2013

   · ETKİNLİK Giriş Sayfası

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

KARASAL SAYISAL YAYINCILIK ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ - KARASAL SAYISAL YAYINCILIK ÇALIŞTAYI 2013


 
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından düzenlenen Karasal Sayısal Yayıncılık Çalıştayı’nda mahkeme kararlarıyla yürütmesi durdurulan karasal sayısal televizyon yayıncılığı ihale süreci ile konunun teknik, ekonomik ve sosyal boyutları ele alındı. Çalıştayda karasal sayısal yayıncılık frekans ihalesinin, Türkiye`de yıllardır frekans ihalesi tamamlanamayan analog yayıncılık gibi ilerleme gösteremediğine dikkat çekilirken, şirketlerin lisans bedeli ödemek istemedikleri ortaya çıktı. Karasal sayısal yayıncılık altyapısı için de yatırım yapmak istemeyen şirketler Anten A.Ş üzerinden TRT`nin altyapısına ortak olurken, yeni yapılacak yatırımlar konusunda da gözlerini Evrensel Hizmet Fonu`na çevirdiler. Çalıştayda, yurttaşların seçeneksizlik nedeniyle uydu yayıncılığına mecbur bırakılması eleştirilirken, kamusal hizmet anlayışıyla karasal sayısal yayıncılığın yaygınlaştırılmasının önemi üzerinde duruldu. Ayrıca karasal sayısal yayıncılığa geçişi kolaylaştırmak adına hibrit çözümlere de dikkat çekildi.
 

EMO tarafından düzenlenen Karasal Sayısal Yayıncılık Çalıştayı, EMO Konferans Salonu`nda 21 Aralık 2013 tarihinde gerçekleştirildi. Çalıştayın açılışında konuşan EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Mehmet Bozkırlıoğlu, karasal sayısal yayıncılık konusunun frekans ihalelerinin iptal edilmesi nedeniyle yeniden gündeme geldiğini vurguladı. Bozkırlıoğlu, "Bununla ilgili Elektrik Mühendisleri Odası olarak bu alanda, çok da fazla bilgi, belge, konuya dair görüş üretemediğimizi fark ettik. O yüzden, konunun tüm muhataplarını, bu konuyla ilgili tüm kamu kurumlarını, akademisyenleri bir araya getirelim, hem biz konuyla ilgili eksik bilgilerimizi tamamlayalım, hem de bu konunun tartışılmasına olanak tanıyalım istedik ve böyle bir çalıştayı organize ettik" diye konuştu.

Bozkırlıoğlu`nun konuşmasının ardından Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kesim`in başkanlığını yaptığı "Karasal Sayısal Yayıncılık Teknolojileri ve Ülkemizdeki Durum" başlıklı oturum gerçekleştirildi.

Oturumda ilk sözü alan Bilkent Üniversitesi İletişim ve Spektrum Yönetimi Araştırma Merkezi`nden Dr. Satılmış Topçu konuşmasına araştırma merkezine ilişkin bilgi vererek başladı. Araştırma merkezinin faaliyetleri kapsamında 1998-2001 yılları arasında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) için milli monitör sistemi projesini yürüttüklerini kaydeden Topçu, 1994 ve 1995 yıllarında ise Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) için analog radyo ve televizyon frekans planlaması projesi yürütüldüğünü belirtti. 2012 yılına kadar frekans planlamasında oldukça deneyim kazandıklarını aktaran Topçu, yaptıkları karasal sayısal radyo ve televizyon frekans planlamalarına ilişkin teknik bilgileri katılımcılarla paylaştı. Planlama kapsamında Türkiye genelinde 96, tahsis alanında 779 adet frekans ataması yapıldığını ifade eden Topçu, nüfusu 2 binden büyük olan tüm yerleşim merkezlerinin de kapsama alınabilmesi için 1399 adet emisyon noktası kullanıldığını kaydetti. Radyoda ise 1399 yerine 1059 emisyon noktasına düşülebildiğini ifade eden Topçu, "Plan hayata geçirileceği zaman, hangi yöne hangi panel kurulacak, kaç tane panel kurulacak, bunun daha detaylı çalışılması lazım. Genelde burada soru geliyor. O aşamaya kadar belirleyemedik, çünkü zaten süre kısıtlıydı. Bir de onu yapmaya kalkarsanız bir-iki yıl daha çalışmanız lazım" diye konuştu.

