MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

TMMOB TÜRKİYE IV. ENERJİ SEMPOZYUMU AÇILIŞ KONUŞMALARI


 
Değerli dostlarım, saygıdeğer hocalarımız, değerli meslektaşlarım, sektörün değerli temsilcileri, hanımefendiler, beyefendiler, değerli konuklar, basınımızın saygıdeğer mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
 

Böyle seçkin bir toplulukla 4. Enerji Sempozyumunu birlikte oluşturup tartıştığımız için, beni de buraya davet ettiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Ve bu Sempozyumu hazırlayanları özellikle kutluyorum; çünkü bu aynı zamanda biraz önce Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi bir değişik görüşlerin de, değişik konuların da tartışıldığı bir platform olma özelliğini bugün olduğu gibi bir süre daha devam ettireceği anlaşılıyor. Bu bakımdan da önemlidir.

Şimdi ben sizleri de hazır böyle hepimiz Mühendis Mimarlar Odasının üyesi olduğumuz için biraz mühendis mühendise konuşalım istiyorum. Çünkü biraz önce Sayın Başkanın da söylediği gibi enerjinin tarifinden ilkokul hocasının bahsettiği gibi bizler de aynı şekilde o şekilde tariflerle bunlara girdik, bu konulara girdik. Tabiî işin bir güç, bir zaman boyutu var, güç bölü zaman olarak girdiği zaman da işin içine enerjinin ayrı bir ifadesi oluyor. Bir kere enerjinin olabilmesi önce bir gücünüz olması lâzım, bu güç çok geniş anlamda ele alınması lâzım, bir de zaman boyutu var. Bunu termodinamik okuyan, kinetik okuyan herkes bilir ve bu termodinamiği de hemen hemen bütün mühendislik konuları okurlar ve burada kinetik, özellikle işin zamana bağımlılığı mutlaka çok ciddî olarak ele alınmalıdır.
Biz bu güçle zamanı bizim dönemimizde birleştirmeye çalışıyoruz; çünkü siyaset son zamanlarda önemli ciddî işleri kendinde yapacak gücü kendinde bulamamıştır. Bu dönemde bunu deniyor, bunu yapmaya çalışıyor, bunda da karar verme mekanizmasının, karar verme, "Decision making" dediğimiz karar verme mekanizmasının sağlıklı bir şekilde olmasıyla oluyor. Bu siyasî kararla oluyor ki, bugün yine konuşmada bahsedildiği gibi bu olayın siyasî yönünü ele alacağınızı bahsetmiştiniz, siyasî karar mekanizması çok önemli.

Burada Türkiye'ye baktığımız zaman biraz önce konuşmaları dinleyince aklımda şöyle bir fizik yapısı, yani üst üste blokların olduğu bir düzlemin üzerinde blokları düşündüm ve bloklara bir kuvvetle dokunulduğunu düşündüm. Burada eğer toplum tam anlamıyla birbirini anlamış olsa, bu katmanlar birbirini anlamış olsa bir blok hâlinde hareket ederdik. Fakat biz de o katlar arasında da sürtünme kat sayıları farklı olduğu için vurduğu zaman çok değişik bir görüntü elde ediliyor. Kimi geri gidiyor, kimi öne gidiyor, bloklar üst üste düşüyor. Bu bizim toplumumuzu çok iyi tarif ediyor; çünkü burada farklı yapılar, farklı katmanlar, bunların ilişkilerini oluşturan insan hakları dahil olmak üzere yasal düzenlemeler, alt yapılar, yasal alt yapı, ilişkiler, etik kurallar, bunlar son derece önemli. Biraz önce düşündüm de, gene bir Odamızın üyesi olarak şunu gördüm: Bütün bu anlaşmalar, bütün bu yanlış politikalar, enerji politikaları, altına atılan imzalarla oluşturulan yanlış politikalar gene bu üyelerimizin çoğunluğunu oluşturduğu kişiler tarafından olmadı mı acaba diye düşünüyorum. Çünkü bunlarla oldu, gene bu odalar vardı, gene bu kişiler vardı, gene bu fikirler vardı, neticede bizde bunların hep içinde okuduk, büyüdük geldik, 1968'li yıllardan itibaren geldik, üniversitedeki çekişmelerden, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde hep bunları yaşadık ve buraya geldik ve biz bunları görerek geldik.

Şimdi şunu görüyoruz ki, bir uzlaşma ve güven. Burada iki anahtar kelime budur. Bizim de ARGE sırasında, ARGE çalışması sırasında yaptığımız çalışmalarda şunu gördük ki, ülkemizde ulusal uzlaşma ve toplumsal güven, ki bizim en önemli proje alanımızdı bu. Bu birinci öncelik taşıyan bu konuda özellikle uzlaşma kültürünün hâlâ yeterince oluşmadığını görüyoruz. Birincisi bu.
İkincisi de, güvenin oluşmadığını görüyoruz. Hâlâ birbirimize yan bakıyoruz, hâlâ böyle yandan çarklı bakıyoruz. Bu, bunun mutlaka düzelmesi lâzım, bu güven unsurunun mutlaka oluşması lâzım. Belki bir toplumsal anlamda bir etik sözleşmesi imzalamamız gerekiyor. Bu böyle yazılı olarak, fiziki olarak elle tutulur bir anlaşma olmayabilir, kendi kendimize bunu yapabiliriz. Bunu yapmadığımız sürece en azından kendimizle bu sözleşmeyi yapmalıyız. Bunu eğer yaptığımız takdirde çok şeyi düzeltebileceğimizi düşünüyorum ben.

