MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

EMO ANKARA ŞUBESİ 25. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI


HABER


 
EMO Ankara Şubesi 25. Dönem Olağan Genel Kurulu 15 Şubat 2020 Cumartesi günü ODTÜ Vişnelik Tesisleri Vişnelik Salonu’nda geniş bir katılım ile gerçekleştirildi. 24. Dönem Yönetim Kurulu yapılan oylama sonucu aklandı.
 

25. Dönem Olağan Genel Kurulu Divan Üyelerinin seçimi ile başladı. Divan Başkanlığı`na TMMOB ve EMO eski başkanlarından Teoman Alptürk seçilirken, Divan Başkan Yardımcılığı`na Erdal Ünver, Sayman Üyeliklerine Deniz Berfin Şahin ve Şirvan Uymaz seçildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı`nın okunmasının ardından 24. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ömürhan Soysal açılış konuşması yaptı.

Ömürhan Soysal konuşmasında şunları söyledi; "Sevgili meslektaşlarım, kıymetli konuklar, Odamızın farklı birimlerinde görev yapmakta olan değerli yöneticiler, hepinizi EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu adına dostluk ve dayanışma ile selamlıyorum. Şubemizin Genel Kuruluna hepiniz hoş geldiniz.

20-21 Ocak 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen EMO Ankara Şubesi 24. Olağan Genel Kurulu`nun ardından yaklaşık 2 yıl sonra yeniden karşınızdayız. Göreve gelmemizin ardından görev dağılımını yaptık ve ara vermeden çalışmalara başladık. Öncelikle 2018-2020 yılları arasında yapmayı hedeflediğimiz çalışmaları ve bu çalışmaların gerçekleştirilme biçimine dair yaklaşımlarımızı içeren çalışma programımıza Danışma Kurulumuzun da önerileri ve tavsiyeleri ile son biçimini verdik. Çalışma programımızı web sayfamızdan tüm üyelerimizin erişimine açtık.

EMO`da Genel Kurullar

Çift yıllar Odalarımız ve onlara bağlı Şubeler için seçim yıllarıdır. 21 Ocak 2018`de başladığımız Şubemizin 24. Dönemini bugün gerçekleştirdiğimiz Genel Kurul ile tamamlayacağız. Yarın yapılacak seçimlerle beraber Şubemizin 25. Döneminde görev alacak kurullarımızı ve EMO 47. Olağan Genel Kurulu`na katılıp Şubemizi temsilen örgütümüzün merkezi politikalarına yön verecek delegelerimizi seçeceğiz. 27-28-29 Mart 2020`de yapılacak EMO 47. Olağan Genel Kurulu ile meslek odamızın seçim süreçlerini bu dönem için tamamlamış olacağız.

Karanlık Zamanların Şarkısı

Sayın Divan, değerli meslektaşlarım,

2009 yılında kaybettiğimiz sevgili Güney Gönenç hocamız "Karanlık Zamanların Şarkısı" tanımını 1940 ve 1950`li yıllarda üniversitelerde yaşanan karanlığa işaret etmek için kullanmıştı. Bundan 60-70 yıl kadar önce kullanılan bu tanım maalesef hala güncelliğini koruyor. Cumhuriyetin tüm kazanımlarının ve demokratik kurumlarının tasfiye edildiği, laiklik yerine tek bir mezhebin egemen olduğu yaşam biçiminin dayatıldığı, sosyal devlet ilkesinin seçimlerde oy devşirmek amacıyla manipüle edildiği, hukukun ayaklar altına alındığı, "adalet"in artık sadece sözlüklerde yer aldığı, beyaz yakalıların, bir diğer ifadeyle ülkenin yetişmiş, nitelikli beyinlerinin daha düşük ücretler almalarına rağmen akın akın yurt dışına göç etmek zorunda kaldığı, üniversitelerdeki bilimsel, özgür düşünceyi savunan hocalarımızın ihraç edilmeleri ile ihbarcıların ellerini kollarını sallayarak cinayet işleyebildiği, doğal afetleri pedofilinin engellenmesine bağlayanların "akademisyen" ünvanı aldığı, iş bulamadığı için yurttaşların kendilerini yaktığı, "tosuncuk"ların postmodern zübükler olarak arz-ı endam ettiği, kentlerimizin, doğanın ve tarımsal alanların tahrip edildiği bu dönemde yaşamak, nefes alabilmek günden güne zorlaşıyor.

Yanı başımızda ve dünyanın birçok ülkesinde yıllardır devam eden savaşlar yüzünden milyonlarca insan evlerinden, yurtlarından kopmuş, bu da yetmezmiş gibi yeni savaşlar için tamtamlar çalmaya devam etmektedir. Eğitime, sağlığa, barınmaya, ulaşıma, beslenmeye ayrılması gereken kaynaklar silaha, baruta, yani kan`a, gözyaşına akıtılmaktadır.

Son 5 yılda 4 seçim, 1 referandum ve 1 darbe girişimi yaşayan ülkemiz hala istikrarlı ve adaletli bir yönetime kavuşabilmiş değil. Siyasal iktidar seçimleri sadece bir araç olarak görmekte ve bu aracın işe yaramadığını düşündüğü yerlerde de kendi borusunu çalmak için oy kullanan milyonlarca yurttaşın iradesini gasp ederek, "Kayyım" adı altında, seçilmiş onlarca belediye başkanı ve milletvekilinin siyasal özgürlüklerini ellerinden almaktadır.

En son yapılan yerel seçimlerde büyük kentleri kaybeden siyasal iktidar daha da hırçınlaşıp freni boşalan kamyon misali hızla aşağı doğru yuvarlanırken bu ülkeye, yurttaşlarımıza da büyük zararlar veriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre işsiz sayısı Kasım 2019‘da, bir önceki senenin aynı dönemine göre 327 bin kişi artarak 4 milyon 308 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 1 puanlık artış ile %13,3 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı Kasım döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 145 bin kişi azalarak 28 milyon 169 bin kişi, istihdam oranı ise 0,9 puanlık azalış ile %45,6 oldu. 15-64 yaş grubunda işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,0 puan artışla yüzde 13.6, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0.9 puan artışla, yüzde 24.5 oldu. Odamızın 2019 yılında gerçekleştirdiği anket sonuçlarına göre ise meslektaşlarımız arasındaki işsizlik oranı %30`ların üzerindedir.