Frekans İhalesinde Bir Arpa Boyu Yol
Topçu`nun ardından söz alan RTÜK Uzmanı Hüseyin Özgün, 247 adet uydu televizyon lisansına sahip televizyon, 77 adet uydu radyo, bulunduğunu kaydederek, aynı zamanda 2 tane de uydu platformu olduğuna dikkat çekti. 125 televizyon ve 1 radyonun kablo lisansı bulunduğunu belirten Özgün, karasal ortamda yayın yapan kuruluşların ise lisansı olmadığına işaret etti. Sayısala geçiş ile birlikte 1 TV yerine 15 TV yayını yapılabileceğini kaydeden Özgün, sayısala geçiş ile birlikte yüksek çözünürlüklü (HD) yayınların da iletilebileceğini açıkladı. Dünyada kullanılan karasal sayısal yayıncılık standartlarına ilişkin bilgi veren Özgün, Türkiye`de DVB-T2 standardının tercih edildiğini belirtti. Türkiye`de yayınların ya DVB-T2 destekleyen TV`lerden veya desteklemeyen TV`lere takılacak olan kutular (set top box) aracılığı ile izlenebileceğini anlatan Özgün, karasal sayısal yayıncılık için yapılan frekans ihalesi öncesindeki planlama çalışmalarına ilişkin de bilgi verdi. Özgün, teknik gelişmelerin HD yayın sayısının artırılmasına izin verdiğini ifade ederek, düzenlenen ihalelere ilişkin de şunları aktardı:

"Ankara 8. İdare Mahkemesi`nin 11 Temmuz 2013 tarih ve 495 sayılı yürütmeyi durdurma kararıyla ulusal kanalların ihalesi durduruldu; ama RTÜK, bu ihalenin durdurulmasıyla ilgili olarak, sadece ulusal kanalların ihalesinin durdurulacağını, bölgesel ve yerel sayısal TV yayın lisansı sıralama ihalesiyle ilgili işlemlerin devam edeceğini İnternet sitesinden duyurdu ve bu konuda da karar aldı."

"Karasal Yayıncılık Anahtar Niteliğinde"
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Bilişim Uzmanı Dr. Ayşe İnalöz ise konuşmasında yayıncılık konusundaki uluslararası yükümlükler ve mevzuata ilişkin bilgi verdi. Ses, görüntü, multimedya ve data servislerini içeren radyo ve televizyon yayıncılığının, şebeke, frekans planlaması ve kullanımının regülasyon gerektirdiğine dikkat çeken İnalöz, medya hizmetlerinin günümüzde yayıncılık yöntemlerinin yanı sıra geniş bant İnternet olanakları kullanılarak da sunulabildiğine dikkat çekti.

Karasal yayıncılığın uydu ve kablo hizmetlerindeki gelişmelere rağmen birçok ülkede belirleyici yayın yöntemi olarak ön plana çıktığını ifade eden İnalöz, "Karasal yayıncılık şebekeleri ağırlıkla da kamu hizmetlerinin iletiminde anahtar bir rol üstlenmektedir. Kriterler bakımından, teknik kapasite, erişim, masraf ve kamu hizmetiyle kıyaslandığında teknik etkinlik ve maliyet etkileri bakımından, diğer hiçbir platform karasal yayıncılık şebekeleri kadar bu özellikleri kendinde toplayamamaktadır" diye konuştu. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği`nin (ITU) çalışmalarına da değinen İnalöz, ITU tarafından Türkiye tahsis edilmiş frekans bantlarına ilişkin bilgi aktardı.