Ve buradan gene öyle olaya mühendisçe bakıp da böyle fiziki bir ortamda olaya baktığımız zaman denge kavramı geldi sizleri dinlerken.

Biliyorsunuz üç ayrı dengeden bahsedilir, kararlı kararsız, işte değişken dengelerden bahsedilir. Yani o dengeye baktığınız zaman işte düzlem üzerinde bir bilyanın oluşturduğu bir dengeden bahsedilir, bir çanak içindeki, kâse içindeki bir bilyayı gösterirler. Bir de şu şekildeki bir tersine bir şeyin üzerindeki bilyayı söylerler ve bunun üçü de denge halidir aslında, üçü de dengelidir ama, bu sonuncu dengesiz bir dengedir. Dokunduğunuz anda sağa veya sola gider.
Burada mutlaka kararlı bir dengenin oluşması lâzım, fakat Türkiye hep "Meta Stable" dengelerle uğraşmıştır ve bunu bir türlü oluşturamamıştır işin biraz felsefesine gidecek olursak. Böyle olunca da enerji diye tarif edeceğimiz, belki de diyalektik anlamda bakacağımız canlılık kelimesi de maalesef canlı olduğumuz hâlde bu enerjiyi, bu gücü kendimizde gösteremiyoruz, politikalarımızda gösteremiyoruz, ulusal enerji politikalarımızı hep dediğimiz hâlde bir türlü oluşturamıyoruz ve hep gördüğümüz şey hep eleştiri. Eleştiri aslında şarttır, olması lazımdır, oto kritik olması lâzımdır, ama iyi olan şeylerin de takdiri önemli. Bu iyi olan şeylerin peşine hemen bir ancak koyuyoruz, bu iyi olan şeylerin peşine mutlaka bir yalnız, bir ama koyuyoruz.

Şimdi biraz önce meselâ elektrikte yahut doğalgazda işte yaptığımız indirimler. Hem teşekkür ediyorum bunu kabul ettiğiniz için, en azından göründüğü için; çünkü faturalarınıza yansıyor artık bu görülen bir şeydir. Ama peşinden ki bu neticede şu anda kamunun yaptığı bir kârdır, bu aslında bu olabildiğini gösterdiğimiz bu konuda bile bir ancak, ama işte petrol fiyatları düşüyor, işte dolarda düşüş olduyla bağladığınız zaman söylenenle iddia edilen arasında hafif bir çelişki ortaya çıkıyor. Demek ki olabiliyor, olabiliyorsa o zaman bunu çok daha iyi izah etmek, verimlilikle izah etmek lâzım.
Şuna bakıyoruz, petrol daha evvelden düşüyordu, dolarda inişler zaman zaman oluyordu, ama bunlar pek olmuyordu. Burada biz aslında kâr yaparak bunları yaptık deyip geçiyorum.
Şimdi buradan bizim gene termodinamikten işin içine girecek olursak, mutlaka bunun, bir işin olabilmesi için şartların gerçekleşmesi lâzım. Yani termodinamiğin çok kaba olarak hayata uygulamasını bu şekilde, şartların oluşması. Şartların oluşması için de mutlaka işin bir zaman boyutunun gerçekleşmesi lâzım. Bu da işin kinetik kısmını ilgilendiriyor; çünkü bakarsınız kimyada bir reaksiyonun olacağını size gösterirler termodinamik açıdan, serbest enerjiden, ama bir de işin kinetik boyutu vardır, zaman boyutu vardır. Bu zaman oluşmadıkça bekler durursunuz. Ya sıcaklığı artırırsınız, ya başka şeyleri artırırsınız, basınçla uğraşırsınız, diğer parametrelerle uğraşırız. Biz aslında bunu şu anda hayatımızda uyguluyoruz, bu şartlar oluşuyor, hatta oluştu ve biz şu anda bu yanlışlıkları düzeltmeye çalışıyoruz. Keşke yanlışlıklar olmasaydı da düzeltmekle uğraşmasaydık, yeni yeni şeyler yapsaydık, yeni bir sayfa açsaydık. Ama bu yanlışlıklar var ve bu yanlışlıkları teker teker düzeltiyoruz. Çünkü bu yanlışlıkları düzeltmezseniz yanlış girersiniz; çünkü bakıyorsunuz enerjide üçte iki dışa bağımlısınız, tükettiğiniz enerjinin üçte ikisinde dışa bağımlısınız. Tedbir almazsanız bu yüzde 80'ine çıkacak, yani böyle bir durumla karşı karşıyasınız. Gelecek 20 yılda da bu enerji tüketiminde, tüketimi, dünyadaki tüketim yüzde 50 artacak. Demek ki iş son derece önemli, giderek daha da önemlilik kazanıyor.

