinde düzenlenen Edebiyat ve Toplum başlıklı söyleşinin ardından Mühendisliğe Hazırlık Seminerleri katılımcılarına belgeleri törenle verildi. Etkinlik EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu`nun açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmasına Şubenin 50. yılının yanı sıra EMO`nun`da 64. kuruluş yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak başlayan Uğurlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İlk Genel Kurulu`nu 26 Aralık 1954 tarihinde gerçekleştiren Odamızın bugün 14 şube ve 112 temsilcilikle 70 bini aşkın üyeye hizmet vermektedir. Odamız Anayasa`nın verdiği yetkiyle meslek alanımızın düzenlenmesi, denetlenmesi ve kamu yararının gözetilmesi; meslektaşların sicillerinin tutulması ve meslektaşlar arasında dayanışmayı sağlama görevlerini yerine getirmektedir. Odamız mesleğin ve meslektaşın çıkarlarını korurken, toplumun genel çıkarlarını da korumayı ilke edinmiştir. Hizmet içi eğitimler ve bilimsel etkinliklerle ülkemizin mühendislik birikimini artırmaya çabalarken bir yandan da mutlu huzurlu bir gelecek için demokrasi ve emek cephesinin ön saflarında yer almaya gayretimizi sürdürüyoruz. Bugünkü ekonomik krizin ana sebeplerinden bir olan ithal kaynak ve teknolojilerine olan bağımlığı kırmak ve meslektaşlarımızın teknoloji geliştirmesine olanak yaratacak bir ekonomi modeline geçiş için, uyarılarımızı sürdürüyor ve çözüm önerileri yaratmaya devam ediyoruz."

Etkinliğin EMO`nun kamucu, toplumsal mücadeleye katkı sağlayan çalışma anlayışının yaratıcılarından Haldun Büyükdora ve Mesut Ulutaş`ın anısına gerçekleştirildiğini hatırlatan Uğurlu, iki değerli ismin Aralık ayında kaybedildiğini belirtti. Büyükdora ve Ulutaş`ın EMO`yu 12 Eylül karanlığında çıkaran çalışmalara birlikte imza attığını belirten Uğurlu, "İki değerli meslektaşımız 12 Eylül sonrası düzenlenen ilk genel kurul sonrası oluşan yönetim kurulunda ve sonrasında omuz omuza mücadele ederek, dağınık durumda olan mühendislik camiasının toparlanmasına ve dönemin ağır sosyo-ekonomik koşullarına rağmen Oda çalışmalarının geliştirilmesine önemli katkılar sağladılar" diye konuştu. Törende, Büyükdora ve Ulutaş`ın anısına hazırlanan slayt sunumunun izlenmesi ve özgeçmişlerinin okunmasının ardından Şebnem Sekin Uğurlu, söyleşi için Gazeteci-Yazar Barış İnce`yi kürsüye davet etti.

Meslek Etiği-Toplum Yararı
Konuşmasına gazetecilik mesleğini kamu yararına sürdürmeye çalıştıklarına vurgu yaparak başlayan Barış İnce, mesleklerinin aynı anlayışla sürdüren örnek isimlerinden Büyükdora ve Ulutaş`ın anıldığı bir etkinliğe davet edilmekten gurur duyduğunu ifade etti. 80 sonrası bireyleşmeye dayalı bir toplum yaşamı şekillendiğini ve insanın içsel çelişkilerinin anlatıldığı edebi eserlerin ön plana çıktığını ifade ederken, kendisin ise içsel çelişkileri yansımadan "toplumcu-gerçekçi" geleneğe bağlı kalmaya çalıştığını kaydetti. Aynı kaygıyı gazetecilik yaparken de taşıdıklarını ifade eden İnce, "Az satan bir gazetede çalıştım ama gazeteciliğimizle hep gurur duyduk" diye konuştu. Birgün`de gazeteciliğin sınırlarını zorlayarak, toplum yararını ön plana çıkarmaya çalıştıklarını belirterek, "Elbette bunun bir bedeli de oluyor" dedi. Konuşmasını meslek etiğinin önemine dikkat çekerek sürdüren İnce, "Günümüzde gazeteciler ve yazarlar bir yalnızlığın pençesinde. Kritik bir anda arkalarını döndüklerinde kimsenin olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Günün koşullarında kahramanlar yaratmak yerine mesleki ve toplumsal dayanışmayı büyütmek daha önemli" diye konuştu. Yaşar Kemal gibi toplumcu yazarların az okunduğu bir kültürel çoraklaşmaya işaret eden İnce, "Gezi sonrası gelişen koşullarda aydınları bir arada tutmak ve yaşamlarını sürdürecek kaynağı yaratmak için Bavul Dergisi`ni çıkarmaya başladık. Bavul Dergisi`yle küçük bir başarı öyküsü yaratmaya çabaladık. Kültürel bir aranmaya da hizmet etmesini umuyoruz" dedi. Çocuk istismarı gerçeğine dikkat çeken Sarsıntı adlı romanına da değinen İnce, "Bu hikaye aslında gerçek bir öyküden ilham alıyor. Bir dava dosyasından esinlenilerek kaleme alındı. Türkiye`nin hemen hemen her yanında yaşanan bu gerçeği kaç kişi yazabiliyor. Örneğin Ensar Vakfı`nda yaşanan çocuk istismarını ilk biz Birgün`de haberleştirdik. Hakkımızda tam 136 dava açıldı. Ensar Vakfı`ndan ise bir tek istismar iddiasına adı geçen kişiye dava açıldı. Aladağ`da cemaat yurdunda çocuklara yanarak öldü. Bunları ve toplumun diğer acılarını kaleme alacak yeni Yaşar Kemal`lerin yazabileceği koşulları oluşturmamız gerekiyor" diye konuştu. 