Siyasal iktidar ekonomide kriz yokmuş algısı yaratıp pembe tablolarla yurttaşları avutmaya çalışırken 2018 yılındaki 72,8 milyar TL ve 2019 yılındaki 123,7 milyar TL`lik bütçe açığını engelleyemedi. Bütçe gelirleri ise 2019‘da bir önceki yıla kıyasla yüzde 15,5 artarak 875,8 milyar lira, bütçe giderleri de yüzde 20,3 yükselerek 999,5 milyar lira oldu. Böylece merkezi yönetim bütçesi açığı, geçen yıla göre yüzde 69,9 artarak 123,7 milyar liraya çıktı. Gideri gelirinden çok olan bir ülke haline gelen ve her yıl bu açığı giderek artan ülkemizde daha şimdiden erken seçim tartışmaları başladı bile. Bu gidişle 2023`teki olağan seçimleri yaşama şansı azalan siyasal iktidar bu korku yüzünden toplumdaki tüm muhalefet kesimlerini, hatta bir zamanlar partilerinin genel başkanlığını emanet ettikleri isimleri dahi ‘hain` ve ‘terörist` olmakla itham etmekten çekinmiyor.

ELEKTRİK ZAM`PİYONU AKP!

Sayın Divan, değerli meslektaşlarım,

Makro ölçekte yaşanan ekonomik krizin yurttaşlara yansıması daha da yakıcı yaşanmaktadır. Zam furyasından elektrik de nasibini almıştır. Ağustos`ta elektriğe yapılan %15`lik zammın ardından 1 Ekim 2019 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni bir %15`lik zam daha yapıldı. Böylelikle 2019 yılı içerisinde elektriğe yapılan zam %32`ye ulaştı. Odamızın yaptığı çalışmaya göre bu zamlarla beraber ayda 230 kWh elektrik tüketen 4 kişilik bir ailenin elektrik faturası 142 TL`den 163 TL`ye yükseldi. AKP iktidara geldiğinde meskenlerde tek terimli/tek zamanlı elektrik birim fiyatı 0,158 TL/kWh iken 2019 yılında 0,71 TL/kWh`e yükselerek 18 yılda yaklaşık %350 oranında artmıştır. Yani yurttaşlar 18 yılda sadece elektrik birim fiyatında %350 yoksullaşmıştır. Bunun sonucu olarak da (Enerji Bakanının açıklamalarına göre) 2019 Ocak-2019 Eylül`ü kapsayan 9 aylık dönemde borcunu ödeyemediği için hakkında işlem yapılan elektrik abone sayısı 3.365.784, doğal gaz abone sayısı ise 710.364 olmuştur.

Kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan meslek odamız EMO, sadece meslektaşlarının değil, kamunun da mağduriyetlerini gidermeyi Anayasal bir görev olarak üstlenmiştir. Bu amaçla, 1 Ekim 2019 tarihinde elektriğe yapılan zammı yargıya taşımış ve Danıştay 13. Dairesi`ne bu zammın iptali istemiyle dava açmıştır. Yapılan zamların gerekçelerinin kamuoyu ile paylaşılması, şeffaf ve denetlenebilir bir kamu idaresinin tesis edilmesi bu davanın temel gerekçeleri içerisinde yer almaktadır.

Bir yanda elektrik tüketim birim fiyatlarında halkı zamma boğan siyasal iktidar dağıtım bedelini ve kayıp-kaçak bedelini katmerleştirirken temel, ulaşılabilir, ucuz olması gereken elektriğin satışını özel dağıtım şirketlerine verme yoluna gitmiştir. Bugün Enerji Dağıtım Şirketlerinin bankalara olan borcu 50 milyar doları aşmıştır. Önümüzde Türk Telekom örneği olanca çıplaklığı ile durmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türk Telekom hisselerini rehin bırakarak aldığı krediyi ödemeyen Oger Grubu`nun TT`deki hisselerinin kredi veren bankaların kuracakları özel amaçlı ortak girişim şirketi tarafından devralmasına izin vermesi, Türk Telekom`dan kârı Oger grubuna, zararı ise yurttaşların sırtına yüklemekten başka bir anlam taşımamaktadır. Ciddi borç batağına giren Elektrik Dağıtım Şirketlerinin de benzer akıbetle karşılaşma ihtimali oldukça yüksektir. Türk Telekom örneğinde olduğu gibi dağıtım şirketlerinin banka borçlarının Hazine`ye, dolayısıyla yurttaşların cebine katmerlenerek yansıması kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Haciz, işsizlik ve borç kıskacındaki yurttaşların her sabah uyandığında yeni bir vergi ve/veya var olan vergilerin arttığını haberi ile karşılaşması gündelik olağan yaşamımızın bir parçası haline geldi. 2018 yılında 3, 2019 yılında 2 defa zamlanan elektrik ve doğalgaz, kışın kendini hissettirmesiyle beraber faturalara da yansımaya başladı. Bu iki temel gereksinimin zamlanması çarşıda, pazarda, markette tüm temel ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarının yükselmesine neden oldu. İşsizlik rakamları gibi enflasyon rakamlarının da manipüle edilmesi sonucunda yurttaşlar artık resmi açıklamalara değil, kendi gerçek enflasyonlarına bakıyorlar. Ve bu gerçek enflasyon da açıklanan ‘resmi` rakamların oldukça üzerinde.

Tren Faciaları

18 yıllık iktidarları süresince yaşanan tüm olumsuz olayların müsebbibi olarak kendileri dışında kalan herkesi suçlayarak asla sorumluluk almayıp hâlâ çok ciddi bir siyasi ve idari krizi her seferinde bize hatırlatmaya devam ediyorlar. 2018 yılının 8 Temmuz`unda Çorlu`da yaşanan tren faciasının külleri soğumamış ve hayatını kaybeden 25 insanın acısı daha tazeyken 13 Aralık 2018`de bu sefer YHT eliyle tam bir sorumsuzluğa imza atıldı. Henüz sinyalizasyonu tamamlanmamış bir hat kullanıma açıldı ve 9 insan hayatını kaybetti. En az 86 kişi yaralandı. 18 yıl boyunca aynı tesisleri defalarca kez açan, açtıkları tesislerde çalışan işçileri tahtakurularıyla yaşamaya mecbur eden siyasi iktidar bu tesislerin/projelerin niteliğine dair tartışma yapılmasını istemediği gibi bu tartışmayı açanları "hain"likle, "terörist"likle suçladı.

Türkiye Nükleer Çöplük Olmayacak!