Bir de dünyaya bakıyorsunuz. Dünyada 1 trilyon varillik bir petrol kaynağı var eğer petrol diliyle konuşacak olursak. Bununla bir de 30 trilyonluk dünya gayrisafi millî hasılası var kabaca söylüyorum. Bu her ikisinin, paranın ve enerjinin dünya üzerindeki ağırlık merkezleri coğrafik olarak üst üste gelmediyse sıkıntılar meydana geliyor. Bunların üst üste binmesi lâzım, yani ağırlık merkezlerinin çakışması lâzım ki veya ne kadar çakışırsa o kadar az problem olacağını düşünüyoruz. Olmadığı takdirde zenginliklerin sahibiyle paraların sahibi veya teknolojinin sahibi arasındaki çekişme sürecek.

İşte biz bunun bilincinde olarak, olaya dikkat ederseniz çok geniş ve çok değişik bir açıdan bakıyoruz ve yakın çevremize bakıyoruz. Yakın çevremizde yüzde 65 petrol, yüzde 40 doğalgaz buradan çıkıyor. Ha, demek ki burası önemli, yani rakamlar bunu söylüyor ve işte bütün olayların, tarih boyunca da bütün olayların, bütün çekişmelerin ve bütün o sıcak ortamın periyodik olarak da devam ettiği bir bölgede bulunuyoruz.
Biz bazen bakıyorum Türkiye küresine, bazen böyle yorgun zamanımda küreyi sağa sola çeviriyorum, çeviriyorum bakıyorum önden arkaya, arkadan öne, bakıyorum hakikaten ülkemizden daha önemli bir konumda olan başka bir ülke yok ve işte rakamlar da bunu söylüyor, pozisyonumuz da bunu gösteriyor.

O zaman biz burada özel bir politika oluşturmamız lâzım; çünkü çok yakın çevremizi de şöyle izole ettiğimiz zaman, şeyle, kalemle çizdiğimiz zaman, baktığımız zaman, "mühendislik anlamında izole etme" tabirini kullanıyorum başka politik anlamda değil- baktığınız zaman aşağı yukarı 600 milyar dolarlık bir enerji ticareti var gidip gelen ve bu 600 milyar dolarlık yıldaki enerji hareketi, bu doğalgazdır, petroldür, işte elektriktir, vesairedir, buna baktığınız zaman bunun çoğu bizim üzerinizden geçiyor bir iletken gibi. Yani bütün bunlar, o potansiyel bizim üzerimizden hareket ederek akıyor sağa sola, elektrik akımı gibi akıyor.
O zaman bu jeopolitiğimizden faydalanmamız lâzım, bu jeopolitiğimizden faydalanmazsak yanlış yaparız. Tıpkı akarsuların boşa aktığı gibi, tıpkı ırmaklardan yüzde 35 yararlandığımız gibi. Şu anda biz faydalanamıyoruz bundan. İşte bunun için değişik modeller düşünüyoruz, gece gündüz bunu düşünüyoruz.

Bunu yaparken Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığındaki odalarda artık sadece Türkiye haritası yok. Türkiye haritasıyla kendimizi sınırlandırmayacağız, dünya haritasına bakacağız, en azından bölge haritası olacak. Biz artık odalarımıza, sizlere de onu tavsiye ediyorum, Türkiye haritasını dışında dünya haritasına bakmamız lâzım. Türkiye haritasına baktığımız zaman orada sıkışıp kalıyoruz, özellikle enerji konusunda, madenler konusunda, yer altı zenginlikler konusunda buna bakmamız lâzım.

