MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

24. DÖNEM GENEL ÜYE TOPLANTISI YAPILDI


HABER


 
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi 24. Dönem Genel Üye toplantısı 23 Mart 2019 (Cumartesi) tarihinde EMO Toplantı Salonu’nda yapıldı.
 

 

Şubenin bir yıllık faaliyetlerinin değerlendirildiği toplantı divanın seçilmesi ile başladı, divan Başkanı Ebru Akgün Yalçın; üyeler Onur Eracil ve Deniz Berfin Şahin üyelerin oybirliği ile seçildi. Divanın oluşmasının ardından EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ömürhan Soysal toplantının açılış konuşmasını yaptı. Soysal`ın Şube ve EMO faaliyetlerinin yanı sıra ülke gündemine de değindiği konuşması şu şekilde;

"Sevgili meslektaşlarım, hepinizi EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu adına dostluk ve dayanışma ile selamlıyoruz.

20-21 Ocak 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen EMO Ankara Şubesi 24. Olağan Genel Kurulu`nun ardından yaklaşık 14 ay sonra Genel Üye toplantısı ile karşınızdayız. Genel Kurulumuzun ardından gerçekleştirilen seçimlerde Şubemizde 2 yıl boyunca görev alacak olan Şube organlarımızı belirledik. Göreve gelmemizin ardından görev dağılımını yaptık ve ara vermeden çalışmalara başladık. Öncelikle 2018-2020 yılları arasında yapmayı hedeflediğimiz çalışmaları ve bu çalışmaların gerçekleştirilme biçimine dair yaklaşımlarımızı içeren çalışma programımıza Danışma Kurulumuzun da önerileri ve tavsiyeleri ile son biçimini verdik. Çalışma programımızı web sayfamızdan tüm üyelerimizin erişimine açtık.

EMO`da Genel Kurullar

Çift yıllar Odalarımız ve onlara bağlı Şubeler için seçim yıllarıdır. 2018 yılında EMO`nun tüm Şubeleri Genel Kurullarını büyük bir olgunlukla ve AKP`nin Meslek Odalarını hedef aldığı bir dönemde üyelerinin Odalarına daha güçlü sahip çıkarak tamamladığı bir dönem oldu. Geçmiş yıllara göre seçimlere katılan üye sayılarında dikkate değer artışların olması bu tespiti doğrulamaktadır.

30-31 Mart 2018`de gerçekleştirilen EMO 46. Olağan Genel Kurulu ve 1 Nisan 2018`deki seçimler ile EMO`daki seçim süreçlerini tamamlandık. Odamızın Genel Kurulu sonucunda akreditasyon ve Odamızın ticarileştirilmesine karşı çıkan düzlemde talep edilen Olağanüstü Genel Kurul tartışmalarının artık sonuçlandığı, A Tipi Muayene Kuruluşu ve Personel Belgelendirme Kuruluşlarının Genel Kurul kararlarıyla tasfiye edilmesi sonrasında artık asli işlevimize, Meslek Odası olmanın sorumluluklarına yeniden dönmenin, bu tartışmalarla yorulan Odamızı yeniden inşa etmenin, meslek ve mücadele örgütü olmanın gereğini yapmanın, kaybettiğimiz zamanı daha fazla demokratikleşerek, kollektif iş yapma kültürünü yeniden tesis ederek güçlü bir EMO`yu etkin kılmanın fırsatını yakaladık.

"Karanlık Zamanların Şarkıları..."