Anten A.Ş`ye Altyapı Ortaklaştırma Gerekçesi
İnalöz`ün ardında konuşan Anten A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Cücioğlu ise konuşmasına Anten AŞ`ye ilişkin bilgiler vererek başladı. Karasal yayıncılığın TRT`nin vericileri ile başladığını sonradan özel TV kanallarının vericileri ile devam ettiğini anımsatan Cücioğlu, 2011 yılında çıkartılan yasa ile sayısal yayıncılığa geçişin zorunlu hale getirildiğine dikkat çekerek, kanunun ulusal karasal sayısal yayıncılık lisansına sahip kuruluşların 15`inin TRT ile bir araya gelip bir yayın ağını yönetecek bir şirket kurmasını öngördüğünü ifade etti. Anten AŞ`nin 1.5 yıl önce kurulduğunu kaydeden Cücioğlu, böylece verici maliyetlerinin düşürülmesinin hedeflendiğini, Anten AŞ`nin çalışmaları sonucunda yatırım ve işletme maliyetlerinin hesaplanarak, ortaklara bildirildiğine işaret etti. Ortakların hepsinin karasal yayıncılık için kullandığı altyapıları olduğunun altını çizen Cücioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şu an bu istasyonları tek tek ziyaret ederek, bu istasyonlarda kullanılabilecek altyapı; kulesinden enerji hattına, verici binasından anten sistemine kadar, kullanılabilecek altyapı varsa, hem hızlı geçişi sağlamak, hem de maliyetleri düşürmek adına böyle bir çalışma yapıyoruz. Aynı zamanda yeni istasyonlara da giderek, bu istasyonları nasıl kurabileceğiz, mülkiyeti kime ait vesaire gibi ön çalışmalar yapmaya başladık."
Ankara`da test yayını yapıldığını hatırlatan Cücioğlu, 4.6 milyon nüfusu ve 2 bin 516 kilometrekarelik alan için 4 tane emisyon noktası belirlediklerine işaret etti. Dikmen, Hüseyingazi, Yenimahalle`deki analog emisyon noktalarının yanında dönüşüm sonrası Etimesgut`ta da emisyon noktası kurulacağını belirten Cücioğlu, 2 HD ve 5 standart TV kanalı ile test yayının sürdürüldüğünü bildirdi. Bina içi ölçümlerin gerçekleştirildiğini ifade eden Cücioğlu, yayınların saatte 50 kilometre hızla giden araçlarda da kesintisiz izlenebildiğini kaydetti.

Şirketler Lisans Bedeli Ödemek İstemiyor
İlk oturumun tamamlanmasının ardından "Karasal Sayısal Yayıncılığın Ekonomik ve Sosyal Boyutları" başlıklı ikinci oturuma geçildi. EMO Yönetim Kurulu Yazmanı Mehmet Bozkırlıoğlu`nun yönettiği oturumda ilk olarak Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Güleryüz söz aldı. RATEM`in 850 civarında üyesi olan bir meslek örgütü olduğunu vurgulayan Güleryüz, çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Analogdan sayısala geçişin teknolojinin getirdiği bir zorunluluk olduğuna işaret eden Güleryüz, uydu ve kablo üzerinden yapıla yayınlarda lisans sıkıntısı olmamasına rağmen karasal yayınlarda lisans sıkıntısı ile karşı karşıya kalındığını söyledi. Güleryüz lisansı olmayan kuruluşların durumunu şöyle anlattı:
"Bizim karasal lisanslarımız yok; ama yasa çerçevesinde, bir tür geçici nizam içerisinde bu yayınlarımızı sürdürüyoruz ve bununla ilgili de yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz, yani yıllık frekans kullanım bedeli ödüyoruz ve biliyorsunuz, ilk kurulduğu günden beri de RTÜK`e önce yüzde 10`larda başlayıp, bugünkü koşullarda biraz daha azalmış, yüzde 5 eğitime katkı payı, yüzde 5`i RTÜK payı olarak devam etmiş, sonraki yıllarda yüzde 3`e indirilmiş payları ödüyoruz."

Sayısal yayıncılığa geçişte şirketlerden lisans veya ihale bedeli alınmasına karşı olduklarını kaydeden Güleryüz konuşmasını söyle sürdürdü:

"Bugün geldiğimiz noktada, aslında bir ölçüde baktığımız zaman, haklılığımız tescil edilmiş durumda. Biliyorsunuz, bir uygulama yapılmaya çalışıldı ve bu uygulamanın sonucunda, nisan-mayıs-haziran aylarında yapılan uygulamanın sonucunda ortaya çıkan tablo, önce tematiklerle ilgili, sonra ulusallarla ilgili, bölgesellerle ilgili yürütmeyi durdurma kararları geldi. Hatta bu yürütmeyi durdurma kararı alınmışlardan yanılmıyorsam 2 tanesinde iptal kararı geldi. Dolayısıyla artık bu uygulamayı sürdürme imkanı kalmadı bugünkü koşullarda."