Şimdi buradan geçerek biz ne yapıyoruz ve ne yapacağız? Sizlerle birlikte yapacağız çünkü bu işi. Birincisi, size samimi olarak söyleyeyim benim yaklaşımım, belki de bunu hissediyorsunuz. Bütün bu yasaları çıkartırken, görüşürken, öneriler gelirken hep ortak akıldan bahsediyoruz. Gelin birlikte yapalım. Ne olur, hangi fikirde olursa olsun, hangi görüşte olursa olsun, hangi inançta olursa olsun gelin birlikte yapalım. Önerilerinizi getirin, dosyalarınızı getirin ve hepsine ön yargısız olarak, dürüst ve tarafsız olarak bakıyorum raporlara. Yani sektörlerden gelenlere dahi, yani bu genellikle bazıları kendilerine hafif yontmuş olabilirler diye dahi düşünmeden hepsine eşit uzaklıkta olarak bakıyoruz ve bu şekilde ortak aklı gelin birlikte oluşturalım ve burada bizim yaptığımız şey sistem yaklaşımıdır. Biraz önce çizdiğim size, vizyon açısından, bir enerji vizyonumuzu size sunmak açısından bunu söylüyorum, peşinden sistem yaklaşımını bunun üzerine koyuyoruz. Sistem yaklaşımın içinde ben sadece Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının iştigal sahalarına bakamam. Bunun içinde bütçemizin durumu var, bunun içinde sanayi politikamız var, bunun içinde ihracatımız var, ticaretimiz var, dış ilişkilerimiz var. Şu anda benim ilişkilerimin çoğu yurt dışıyla geçiyor, yarısı yurt dışıyla geçiyor. En azından yarısı, fazlası var eksiği yok. Bulgarlarla elektrik meselesini konuşuyorum, dün yeni geldim Yunanistan'da Güney Avrupa Enerji Bakanlarıyla birlikte doğalgaz ve elektrik konusundaki mutabakat zaptını imzaladık ve Türkiye olarak başkanlığını yaptım, dönem başkanlığını yaptım. Ondan iki hafta kadar, üç hafta kadar önce hidrojen enerjisi konusunda, iki hafta önce, bir hafta önce Viyana'daydım, 4 hafta önce de anlaşmayı imzaladık hidrojen enerjisi teknoloji merkezine. Ama bunun hâlâ toplumda ben yansımasını görmüyorum. Geleceğin enerjisi diyoruz, çevre dostu diyoruz, işte avantajlarından bahsediyoruz, dünya buna büyük ağırlık verdi diyoruz, ama tık yok. Yani gazetelerde yahut ufacık noktalar alınıyor, ya bu çok büyük bir mesele. Yani bugün Amerika Birleşik Devletleriyle belki bu noktada, hidrojen enerjisi konusunda ikili anlaşmalar belki yapacağız. Avrupa Birliğinde Prodi'nin söylediği bir söz var. Ben iki önemli hareket başlattım diyor, bir tanesi EURO'ya geçiş, ikincisi hidrojen enerjisi diyor.
Japonya bu çalışmayı yapıyor, biz hâlâ başka şeylerle uğraşıyoruz. Yani bu da benim size bir ufak sitemim olsun. Yani üye üyeye konuşuyoruz, yani mühendis mühendise konuşuyoruz.
Şimdi hidrojen enerjisi konusunda çok şeyler yapabilirler, ilk defa dünyada bir ileri teknoloji sahasında, konusunda aynı zamanda kulvara çıkıyoruz. Bor Araştırma Enstitüsü kurduk, bu tamamen yani kendiliğimizden çıkarttığımız, kendi özgün önerimizdi, çıktık kurduk, şimdi Bor'da ürünler konusunda çalışmalar yapılıyor, belki de hidrojen enerjisinde kullanılacak sodyum bor hidrür bileşiği üzerinde bu çalışmaları yapacağız. Bunlar farklılıklar, yani enerji politikasında biraz önce bahsettiğim gibi bir dünya var, bir gelişme var, bir tüketim... var, burada neler yapmamız gerektiği üzerine tekrar gidelim. Sistem yaklaşımında mutlaka sanayi, insan haklarını, her şeyi birlikte ele almamız lâzım, bir bütün içinde ele almamız lâzım, sistem yaklaşımı bunu gösteriyor.

Şimdi buradan söyleyeceğim şey, bizim neler yaptığımız, neler yapmaya çalıştığımız. Bir kere isminden başladık, çok basit, gene burada gene termodinamikten bahsedeceğim size. Su, suyun akışına bakın. Su bence bütün, yani kainattaki yapıya bakarsanız, oradaki unsurlara bakarsanız en akıllıca hareket eden unsurlardan bir tanesidir; nereye akacağını çok iyi bilir. Yukarı akmaz, yukarı doğru akmaz. Ne yapar? En kolay yönden akar. Siz eğer önündeki engeli kaldırırsanız o nereye akacağını bilir, arkadan itmeye lüzum yok. Arkadan iterseniz suyu dağıtırsınız. En güzeli önündeki engeli kaldırmaktadır.

Biz şu anda suyun önündeki engeli kaldırmaya çalışıyoruz, yaptığımız şey bu ve burada da düşündüğümüz nedir? Aklın yolu bir olduğuna göre enerji politikamızda yerli kaynaklarımıza önem verdik; bu kadar basit. Bunu orta zekâlı bir insan da yapardı, biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Yani yerli kaynaklarımız nedir? İşte, kömürdür, sudur, yenilenebilir enerjidir, küçük hidroelektrik santrallerdir, rüzgârdır, jeotermal enerjidir, güneştir ve hidrojen enerjisidir. Bunu artık telaffuz etmeye başlayalım.

Bu noktada küçük hesler konusunda ciddî bir çalışma başlattık. Orada büyük bir potansiyel var boşa akıyor çünkü ve üstelik baraj yaparak, yani çevre dostu olanları da fazla ürkütmeden, çevreyi de bozmadan bunları yapmamız mümkün, bunu teşvik ediyoruz.