Sayın Divan, sevgili meslektaşlarım, Enerji alanında 2001 yılında başlayan özelleştirmelerin ve dışa bağımlı enerji politikasının ülkemizi nasıl bir dar boğaza soktuğunu, dövizdeki her artışın ithal kömüre ve doğalgaza dayalı enerji üretiminin maliyetlerini sürekli arttıracağını, bunun da ülkemizi sanayi başta olmak üzere tüm alanlarda krize sokacağını EMO yıllardır ısrarla söylemeye devam ediyor. Gelinen bu noktanın yönetilemez ve yurttaşlar açısından karşılanamaz hale geldiğini görmek istemeyenler, bu da yetmezmiş gibi (kendilerinden öncekiler gibi) nükleer santral rüyalarını pazarlamaya çalıştılar. Nükleer santrallerin Türkiye`nin enerji ihtiyacını karşılamak şöyle dursun, pahalı, kirli ve riskli bir yöntem olduğunu da ısrarla ve yüksek sesle söyleyen EMO`nun, bu konuda da ne kadar haklı olduğunu tarih bir kez daha gösterdi: Akkuyu`da inşaatı devam eden santralde reaktörün oturacağı temelin bazı bölümlerinde çatlak oluştuğu ve bu bölümlerin yeniden yapıldığına dair haberler sonrasında Akkuyu Nükleer A.Ş.‘den konuyla ilgili çatlak konusunu ne yalanlayan ne doğrulayan ancak temel plakasının yapımında ‘bahsedilen gereksinimleri karşılayan‘ 17 bin metreküpten fazla özel bir beton türü kullanıldığı belirtildi. Daha kullanıma açılmadan yaşananlar ülkemizi yeni bir Çernobil gerçeği ile yeniden yüzleştirdi. Kazanın yaşanmasının üzerinden 33 yıl sonra aynı adla çekilen dizi (bir takım eleştiriler olsa da) yaşanan acıların insani boyutunu tüm çıplaklığı ile bir kez daha hatırlattı.

Göreve gelmemizden kısa bir süre sonra, 2 Nisan 2018`de Mersin Akkuyu`da temeli atılan nükleer santral "yerli ve milli enerji üretimi" manipülasyonu ile sevimlileştirilmeye çalışıldı. Üstelik bu konuda hazırlanan kamu spotunda 2015 yılında kimya dalında Nobel ödülü kazanan Prof.Dr. Aziz Sancar`ın oynaması bizi çok büyük bir hayal kırıklığına sürükledi. Bilimin aydınlatıcı yoluna inanan, çalışmalarını akıl süzgecinden geçirdikten sonra insanın, doğanın ve tüm canlıların hizmetine sunması gereken bilim insanı sorumluluğunun bile deforme edilmesi bizleri derinden yaraladı. Yaklaşık 20 milyar dolara mal olacak ve %51`i Rusya`ya ait bir santralin "yerli ve milli" olduğunu düşünecek kadar akıl tutulması içerisinde olunmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. En temel insan hakkı olan enerjinin ticarileştirilmesini tartışmak yerine ortalama elektrik satış fiyatının 3 katına, 12.35 cent/kWh bedelle 15 yıllık alım garantili anlaşma ile ülkemizin yeni bir borç yükünün altına sokulmasına, çocuklarımıza güzel ve yaşanabilir bir dünya yerine borçlu bir gelecek bırakmayı vicdanlarımız kaldırmıyor. Prof.Dr. Aziz Sancar`a nükleer santrallerin ülkemiz ve dünya için yarattığı tehlikeleri anlatan bir mektup gönderdik. Mektupla birlikte EMO tarafından hazırlanan "Nükleer Enerji Raporu" ve "Fukuşima`dan Çıkarılacak 10 Ders, Riskleri Azaltmak ve Toplumları Nükleer Felaketlerden Korumak" kitapçığı da gönderdik. Karacaoğlan`ın türküler yaktığı Toros dağlarının nükleer çöplük haline getirilmesine karşı sesimizi daha güçlü çıkarmaktan geri adım atmayacağız!

Meslek alanlarımızdaki sorunların çözümü için takipçi olmaya devam ediyoruz

Kıymetli üyeler, Ülkemizdeki siyasi belirsizliği besleyen en önemli faktörlerin başında hukuksuzluk gelmektedir. Ülke genelindeki aydınların, akademisyenlerin, yani bu ülkenin onuru, namusu olan düşünce insanlarının yaşadığı hukuksuzluğun, keyfiliğin bir başka formunu bizler de meslek alanlarımızda yaşıyoruz. Yasaların ve yönetmeliklerin yani hukukun dikkate alınmadığı, bilimin ve tekniğin hakim kılınmadığı, liyakatin değil yandaşlık ilişkileri ve hukukunun geçer akçe sayıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Resmi gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanan yönetmeliklere, yasalara rağmen enerji dağıtım şirketleri keyfi uygulamalarına devam ediyor. Kuvvetli akım tesisleri yönetmeliğinde açıkça ifade edilmesine rağmen çoğu işletmede işletme sorumluluğunun dikkate alınmaması insanların can ve mal güvenliğini hiçe saymaktadır. YG İşletme Sorumluluğu`nun uygulanmasındaki eksiklikler, projelerin meslek odalarının onayına sunulması konularında sadece yönetmelikler değil, bu yönetmeliklerin uygulanmaması sebebiyle açılmış ve lehimize sonuçlanmış onlarca karara rağmen yine de enerji dağıtım şirketleri hukukun gereğini yerine getirmemekte ısrar ediyorlar. Bu konuda dönem içerisinde elektrik dağıtım şirketlerine kamusal çıkarları hatırlatmak, ilgili kurum ve kuruluşları yasal çerçeve dahilinde davranmaya zorlamak en önemli görevlerimizden birisi oldu.

Oda merkezinin koordinasyonunda TEDAŞ Genel Müdürü`nü ziyaretimizde elektrik dağıtım şirketlerinin Yüksek Gerilim (YG) İşletme Sorumluluğunu keyfi olarak uygulamamasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunduk. Bunun yanında projelerin EMO denetiminden geçmeden onaylanmasının piyasada çok ciddi sorunlar yaratacağını da ilettik. Tüm bu konularla ilgili olarak EMO tarafından hazırlanan rapor TEDAŞ`a iletildi. 2018 yılı içerisinde MEDAŞ`la yaptığımız yoğun mesaimiz neticesini verdi ve MEDAŞ kendi bölgesindeki trafolarda YG İşletme Sorumlusu aranması şartını resmi yazıyla kurumlara iletti. Bu sayede meslektaşlarımıza yeni iş alanları yaratmanın yanında asıl olarak kamunun can ve mal güvenliğini sağlayacak adımları atmaya başladık.

Çalışma Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda başta Şubemizin olmak üzere EMO`nun tüm birimlerinin yoğun emekleri sonucunda hazırlanan raporlar Bakanlığa iletildi. İş müfettişlerinin işletmelerde yaptıkları denetimlerde YG İşletme Sorumlusu aramalarına yönelik olumlu haberler almaya başladık.

2 Ekim 2018 tarihinde "Yüksek Gerilim Tesislerinde İşletme Sorumluluğunda Durum ve Gelecek Çalıştayı"nı gerçekleştirdik. İlgili tüm tarafları bir araya getiren etkinliğimizin sonuç raporunu hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.