Yayıncı Şirketlerin Gözü Evrensel Hizmet Fonu`nda
Türkiye`de karasal yayıncılığın izlenebilirlik oranının ihmal edilebilir düzeylere düştüğünü vurgulayan Güleryüz, "Uyduyla erişmenin kolaylığı, çanak antenlerin ucuzlaması gibi birtakım etkenler ve yayın çeşitliliği gibi etkenler karasalın aleyhinde bir sonuca yol açtı ve yüzde 80`ler oranında uydudan izleme var, yüzde 5`lere yaklaşan kablodan izleme var" şeklinde konuştu. Herkesin bedelsiz ve uydu alıcısına gerek duymadan yayınlara erişim hakkı kapsamında karasal yayıncılığın önemine dikkat çeken Güleryüz, "Ama bunun karşılığı, bu tarz yarışmalarla verilmiş lisanslar olmamalı" dedi.

Telekomünikasyon sektöründe ücra bölgelere hizmet götürmek için oluşturulan Evrensel Hizmet Fonu`nun kapsamının sayısal yayıncılığı da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini savunan Güleryüz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizim iddiamız odur ki, halkın erişimi bakımından konuyu ele aldığımızda, fondan altyapı giderleri karşılanabilir. Yayıncılar açısından baktığımızda, yayıncılara mümkün olduğu kadar az külfet getirerek bu dönüşüm sağlanabilir. Dolayısıyla bu sayısal dönüşümü bu şekilde sağlayabileceğimizi düşünüyoruz."

Anten A.Ş ile TRT Altyapısı Şirketlere Hediye
Güleryüz`ün ardından Haber-Sen Ankara 1 No`lu Şube Başkanı Osman Köse söz aldı. Köse, Haber-Sen`in en genel anlamda kamu yayıncılığını savunduğunu vurgulayarak, "Kamu yararı çerçevesinde baktığınızda, frekanslar kamuya ait olan bir kıt kaynak. Bu kıt kaynağın kullanımında öncelikle kamu yararı ve kamu hizmetinin dikkate alınması gerekiyor" dedi.

Özel televizyonların 1990`da ortaya çıkmasıyla birlikte kamuya ait olan kıt kaynağın bedelsiz kullandırılarak kamu zararı oluşturulduğuna işaret eden Köse, frekans ihalesi yapılmamasına ilişkin suç duyurularında bulunduklarını bildirdi. TRT`nin ülkenin yüzde 98`ini kapsama altına alan bir verici ağı ve bu vericileri işleten personele sahip olduğuna dikkat çeken Köse, frekans ihalesi yapılmadan yayıncı şirketlerin yapılacak frekans ihaleleri kazanacağı varsayımı ile ortak yapılarak, Anten A.Ş`nin hukuksuz bir biçimde kurulduğunu ve TRT`nin de bu şirkete ortak edildiğini anlattı. Kuruluş, yasadaki şartları yerine getirmediği için 2007`de açılan davayı kazandıklarını belirten Köse, konuşmasına şöyle devam etti:

"2011 yılında tekrar Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı. Biz aynı şekilde, aynı gerekçelerle dava açtık. Çünkü hiçbir şey değiştirilmeden, iptal edilmiş Bakanlar Kurulu kararının aynısı çıkarılmıştı. Onunla ilgili de dava açtık, o davada da yürütmenin durdurulması kararı verildi. Bizim dava dilekçemizde öne sürdüğümüz tüm gerekçeler haklı bulunarak, yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bunun üzerine, Anten A.Ş`nin ne olursa olsun mutlaka hayata geçirmek konusunda kararlı olanlar, ama geçmişteki yasal görevlerini yerine getirmeyenler yeniden 25 Temmuz 2013 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı çıkarttırdı. Şu anda bu Bakanlar Kurulu kararıyla Anten A.Ş. faaliyetini sürdürüyormuş gibi gözüküyor."

TRT`nin TV`de yüzde 98, radyoda ise yüzde 99 oranında kapsama alanına ulaştığını ve vericilerin büyük kısmının zaten karasal sayısal yayıncılığa hazır hale getirildiğine dikkat çeken Köse, "TRT bir şirkete ortak olacak, ortak olduğu şirkete kendi vericisini kiraya verecek; yani hem mal sahibi, hem kiracı olacak" ifadesini kullandı. Özel yayıncıların 300 milyon Avroluk yatırımı yapmak istemediğini kaydeden Köse, Anten A.Ş.`ye verilen görevlerin kamu tarafından yerine getirilebileceğini ifade etti. TRT`nin yasası gereği televizyon ve radyo yayınlarını seçme hakkı tanıyacak şekilde, birden fazla kanaldan ve bütün yurt sathında yapmasının zorunlu olduğuna işaret eden Köse, Anten A.Ş.`nin ise ülkenin yalnızca yüzde 70`ini kapsama almayı hedeflediğini, kalan yüzde 30`luk kısmın ise mağdur olacağını kaydetti.