Rüzgâr. Rüzgârla ilgili, ki şu anda bizim bir enerji sıkıntımız yok, 4'te, 5'te de olmayacak, 6'da da olmayacağını düşünüyoruz ama, 7'den itibaren tedbirimizi almamız lâzım. Şimdi ben bunu söyledim diye hemen bazıları çelişki var diyorlar, yani biz geldiğimiz zaman da yoktu, bir süre de olmayacak. Ama neticede önlem almazsanız olacak yani, bunu her canlıda olduğu gibi, yani şu anda karnınız toksa bile 1 saat sonra acıkacaksınız, bu bir canlılığın tabiî bir gereği, yani bunun için önlem almamız lâzım. Bu önlemi alırken de yeni yatırım konuları düşünüyoruz ve burada size şunu ifade edeyim: Politikamızda bu açığın büyük bir kısmını yenilenebilir enerjiyle karşılamayı düşünüyoruz başta rüzgâr olmak üzere bununla karşılaşacağız. Bununla ilgili kanun tasarısı belli bir noktaya geldi. Burada da ortak aklın peşinde olarak bütün sektör temsilcileriyle, bütün ilgililerle, sizler dahil, hepimiz bizim tabiî danışmanımsınız, zahmet olmazsa gelin birlikte çalışalım, bunları oluşturalım ve buna ağırlık verelim.
Şimdi buradan şuna gelmek istiyorum. Bu bilhassa yerli kaynaklarda kömürün durumu ve doğalgazın durumu. Biz aldığımız doğalgazın yüzde 65'ini elektrik üretmekte kullanıyorduk. Bunu doğalgaz üreten ülkeler dahi böyle yapmıyor, bu kadar doğalgaz kullanmıyor, en büyük çarpıklık bu. İşte biz bunu gidermeye çalışıyoruz. Anlaşmalarla gideriyoruz, fiyatları düşürerek yapıyoruz, tek fiyat, yani aynı doğalgazın fiyatı, dört ayrı şekilde olmazdı, bunları düzelttik, yaz kış farklılıklarını kaldırdık, tek fiyata indirdik, yanlış yapanları kaldırdık. Yani neticede şu anda aldanmış veya aldatılmış olmanın psikolojisinden kurtulduk en azından onu söyleyeyim size; bu önemli bir noktadır, bunu kaldırdık ve gönül rahatlıkla kullanabileceğimiz bir seviyeye getirdik ve şu anda da bunu Yunanistan üzerinden Avrupa'ya göndermeyi düşünüyoruz. Bununla ilgili de iki tane ring var. Bir tanesi Yunanistan İtalya ringi, epey önde gidiyor bu çalışmalar; çünkü 2 gün önce bununla ilgili bir Yunanlı Bakan, Sayın Tsohatzopoulos'la ve Avrupa Birliği'nin Komiseri Madam de Palacio'yla özel görüşmelerimiz oldu, bununla ilgili ileriye dönük görüşmelerimizi yaptık, orada da önemli bir noktaya geldi. Yani Türkiye burada bir enerji köprüsü olacak, enerji terminali olacak, yani artık burada çok önemli bir stratejik önem kazanıyoruz ayrıca jeopolitik açısından.
İkinci ring ise, Bulgaristan üzerinden Avusturya'ya kadar giden bir hat, bu da bir olup oluşturacak. Peki bu gaz nereden gelecek? Bu gaz önce Şahdeniz gazı, bizim için vazgeçilmez olan Baku-Tiflis-Ceyhan Projesinin paraleli olan Şahdeniz Projesiyle gelecek, bu 2006 yılında inşallah ilk gaz oradan alınmış olacak. İkinci olarak ihtimal olarak bu İran gazı olabilir, ki onun politik bazı tartışmaları var. Üçüncüsü ise, Mısır'dan gelen ve Suriye üzerinden geçecek gazdır, bir dördüncüsü ise Irak gazıdır. Beşinci bir tane var; o zaten anlaşma imzaladığımız için söylüyorum Türkmen gazı meselesidir. Türkmen gazı zaten onunla yapılan bir anlaşma vardır.
Şimdi burada bu bir denklem. Bu öyle beşinci dereceden 5 bilinmeyenli bir denklem değil, daha fazla, daha karışık bir denklem; çünkü politik faktörler de işin içine giriyor ve biz bütün bu noktalar arasından bir doğru geçirmeye çalışıyoruz; yaptığımız işin doğru olması için. Bu çok önemli bir şey.
Bunları yaparken de görüşmelerimiz sürüyor, bir bakıyorsun aynı gün içinde iki-üç görüşmeyi birden yapıyoruz. Ben Yunanistan'da Yunanlı bakanla görüşürken, Yunanistan'ın doğalgaz şirketi, Yunanistan'ın BOTAŞ'ı olan DEPA bizim BOTAŞ'lılarla görüşüyordu. Yunanistan'dan geldim BOTAŞ'ın Genel Müdürüyle görüşerek olayı oluşturmaya, burada zaman faktörü çok önemli. Eğer zamanı küçültmezseniz gücünüz büyümez. Yani madem iş, enerji dediğimiz şey güç bölü zamandır, o zaman zamanı mümkün olduğu kadar kısa tutacaksın. Biz konuşmakla çok vakit geçirerek zamanı uzun tutuyoruz, sıkıntımız burada. Onun için çok fazla güçlü olamıyoruz, çok fazla iş yapamıyoruz. Sıkıntımız çok konuşmakta.