Biz meslek alanımıza sahip çıktıkça bazı çevreler rahatsız oldu. Rekabet Kurulu, Konya İl Temsilciliği`nin EMO En Az Ücret ve Mesleki Denetim Uygulama Esasları Yönetmeliği kapsamında almış olduğu komisyon kararı gerekçesiyle, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun`un 4. maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla Temmuz 2018`de ön araştırma başlatmıştı. Gelinen noktada Rekabet Kurulu, EMO`nun söz konusu maddeyi ihlal ettiği gerekçesiyle 253 bin 486 lira para cezası uygulanmasına karar verdi. Karara karşı Odamız itiraz hakkını kullanmak üzere hazırlıklara başlamıştır. Fakat burada altını çizmemiz gereken husus şudur: EMO En Az Ücret Yönetmeliği EMO`nun Anayasa`da ve TMMOB Yasası`nda tanımlanan meslekle ilgili standartları, normları ve asgari koşulları belirleme yetkisine dayanmaktadır. Bu yetki sadece EMO`nun değil, tüm meslek odalarının anayasal görev ve yetkileri içerisindedir. Dolayısıyla söz konusu ceza EMO`ya değil, TMMOB ve ona bağlı tüm odalara dönük bir yetki kısıtlaması anlamına gelecek bir cezadır. Bu yüzden de bu cezaya karşı yürütülecek mücadelede TMMOB ve bağlı odaların tümünün yer alması önemlidir.

Bu hukuksuzluklar ortadan kalkmamışken Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği`ndeki denetim yetki sınırının 120 bin m2`den 180 bin m2`ye çıkarılmasına karşı TMMOB`nin açtığı dava Danıştay 6. Dairesi`nde lehimize sonuçlanmışken, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`ndan aleyhimize bir karar çıktı. Yapı denetim alanının kuralsız halinin denetimsizlikle "taçlandırılması" anlamına gelecek bu karar ile yapı denetim şirketleri daha az mühendisle, yüzölçümü daha büyük projelere bakmanın "yasal" zeminini elde etmiş oldu. Yapılan değişikliğin sektörde çalışan mühendis ve mimarlar için düşük ücrete yol açacağı, üyelerimizin işsiz kalacağı ve halkımızın can ve mal güvenliğinin tehlikeye gireceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Bu da yetmezmiş gibi "bürokrasinin azaltılması" gerekçesiyle yapı ruhsatlarında proje müelliflerinin imzasının kaldırılması meslek alanlarımıza yönelik yeni saldırıların katlanarak geleceğinin ipuçlarını veriyor. Bu yüzden de başta bu iki konu olmak üzere hem Odamız hem de üst birliğimiz TMMOB düzeyinde hukuki süreç başlatıldı ve yapı ruhsatlarından proje müelliflerinin imzasının kaldırılması uygulamasının yürütmesi durduruldu.

Kurum Ziyaretleri

2 Mart 2019 tarihinde Resmi Gazete`de yayımlanan, elektrik teknikerlerinin veya teknik öğretmenlerin Şantiye Şefliğini üstlenebileceğine dair düzenlenmeye karşı Şubemizin de katkı verdiği görüşler Odamız tarafından hazırlandı ve TMMOB`ye iletildi. Konu sadece meslek alanımızı değil, makine, inşaat mühendisliği alanlarını da kapsadığı için süreç TMMOB tarafından koordine edilecektir. 

İçinden geçtiğimiz bu zor süreçte EMO Ankara Şubesi olarak meslek alanlarımıza ve Odamızın asli görevi olan mesleki denetim konularına hassasiyetle eğildik. Bu dönemde doğalgaz tesisatlarının topraklamasında yaşanan sorunları gerek basın yoluyla, gerekse de bu işte asli sorumluluğu olan doğalgaz dağıtım şirketinin en yetkili isimleriyle değerlendirme fırsatını yarattık. Hem BaşkentGaz`la hem de GazBir`le yaptığımız toplantılarda son zamanlarda özellikle Ankara`da türeyen fırsatçıların yurttaşların can ve mal güvenliğini nasıl tehdit ettiğini ifade ettik. EMO`yu dolayısıyla meslektaşlarımızı devre dışı bırakan yaklaşımların yol açacağı sıkıntıları örnekleriyle beraber ilettik. Her iki kurumla da yaptığımız görüşmeler sonucunda daha önceden hazırladığımız raporları teslim ettik. Gelinen noktada, Başkent Doğalgaz, 30 Eylül 2019 tarihinden itibaren kayda alınan projelerde doğal gaz boru tesisatı topraklaması için gerekli akreditasyona sahip akredite kuruluşlar veya Elektrik Mühendisleri Odası tarafından yetkilendirilmiş SMM belgeli firmalarca düzenlenen topraklama ölçümü raporlarını istemeye karar verdi. Otomasyon alt yapısında yaptığımız düzenlemelerin ardından geliştirdiğimiz QR kodlu barkod sistemi sahada uygulanmaya başladı. Geçtiğimiz dönem Odamızda yoğun bir şekilde tartışılan akreditasyona alternatif olarak geliştirdiğimiz bu yöntem sayesinde hem kamunun can ve mal güvenliğini koruyup hem de meslek odası olarak alanda düzenleyici ve denetleyici konumumuzun getirdiği otoritemizi yeniden tesis etmiş olduk. Bu çalışmanın 2. fazı olarak saha denetimlerine başladık ve yapılan ölçümlerden rastgele seçimlerle üyelerimizin ürettikleri hizmetleri denetleyip raporlar hazırlıyoruz. Çalışmanın 3. fazı olarak da ölçümlerin akıllı cihazlarla kayıt altına alınması ve böylelikle rapor ve saha denetimi süreçlerinin daha da hızlandırılmasını hedefliyoruz.

Bilgisayar Mühendisleri Odası ve TED Üniversitesi ile ilkini 2017 yılında düzenlediğimiz Sinyal ve Görüntü İşleme Günleri`ni 2019 yılında konferans formunda düzenledik. Etkinliğe 700`ün üzerinde fiziki katılımın yanında binlerce online kayıt yapıldı. Sinyal ve Görüntü İşleme alanında çalışan tüm tarafları bir araya getirmek, güncel uygulama ve yöntemlerin değerlendirilmesi, yeni çalışma konularının belirlenmesi, içeriğinin ve niteliğinin her seferinde zenginleşmesi ve ülkemizdeki Sinyal ve Görüntü İşleme literatürüne katkı sunulmasını hedeflediğimiz bu etkinliğin önümüzdeki yıl uluslararası katılımlarla düzenlenmesi bu etkinliğin etki alanını genişletecek ve bu alanda EMO`nun otoritesini sağlamlaştıracaktır.