"Seçeneksizlik Uydu Yayıncılığına Yöneltiyor"
Özel yayıncıların sadece büyük şehirlerdeki izleyicileri hedeflediğini, kırsal kesimler için verici maliyetine katlanmak istemediğini anlatan Köse, seçeneksizliğin uydu yayıncılığına yönelttiğini, uydu anteni ve verici maliyetinin ise yurttaşlara kaldığını söyledi. Karasal sayısal yayıncılık ve uyumlu televizyonlar için DVB-T2 standardına ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini belirten Osman Köse, ayrıca kullanıcılara bu cihazları satın alırken finansman desteği de sağlanmasını, yurttaşların cihazlar için fazladan para ödemeden bu yayınlara ulaşabilmesi için gerekli kutuların finansmanın ise Evrensel Hizmet Fonu`ndan karşılanmasını istedi. Köse, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Bizim dikkat çekmek istediğimiz en önemli nokta; izleyicilerin bu yayınlara ulaşması konusunda. izleyiciye ekstra bir yük getirilmeli, bunun finansmanı mutlaka özel yayıncıların da katkı sunduğu bir finansal havuzdan sağlanmalı. Türkiye‘de ithal edilen cihazlar mutlaka bu standartlara sahip olmalı. Vatandaşlar, şimdiden bilgilendirilmeli, kamu spotları yayınlanmalı ve Anten A.Ş. gibi bir şirkete gerek kalmadan, bu hizmetler tamamıyla TRT`nin olanaklarıyla sunulmalı."

"TRT Devlet Kanalı Oldu"
ODTÜ Medya ve Kültürel Çalışmalar Anabilimdalı`ndan Babacan Taşdemir ise konuşmasına karasal yayıncılığa geçiş politikaları konusunda master tezi hazırladığını belirterek başladı. AB ülkelerinde kamu hizmeti yayıncılığına ilişkin çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Taşdemir, AB`nin Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi`nin hazırlanış sürecine odaklandığına işaret etti. Türkiye`de TRT`nin kamu hizmeti yayıncılığından çok devlet kanalı görünümünde olduğuna dikkat çeken Taşdemir, şu ifadeleri kullandı:

"Kamu hizmeti yayıncısı doğrudan doğruya siyasi iktidarla, devletin resmi söylemiyle, tamamen bütünleşik, angaje olmuş bir yayıncı anlamına gelmiyor. Kamu hizmeti yayıncısı özerk bir kuruluş olmalı. Türkiye‘de de 60-70 döneminde bir özerklik dönemi olmuş, ama bu da çoğunlukla kağıt üzerinde kalmış. Onun dışında, TRT`yi kamu hizmeti yayıncısı olarak değerlendirmek zor."

Fordist üretim modelinin krize girdiği 1970`li yıllarda enformasyon ve iletişim teknolojilerinin krizden çıkış kapısı olarak değerlendirildiğini belirten Taşdemir, ABD ve Japonya`nın bu dönemde, bu alanda önemli hamleler yaptığını anlattı. Neoliberal değişimin enformasyon ve iletişim teknolojilerine yansımalarına değinen Taşdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"1984`te ve 1990`ların ortasında, enformasyon toplumuna geçişle ilgili yavaş yavaş, tedricen, tamamen özel sektörün bu alanda liderliği üstlenmesi gerektiğine ilişkin bir genel yaklaşım ortaya çıkıyor. Bunun bir sonucu olarak da neredeyse tam bir liberalizasyon, neredeyse tamamen içerik ve kamu hizmeti yayıncılığına ilişkin kaygılardan arındırılmış bir yayıncılık ortamı ve neredeyse tamamen altyapısal kaygılardan kaynaklı bir politikanın ortaya çıktığını görüyoruz."