2009 yılında kaybettiğimiz sevgili Güney Gönenç hocamız bu tanımı 1940-1950`lerde üniversitelerde yaşanan karanlığa işaret etmek için kullanmıştı. Fakat bundan 60-70 yıl kadar önce kullanılan bu tanım maalesef hala güncelliğini koruyor. Cumhuriyetin tüm kazanımlarının ve demokratik kurumlarının tasfiye edildiği, laiklik yerine tek bir mezhebin egemen olduğu yaşam biçiminin dayatıldığı, sosyal devlet ilkesinin seçimlerde oy devşirmek amacıyla manipüle edildiği, hukukun ayaklar altına alındığı, "adalet"in artık sadece sözlüklerde yer aldığı, beyaz yakalıların, bir diğer ifadeyle ülkenin yetişmiş, nitelikli beyinlerinin daha düşük ücretler almalarına rağmen akın akın yurt dışına göç etmek zorunda kaldığı, üniversitelerdeki bilimsel, özgür düşünceyi savunan hocalarımızın ihraç edilmesi ile ihbarcıların ellerini kollarını sallayarak cinayet işleyebildiği, iş bulamadığı için yurttaşların kendilerini yaktığı, "tosuncuk"ların postmodern zübükler olarak arz-ı endam ettiği, kentlerimizin, doğanın ve tarımsal alanların tahrip edildiği bu dönemde yaşamak, nefes alabilmek günden güne zorlaşıyor.

2015 yılından bu yana 3 seçim ve 1 referandum yaşayan ülkemiz hala istikrarlı ve adaletli bir yönetime kavuşabilmiş değil. Üstelik bu süre içerisinde 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık ve gizlenen ekonomik krizlerle boğuşmaya devam ediyoruz.

Tüm bu sorunların üstesinden gelebileceğini ve içinde bulunduğu yapısal krizi seçimle aşabileceğini düşünen siyasal iktidar 24 Haziran`da erken seçim kararı aldı. 16 Nisan 2017`de yapılan tartışmalı ve şaibeli referandumun ardından zaten kötü durumda olan ekonominin daha da kötüye gitmesi yüzünden öne çekilen seçim sürecinde siyasal iktidar devletin tüm olanakları ile seçim çalışması yürüttü. OHAL koşullarında, mafya liderlerinin tehditleri, muhalif gazetecilerin, akademisyenlerin, medyanın kuşatıldığı bir ortamda gerçekleştirilen seçimin ne kadar adil olduğu tartışmalarıyla beraber ülkemizi daha da zor günlerin beklediğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Yeni sistemle beraber "sürekli ve olağan OHAL" rejimine geçmiş olsak da umudumuzdan, aydınlık yarınlarımızı kurma sevdamızdan, "motorları maviliklere sürme" hayalimizden vazgeçmeyeceğiz.

"Kriz mriz yok!"

24 Haziran`da yapılan erken seçimin ardından Türkiye büyük bir siyasal ve ekonomik krizle yüzleşmek durumunda kalmıştır. 24 Haziran seçimleri döneminde faizleri düşüreceğini vaad ederek oy toplayan iktidar, dövizin yükselişini önlemek için Ağustos ayında politika faizini 625 baz puan artırarak %24`lere yükseltti. Faiz artırımı kararı kredi faizlerine de yansıdı ve yıllık %50`lere dayanan faiz oranları ile yaşamaya başladık. Bu durum da üretime dayalı olmayan ekonomimizde maliyetlerin artmasına, dolayısıyla yüksek enflasyon sonucuna yol açtı. 16 yıl boyunca inşaat gibi katma değeri olmayan yatırım alanlarına yönelen siyasal iktidar borca dayalı büyümeden kaynaklanan riski yönetemez hale gelmiştir. Ekonomist Mustafa Sönmez "Saray`da Ekonomik ve Politik Sıkışma" başlıklı 12 Ekim 2018 tarihli yazısında, "Dış borç stoku 2018 ortasında 457 milyar dolar olarak açıklanan Türkiye, önümüzdeki 12 ayda vadesi gelen borçlar için 181 milyar dolar bulmak zorunda. Küçülmeyle beraber, azalmaya başlasa da cari açığın finansmanı da en az 40 milyar dolar bulmayı gerektiriyor. Bunlar toplamda en az 220 milyar doları 12 ayda bulmak ya da ayda 18 milyar dolar bulup buluşturmak demek." tespitini yapmıştı. Bunun sonucu olarak da iktidar her seçim döneminde yurttaşların üzerine salınan "üst akıl" heyulasına başvurmuş ve İngiltere başta olmak üzere tüm emperyalist odaklardan borç istemek için kapı kapı dolaşır hale gelmiştir. Hatta bunun için 16 Nisan referandumunda Nazi`ye benzetilen Merkel`le mutlu aile fotoğrafları vermekten, yandaş medyada şeytanlaştırılan ABD ve Trump`ın isteği üzerine McKinsey ile anlaşmaktan geri durulmamıştır. Her ne kadar yoğun kamuoyu baskısı sonucu McKinsey`le anlaşmanın feshedildiği hamasetle ilan edilmiş olsa da yeni rejimin değişen konjonktüre bağlı olarak IMF türevi emperyalist odaklarla anlaşmak dışında bir başka çaresi kalmamıştır.

