|
ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL AKTUĞ'UN 06 OCAK 2008 TARİHLİ KENT GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZISIDIR.
2008 yılının ilk haftasını zam haberleri kapladı. Önce elektrik zammı, sonra doğalgaz ve benzin zamları peş peşe kamuoyunun gündemine girdi. Bakanlar Kurulu‘nun elektrikte satışa esas konutlarda yüzde 15, sanayide yüzde 10 olarak belirlediği temel fiyatın üzerine EPDK‘nın "dağıtım bedeli, iletim bedeli ve perakende satış hizmet bedelini" eklediğinde, nihai tüketiciye dönük tarifeye göre, elektriğin kilovatsaat ücreti konutlarda yüzde 19.5 artışla 14.830 YKr‘ye yükseldi. Tüketici Hakları Derneği (THD), elektrik zammının iptali istemiyle Danıştay‘da dava açtı. Danıştay önünde yapılan basın açıklamasında, OECD ülkeleri de dahil, ulusal gelir durumuna göre en pahalı elektriğin Türkiye‘de kullanıldığı, elektrikteki fiyat politikalarının evrensel tüketici hakları, kamu yararı ve sosyal devlet anlayışına uygun olmadığı, elektriğe zam yapılırken yerli kaynaklara önem verilmediği, tüm bu nedenlerle elektriğe yapılan zammın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay‘da dava açıldığı belirtiliyor. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odalarının yapmış oldukları basın açıklamalarında ise yapılan enerji zamlarının son beş yıldır yürütülen özelleştirme politikalarının bir sonucu olduğu belirtiliyor. Ayrıca yapılacak özelleştirmelerle TEDAŞ‘a ve EÜAŞ‘a el koyacak sermaye güçlerinin karlarını güvenceye almak için bir garanti olduğu da vurgulanıyor. Elektrik Mühendisleri Odası‘nın yaptığı basın açıklamasında: "Zammın Ardındaki Gerçekler Yap-işlet-devret, yap-işlet, işletme hakkı devri sözleşmelerini yeniden masaya yatırma taahhüdünü unutan AKP Hükümeti, bu santrallardan pahalı elektrik alımını sürdürdüğü gibi dengeleme ve uzlaştırma sisteminin nakdi olarak uygulanmaya başlandığı 1 Ağustos 2006 tarihinden itibaren de özel sektörün yüksek fiyatlı kamuya elektrik satışına olanak sağlamıştır. Tüm bunlar elektrik fiyatlarına zammı kaçınılmaz kılmıştır. Elektrikte otomatik fiyatlandırmaya geçilmesiyle yapılan zamların sürekli olacağı açıktır. Özellikle Türkiye‘nin elektrik üretiminin yarıya yakınının doğalgaza bağımlı olduğu ve Rusya‘nın son dönemde Asya‘da yaptığı anlaşmalar dikkate alındığında, Nabucco Projesi gibi doğalgazdaki ülke çeşitlendirme stratejisinin çıkmaza girdiği açıktır. İran‘ın durumunda ABD‘yle ilişkiler nedeniyle var olan belirsizlik göz önünde bulundurulduğunda Türkiye‘nin Azerbaycan dışında elinde alternatif kalmadığı görülmektedir. Bu ise Rusya‘nın doğalgaz satışında belirleyici olması ve zamların kaçınılmazlığını artırmaktadır. Kaldı ki zam yapmamakla övünen AKP Hükümeti‘nin bu olanağı da büyük ölçüde düşük kur politikası ve halkın vergileriyle oluşan kamu kaynaklarıyla sağladığı göz önünde bulundurulmalıdır. IMF‘ye Yatırım Yapılmayacağı Taahhüt Edildi Üstelik Enerji Bakanı‘nın sanayiye 15 milyar dolar kaynak sağlamakla övündüğü zam yapmama kararının bedeli yalnızca halkın vergileriyle oluşan kamu kaynakları üzerinden ödenmemiş, ülkenin yatırım yapmayacağı da IMF‘ye taahhüt edilmiştir. IMF personeli tarafından hazırlanan 4 Mayıs 2007 tarihli raporda, "IMF personeli programlanmış fiyat uyarlamalarını yerine getirmesi