"Özel sektörün yatırım cesaretinin kırılmaması" adına neredeyse bütünü ile kurallardan arındırılmış bir yayıncılık alanı yaratıldığına işaret eden Taşdemir,  AB`nin Görsel ve İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi`nde gizli reklam yapılabilmesi için ürün yerleştirme tekniğine izin verilmesinin gündemde olduğunu bildirdi. Türkiye‘de de yasa değişikliği ile ürün yerleştirmeye izin verilmesinin tartışıldığına işaret eden Taşdemir, yayıncılık faaliyetlerinin kültürel boyutunun önemine de dikkat çekti. Taşdemir, teknik veya işletme ile sıkıntıların hemen fark edebilecekken kültürel problemlerin uzun vadeli tahribatlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Tez çalışmasında sayısal yayıncılığa geçiş için 4 ana sorun tespit ettiğini kaydeden Taşdemir, bunları "geçiş maliyetlerinin yüklenilmesi", "frekans tahsisi", "vergiler" ve "yeni kapasitenin kullanım esasları" şeklinde sıraladı. Bu 4 sorunla ilgili Televizyon Yayıncıları Derneği`nin önerilerinin hepsinin yeni yasada yer bulduğuna dikkat çeken Taşdemir, sermayenin taleplerinin "Dünyadaki trendler böyle" söylemi altında karşılanmasını eleştirdi.

Yeni teknolojiler ile frekans kısıtlamasının eski bir sorun haline geldiğinin savunulduğunu kaydeden Taşdemir, "Öyleyse, tıpkı gazetecilik piyasasında olduğu gibi ya da tıpkı ayakkabı, çanta, araba piyasasında olduğu gibi, bu işe yatırım yapan bütün şirketler burada faaliyet gösterebilir" söylemlerine dikkat çekti. Serbest piyasa modeli yayıncılıkta reklam ile programın birbirine karıştığını kaydeden Taşdemir, BBC`nin ve Avrupa Tüketici Örgütü`nün yayıncılık alanına ilişkin düzenleme önerilerinin basitçe "Genel trendlere uymuyor" denilerek reddedildiğini bildirdi. Geriye dönüp bakıldığında "genel trendlerin" aynı iktidar odakları tarafından belirlendiğini ifade eden Taşdemir, "Enformasyon toplumu söylemiyle neoliberal doktrin neredeyse yüzde yüz örtüşüyor. Şunları yapmamız gerekiyor, bunları yapmamız gerekiyor doktrini" diye sözlerini tamamladı.

"Sayısal Yayıncılıkta Güvenlik Avantajı"
EMO adına oturuma katılan Elektrik ve Elektronik Mühendisi Özgür Coşar ise konuşmasına karasal sayısal yayıncılığın avantajlarını anlatarak başladı. Uydu yayınlarının sabotaja açık, güvenli olmayan bir platform olarak tanımlayan Coşar, şu değerlendirmeleri katılımcılarla paylaştı:

"Hep söyleniyor, ‘Ne gerek var kardeşim, niye yapıyoruz bunu? Uydu var zaten, uyduda 1000 kanal var. Uydu yoksa kablo var, IPTV var` diye. Bir kere, kabloyu her eve çekemiyorsunuz. Şu an TÜRKSAT tarafından işletilen kablo TV`nin 2.5 milyon haneye ulaştığı söyleniyor. 1.5 milyon kadar bir abonesi var. 8 milyon haneye geniş bant İnternet erişimi sağladığını söyleyen TTNET`in 230 bin abonesi var ve Türkiye‘de de 19 milyon hane var. Yani kabloyu her eve ulaştıramazsınız."

Uydu yayıncılığının ulusal güvenlik riskleri barındırdığını ifade eden Coşar, "Uydu işletmelerini her ne kadar TÜRKSAT yapsa da, uyduları TÜRKSAT her ne kadar kendi üretiyor olsa da, uydu teknolojisine sahip bir ülke değiliz ve bu her türlü sabotaja açık bir platformdur, açık bir ortamdır" dedi. Birbirini gören istasyonlar için radyolinkler ve fiber optik kablolarla karasal ortamdan vericilere yayın iletilmesi durumunda güvenlik sıkıntılarının aşılabileceğini ifade eden Coşar, yerel ve bölgesel yayıncılık için de maliyet bakımından karasal sayısal yayıncılığın avantajlar içerdiğini kaydetti.