Ve hep bu tartışmalarla vakit geçirdiğimiz için. Onun için iş tarifine baktığınız zaman, enerji tarifine baktığınız zaman bu tarifin üzerine tekrar düşünmenizi istirham ediyorum; çünkü madem ki teknik konuşuyoruz, teknik hareket etmemiz lâzım, hayatımızda bunu uygulamamız lâzım. Bununla ilgili de mutlaka hukukî alt yapının oluşması lâzım. Tıpkı termodinamik kanunları gibi yasal, yani mevcut cari yasalar da bizim için son derece önemli, bunları da ihmal edemiyoruz. Yaptığınız zaman top direkten dönüyor, gol olmuyor. İşte o özelleştirmeler geri dönüyor, işletme hakkı devirleri bozuluyor, mutlaka bu yasal düzenlemelerin de olması lâzım. Biz bu yasal düzenlemeleri de yapıyoruz.
Bir misâl vereyim size Petrol Piyasası Yasası. Petrol Piyasası Yasası Cumhuriyet tarihinde ilk defa çıkmıştır. Birkaç sayfa ile idare edilen yönetmeliklerle, kararnamelerle giden bir meseleydi. 27-30 milyar dolarlık yıllık bir piyasayı biz yasayı çıkararak, Cumhuriyet tarihinin önemli bir yasasıdır bu ve uzlaşmayla da çıktı, epey tartışma oldu, başka şeyler oldu ama, neticede uzlaşmayla çıktı. Bu kaçağı önleyecektir inşallah iyi uygulayabilirsek, bununla ilgili serbest piyasa şartları oluşacaktır, rekabet oluşacaktır, şeffaflık gelecektir, vesaire bunların hepsi oluşacaktır. Bu yasa kolay çıkmadı, ama neticede bunu çıkarttık.
Peşinden LPG çıkacak. Biliyorsunuz feci kazalara sebep olan, bize hiç yakışmayan şartnamelerle yürüyen bir sektör, bunu toparlamaya çalışıyoruz. Bunlar o kadar kolay işler değil. Bunların içinde uluslar arası şirketler var, sermaye var, bayiler var, tüketiciler var, işte bütün hepsine bu insan hakları bağlamında da ele almamız gerekiyor, o da oradan gidiyor.
Bu arada Maden Yasası çıkıyor, bunun hazırlığı içindeyiz. Yer altı kaynaklarımızın düzenli bir şekilde kullanılabilmesi için. Enerjiyi de yakından ilgilendirdiği için söylüyorum. Çünkü biz Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının ismini politikamızda ana unsur oluşturduk ve enerji politikamızı daha çok tabiî kaynaklara bağladık, ama bunu yaparken de olmayanı tabiî ki ithal edeceğim. Ama biz ithalden ziyade kendi kaynaklarımızı aramada da ağırlıklı olarak ele alıyoruz. Petrol aramasında ve doğalgaz aramasında çok ciddî çalışmalar giriştik. Şu anda doğalgazda yeni bir 700 milyon metreküplük bir sahayı daha bulduk, bunu yakında açacağız. Ayrıca bu kaynaklarımı giderek daha da artırmak üzere yeni programlar yaptık. Bir önceki döneme göre iki kat sondajları artırdık. Gelecek yıl da bunun iki katı artacak, yani bir önceki dönemin dört katına çıkmış olacağız. Petrolde de aynı şekilde. Şu anda Doğu Karadeniz'de petrol konusunda beklediğimizin üstünde bir sonuca ulaşacağımızı tahmin ediyoruz, ilk aldığımız izlenimler, datalar bunu gösteriyor. Ama sondaj yapmadan bu tabiî kesinleşmeyecek. Bunu da önümüzdeki yıl bu gerçekleşmiş olacak.
Şu anda yoğun bir çalışma içindeyiz, bunları toparlamaya çalışıyoruz. Kömür konusunda hatırlarsınız daha evvelden, yani uzunca bir süredir, yani 10 yıla yakın bir süredir TKİ tevziat yapmıyordu şeyde, daha çok kamuya satıyordu. Kamuya sattığı için de fiyat ayarlanabiliyordu, fiyat yüksek ayarlandığı için de ithal fiyatlar da yükseliyordu kömürde. Devlet Demiryolları bu konuda taşımaya ağırlık vermiyordu, daha çok ithal kaynaklarla bunları yapmaya çalışıyorduk. İşte Ukrayna'dan, Güney Afrika'dan, Çin'den kömürler geliyordu. Biz bu sene 800 bin ton kömürü fakir fukaraya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun da desteğiyle verme programını yaptık ve yerli kömürümüz, dışarıya para vermeden. İşte size insan hakları, işte size sosyal bir politikanın uygulaması. Bunu oluşturduk, yani şöyle bir hesap yaparsanız, yani eğer hepsinin kamyonla taşındığını düşünürseniz, 10 tonluk kamyonlarla hesap ederseniz 80 bin kamyon yapıyor bu, 80 bin kamyonun taşıdığı bir iş gücünü düşünün. Tabiî bunun büyük bir kısmı trenlerle, raylı sistemle oldu, gemiyle oldu ama, ben size hani bir rakamın büyüklüğünü fiziki olarak göstermek için söylüyorum.