Hazırlıkları 2017 yılında başlayan "Biyomedikal Mühendisliği Uygulamaları`` kitabını bu dönem içerisinde tamamladık. Toplam yedi ana başlık altında işlenen kitapta 67 yazar tarafından 27 farklı kitap bölümü kaleme alındı. Biyomedikal Mühendisliği alanında eğitim-öğretim, Ar-Ge ve üretim faaliyetlerine küçük de olsa ışık tutacağını düşündüğümüz kitabımızın yayına hazırlanmasında emeği geçen editörlerimize, yazarlarımıza, bu çalışmayı başlatıp tamamlamak üzere bize devreden EMO Ankara Şubesi 23. Dönem Yönetim Kurulu`na ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Fikri çalışması 2019 yılının yaz aylarında başlayan Doç.Dr.Güney Gönenç Elektronik ve Yazılım Laboratuvarının açılışını gerçekleştirdik. Hem bir ders çalışma hem de mesleki çalışmaların, grup çalışmalarının gerçekleştirilebileceği bu mekan mütevazi olanaklar ve desteklerle hayata geçirildi. Böyle bir mekana isim belirlerken de hocaların hocası, 2009 yılında hayatını kaybeden sevgili hocamız Güney Gönenç`in isminde mutabık kaldık. Şubemizin Necatibey Caddesindeki eski mekanında eğitim merkezinin adı Şubemizin eski yöneticilerinden Cihan Kayıket Eğitim Merkezi idi. 2013 yılında taşındığımız şu andaki mevcut mekanımızdaki eğitim salonuna yine aynı ismi taşıdık ve resmileştirdik.

Göreve gelmemizin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçti. Yani Nazım`ın deyimiyle, "güneşin etrafında 2 kere döndü dünya." Kimilerine göre "mikroskobik", kimilerine göre "bütün bir hayat" olan bu zaman dilimi içerisinde mesleğimizin ve meslektaşlarımızın itibarı, mesleki gelişimi için büyük bir çaba ile mücadele ettik. 2 yıl içerisinde binlerce meslektaşımızı MÜGE, MİSEM ve Webinar`lara kattık. Bu dönem başladığımız ve her geçen gün daha çok ilgi gören 15 lokal söyleşisi ile yaşadığımız kente, mesleğe, ülkeye dair sorunlarımızı tartıştık, sohbet ettik. Üyelerimizin meslek alanlarında karşılaştıkları sorunlara hukuki desteğin erişim olanaklarını güncel teknolojinin imkanlarını kullanarak zenginleştirdik. Bu sayede sadece Şubemiz üyelerinin değil, tüm EMO üyelerinin de bu hizmete erişimi mümkün oldu. Mesleğinde ilk 5 yıl, 25, 30, 40, 50 ve 60 yılını dolduran üyelerimizle buluştuk ve onların mesleki yaş günlerini kutladık. TBMM nezdindeki görüşmelerimizi hızlandırdık ve vekillere hem meslek alanlarımızdaki sorunları, taleplerimizi ve öğrenci arkadaşlarımızın KYK kredisi geri ödenmesi konusunda yaşadıkları mağduriyetleri ilettik. Elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ile görüşmeler yapıp kamunun ve meslektaşlarımızın ortak çıkarlarını dile getirdik, hazırladığımız raporları sunduk. BMO başta olmak üzere dost kurum ve kuruluşlarla ortak konferanslar, paneller düzenledik. Bu kriz ortamında birçok firma ile görüştük ve üyelerimize ekonomik imkanlar sunacak indirim protokolleri imzaladık. ODTÜ`deki Kavalık Direnişine destek verdik, çünkü biliyorduk ki TRT`deki İstihdam Fazlası Personel düzenlemesine karşı çıkmakla Kavaklık`taki KYK yurduna karşı çıkmak benzer toplumsal kaygıları işaret ediyor.

Hazırlıkları ve pratiğe dökülmesi bu konuşmaya sığamayacak kadar geniş zamanlar içeren bu çalışmaları 2 yıla ve sizlerin dikkatine sunduğumuz yaklaşık 300 sayfalık çalışma raporuna sığdırmaya çalıştık.

Her Ölüm Erken Ölümdür!

Bu heyecanlı ve telaşeli koşturmaca içerisinde kayıplarımız yüreğimizi acıttı. Yıllarca sadece Odamıza değil, Türkiye`deki demokrasi mücadelesine de ömrünü vakfetmiş kıymetli abimiz, Ertan Saygınar`ı kaybettik. Fiziken aramızdan ayrıldı ama Odamızın, Şubemizin mücadele kitabındaki en kıymetli yapraklarından birine adını yazdırdı.

Daha Ertan Saygınar`ın acısı tazeyken 14 Ocak 2019`da yeni yılın ilk acısı ile yüzleştik: Şubemizin Başkan Yardımcısı Tahsin Yılmaz`ın ani ölümü bizi derinden sarstı. Tahsin Yılmaz`dan 3 gün sonra ise EMO 46. Dönem Yönetim Kurulu Saymanı Şakir Aydoğan`ı kaybettik. Şubat 2019`da ise Şubemizin kurucu heyet çalışmalarında yer alan Vehbi Yılmaz`ı yitirdik. Deneyimleriyle, birikimleriyle bizlere yol gösteren, EMO`nun farklı birimlerinde görevler üstlenen abilerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız...

EMO 65, EMO Ankara Şubesi 43 Yaşında!

Umudumuzun günden güne azaldığı, mutsuzluklarımızın her geçen gün arttığı bu zor koşulların daha fazla dayanışmayı, daha fazla bir arada olmayı, omuz omuza mücadele etmeyi zorunlu kıldığını söylemeye gerek yok belki. Burada kalıp mücadele etme inadını gösterenler olarak sırtımızı yasladığımız, varlığı ile güç bulduğumuz Meslek Odamızın bu dayanışma kanalları umudumuzu diri tutuyor. Bu yüzden de EMO`nun 65, Şubemizin 43. yaş günlerini daha büyük bir heyecanla kutladık. İyi ki EMO, TMMOB var! İyi ki EMO Ankara Şubesi var, ki bu zor günlerde nefes alabileceğimiz, tüm kötülüklere rağmen yaşadığımız tarihe karşı itirazlarımızı mütevazi bir şekilde not ederek insanlığa onurlu bir gelecek bırakma mücadelesi sürdürülüyor!