için baskı yapmış olmasına rağmen, yetkililer devlet girişimlerinin yatırımları da dahil olmak üzere harcamaların kısıtlanmasını telafi edici önlem olarak önermişlerdir" ifadesi yer almaktadır. Elektrik alanındaki yatırımsızlık ise ülkeyi enerji sıkıntısıyla karşı karşıya bırakmıştır. Şimdi yeniden pahalı elektrik alımına neden olacak sözleşmeler ve doğalgaza dayalı santrallar gündemdedir. Tüm bunlar ülkenin içinde bulunduğu kısır döngüyü daha da derinleştirmektedir. Hükümetin yanlış enerji politikalarının bedelinin halktan çıkarılması kabul edilemez." denilmektedir 5 yıldır elektrik fiyatlarını artırmamakla övünen hükümetin, zam yapılmayan bu sürenin acısını çıkarmak için, IMF ve Dünya Bankasına verdiği sözler doğrultusunda, elektrik fiyat artışlarını otomatiğe bağlama hazırlığı içindedir. Halbuki enerji fiyatlarını düşürmek mümkündür. Makina Mühendisleri Odası‘nın yapmış olduğu basın açıklamasında öneriler ifade edilmiştir. Bunlar: Enerji üretiminde ağırlık; yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir. Enerji planlamaları, ulusal ve kamusal çıkarların korunmasına ve toplumsal yararın arttırılmasını, yurttaşların ucuz, sürekli ve güvenilir enerjiye kolaylıkla erişebilmesini hedeflemelidir. Fiyatları sürekli artan ve daha da artacağı Uluslararası Enerji Ajansınca da tahmin edilen, ithal doğal gaz ve taşkömürünün elektrik üretiminde yarıyı aşan payları, yerli ve yenilenebilir kaynaklar devreye alınarak, kademeli olarak önce % 30‘lara, sonra dörtte birlere düşürülmelidir. Enerji sektöründeki kamu kurumlarını küçültme, işlevsizleştirme, özelleştirme amaçlı politika ve uygulamalar son bulmalıdır. Mevcut kamu kuruluşları etkinleştirilmelidir. Doğal gaz ve petrol arama, üretim, iletim, rafinaj, dağıtım ve satış faaliyetlerinin entegre bir yapı içinde sürdürülmesi için BOTAŞ ve TPAO, Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumu bünyesinde birleştirilmelidir. Elektrik üretim, iletim, dağıtım faaliyetleri bütünlük içinde olmalı, EÜAŞ, TEİAŞ, TEDAŞ, TETAŞ, eskiden olduğu gibi Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) bünyesinde birleşmelidir. Kamu elektrik üretim ve dağıtım şirketleri özelleştirilmemeli, gerekli rehabilitasyon çalışmaları yapılarak verimleri yükseltilmelidir. Özel sektör tarafından yapılan enerji yatırımlarını kamusal çıkarları gözeten bir anlayışla denetlenmesine imkan veren düzenlemeler bir an önce yürürlüğe konmalıdır. Enerjide kamusal planlama, denetleme faaliyetleri arttırılmalı ve kamusal üretimle desteklenmelidir. Enerji girdileri üzerindeki yüksek oranlı vergiler düşürülmelidir. Ticari ve sınai işletmeler, enerji v.b. girdiler için ödedikleri KDV‘yi, ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarına ekledikleri KDV‘den düşebilmektedir. Oysa konutlarda elektrik tüketen yurttaşların bu imkanı yoktur ve yüksek oranlı KDV, onların ödediği enerji fiyatlarını artırmaktadır. Bu nedenle % 18 olan KDV % 1‘e düşürülmeli, enerji girdilerindeki ÖTV v.b. diğer dolaylı vergiler kaldırılmalıdır. Devlet doğacak vergi açığını, rant gelirlerine uyguladığı vergi bağışıklıklarını kaldırarak karşılamalıdır. Ucuz, sürekli ve kolayca erişilebilir enerji toplum için temel bir haktır ve bu hakkın etkin bir şekilde kullanımı kamu eliyle sağlanmalıdır.
|
|
|