Ve bu yerli kaynaklarımızda tamamen ilave bir üretim olarak oluştu ve bunu şu anda dağıtıyoruz, soğuktan en azından korunuyor ve bunun karşılığında TKİ kâr ederek yapıyor bunu. Yani bu harekette biz TKİ'nin daha fazla kâr etmesini sağlıyoruz. Aynı şekilde elektrikte yaptığımız çalışma. Bizim yerli üretimimizi eğer devletin, kamunun ürettiği elektriğe 60 milyar kilovat/saat olarak bakarsan yuvarlak hesap, 10 milyar kilovat/saatini biz kömüre ve suya ağırlık vererek yaptık ve buradan kâr ettik, kâr ettiğimiz için indirim yapıyor, popülizmle değil. Kâr ettiğimiz için, 1 katrilyon kâr. Demek ki olabiliyormuş, olabiliyormuş, yani bunu bu şekliyle yaptık.

Bulgaristan'dan aldığımız elektrik konusunda daha evvelden hani darboğaz vardı, karanlıkta kalıyorduk, şu oluyordu, bu oluyordu filan deniyordu, Bulgaristan'dan elektrik alıyorduk, mobil santraller kurulmuştu, mobil santrallerden dolayı bize olan yük 500 milyon dolardır. Fındıktan kazanamıyorsunuz bu kadar parayı, yani koskoca Karadeniz Bölgesinin ta İstanbul'a kadar, Düzce'ye kadar düşünürseniz bu kadar parayı kazanamıyorsunuz. Bu, şu bizim yaptığımız, yani şu düzenlemelerle yaptığımız kazancımızı; doğalgazı, elektriği, vesaireyi işin içine koyarsanız.

Şimdi bunlardan dolayı yeni bir politika oluşuyor. Dikkat ederseniz ben size çok farklı konuları anlatıyorum, yani daha evvel belki de rastlamadığınız, daha evvel tanık olmadığınız bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı profili size çizmeye çalışıyorum. Yani yenilenebilir enerjisiyle, hidrojeniyle, diğer kaynaklarıyla. İşte bu zamanının geldiğini gösteriyor kinetik olarak. Yani o bakımdan hep beraber çalışalım burada, yani bizim artık oy kaygımız, şunumuz, bunumuz yok. Bu bir millî mesele, eğer ulusal bir politikadan bahsediyorsak işte hodri meydan, hepimiz beraber, ben sizi davet ediyorum, beraber çalışalım. Beraber çalışalım ve ülkemizi dünyadaki ilk 10 büyük ekonomi haline getirelim, bunun hesapları daha evvel yapıldı ve bizim bunun içinde kromozomlarımızda hazır olan gücümüz de var; güçten enerjiden bahsediyorsak. Her şeyimiz var. O zaman bunu birlikte oluşturalım.

Yerli kaynaklarımız bu bakımdan son derece önemli. Şu anda sıkıntımız mevcut santrallerimizin yenilenmesi, bunun tam hakkını veremiyoruz. Şimdi buraya ağırlık verdik. Yani EUAŞ'ın elindeki santrallerin, kömür santrallerinin, hidrolik santrallerinin verimini artırmak. Burada bir miktar verim artırırsak yeni yatırım yapmaksızın, yani yeni tesisler kurmaksızın bunun kapasitesini, verimini artırırsak çok büyük bir avantaj elde edeceğimizi ümit ediyorum. Burada sizin önerilerinizi bekliyoruz.

Ayrıca yap-işlet-devreler dahil olmak üzere bizim şu anda hâlâ el atmadığımız Enerji ve Tabiî Kaynaklarında bekleyen müracaatlar var. Bu müracaatları geçen hafta ayıkladık. Bunların teminatlarını teslim edeceğiz, bunlarla ilgili görüşmelerimizi yapacağız, bunlarla ilgili devam edeceklerle edeceğiz, diğerleriyle el sıkışacağız, yeni bir yatırım sahasını, yeni bir hareket sahasını onlarla birlikte açacağız. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının içinde çözülmemiş projeler, çözülmemiş işler kalmayacak.
Bunu size, bunu da bildirmiş olayım; çünkü bizim 2007'ye çok daha aktif bir şekilde hazırlıklarımızı yapar, çünkü yapacağımız yatırımlar ancak 2007'de realize edilir. Bunun için de başta yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere rüzgâr, jeotermal, güneş, hidroelektrik santralleri olmak üzere buna bilhassa ağırlık veriyoruz.

Kayıp kaçağa gelince, biraz önce bahsettiğiniz için bunları söylemek istiyorum. Birkaç konuda da şöyle hem bir açıklayıcı ifade olsun diye söylüyorum. Kayıp kaçakta evet sıkıntımız var, ama bunun üzerine çok ciddî olarak gidiyoruz. Yaklaşık olarak 240 trilyonluk bir kaçağı yakaladık. Bu yakaladık demek bile benim için hoş olan bir tabir değil, yani bir Bakanlığın görevinin bu olmaması lâzım ve yalnız ben de size bir şey söyleyeyim. Bu işte teknik bilgi olmadan olmuyor. Buradan ne demek istediğimi de biliyorsunuz, anlıyorsunuz herhalde. Çünkü sigortası bozulan bir insan bile, ben çok biliyorum, komşularımın sigortalarını tamirini bile kendilerinin yapamadığını biliyorum, ama bu tip insanların ben elektrik kaçağı konusunda sayaç değiştirecek kadar, duvarların arkasına manyetik alet koyacak kadar teknik bilgiye sahip olmadıklarını tahmin ediyorum. Bunda da hepinize rol düşüyor, bunu da mutlaka yapmamız lâzım diye düşünüyorum.

