"YÖK ARTIK" DEDİRTECEK YASA! "ÖĞRETİM ÜYELERİ İLE MESLEK ODALARI`NIN BAĞI KESİLMEYE ÇALIŞILIYOR" 12 Eylül cuntacılarının üniversiteleri cendere altına alarak, bilimsel çalışmaları ortadan kaldırarak kendine biat etmek için kurduğu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Yasası`nda AKP Hükümeti`nin yapmak istediği değişiklikler ile üniversiteler; bilimden, halktan yana olmak yerine kendi sözünü dinleyen; bilim insanlarıyla Meslek Odaları`nın, demokratik kitle örgütlerinin bağını ortadan kaldıran bir yapıya bürünmektedir. AKP Hükümeti pek çok alanda 12 Eylül darbecilerinin bile değiştirmeye cesaret edemediği düzenlemeler yaparak baskıcı yönetimini pekiştirmekte, "ustalık" dönemini "zorbalık" dönemine çevirmektedir. YÖK Yasa Tasarısı`nın 66. Maddesi`nde "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim organlarında görev üstlenen öğretim üyeleri kurumlarından aylıksız izinli sayılırlar." denilmektedir. Meslek Odaları ile üniversitelerin bağını koparacak olan bu düzenleme ile öğretim üyeleri aylıksız izinli sayılmayı göze almadıkça Meslek Odaları`nın yönetim ve denetim organlarında görev alamayacaklar. Bundan sonraki aşama ‘üniversite öğretim üyelerinin Meslek Odaları`na üye olamayacakları` yönünde olursa bu durum kimse için şaşırtıcı olmayacaktır. Bilindiği gibi, YÖK daha önce de bir genelge yayımlayarak öğretim üyelerinin Meslek Odaları`nda görev almasına yasak getirmiş, TMMOB`nin başvurusu üzerine Danıştay bu genelgeyi iptal etmiştir. Danıştay`ın iptal ettiği genelgenin bu şekilde yasalaştırılması çalışması YÖK`ün mevcut anti demokratik yapısını daha da güçlendirecektir. İktidara gelmeden önce YÖK`ü kaldırma vaadinde bulunan, bu vaadini parti programına yazan AKP, geldiğimiz süreçte YÖK`ün varlığını meşrulaştırmıştır. "Vesayetçi" kurumları tasfiye etme iddiasında olan bir iktidarın YÖK`ün sadece adını değiştirip vesayetçi, baskıcı, akademik özerkliği engelleyici yanlarını muhafaza etmesi ülkemizin bilimsel ve toplumsal yaşamı için oldukça düşündürücü, bir o kadar da tehlikelidir. YENİ YASA TASLAĞINDA ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİNİN ESAMESİ OKUNMUYOR Yasa tasarısı hazırlanırken TMMOB ve bağlı Meslek Odaları`ndan görüş almaya lüzum görmeyen YÖK; bir yandan yasa tasarısında öğretim üyelerinin ve öğrencilerin siyasi partilere üye olabileceğini yazarken bilimsel araştırmalarda olmazsa olmaz olan Üniversite-Meslek Odası işbirliğine de engel olmaya çalışmakta, bir yandan da onlarca akademisyeni ve öğrenciyi siyasi faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle gözaltına alıp tutuklatmakta. Hükümetin TMMOB Yasasında yapmayı hedeflediği değişiklikler ile TMMOB‘nin kamudan yana olan hareket alanı yok edilmeye çalışılırken, TMMOB ve bağlı Odaların yönetim ve denetim organlarında öğretim üyelerinin yer almasını aba altından sopa göstererek engellenmeye çalışılması, mevcut yasanın 12 Eylül YÖK`ünden hiç de farklı olmadığını, hatta askeri cuntadan daha geri seviyede olduklarını göstermektedir. YÖK Yasa taslağının genelinde getireceği başkaca olumsuzluklar ise şöyle sıralanabilir; YÖK`ün yerini alacak olan Türkiye Yükseköğretim Kurulu, YÖK`ten daha merkeziyetçi ve baskın konuma gelirken, taslakta üniversite özerkliğini kısıtlayan maddeler bulunmakta ve yasa ile düzenlenmeyen tüm konular Türkiye Yükseköğretim Kurulu kararlarına ve yönetmeliklere bırakılmaktadır. Üniversiteler akademik konularda alınacak kararlar başta olmak üzere yönetim ve teşkilatlanma, personel ve istihdam, mali konularda merkezi yapının düzenlemelerine bağlı kılınmakta, üniversitelerin özerkliği güvence altına alınmamaktadır. Eğitim bir sektör olarak yeniden yapılandırılarak eğitim alanı tamamen sermayenin denetimine ve hizmetine sunulmaktadır. Üniversite Konseyi`nin oluşumu tanımlanırken; ‘fakülte kurullarının önerdiği üçer üyeden oluşan adaylar arasından senato tarafından seçilen 6 profesör; Bakanlar Kurulu tarafından seçilen 2, Kurul tarafından profesör unvanlı öğretim üyeleri arasından seçilen 1; bu 9 üyenin ilgili üniversitenin dış paydaşları içerisinden en az bir üniversiteye mali destek sağlayanlar veya üniversitenin mezunları arasından olmak üzere seçtiği 3 üye ve rektörden oluşur` denilerek Üniversite Konseyi`ne sermaye sahipleri sokularak üniversitelerin piyasalaştırılmasının önü açılmakta, akademik özerkliğin yanında ekonomik özerkliğin de önü kesilmek istenmektedir. ODTÜ öğrencilerine ve bu öğrencilere destek veren öğretim üyelerine biber gazı gönderen; bilim yuvalarını tarikat ve cemaat yuvalarına çevirmek isteyen hükümet ince bir politika güderek iktidarına yönelik hiçbir muhalefeti, yükselen sesi duymak istememektedir.ODTÜ`de iktidarı protesto edenlere yönelik saldırıları kınayan açıklamalar yapan, her zaman bilimden, halktan emekten yana olduğunu söyleyen TMMOB ve bağlı Odalarının öğrencilere ve öğretim üyelerine verdiği destekten rahatsız olan hükümet, kamu yararı güden TMMOB`yi işlevsizleştirmek istemesinin yanı sıra, bünyesinde öğretim üyelerinin yer almasına da izin vermeyerek üniversite- meslek odası, üniversite-demokratik kitle örgütü, üniversite-halk birlikteliğine sekte vurmak istemektedir. Mühendislik, mimarlık, şehir plâncılığı toplum bilimidir. Akademik unvanı olan bilim insanları Meslek Odaları`ndan ve toplumsal gelişmelerden kopuk olarak mesleklerini yürütemezler. Evrensel değerlerin üretildiği üniversitelerin bilimsel, demokratik ve özerk bir yapıya kavuşmasının önündeki kurumsal engellerden birisi olan YÖK kaldırılmalı, devletten ve sermayeden bağımsız, bilginin özgür bir şekilde üretildiği kurumlar haline getirilmesi sağlanmalıdır.
TMMOB EMO ANKARA ŞUBESİ 21. DÖNEM YÖNETİM KURULU
|