YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Funda Özkan

Sanayici, uluslararası rekabette enerji maliyetleri yüzünden tökezlediğinden yakınıyor. Biz vatandaşlar da evlerimizde yaktığımız her ampulün bütçemizde delik açmasından.
 

Hatırlayalım, ABD'den yeni geldiği günlerde her şeye şaşan Kemal Derviş, evine gelen elektrik faturası üzerine bir kez daha şaşakalıyor ve "Bu faturalar herkese böyle mi geliyor? Bu millet buna rağmen isyan etmiyor mu?" diye soruyordu.
Neyse ki, Cumhurbaşkanı Sezer, kendisine bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu'na talimat vermiş, enerjideki fahiş fiyat konusunu incelemelerini istemiş.
Aslında, Devlet Denetleme Kurulu'nun denetimi, diğer kamu kurumlarının çabalarıyla birebir örtüşüyor.
Örneğin, bu fahiş fiyatların düşürülebilmesi için enerji üreticileriyle masaya oturmaya hazırlanan Hazine, Devlet Denetleme Kurulu'nun raporunu dört gözle bekliyormuş. Rapor Hazine'ye ulaşsın ki, onlar da şirketlerle doğru veriler üzerine pazarlık yapabilsinler.
Malum, devletten fiyat ve alım garantisi elde edip de yatırım yapan kimi işadamları, Türkiye'nin aydınlığa çıkması için nasıl canla başla çalıştıklarını savunurlar, hatta kendilerini kahraman ilan ederler.
Devlet Denetleme Kurulu'nun çalışmasında 'yap-işlet-devret' santrallarının Türkiye'ye faydası/bedeli mutlaka uzun uzun incelenecektir.
OECD ülkeleri içinde, Türkiye'nin yap-işlet-devret santrallarıyla en pahalı dördüncü elektriği üretmesi Hazine'nin de, Cumhurbaşkanı Sezer'inde gündeminde olsa gerek.
Avrupa ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde üretimi teşvik için sanayinin kullandığı elektrik, konutların kullandığına göre daha ucuz olurken, Türkiye'de her iki kesim de fahiş fiyat ödemek zorunda kalıyor.
Eski Enerji Bakanı'nın 'Üç vakte kadar karanlıkta kalacağız' korkutmalarını da unutmuyoruz.
Devlet Bakanı Ali Babacan ile Enerji Bakanı Hilmi Güler'e verilen raporda yer alan "Türkiye'de en az 2010 yılına kadar bir elektrik enerjisi arz fazlası oluşacak" cümlesini de.
Geçenlerde bir işadamının sohbetimiz sırasında anlattığı "80 milyon dolarlık bir ihaleyi kazanmıştım. 3 milyon dolar komisyon istediler. Vermeyince ihale iptal oldu" sözlerinin, bir döneme örnek teşkil ettiğini de. Bu arada Devlet Denetleme Kurulu ve Hazine'nin yanı sıra Sayıştay da enerji fiyatları faciası üzerine bir çalışma yapıyormuş.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun 'denetimi'yle ilgili bir son söz söyleyelim. Cumhurbaşkanı Sezer dönemiyle birlikte başta kamu bankaları olmak üzere devletle ve batık bankalarlar gibi 'yolsuzluk' konularıyla ilgili bugüne kadar onlarca denetim yapan Devlet Denetleme Kurulu, 'suç unsuru' gördüğü bir dizi dosyayı savcılara teslim etmişti. Enerji fiyatlarıyla ilgili çalışmanın sonucunda da savcılara bir kez daha başvurulur mu? Kesinlikle evet.


Çörtük Astaldi'nin peşinde
Önceki gün kaldığımız yerden devam edelim. Yapımı yılan hikâyesine dönen Bolu Tüneli'nden bahsediyordum. "İtalyan Astaldi firması Bolu Tüneli Geçişi ihalesini 1990 yılında üstlendikten sonra, 'Ankara'daki bürokratik işleri yürütmekte zorlandığı'nı söyleyerek, Bayındır Grubu'nu ve Ankara'da o dönemlerde kapı açmakta üstüne işadamı tanınmayan Bayındır Grubu'nun patronu Kamuran Çörtük'ü 1998 yılında ortak aldı" diyordum. Kamuran Çörtük, Türk Ticaret Bankası skandalıyla başlayan süreçte Ankara'da kapı açama yeteneğini önemli ölçüde yitirdi, bu bir.
Bankası Bayındırbank'a devletin el koymasından sonra da İtalyan ortağıyla sorunları su yüzüne çıkmaya başladı.
Astaldi ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 'zeyilname' ile 'işin sürüncemede kalmaması, kamu yararının gözetilerek bir an önce bitirilmesinin sağlanması' amacıyla taahhüt işi Astaldi firmasına devredilir. Gerekçe de açıktır: 'Bayındır İnş. Tur. Tic ve San. A.Ş.'den şahsi alacaklı olan İlke Factoring ile Demir Factoring tarafından borçlu Bayındır A.Ş.'nin Astaldi-Bayındır Ortak Girişimi'ndeki ortaklık payından doğmuş ve doğacak kâr payı ve tasfiye payına Ankara 28. İcra Müdürlüğü'nce haciz konulması.'
Bu noktada Kamuran Çörtük, Ankara'da Asliye Hukuk ile İdare Mahkemesi'ne başvurur. Zeyilnamenin rızası alınmadan yapıldığını iddia eder. Dahası dava dilekçesinde der ki, "Fesih ve tasfiye, alacaklı olduğu iddiasıyla İlke Factoring ve Demir Factoring tarafından müvekkil şirket (Bayındır İnşaat) ve ortağı Astaldi'ye karşı açılan dava ile talep edilmiştir. Müvekkil hangi durumdaysa müvekkil yanında olan Astaldi de aynı durumdadır."
Çörtük'ün ifadeleri üzerine yapılacak tek yorum var: 12 yıldır bitirilemeyen, 1999 depreminde büyük zarar gören ve hâlâ para yutmaya devam eden Bolu Tüneli başımıza daha çok dert olacak.