|
19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleştirilen ve "Hayata Dönüş" adı verilen operasyonu ve operasyondan sonra gündeme gelen ve cezaevlerindeki tecrit uygulamalarının kaldırılmasını talep eden ölüm oruçları sonucunda 122 kişi daha hayatını kaybetmesi ve Avukat Behiç Aşçı’nın Ölüm Orucunu sürdürmesi ile ilgili olarak TMMOB Ankara İKK, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, Ankara Tabip Odası ve KESK Ankara Şubeler Platformu basın toplantısı düzenledi.
EMO Ankara Şubesi‘nde 30 Aralık 2006 tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, toplantının bileşenleri adına basın açıklamasını TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ramazan Pektaş okudu. Tecrit ve F tipi cezaevi uygulaması ile cezaevinde bulunan insanlara ikinci bir ceza daha verilmesi evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğu gibi, cezaevine hapsedilen insanların insani haklarının da gasp edilmesi niteliğinde olduğunu söyleyen Pektaş, "Cezaevi, tutuklu ve hükümlülerin yaşamlarına yönelik olumsuzlukların ve insanlık dışı uygulamaların yapıldığı bir yer olmamalıdır. Hükümlü yakınlarının ve kitle örgütlerinin 2000 yılından bu yana tam altı yıldır aralıksız olarak dile getirdiği, bu uğurda çoğunluğu cezaevinde olmak üzere 122 kişinin, duyarlılığı artırmak ve tecrite dur demek için öldüğü, onlarcasının Wernicke korsakof hastalığı ile onulmaz ve kalıcı rahatsızlıklara maruz kaldığı bilinmektedir. Devletin ve adalet sisteminin görevi tutuklu ve hükümlüleri öldürmek değil yaşatmaktır. F tipi cezaevleri, tecrit ve bu yolla hükümlülerin yaşamlarının yok olmasına seyirci kalan Adalet Bakanlığı, bir nevi "dolaylı ölüm cezası" uygulamaktadır" dedi. Bugüne kadar 122 kişinin hayatına mâl olan talebin sadece tecritin kaldırılması olduğunu ve bu talebin güvenliği zaafa uğratacak bir talep olmadığını dile getiren Pektaş, cezaevinde kalanların insani ve sosyal ilişkilerinin sürdürülmesi için, diğer tutuklu ve hükümlülerle diyalog kurabilmeleri ve bu şekilde psikolojik yıpranmaya maruz kalmamaları için böyle bir taleplerinin olduğunu ifade etti. 5 Nisan 2006 tarihinden beri ölüm orucunda bulunan Behiç Aşçı‘nın ölüm sınırına geldiğinin altını çizen Pektaş, "Her geçen dakika, her geçen saniye Behiç Aşçı‘nın biraz daha ölüme yaklaşması demektir. Geri dönülmez izleri zaten oluşan ölüm orucunun bir de hayatı ortadan kaldırmasına seyirci kalmak, vicdani sorumluluk gereği kabul edilemez" diye konuştu. Yaşamanın sadece biyolojik faaliyetleri sürdürmek, nefes alıp vermekle sınırlı bir olgu olmadığını sosyal bir varlık olan insanın, yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan en temel ve vazgeçilmez koşullardan biri de sosyal ortam olduğunu vurgulayan Pektaş, "İnsanlık onurunu zedeleyen, yaşama hakkını elinden alan ‘tecrit‘ uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Bizler tutuklu ve hükümlüleri sakat bırakan, ölümlerine neden olan bu insanlık ayıbının artık son bulmasını istiyoruz. Adalet Bakanlığı ve Hükümet bu yüz kızartıcı duruma dur demelidir. Tecrit ayıbını ortadan kaldırmak için 123. Ölüme Dur demek için yeniden insani bir düzenleme yapılması gerekmektedir" dedi.
|
|
|