Buradan bir söz daha söyleyeyim, yani bu DSİ'yle söylediğiniz, sadece şu kadarını söyleyeyim. Genel Müdür bana bu sözleri söylemediğini söyledi, bu kadarını söyleyeyim size. Dolayısıyla, yorumu sizindir. Bunu da bilginize sunmuş oluyorum.

Ancak şunu tekrar söylemem gerekiyorsa, biz bütün bu çalışmaları birlikte yapmak üzere sizleri davet ediyoruz, yaptığımız çalışmalarda köklü, radikal konulara bilhassa girdik, bir ÇEAŞ KEPEZ meselesi bunlardan bir tanesidir. Bu daha evvelden de vardı, daha evvelden de buna teşebbüs edildi. Burada da biz mala mülke, şuna buna el koymadık, bu bir özelleştirmenin tersi bir hareket değildir, o televizyon ara reklâmlarında, maçlardan önce belirtildiği gibi ben açıklamayı da basına ilettim. Böyle bir şey söz konusu değildir. Burada kendilerinin de imzaladıkları bir sözleşmeye aykırı hareket etmenin sonucunda bu iş olmuştur. Diğer konularda olduğu gibi biz öyle isim filan takmadık, öyle "Gök gürültüsü operasyonu, şimşek operasyonu" filan gibi öyle isimler filan takmadık, bu işi yaptık ve çok da fazla üzerinde durmadık. Yani bu noktayı da bilhassa size ifade etmek istiyorum.

Türkiye'de enerji konusunda şu anda bir problem yok, daha evvelden de büyük ölçüde yoktu. Meselâ bir Bulgar elektriği meselesinde, söyleyip konuşmamı bitireceğim- Bulgaristan'dan elektrik alıyorduk biz. Bulgaristan'dan aldığımız elektriğin karşısında da müteahhitlerimize bir otoyolla iki baraj sözü verilmiş. Geldiğimizde baktık nerede bu otoyol, nerede bu baraj, yok. Bunun üzerine konuştuk, ettik, peki bu iş, bu konu hiç görüşmediniz mi filan diye arkadaşlara sorduk, görüştük ama bu pek uygulanmadı filan dediler. Peki uygulayalım o zaman dedik, konuştuk, baktık ki iş uygulanmayacak gözüküyor, anlaşmada biz paramızı ödüyoruz, elektriği alıyoruz, biraz da pahalı da alıyoruz, ama bunun karşılığında müteahhitlerimize söz verilmiş. Sonra öğrendik filan o müteahhitlik işi biraz karışıkça. Bazı mektuplar gitmiş gelmiş, bir sürü şeyler olmuş filan, kestik biz elektriği. Kesince 2 bakan birden geldi, Enerji Bakanıyla Bayındırlık Bakanı geldi. Açın filan dediler, açalım ama müteahhitler de kazmayı vursun filan dedik. Tamam vururlar, vursun ondan sonra açarız dedik. Şu ana kadar hâlâ kazma vurulmadığı için biz de elektrik almayı kestik.

Şimdi bunun üzerine en son 2 gün önce Yunanistan'daki toplantıda Sayın Bakanla da görüştük. Ona şu önerilerde bulundum. Bir, anlaşmayı uygulayın, yani imzaladığınız şekilde. İki, uygulayamıyorsanız bir otoyolla iki barajın yaklaşık değeri diyelim ki, farz edelim ki, 600 milyon dolarsa, müteahhitlik kârı da gene farz edelim ki, misal olarak söylüyorum. Yüzde 30'sa, hani hesabı izah etmek için örneği söylüyorum. Yüzde 30 çarpı 600 milyon dolar, işte 180 milyon dolar eder. 180 milyon doları alacağımız şeyden düşürün, elektrikten, fiyatı düşsün, tüketici de bunu ucuz elektrik olarak kullansın. İkinci teklifimiz buydu.

Üçüncüsü, bunu da yapamıyorsanız gelin yeniden görüşelim dedik, o da olmazsa bunu donduralım ileride ihtiyacımız olursa gene şartları görüşmek üzere yapalım dedik. Yaptığımız bu, yani hesaplarımız bu kadar basit, bu kadar açık. O bakımdan sizlerin ortak aklınıza ihtiyacımız var Türkiye'nin ilk 10 büyük ekonomisi olmak için.
Hepinize saygılar sunuyorum.



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


ANKARA ŞUBE GENEL KURULU YAPILDI

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU HAZİRUN LİSTESİ ASKIYA ÇIKIYOR

FUKUSHİMA FELAKETİNDEN DERS ALMALI VE NÜKLEER GÜÇ SANTRALI GİRİŞİMLERİNİ SONLANDIRMALIYIZ!

ÇEVRİMİÇİ SEMİNER: ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ZAMAN VE SENKRONİZASYON

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO HÜKÜMETİ NÜKLEER SANTRAL İLE İLGİLİ UYARDI: SONLANDIRIN! (TRAKYA DEMOKRAT)

EMO: FUKUSHİMA NÜKLEER FELAKETİNDEN DERS ALINMALI! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO’DAN FUKUSHİMA’NIN YILDÖNÜMÜNDE ‘AKKUYU’ UYARISI (BASKENTGAZETE.COM.TR)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

Okunma Sayısı: 1561


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.