Dönemi tamamlarken mesleğimize, meslektaşlarımıza ve yaşadığımız ülkeye hizmet etmiş olmanın onurunu yaşıyoruz. Genel kurulumuzun, meslek alanlarımızın her geçen gün giderek büyüyen sorunlarına bilimin ve tekniğin ışığında, kamusal bir bakışla ve sorumlulukla, emek ve emeğe bağlı değerlere sahip çıkan yeni kadroları keşfetmek, onların heyecanını yükseltmek için bir fırsat olarak değerlendirilmesi ümidiyle 24. Dönemde EMO Ankara Şubesi`nin mücadelesine ortak olan ve inadına mücadele etmekten vazgeçmeyen tüm meslektaşlarımızı, beraber mücadele ettiğimiz dostlarımızı ve Şubemizin tüm emekçilerini EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu adına saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlarım."

Ömürhan Soysal`ın açılış konuşmasının ardından EMO Yönetim Kurulu Başkanı Gazi İpek söz aldı. Gazi İpek konuşmasında özetle şunları söyledi; "Ülkemiz geçtiğimiz haftalarda acı haberlerle sarsıldı. Elazığ`da 24 Ocak`ta meydana gelen 6.8 şiddetindeki deprem nedeniyle 41 yurttaşımız hayatını kaybetti, bin 600 kişi de yaralandı. Türkiye dünyanın aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Dolayısıyla doğa olaylarının afete dönüşmemesi için depreme dayanıklı yapı üretilmesi gerekiyor.  Her büyük deprem bu gerçeği bize acı kayıplarla hatırlatıyor. Ancak felaketlerin ardından yetkililer tarafından verilen tüm sözlere karşın, ülkemizde yapı güvenliğinin sağlanması konusunda yeterli  adımlar atılmıyor. Tüm sözler unutuluyor. Ne zamana kadar? Bir sonraki felakete kadar. Sonrasında aynı süreç tekrarlanıyor. Ama hiçbir şey değişmiyor. Gerekli tedbirler alınmadığı gibi bilime, mühendisliğe dayalı liyakat sistemi tümüyle ortadan kaldırılırken, sürekli çıkartılan imar aflarıyla yeni afetlere kapı aralanıyor.

Bilim insanlarının uyarılarını dikkate almayanlar, meydana gelen yıkımdaki sorumluluklarını "kader" açıklamalarıyla gizlemeye çalışıyor. Oysa biz depremi değil, bu doğal afet riskine karşı neden yeterli önlem alınmadığını ve çürük binalara neden izin verildiğini sorguluyoruz. 1999 depremi ve 30 yıl gerçeği… Aradan 20 yıl geçti.. Alınan tedbirler deprem sonrasına ilişkin.. Milyarlarca liralık deprem vergilerinin nereye gittiğinin açıklanmasını istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı toplanan vergileri açıkladı.. Sabit fiyatlarla 65 milyar TL, cari fiyatlarla 175 milyar TL.. Her doğa olayı ülkemizde afete dönüşüyor.

Gelecekte çok daha acı sonuçlarla karşılaşmamak için imar sisteminin yeniden ele alınması, bilim ve teknik kurallarına uygun, rant çevrelerini değil, halkın can güvenliğini esas alan yeni bir sistemin kurulması ve yapı denetiminin formalite icabı değil, işlevsel olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor.

"Kanal İstanbul" gibi ayağı yere basmayan, doğal alanlar üzerinde büyük tehditler yaratacak projelerden derhal vazgeçilmesi, mevcut yapıların güçlendirilmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi için bir kez daha çağrı yapıyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Henüz Elazığ depreminin yaraları sarılamamışken, Van`daki çığda 41; İstanbul`daki uçak kazasında da 3 yurttaşımızı kaybettik, onlarca yurttaşımız da yaralandı.

Çığ faciasında, kurtarma çalışması yapan ekiplerin kar altında kalması, güvenlik önlemleri konusundaki zafiyeti gösteriyor. İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkını tehdit eden kazalar ve tehlikelere karşı gerekli önlemlerin alınması, güvenli çalışma ortamlarının sağlanması esastır. Oysa iş sağlığı ve güvenliği karnesi zayıflarla dolu olan ülkemizde "ihmal ve sorumsuzluk" pek çok canın yitirilmesine neden oluyor. Unutulmamalıdır ki doğa olaylarını faciaya çeviren liyakat sahibi olmayan kadrolar ve organizasyonlardır. Hem Van, hem de İstanbul`daki kaza üzerinde titizlikle durulmalı, nedenleri araştırılmalı; varsa teknik yetersizlikler ve sorumluluğu bulunanlar ortaya çıkarılmalıdır. Deprem, çığ felaketi ve uçak kazasında yaşamını yitiren yurttaşlarımızın ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyor, yaralıların acil şifa bulmalarını temenni ediyoruz. Yaşadığımız acıların bir daha tekrarlanmaması için yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye ve öncelikle can güvenliğini sağlayacak şekilde önlem almaya çağırıyoruz.

24 Haziran Seçimleri

Hepinizin bildiği gibi 16 Nisan 2017`de yapılan anayasa referandumu ile 1923‘ten bu yana uygulanan parlamenter sistem yok edilerek cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. 24 Haziran 2018‘de yapılan seçimler ile referandum değişiklikleri yürürlüğe girdi; partili cumhurbaşkanı ya da diğer bir deyişle Türk tipi başkanlık sistemi ile tek adam rejimi kuruldu. Meclis`in yetkilerinin yok edildiği, iktidar üzerinde denetimin ortadan kaldırıldığı, kontrolsüz bir gücün tek adam eline bırakıldığı bir düzene geçildi. AKP`nin iktidara geldiği günden bu yana sürdürdüğü, yandaş çevreleri kayıran, muhalif tüm sesleri ise susturmaya çalışan politikaları, tek adam rejiminde daha da ağırlaşarak devam etti. Çıkartılan KHK`larla kamu yönetimi baştan aşağı değiştirildi.

Ekonomik Kriz/İç ve Dış politika

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Bir yanda iktidar tarafından çizilen pembe tablolara karşın yakıcılığı her geçen gün daha fazla hissedilen ekonomik kriz, diğer yanda dış politikada yapılan hatalarla Türkiye`nin sürüklendiği nokta… İktidar mevcut tükenmişliğini, ülkemizin içinde bulunduğu ağır siyasi ve iktisadi şartları, çözemediği sorunları, içerde ve dışarda yürüttüğü savaş politikalarıyla kapatmak istiyor. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Küreselleşme ve neo-liberal politikalar kalkınma değil, yoksulluk ve yolsuzluk getirmiştir. Üretmeden tüketen, her alanda dışa bağımlı hale gelen Türkiye`nin mali, ekonomik ve sosyal göstergeleri sürekli geriliyor, kriz giderek derinleşiyor.

