MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 İZMİR ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

YENİ ÜYELİK

   · 

YAYIN SATIŞ LİSTESİ

   · 

İNDİRİM YAPAN KURULUŞLAR

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AYDIN   İZMİR   MANİSA 
 

 

EMO İzmir Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 407

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

ENERJİ, EKOLOJİ VE TOPLUMSAL BARIŞ


HABER


 
TMMOB 12. Enerji Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Yayımlandı… TMMOB adına Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından “Enerji, Ekoloji ve Toplumsal Barış” adı altında Diyarbakır’da 5-6-7 Aralık 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen TMMOB 12. Enerji Sempozyumu’nun Sonuç Bildirgesi yayımlandı. Enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğu ifade edilen bildirgede, kamusal hizmet vurgusu yapıldı. Enerji üretim faaliyetlerinin doğayı, toplumsal yaşamı, insan sağlığını, tarihi ve kültürü etkilediğine dikkat çekilen bildirgede, “ekoloji-politik” bir yaklaşımla enerji demokrasinin sağlanması gerektiği ifade edildi.
 

"Enerji, Ekoloji ve Toplumsal Barış" teması altında gerçekleştirilen üç günlük etkinlik kapsamında düzenlenen panel ve oturumlara ilişkin bilgi verilen sonuç bildirgesinde, 41 konuşmacının yer aldığı etkinliği binin üzerinde katılımcı tarafından takip edildiği belirtildi. Enerji politikalarının büyüme grafikleri, talep tahminleri ve yönelimler doğrultusunda belirlenmesi gerektiğine işaret edilen bildirgede, şöyle denildi: 

"Ama görünen odur ki ülkemizde enerji yatırımlarına gereksinimlere değil, altyapı işlemlerinden kısa sürede elde edilebilir sermaye getirisine göre karar verilmektedir. Bu projeksiyonların; bilimsel yöntemlerle, enerji alanının tüm bileşenleriyle birlikte, diğer ekonomik verilerle ilişkilendirilerek ve gerçekçi biçimde hazırlanması gerekmektedir. Ancak son yıllardaki talep tahminlerinde, ülkemizin fiili tüketim parametrelerini yakalayamayan, gerçeklikten uzak büyüme senaryolarıyla abartılı sayılara ulaşılmaktadır."

Kurulu güç ile üretim arasındaki yüksek farka dikkat çekile bildirgede, "Türkiye, içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmanın bir yolu olarak enerji alanını görmekte, ülkenin geleceğini rehin alan fahiş alım garantileri vererek ülkenin ihtiyacı olmayan, katma değeri düşük, riskli, doğayı tahrip eden enerji yatırımlarını teşvik etmektedir" ifadelerine yer verildi.

"Plansızlık Kaynak İsrafına Yol Açtı"
Enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğun altı çizilen bildirgede, enerji temininin tüm aşamalarıyla kamusal hizmet niteliğinde olması gerektiğine vurgu yapılarak, şöyle denildi:

"Elektrik enerjisinin de kullanımı şekillendirilirken, planlama ve kaynak tercihinden başlayarak üretim, iletim, dağıtım ve tüketim dâhil olmak üzere, kamu yararını başat olarak gözeten, demokratik katılımcı ve denetlenebilir bir işleyiş şeması oluşturulmalıdır. Türkiye`de 80`li yıllarda ilk adımları atılan neoliberal dönüşümün enerji alanındaki izdüşümü, özellikle 2000`lerden sonra üretimden dağıtıma kadar enerjinin tüm alanlarının, özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarıyla biçimlendirilmesi olmuştur. Enerji bu dönemden sonra kamu hizmeti niteliğini yitirmiş ve ticari bir metaya dönüştürülmüştür. Uygulanan politikalar sonucunda dışa bağımlılık artmış, kamusal denetim kaybolmuş, parçalı yapı sebebiyle ortaya çıkan plansızlık kaynak israfına sebep olmuştur."

Yüzde yüz temiz, doğaya hiç zarar vermeyen bir enerji üretim metodu olmadığına ve tüm enerji üretim faaliyetlerinin toplumsal yaşamı, insan sağlığını, tarihi ve kültürü etkilediğine vurgu yapılarak, şöyle denildi:
"Özellikle yapısal ekonomik kriz dönemlerinde ekolojik tahribat ve yıkım yoğunlaşmaktadır. Bu sebeple enerji alanında tercihler yapılırken ekoloji-politik bir yaklaşımla düşük karbon emisyonlu, yeterli, kaliteli, sürekli, verimli, güvenilir nitelikte olması gözetilmelidir. Bu önceliklerle hareket edildiğinde, enerji alanının, temel davranış motivasyonu kârını maksimize etmek olan özel sektörün eline bırakılamayacağı da açıktır. Enerji üretimi gerçekleştirilirken en çok etkilenen paydaşlar sürecin parçası haline getirilmeli ve enerji demokrasisi sağlanmalıdır."