Mızrak Çuvala Sığmıyor

Günde 3 kez değişen etiketlere zabıta denetimi yaparak enflasyonu kontrol altına almaya çalışan algı tüccarları, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babayı, kredi borçları yüzünden Meclis yakınında traktöründe vurulan çiftçiyi, yüzyılın prestij projesi (!) olarak lanse edilen milyar dolarlık 3. havalimanı projesinde çalışan ve tahtakurularıyla, hamam böcekleriyle uyumak zorunda bıraktırılan işçileri ikna edememiştir. Yurttaşların her geçen gün yoksullaştığı gerçeğini, midelerinde ejder meyveli smoothie`lerin raks-ı endam edenlerin kabul etmelerini beklemiyoruz!

Ekonominin dibe vurduğu, resmi enflasyonun %25`lere, reel enflasyonun %50`lere dayandığı koşullar altında Türkiye yeni bir seçime daha hazırlanıyor. 31 Mart`ta gerçekleştirilecek yerel seçimlerle ülkemiz yeni bir sınav daha verecek: 16 Nisan`da değiştirilen, 24 Haziran`da hukuki statüsü "resmiyet" kazanan yeni rejimin bu ilk yerel sınavında, korku şimdiden dağları sardı. Bir yerel seçimden daha çok genel seçim havasında yürüyen çalışmalar sırasında iktidarın "bonkörlüğü", 1 Nisan sabahında nasıl bir ülkeye uyanacağımızın sinyallerini veriyor. Krizin baskılanması ve ötelenmesi ile yaşanacak sıkıntıların boyutu günden güne büyüyor.

31 Mart`ta tüm demokrasi güçlerine düşen temel sorumluluk rejim değişikliğine itirazdır, kuşkusuz. Fakat bu itirazları dile getirirken kullanılacak argümanların, yerelde yaşadığımız sorunlarla da desteklenmesi gerekiyor: Kimliksizleşen ve dikey yapılaşmaya mahkum edilen kentler, en ufak bir yağışta iflas eden altyapı, mühendislik ve mimarlık mesleğinin bilimsel kriterlerine uygun olmadan açılan tesisler, yapılar, kamusal faydayı gözetmeyerek yandaşa kaynak aktarma aracına dönüşen projeler, Meslek Odalarının süreçlere dahil edilmemesi gibi sayfalarca sıralayabileceğimiz birçok tahribatı yurttaşlara aktarmamız gerekiyor.

ELEKTRİK ZAM`PİYONU AKP!