İşsizlik Anketi

Sanayileşme değil, borç ekonomisi ile yönetilen ülkede ihracat azalırken ithalat artıyor, TÜİK`in sürekli değiştirdiği parametrelere karşın işsizlik çığ gibi büyüyor.  TÜİK`in verilerine göre Kasım 2019 itibarıyla işsizlik yüzde 13.3, genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik de yüzde 24.5 olarak görünmekte. Gerçeği yansıtmıyor.   EMO  olarak  yaptırdığımız  ankette işsizlik oranları çok daha yüksek çıkmıştır.  EMO`nun mesleğimiz ve meslektaşlarımızın yaşadıkları sorunları belirlemek üzere düzenlediği "Ekonomik Kriz Mühendisleri Nasıl Etkiliyor?" konulu anketine 5 bin üyemiz katılmış, anket sonucunda mühendisler arasında işsizlik oranı yüzde 32.25 olarak belirlenmiştir. Kadın mühendisler de % 39,5  olarak görüyoruz. Bir başka deyişle her 3 mühendisten biri işsizdir. Bu oran 2019 mezunlarında % 60`lara kadar yükselmekte. . Kriz nedeniyle çok sayıda mühendis işinden olurken, çalışan birçok mühendis de düşük maaşlar, düzensiz mesai ve ağır şartları kabul etmek zorunda kalmıştır. Serbest çalışan Mühendisler de de durum farklı değildir. Anketimiz genç mühendislerin işsizlik sorunuyla boğuştuğunu, kadın mühendislerin ise bu sorunu çok daha şiddetli yaşayan grup olduğunu göstermiştir. Yaşadığımız kriz ve yoksullaşma iktidar temsilcilerinin yaptığı gibi "refah ve büyüme" olarak tanımlanamaz. Ekonomide yapısal reformlar acil olarak yürürlüğe konulmalı, borç batağını kurutacak, gelir dağılımındaki adaletsizliği son erdirecek, refah ve kalkınma getirecek yeni bir program uygulanmalıdır.

Dış Politika

Emperyalist güçlerin kapışma alanı haline gelen, Türkiye`nin de içinde bulunduğu coğrafya yıllardır huzursuzluk ve çatışma içinde...Bölgesel eşitsizlikler, gelir dağılımındaki uçurum tüm dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Bu gerçeği görmeyenler hala savaş ve baskı politikalarından medet umuyor.  Türkiye`yi yönetenlerin yıllardır tüm uyarılara kulak tıkayarak ve hatta uyarıda bulunanları "hain" ilan ederek Suriye`deki savaşa müdahil olmaları ülkemize ve bölgeye bugüne kadar büyük bedeller ödetti. Burada bir kez daha altını çiziyoruz; insanlığın geleceği için barış mücadelesi büyük önem taşıyor. Bu mücadele de demokrasi, insan haklarına saygı, adalet ve eğitimden geçiyor. Tüm dünyada barışın, kardeşliğin, demokrasinin yerleşmesi için çaba harcanmalı; dünyamızın ve ülkemizin kaynakları silahlara, füzelere, bombalara değil, insanlığın yararına kullanılmalıdır.

Kurulu Güç – Arz Fazlası

Ülkemizin 2009 yılında 44 bin 761 MW olan santral kurulu gücü, 2020 Ocak ayı itibarıyla 91 bin 342 MW`a çıkmıştır. 2009 yılında 194.8 milyar kWh olan elektrik üretimi ise 2018 yılında 304.3 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Kurulu güç ve kapasite yüzde 104 büyürken, enerji ihtiyacı aynı oranda artmamış dolayısıyla üretimdeki artış yüzde 56`da kalmış, gerçekçi verilere dayanmadan yapılan plansız yatırımlar nedeniyle elektrikte bugün arz fazlası meydana gelmiştir. Enerji hem günlük yaşam için vazgeçilmez, temel bir insan hakkıdır, hem de sanayinin ana girdisidir. Enerji alanında hükümetin ve kendisine yandaş gördüğü şirketlerin talepleriyle varılan nokta pahalı elektrikten başka bir şey olmamıştır. Enerji alanındaki sorunların çözümü, enerjinin kaliteli, ucuz ve kesintisiz sunulması için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Üstelik bu yaklaşım sadece enerji kaynaklarının türlerini değil, enerjinin üretimi, iletimi ve dağıtımını da kapsamalıdır. Rant uğruna doğanın, kültürün yok edilmesi sonucunu doğuracak yatırımlar, termik ve nükleer santral projelerinden derhal vazgeçilmeli, bundan sonra yeni santral yapılacaksa mutlaka yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilmelidir. Ülkemiz yenilenebilir enerji alanında teknoloji geliştiren ve uygulayan, böylece yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla hem dışa bağımlılığı azaltan hem de temiz enerji kullanan bir ülke olmalıdır.

Özelleştirmeler

Elektrik üretimi ve dağıtımı alanında yapılan özelleştirmelerin sonuçları ortadadır. Özelleştirmenin amacı olarak ortaya konulan "kayıp kaçağın azaltılarak, tüketicilerin maliyetinin düşürüleceği; verimlilik ve hizmet kalitesinin artacağı" iddiası gerçekleşmezken, tam tersi bir süreç yaşanmış vatandaş pahalı elektriğe mahkum edilmiştir. Alım garantileri ve düşürülemeyen kayıp ve kaçak oranları nedeniyle yurttaşların cebinden şirketlere yapılan aktarımlar da sürmüştür. Üstelik bankalara olan kredi borçlarını ödeyemeyen elektrik üretim ve dağıtım şirketlerini kurtarmak için iktidar devreye girmiş; enerji maliyetleri düşmesine rağmen elektrikte zamlar hız kesmemiştir. 24 Haziran seçimleri sonrasında yani son 1.5 yılda elektriğe yapılan zam, sanayi ve ticarethanelerde yüzde 103; konutlarda yüzde 54.7 düzeyine ulaşmıştır. Elektrik arz fazlasına rağmen elektrik üretim dağıtım maliyetleri tüketicilere gereğinden fazla yansıtılmakta, elektrik üretim, iletim ve dağıtımının kamusal hizmet niteliği ve kamu yararı göz ardı edilmektedir. Elektrik Mühendisleri Odası, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu`nun son zam kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için dava açmıştır. Gelinen noktada özelleştirmenin acı sonuçları herkes tarafından görülmüştür. Temel bir insan hakkı olan enerji hizmeti ucuz, kesintisiz ve kaliteli bir şekilde kamu tarafından sunulmalıdır. Bunu sağlamanın tek yolu ise enerji alanının, şirketlerin kar hırsı ile değil, kamu yararını hedef alan politikalarla yönetilmesidir. Ülkemizin daha büyük açmazlarla karşılaşmaması için özelleştirme uygulamalarına son verilerek, acilen yeniden kamulaştırmalar yapılmalıdır.