Ekolojik bozulmanın kökeninde; sermayenin doğa ve emeği ticari metaya dönüştürmesinin yattığına değinilen bildirgede, şu bilgilere yer verildi:

"Farklı uluslararası kurumlar tarafından geliştirilen projeksiyonlardaki en olumlu senaryolarda bile, tüm dünyada fosil yakıtların orta vadede birincil enerji kaynağı olarak hâkimiyetinin süreceği görülmektedir. Fosil kaynaklara bağlı enerjinin çıkarma, taşıma, işleme, üretim, dağıtım ve atık bertarafında ortaya çıkan gaz salımları ile yüksek su tüketimi iklim krizi ve hava kirliliğinin başlıca sebeplerindendir. Ülkemizde, yılda 50 binden fazla insan, hava kirliliğine bağlı hastalıklar sebebiyle erken ölmektedir. Fosil kaynak kullanımının toplumsal maliyeti çok yüksektir: İnsanların yaşam süresinin kısalmasına, yaşam kalitesinin bozulmasına, beden ve ruh sağlığının olumsuz etkilenmesine, denizlerin ısınmasına, sel, fırtına, yağış düzensizlikleri ve iklim değişikliklerine, kuraklığa, eşitsizliklerde artışa, enerji yoksulluğu ve yoksunluğuna yol açmaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde milyonlarca insanın iklim sebebiyle yer değiştirmesi beklenmektedir. Dünya Bankası`na göre, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik çabalar ve ‘sürdürülebilir kalkınma` planlarıyla bile en iyi senaryoyla 100 milyon, en kötü senaryo ile ise 140 milyon kişinin iklim krizleri sebebiyle göç etmesi beklenmektedir."

"Yenilenebilir Geçiş Planı Yapılmalı" 
Fosil yakıtlardan vazgeçilmesi ve düşük karbon emisyonlu yatırımlar dışındakilere verilen teşviklerin kaldırılması çağrısı yapılan bildirgede, "İşletmede olan fosil yakıtlı enerji santrallerinin bir plan çerçevesinde tasfiye edilmesi sağlanmalıdır. Ancak bu tasfiye gerçekleştirilirken oluşan maliyetler faturalara yansıtılmamalı, kamu tarafından karşılanmalıdır. Enerjinin geleceği otonom, mikro ya da akıllı şebekeler ile düşük karbon emisyonlu enerji kaynaklarındadır. Enerjinin etkin ve verimli kullanımı sağlanmalı, enerji depolama teknolojilerindeki Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli, yenilenebilir enerjiye yönelik akademik çalışmalar geliştirilmelidir" ifadelerine yer verildi. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) uygulamalarının döviz kuruna bağlı alım garantileriyle rant aracına dönüştüğüne değinilen bildirgede, nükleer santrallara ilişkin ise şu değerlendirmelere yer verildi: 

"Türkiye`deki nükleer santral projelerinin anlaşmaları incelendiğinde, pahalı ve uzun süreli alım garantileriyle elektrik fiyatlarında yükselmeye yol açacakları ve iddia edilenin aksine dışa bağımlılığı artıran nitelikte oldukları görülmektedir. Kurulması planlanan hiçbir yerde çevre halkının onayı bulunmamaktadır. Ayrıca nükleer santralleri denetleyecek ve güvenliği sağlayacak mekanizmalara ilişkin geliştirilmiş bir politika da görülmemektedir.  Nükleer santraller bir kaza halinde, yüksek oranda ölümcül sonuçlara, yüz yıllarca süren çevre felaketine ve küresel düzeyde yıkıma yol açmaktadırlar. Nükleer enerji santrallerinin atık depolaması ya da bertaraf edilmesine ilişkin sorunlar da ortada durmaktadır."

Gelecekte ihtiyaç duyulacak enerjinin; verimliliğin artırılması, şebeke kayıplarının önlenmesiyle mevcut kurulu güçle karşılanabileceğinin ifade edildiği bildirgede, nükleer santral projelerini iptal edilmesi çağrısına de yer verildi.

Yatırım planlamasında "doğanın, tarihi ve sosyal yapının tahrip edilmemesi, kültürel varlıkların korunması" ve "yerel halkın onayının alınmasının" temel ilkeler olması gerektiğine vurgu yapılan bildirgede, Ilısu`un binlerce yıllık tarihi olan Hasankeyf`in yok olmasına neden olduğuna vurgu yapıldı.

Sempozyumu`nun "Enerji, Ekoloji ve Toplumsal Barış" başlığında Diyarbakır`da gerçekleştirildiğine dikkat çekilen bildirge, etkinliğin enerjiyi Ortadoğu halklarının alışkın olduğu "enerji savaşları" yerine, ekoloji ve barış kavramlarıyla ele alacak bir tartışma ortamı yaratabilmeyi amaçladığını ifade edilerek, sonlandırıldı.



35. DÖNEM KURULLARI BELİRLENDİ

04.02.2024
 


Çok Okunanlar


ADALET NÖBETİNE ÇAĞRI: #GEZİYEOZGURLUK

LİSANSSIZ ÜRETİM ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILSIN

MUTLU BAYRAMLAR

PCB TASARIM EĞİTİMİ DÜZENLENDİ

TÜRKİYE’DE İNTERNET’İN 31. YILI BİLDİRİSİ

DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

EMO: MEVZUAT YAMA TUTMUYOR (DOKUZ EYLÜL)

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR

Okunma Sayısı: 78


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.