Zam furyasından elektrik de nasibini aldı. AKP iktidara geldiğinde meskenlerde tek terimli/tek zamanlı elektrik birim fiyatı 0,158 TL/kWh iken 2019 yılında 0,537 TL/kWh`e yükselerek 17 yılda ortalama %250 oranında artış olmuştur. Yani yurttaşlar 17 yılda sadece elektrik birim fiyatında %250 daha yoksullaşmıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Meclis`te kendisine yöneltilen bir soru önergesinde sadece 2012-2017 yılları arasında 5 yılda elektrik enerji tariflerinde 7 kez düzenleme yaptıklarını, yani 5 yıl içinde değişik aralıklarla 7 kez zam yapıldığını açıklamıştır.

Bir yanda elektrik tüketim birim fiyatlarında halkı zamma boğan AKP iktidarı dağıtım bedelini ve kayıp-kaçak bedelini katmerleştirirken temel, ulaşılabilir, ucuz olması gereken elektriğin satışını özel dağıtım şirketlerine verme yoluna gitmiştir. Bugün Enerji Dağıtım Şirketlerinin bankalara olan borcu 50 milyar doları aşmıştır. Önümüzde Türk Telekom örneği olanca çıplaklığı ile durmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türk Telekom hisselerini rehin bırakarak aldığı krediyi ödemeyen Oger Grubu`nun TT`deki hisselerinin kredi veren bankaların kuracakları özel amaçlı ortak girişim şirketi tarafından devralmasına izin vermesi, Türk Telekom`dan kârı Oger grubuna, zararı ise halkın sırtına yüklemekten başka bir anlam taşımamaktadır. Ciddi borç batağına giren Elektrik Dağıtım Şirketlerinin de benzer akıbetle karşılaşma ihtimali oldukça yüksektir. Türk Telekom örneğinde olduğu gibi dağıtım şirketlerinin banka borçlarının Hazine`ye, dolayısıyla halkın cebine yansıması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Dağıtım şirketleri bu bataktan çıkmak için elektrik fiyatının arttırılmasını istedikleri gün gibi aşikarken elektrik fiyatlarında seçim öncesi yüzde 10 indirim yapılıp; iletim, dağıtım, kayıp ve kaçak bedelleri yüzde 15,7 oranında artırılarak dağıtım şirketlerini bir nebze de olsa rahatlatma yoluna gidilmiştir. Yapılan bu gizli zam ile asgari ücretliler çay ve simit ile karınlarını doyurmaya mahkum edilirken birilerinin cepleri şişmeye devam ediyor.

Türk Telekom: Özelleştirme rüyalarının hazin ve beklenen sonu

3000`den fazla şirketin konkordato ilan ettiği bu dönemde EMO`nun yıllardır ısrarla mücadele ettiği özelleştirme politikalarının kamuyu nasıl zarara uğrattığı Türk Telekom`un %55`lik hisselerinin devredilmesi ile bir kez daha teyit edildi. 14 Kasım 2005`te büyük ve gösterişli bir törenle özelleştirilen Türk Telekom (TT) kredi borçlarını ödeyemediği için 3 bankanın kuracağı özel bir şirkete devredildi. TT`den 13 yıl boyunca 5.7 milyar dolar kâr payı alan Oger grubu aldığı kredileri de ödememiş ve böylelikle Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununu yapmıştır. Kamuyu milyarlarca dolar dolandırıp özelleştirme güzellemeleri yapan tüm sorumluların kamudan yana, siyasi baskılardan izole edilmiş bir hukuk ortamında hesap vereceği günü sabırsızlıkla bekliyoruz.

Tren Faciaları

17 yıllık iktidarları süresince yaşanan tüm olumsuz olayların müsebbibi olarak kendileri dışında kalan herkesi suçlayarak asla sorumluluk almayıp hâlâ çok ciddi bir siyasi ve idari krizi her seferinde bize hatırlatmaya devam ediyorlar. 2018 yılının 8 Temmuz`unda Çorlu`da yaşanan tren faciasının külleri soğumamış ve hayatını kaybeden 25 insanın acısı daha tazeyken 13 Aralık`ta bu sefer YHT eliyle tam bir sorumsuzluğa imza atıldı. Henüz sinyalizasyonu tamamlanmamış bir hat kullanıma açıldı ve 9 insan hayatını kaybetti. En az 86 kişi yaralandı. 17 yıl boyunca aynı tesisleri defalarca kez açan, açtıkları tesislerde çalışan işçileri tahtakurularıyla yaşamaya mecbur eden siyasi iktidar bu tesislerin/projelerin niteliğine dair tartışma yapılmasını istemediği gibi bu tartışmayı açanları "hain"likle, "terörist"likle suçladı.