Türk Telekom

İktidarın rekor özelleştirme diye şov yaptığı Türk Telekom`un durumu ortadadır. Türk Telekom`un özelleştirilmesinin ardından, 10 yılda 5.7 milyar dolara yakın kar payı alan ancak özelleştirme bedeli için kullandığı krediyi ödemeyen Oger grubu büyük bir batak yaratmış, sonuçta Türk Telekom`un yüzde 55 hissesi 3 banka tarafından kurulan ortak şirkete devredilmiştir.

Peki fiyaskoyla sonuçlanan bu özelleştirme süreci bizi hangi noktaya getirmiştir? Ülkenin hayati önem taşıyan iletişim altyapısı piyasaya teslim edilmiştir. Kamu eliyle yürütülmesi gereken iletişim hizmetlerinin, yatırımdan çok kar odaklı çalışan özel sektöre devredilmesi, bu alanda istenilen gelişme düzeyine ulaşılamamasına neden olmuştur. Bunun ne denli tehlikeli sonuçlar yaratabileceği de 5.8 şiddetindeki İstanbul depreminde net şekilde görülmüştür. Can ve mal kaybına yol açmayan orta şiddetli depremde, 1999`daki büyük felakette olduğu gibi yine telefon şebekeleri çalışamaz hale gelmiş, İnternet üzerinden veri iletimi dışında haberleşme tamamen durmuştur. Bu zafiyetin en büyük nedeni yıllardır sürdürülen özelleştirme ve piyasalaştırma politikalarıdır.Türk Telekom derhal kamulaştırılmalıdır.

Rekabet Kurulu Cezası

Rekabet Kurulu, geçtiğimiz günlerde EMO`nun asgari ücret uygulanmasına yönelik karar ve eylemleriyle, 4054 sayılı Kanun`un 4. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 253 bin 486 lira para cezası uygulanmasına karar verdi. Odamız kurul kararı ile ilgili gerekli hukuki süreci yürütecektir.

Rekabet Kurulu`nun 2018 yılında EMO Konya İl Temsilciliği`nin EMO En Az Ücret ve Mesleki Denetim Uygulama Esasları Yönetmeliği kapsamında almış olduğu bir komisyon kararı gerekçesiyle başlattığı bu soruşturma kapsamında, EMO`dan bilgi ve belge talebinde bulunulmuş; EMO soruşturmaya karşı itirazlarını 6 Ağustos 2018 tarihinde yazılı olarak iletmişti. Soruşturma sürecinde hazırlanan rapor 6 Mart 2019 tarihinde EMO`ya gönderilmiş,  buna yanıt olarak EMO`nun 3 Nisan 2019 tarihinde Rekabet Kurulu`na ilettiği yazıda da, soruşturma açılması kararının Anayasa ve mevcut mevzuata aykırı olduğu tekrar belirtilmişti. Son olarak 18 Aralık 2019 tarihinde Rekabet Kurulu`nda yapılan sözlü savunma toplantısında da EMO temsilcileri itirazlarını dile getirmişlerdi. Odamızın Anayasa ve yasalardan kaynaklanan yetkileri ve ilgili yönetmelikleri doğrultusunda hareket ettiği ortadayken verilen bu ceza, işletilen sürecin hukuki değil siyasi olduğunu göstermektedir. Mühendislik mesleğini düşük ücrete indirgeme anlayışı içerisinde hareket edilerek, alanımıza yönelik düzenleme yetkilerimize müdahale edilmek istenmektedir. Anlaşılan o ki TMMOB ve meslek odalarının etkinliğini azaltmak için daha önce TMMOB Yasası`nı değiştirmeye çalışan, yasayı değiştiremeyince odaları idari ve mali açıdan denetlemeye kalkışan iktidar, şimdi de farklı bir yol denemeye çalışıyor. Ancak bu tür kararlarla, doğru bildiklerimizi söylemekten vazgeçeceğimizi, korkacağımızı, geri adım atacağımızı düşünenler çok yanılıyor.  Bilinmelidir ki tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen EMO bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Anayasa ve üyelerinden aldığı güçle kamusal ve toplumsal yarar ilkesinden ödün vermeden çalışmalarına devam edecektir. İçinde bulunduğumuz koşullarda meslek örgütlerine her zamankinden daha fazla görev ve sorumluluk düşmektedir. Bilimin öncülüğünde kar hırsına karşı kamunun çıkarlarını savunarak, mühendisliğin ve meslektaşlarımızın haklarını korumak için mücadelemizi sürdüreceğiz."

Gazi İpek`in konuşmasının ardından EMO Eskişehir Şubesi Yazma Üyesi Aykut Kadir Kozandağı, EMO Adana Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Mak, ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu adına üyemiz Arif Künar, EMO İstanbul Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı Kaya Ocakaçan, Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent konuştu.

EMO Ankara Şubesi 25. Olağan Genel Kurulu`na katılamayan ve mesaj gönderenler sırasıyla şu isimlerden oluştu;  "TMMOB Ankara İKK Sekreteri Özgür Topçu, BMO Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Küçükaras, DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, EMO Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tarhan, EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu, EMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Aydın, CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, AKP Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın,  CHP İzmir Milletvekili Ednan Aslan.

Açılış konuşmaları ve konuk mesajlarının okunmasının ardından EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Çalışma Raporu özetinin ve mali raporun okunmasına geçildi. Çalışma Raporu özetini EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Ali Yılmaz yaparken, mali rapor özetini EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Sayman Üyesi Tufan Teziş yaptı. Çalışma Raporu ve Mali Rapor`un okunmasının ardından üyeler, iki rapor üzerine görüşlerini ve eleştirilerini dile getirdiler.

25. Olağan Genel Kurul, EMO Ankara Şubesi 24. Dönem Yönetim Kurulu`nun aklanmasının ardından Oda Genel Kuruluna önerilmek üzere Şube tahmini bütçesinin 24. Dönem Sayman Üyesi Tufan Teziş tarafından okunması ve oy çokluğu ile kabul etmesi ile devam etti. Genel kurul, Şube Yönetim Kurulu, Şube Denetçileri ve Oda Genel Kurul Delege Asil ve Yedek adaylarının belirlenmesinin ardından Şube Komisyonlarının çeşitli konulardaki önerilerinin EMO Genel Kurulu`na taşınması için yapılan görüşmeler , dilek ve temenniler ile sona erdi.

GGenel Kurul fuayesinde, EMO Ankara Şubesi 24. Dönem‘de hazırlanan caps‘lerin yer aldığı bir sergi de yer aldı.

G



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


ÜYELERİMİZ İÇİN ÜCRETSİZ UDEMY EĞİTİMİ: MÜHENDİSLER İÇİN YAPAY ZEKA ARAÇLARI

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

Okunma Sayısı: 1226


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.