Toplum "Kapana Kısıldı"
Toplumsal idealler uğruna mesleklerinin gereğini yerine getirmeye uğraşırken işsiz kalan gazetecilere Birgün`ün kapılarını açtıklarını hatırlatan İnce, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ana akımda çalışan ve iktidarı eleştirdikleri için işsiz kalan meslektaşlarla dayanışmaya çalışıyoruz. Şu anda gazeteciler arasındaki dayanışma her zamankinden daha yüksek çünkü hemen hemen her gün adliye koridorlarında karşılaşıyoruz. Son olarak FOX TV`ye Fatih Portal`ın ifade özgürlüğü kapsamındaki sözleri için kanalın kapanmasına varacak kadar büyük para cezaları verildi. İnsanların ülkeye dair umutları azalıyor, kapana kısılmış gibi hissediyorlar. Ülkeden umudu kesmemek ve duygusal bağı yitirmemek lazım. Çelişki adlı romanımın da bu bir araya gelememe, çaresiz kalma ve kapana kısılma halini anlattım."

"Birlikte Yürürüz"
İktidarın geliştirdiği kutuplaşmaya hizmet eden söylemlerin, ekonomi, çevre, kadın erkek eşitliği gibi gerçek sorunların üzerini örtüğünü ifade eden İnce, "Biz Birgün`de tüm ‘mahallelerdeki` yurttaşların ortak sorunlarını yani gündelik yaşam sorunlarını ön plana çıkarmaya çalışıyoruz" diye konuştu. Siyasetçilerin sosyal medya hesaplarında sert mesajlar yayımlamasına rağmen Metin Akpınar`ı adliye koridorlarında yalnız bırakılmasını eleştiren İnce, "Muhalefet sadece adalet yürüyüşünde kendi gündemini belirleyebildi. Onun dışında iktidarın paradigmasını değiştirmeyi ya da çizdiği sınırlar aşamayı denemedi. Muharrem İnce, ‘YSK`nın önüne elli bin avukat yığarım` söylemiyle bir heyecan yaratmıştı. Bu söylem ‘yürü önümüze` sloganıyla kitlelerden yanıt buldu. Sonuç olarak YSK`nın önüne kimse gitmedi. Bizim kahramanlara değil dayanışmaya ihtiyacımız var. Kimin önümüze düştüğüne değil de bizim nasıl yürüyeceğimize odaklanmamız lazım. Örgütlü kesimlerin, yurttaşların ‘birlikte yürürüz` anlayışını büyütmesi gerekir."

Söyleşinin ardından Mühendisliğe Hazırlık Seminerleri katılımcılarına ve eğitmenlere belgeleri verilirken, Prof. Dr. Firuz Balkan, Prof. Dr. Engin Çakır ve Bülent Çarşıbaşı`ndan oluşan "Grup FEB" tarafından ise bir müzik dinletisi gerçekleştirildi.

Fotoğraflar