Türkiye Nükleer Çöplük Olmayacak!

2 Nisan 2018`de Mersin Akkuyu`da temeli atılan nükleer santral "yerli ve milli enerji üretimi" manipülasyonu ile sevimlileştirilmeye çalışıldı. Üstelik bu konuda hazırlanan kamu spotunda 2015 yılında kimya dalında Nobel ödülü kazanan Prof.Dr. Aziz Sancar`ın oynaması bizi çok büyük bir hayal kırıklığına sürükledi. Bilimin aydınlatıcı yoluna inanan, çalışmalarını akıl süzgecinden geçirdikten sonra insanın, doğanın ve tüm canlıların hizmetine sunması gereken bilim insanı sorumluluğunun bile deforme edilmesi bizleri derinden yaraladı. Yaklaşık 20 milyar dolara mal olacak ve %51`i Rusya`ya ait bir santralin "yerli ve milli" olduğunu düşünecek kadar akıl tutulması içerisinde olunmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. En temel insan hakkı olan enerjinin ticarileştirilmesini tartışmak yerine ortalama elektrik satış fiyatının 3 katına, 12.35 cent/kWh bedelle 15 yıllık alım garanti anlaşması ile ülkemizin yeni borç yükünün altına sokulmasına, çocuklarımıza güzel ve yaşanabilir bir dünya yerine borçlu bir gelecek bırakmayı vicdanlarımız kaldırmıyor. Prof.Dr. Aziz Sancar`a nükleer santrallerin ülkemiz ve dünya için yarattığı tehlikeleri anlatan bir mektup gönderdik. Mektupla birlikte EMO tarafından hazırlanan "Nükleer Enerji Raporu" ve "Fukuşima`dan Çıkarılacak 10 Ders, Riskleri Azaltmak ve Toplumları Nükleer Felaketlerden Korumak" kitapçığı da gönderdik. Karacaoğlan`ın türküler yaktığı Toros dağlarının nükleer çöplük haline getirilmesine karşı sesimizi daha güçlü çıkarmaktan geri adım atmayacağız!

Meslek alanlarımızdaki sorunların çözümü için takipçi olmaya devam ediyoruz

Ülkemizdeki siyasi belirsizliği besleyen en önemli faktörlerin başında hukuksuzluk gelmektedir. Ülke genelindeki aydınların, akademisyenlerin, yani bu ülkenin onuru, namusu olan düşünce insanlarının yaşadığı hukuksuzluğun, keyfiliğin bir başka formunu bizler de meslek alanlarımızda yaşıyoruz. Resmi gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanan yönetmeliklere, yasalara rağmen enerji dağıtım şirketleri keyfi uygulamalarına devam ediyor. YG İşletme Sorumluluğu`nun uygulanmasındaki eksiklikler, projelerin meslek odalarının onayına sunulması konularında sadece yönetmelikler değil, bu yönetmeliklerin uygulanmaması sebebiyle açılmış ve lehimize sonuçlanmış onlarca kararlara rağmen yine de enerji dağıtım şirketleri hukukun gereğini yerine getirmemekte ısrar ediyorlar.

