|
TMMOB Kadın Çalışma Grubu’nun 8 Mart açıklamasında, `eril muhafazakâr` iktidarın uzun mücadeleler sonucu elde edilen kadın haklarını tırpanladığına dikkat çekilerek, sömürünün ve baskının ortadan kalktığı bir geleceğin kadın mücadelesine bağlı olduğu vurgulandı.
TMMOB Kadın Çalışma Grubu, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 7 Mart 2020 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yaptı. Dünya Kadınlar Günü`nün kadınlara uygulanan sömürüye ve kadınların hayatın tüm alanlarında karşılaştıkları baskıya karşı yürütülen mücadeleyi simgeleyen bir gün olduğunun hatırlatıldığı açıklamada, 8 Mart`ın tarihsel gelişimi şöyle aktarıldı:
"1800`lü yıllar ile birlikte gerek ABD ve gerekse Avrupa ülkelerinde büyük tarım arazilerinde sanayi ürünleri yetiştirilmeye başlanır, akabinde de bu ürünlerin işlenerek, sanayi mamulüne dönüştürülmesi ve dünya pazarına arz edilmesi meselesi ortaya çıkar. Kadının henüz ev yaşamından çıkmamış olduğu bu dönemde fabrikalarda ve atölyelerde çalışacak yeterli sayıda erkek iş gücü olmadığı gibi, erkek iş gücü azlığı ile ters orantılı olarak ücretler artar. Bu durum, girişimci/sermayedar olarak sanayi yatırımlarında hiç yer almamış olan kadınların ‘ucuz işgücü` olarak çalışma hayatına dâhil edilmelerine neden olur.
İlerleyen zamanlarda emek yoğun bir çalışmanın yürütüldüğü işletmelerde tekstil, gıda vb. bazı sektörlerde kadınlar giderek daha yoğun yer almaya başlar, ancak çalışma şartları iyileştirilmediği gibi daha da ağırlaşır. 8 Mart 1857 yılında, New York`ta dokuma fabrikalarında çalışan 40 bin dokuma işçisi kadın; ‘yetersiz ücret` ve ‘fazla mesai` nedeniyle büyük bir greve gider. Polisler kadın işçilere saldırı düzenler ve onların fabrikadan çıkışlarını engellemeye çalışır. Fabrikada nedeni belirsiz bir yangın çıkar ve içeride mahsur kalanlardan 129 kadın işçi yanarak can verir."
Yüzyıllardır süren kadın mücadelesinin selamlandığı açıklamada şöyle denildi:
"Ekonomi, sağlık, eğitim gibi pek çok alanda ilerlemenin kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasına ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına bağlı olduğunun bilinmesini isterdik. Ancak ne yazık ki, iktidarın yanlış ekonomik ve siyasal tercihleri ve hamleleri nedeniyle bugün artık kazanımları değil kayıpları konuşmak zorunda kalıyoruz. Çünkü artan yoksulluğun, işsizliğin, ayrımcılığın, savaş politikalarının ve uygulanan yanlış sosyal politikaların yarattığı toplumsal şiddetin en büyük muhatabı kadınlar ve çocuklar. Dini değerler üzerinden yeni bir toplum yaratma sevdasında olan siyasal iktidarın yürüttüğü gerici politikalar ile kadın cinayetleri her geçen gün artıyor, kadınlar tüm kamusal alanlardan uzaklaştırılıp ev içi köleliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor. Diğer yandan kadının toplumda özgür ve eşit bir birey olarak var olmasının karşısında eğitimli /eğitimsiz fark etmeden eril zihniyet sessiz bir dayanışma içinde. İşte böylesi bir süreçte gündemimiz çok yoğun ve yapacağımız kadın çalışmalarının değeri ve önemi bir kat daha artmış durumda. Çünkü eril muhafazakâr iktidarın uzun mücadeleler sonucu elde ettiğimiz haklarımızın tırpanlamasını durdurmak zorundayız. Çünkü biz kadınlar, adaletsizliği değil, eşitliği; evde bakım hizmetlerini yüklenmeyi değil, toplumsal hayata katılmayı ve ülke ekonomisine çalışarak katkı koymayı; esnek çalışmayı değil, iş gücüne doğrudan katılımı; düşük ücreti değil, eşit işe eşit ücreti; evlatlarımızın tarafı olmamamız gereken emperyalist güçlerin etkinlik yarışında olduğu bir savaşta ölümünü değil yaşamı kısaca hayatımızı etkileyen her türlü kararda söz sahibi olmayı talep ediyoruz."
Açıklama sömürünün ve baskının ortadan kaldırıldığı bir geleceğin, kadın mücadelesine bağlı olduğuna vurgu yapılarak tamamlandı.
|
|
|