Mesleğimiz açısından yasaların ve yönetmeliklerin dikkate alınmadığı, bilimin ve tekniğin hakim kılınmadığı, liyakatin değil yandaşlık ilişkileri ve hukukunun geçer akçe sayıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğinde açıkça ifade edilmesine rağmen çoğu işletmede işletme sorumluluğunun dikkate alınmaması insanların can ve mal güvenliğini hiçe saymaktadır. Bu konuda dönem içerisinde elektrik dağıtım şirketleriyle kamusal çıkarı öncüllemeyi, ilgili kurum ve kuruluşları yasal çerçeve dahilinde davranmaya zorlamak en önemli görevlerimizden birisi oldu.

Bu hukuksuzluklar ortadan kalkmamışken Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği`ndeki denetim yetki sınırının 120 bin m2`den 180 bin m2`ye çıkarılmasına karşı TMMOB`nin açtığı dava Danıştay 6. Dairesi`nde lehimize sonuçlanmışken, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`ndan aleyhimize bir karar çıktı. Yapı denetim alanının kuralsız halinin denetimsizlikle "taçlandırılması" anlamına gelecek bu karar ile yapı denetim şirketleri daha az mühendisle, yüzölçümü daha büyük projelere bakmanın "yasal" zeminini elde etmiş oldu. Yapılan değişikliğin sektörde çalışan mühendis ve mimarlar için düşük ücrete yol açacağı, üyelerimizin işsiz kalacağı ve halkımızın can ve mal güvenliğinin tehlikeye gireceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Bu da yetmezmiş gibi "bürokrasinin azaltılması" gerekçesiyle yapı ruhsatlarında proje müelliflerinin imzasının kaldırılması meslek alanlarımıza yönelik yeni saldırıların katlanarak geleceğinin ipuçlarını veriyor. Bu yüzden de başta bu iki konu olmak üzere hem Odamız hem de üst birliğimiz TMMOB düzeyinde hukuki süreç başlatıldı.

2 Mart 2019 tarihinde Resmi Gazete`de yayımlanan, elektrik teknikerlerinin veya teknik öğretmenlerin Şantiye Şefliğini üstlenebileceğine dair düzenlenmeye karşı Şubemizin de katkı verdiği görüşler Odamızda hazırlandı ve TMMOB`ye iletildi. Konu sadece meslek alanımızı değil, makine, inşaat mühendisliği alanlarını da kapsadığı için süreç TMMOB YK tarafından koordine edilecektir. 

İçinden geçtiğimiz bu zor süreçte EMO Ankara Şubesi olarak meslek alanlarımıza ve Odamızın asli görevi olan mesleki denetim konularına hassasiyetle eğildik. Bu dönemde doğalgaz tesisatlarının topraklamasında yaşanan sorunları gerek basın yoluyla, gerekse de bu işte asli sorumluluğu olan doğalgaz dağıtım şirketinin en yetkili isimleriyle değerlendirme fırsatını yarattık. Hem BaşkentGaz`la hem de GazBir`le yaptığımız toplantılarda son zamanlarda özellikle Ankara`da türeyen fırsatçıların yurttaşların can ve mal güvenliğini nasıl tehdit ettiğini ifade ettik. EMO`yu dolayısıyla meslektaşlarımızı devre dışı bırakan yaklaşımların yol açacağı sıkıntıları örnekleriyle beraber ilettik. Her iki kurumla da yaptığımız görüşmeler sonucunda daha önceden hazırladığımız raporları teslim ettik. Kısa süre içerisinde yeniden bir araya gelerek uygulamada yaşanan bu aksaklıkların nasıl giderileceğine dair önerilerimizi somutlaştırmayı önümüze koyduk.

TEDAŞ Genel Müdürü`nü ziyaretimizde ise elektrik dağıtım şirketlerinin Yüksek Gerilim (YG) İşletme Sorumluluğunu keyfi olarak uygulamamalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunduk. Bunun yanında projelerin EMO denetiminden geçmeden onaylanmasının piyasada çok ciddi sorunlar teşkil ettiğini de ilettik. Tüm bu konularla ilgili olarak EMO genelinde hazırlanan rapor TEDAŞ`a iletildi.

Mayıs ayı içerisinde MEDAŞ Genel Müdürü ile yaptığımız görüşme sonrasındaki yoğun mesaimiz neticesini verdi ve MEDAŞ kendi bölgesindeki trafolarda YG İşletme Sorumlusu aranması şartını resmi yazıyla kurumlara iletti. Bu sayede meslektaşlarımıza yeni iş alanları yaratmanın yanında asıl olarak kamunun can ve mal güvenliğini sağlayacak adımları atmaya başladık.

Çalışma Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda başta Şubemizin olmak üzere EMO`nun tüm birimlerinin yoğun emekleri sonucunda hazırlanan raporlar Bakanlığa iletildi. İş müfettişlerinin işletmelerde yaptıkları denetimlerde YG İşletme Sorumlusu aramalarına yönelik olumlu haberler almaya başladık.

Çalışma programımızda belirttiğimiz ve 2 Ekim 2018`de gerçekleştirdiğimiz "Yüksek Gerilim Tesislerin İşletme Sorumluluğunda Durum ve Gelecek Çalıştayı"nı gerçekleştirdik. İlgili tüm tarafları bir araya getiren etkinliğimizin sonuç raporunu hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından hazırlanarak 21 Haziran 2018 tarihli ve 30455 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan "Elektromanyetik Alan Ölçüm Sertifikası Alınmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ"in üyelerimizin aleyhine olan maddelerinin iptali istemiyle Şubemizin önerisiyle EMO adına dava açıldı. Danıştay On Üçüncü Dairesi tarafından Tebliğin 4/(1) ve 6. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi. Elektronik alan ölçüm sertifikası almak ve bu amaçla açılan kurslara katılmak isteyen başvuru sahiplerinin meslek yüksek okulları ve ve teknik liselerin ilgili bölümlerinin katılması böylelikle engellendi.

Göreve gelmemizin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçti. Yani Nazım`ın dediği gibi, "güneşin etrafında 1 kere döndü dünya." Kimilerine göre "mikroskobik", kimilerine göre "bütün bir hayat" olan bu zaman dilimi içerisinde mesleğimizin ve meslektaşlarımızın itibarı, mesleki gelişimi için büyük bir çaba ile mücadele ettik. 2018 yılında Şube merkezimiz ve bağlı temsilciliklerde 54 MİSEM eğitimi düzenledik ve bu eğitimlere 1244 meslektaşımız katıldı. Dünya güneşin etrafında 1 kere döndü ve bu dönüşün 179 gününde MİSEM eğitimi düzenledik. Yine aynı süre içerisinde 27 Mühendislik Geliştirme Eğitimi (MÜGE) ile 7 ay boyunca 828 meslektaşımıza ulaştık. Bu dönem içerisinde başladığımız ve her geçen gün daha çok ilgi gören 10 lokal söyleşisi ile yaşadığımız kente, ülkeye dair sorunlarımızı tartıştık, sohbet ettik. Mesleğinde 25, 30, 40, 50 ve 60 yılını dolduran üyelerimizle buluştuk ve onların mesleki yaş günlerini kutladık. TBMM nezdindeki görüşmelerimizi hızlandırdık ve vekillere taleplerimizi ilettik. Elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ile görüşmeler yapıp kamunun ve meslektaşlarımızın ortak çıkarlarını dile getirdik, hazırladığımız raporları sunduk. BMO başta olmak üzere dost kurum ve kuruluşlarla ortak konferanslar, paneller düzenledik. Bu kriz ortamında birçok firma ile görüştük ve üyelerimize ekonomik imkanlar sunacak indirim protokolleri imzaladık. Hazırlıkları ve pratiğe dökülmesi bu bir paragrafa sığamayacak kadar geniş zamanlar içeren bu çalışmaları 1 yıla ve sizlerin dikkatine sunduğumuz bu çalışma raporuna sığdırmaya çalıştık. Dünya bir kere daha güneşin etrafında döndükten sonra ise Şubemizin 24. Dönemini bitirip görevimizi gururla devredeceğiz.

Her Ölüm Erken Ölümdür!

Bu heyecanlı ve telaşeli koşturmaca içerisinde kayıplarımız yüreğimizi acıtmaya devam ediyor. Yıllarca sadece Odamıza değil, Türkiye`deki demokrasi mücadelesine de ömrünü vakfetmiş kıymetli abimiz, Ertan Saygınar`ı kaybettik. Fiziken aramızdan ayrıldı ama Odamızın, Şubemizin mücadele kitabındaki en kıymetli yapraklarından birine adını yazdırdı.

Daha Ertan Saygınar`ın acısı tazeyken 14 Ocak 2019`da yeni yılın ilk acısı ile yüzleştik: Şubemizin Başkan Yardımcısı Tahsin Yılmaz`ın ani ölümü bizi derinden sarstı. Tahsin Yılmaz`dan 3 gün sonra ise EMO 46. Dönem Yönetim Kurulu Saymanı Şakir Aydoğan`ı kaybettik. Art arda yaşadığımız bu 3 kaybın ardından acımız daha da katlandı. Deneyimleriyle, birikimleriyle bizlere yol gösteren, EMO`nun farklı birimlerinde görevler üstlenen abilerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız...

EMO 64, EMO Ankara Şubesi 42 Yaşında!

Umudumuzun günden güne azaldığı, mutsuzluklarımızın her geçen gün arttığı bu zor koşulların daha fazla dayanışmayı, daha fazla bir arada olmayı, omuz omuza yaşamayı zorunlu kıldığını söylemeye gerek yok belki. Burada kalıp mücadele etme inadını gösterenler olarak sırtımızı yasladığımız, varlığı ile güç bulduğumuz Meslek Odamızın bu dayanışma kanalları umudumuzu diri tutuyor. Bu yüzden de EMO`nun 64, Şubemizin 42. yaş günlerini daha büyük bir heyecanla kutladık. İyi ki EMO, TMMOB var! İyi ki EMO Ankara Şubesi var, ki bu zor günlerde nefes alabileceğimiz, tüm  kötülüklere karşı yaşadığımız tarihe karşı itirazlarımızı mütevazi bir şekilde not ederek insanlığa onurlu bir gelecek bırakma mücadelesi sürdürülüyor!

Gençliğin dinamizmi ve geçmişin tecrübeleri ışığında yürüttüğümüz bu çalışmalara siz değerli meslektaşlarımızın katkısına, katılımına her zaman açık olduğumuzu ve ihtiyaç duyduğumuzu ifade eder EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu olarak saygılarımızı ve sevgilerimizi sunarız.

Saygılarımızla."

  

Soysal`ın konuşmasının ardından TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Ataç söz aldı. Ataç konuşmasında,"Hepiniz hoş geldiniz, inanıyorum ki arkadaşlarımızın sunacakları çalışma plan ve programları konusunda hem katkılarımız, hem taktir edeceklerimiz hem de eleştirilerimiz olacaktır. Bunlar oldukça Odamızı daha iyi yönlendireceğiz daha iyi çalışmalar yapacağız. Bu konuda hepinizin katkı koyacağını düşünüyorum. Tekrar hoş geldiniz, iyi çalışmalar diliyorum." dedi.

Açılış konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Yönetim Kurulu Üyesi Ali Yılmaz, Yönetim Kurulu adına Faaliyet Raporunu sundu. Rapor üzerine üyelerin söz almasıyla devam eden toplantı, üyelerin dilek ve temennileri aktarmasının ardından sona erdi.

Genel Üye Toplantısı Raporu`na ulaşmak için TIKLAYINIZ.

 



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

Okunma Sayısı: 181


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.