Uydu platformlarında aslında hiç izlemediğiniz yüzlerce kanal olduğunu ifade eden Çoşar, şöyle konuştu:
"Uydu antenimiz var, çok güzel, salondaki 40 inç ya da 50 inç -80 inçe kadar çıkmış şimdi- televizyonda cam gibi görüntüyü izliyoruz. Peki, mutfakta ne yapacağız; oraya bir tane kablo çekeceğiz, bir tane daha uydu alıcısı alacağız, oradan izleyeceğiz. Peki, yatak odasında ne yapacağız? Tabii, buna ilişkin uyducuların da çözümleri var artık; yani yayını indirip, onu Wi-Fi üzerinden dağıtıp, ona uygun alıcılarla bu yayını 8 alıcıya kadar bunu destekleyen ürünler var. Diyelim ki ev içerisindeki sıkıntıyı çözdük; peki, arabada ne yapacağız, mobilde ne yapacağız, cep telefonunda? Bunlara yönelik de birtakım çözümler var, ama onların hiçbirisi yayın değil aslında, noktadan tek noktaya iletim, sunucu istemli bazlı iletimler. Tabii, yoğun kullanımda bu sistemlerin kilitlendiğini hepimiz biliyoruz."

Kapasite Sınırına Hibrit Çözüm
Uydu yayıncılığı kapsamında ücretsiz olarak sunulan HD yayınların sınırlı olduğuna işaret eden Coşar, HD yayınları için üyelik ücretlerinin ödenmek zorunda kalındığına dikkat çekti. Hem karasal sayısal yayıncılığı hem de diğer teknikleri destekleyen kutuların da geliştirildiğinin altını çizen Çoşar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yani havadan gönderilen yayınları havadan alan, ama havadan olmayan yayınları da siz istedikçe diğer şebekelerden alan kutular bunlar. Normal IPTV şebekesinde ya da kablo TV şebekesinde tüm lineer kanallar, yani sizin evde oturup seyrettiğiniz, bu akışa bağlı yayın yapan kanalları da o kablo üzerinden gönderiyor. Bu kablo da sonsuz bir kaynak değil, yani burada da bir kapasite sınırı var. Siz eğer lineer kanalları havadan, herhangi bir kapasite sınırı olmadan bir kanalla gönderirseniz, diğer isteğe bağlı izleyeceğiniz kanallar için de daha geniş yeriniz oluyor ve o sunucu tarafını da rahatlatıyorsunuz, istemci tarafını da, o yolu da rahatlatıyorsunuz. Bu hibrit kutuları çok önemsiyorum. RTÜK de çok doğru bir şekilde gereksinim dokümanına hibrit özelliğini koydu ve tüm ekranlar için de zorunlu kıldı."

"Haneler İçin En Ucuz Yöntem"
Avrupa‘nın birçok ülkesinde merkezi olan bir danışmanlık şirketi tarafından 2013 yılında yayınlanan bir raporda çok çarpıcı bir veri bulunduğuna dikkat çeken Coşar, bunun hanelerin toplam sahip olma maliyetleri olduğunu söyledi. Bu toplam sahip olma maliyeti içinde, kutu maliyeti, erişim maliyeti olduğunu kaydetti. Bunlara bakıldığında, karasal sayısal televizyonun açık ara haneler için en ucuz erişim yöntemi olduğunun görüldüğünü ifade eden Coşar, şöyle konuştu:

"Tabii, uydu TV`de de bir abonelik sistemi oluyor, yani en azından Almanya‘da öyle. Kablo TV keza aynı, IPTV`de. Hep söyleniyor, ‘Web`de var kardeşim` deniliyor. Web`de var, ama 169 Avro erişim maliyeti var. Kimse kendini kandırmasın. 6 gigabayt (GB) kotalı bir TTNET kullanıcısıysan ve bir televizyon izlersen, 6 GB sana yetmez, bir günde biter. O yüzden, haneler olarak ya da vatandaş olarak ya da son kullanıcı ya da EMO‘nun temsil ettiği kitle olarak bakarsak, bizim zaten karasal sayısal televizyon dışında savunmamız gereken bir şey olmadığını düşünüyorum."

Türkiye Ücretsiz Yayın İzliyor
Türkiye`de karasal analog TV yayınlarının izlenme oranın yüzde 7`ye düştüğünü ve bunun sayısal karasal yayıncılığa geçmek için avantaj oluşturduğuna işaret eden Coşar, Avrupa ülkelerindeki sayısal karasal yayıncılığın kullanım oranlarına ilişkin bilgiler verdi. Türkiye`de ücretli yayınların izlenme oranın düşük olduğu kaydeden Coşar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye kendine münhasır bir ülke. Ücretli izlemenin bu kadar düşük olduğu başka bir Avrupa ülkesi yok. Türkiye‘de yüzde 70`i ücretsiz yayın izliyor. Türkiye‘de platform üzerinden yayın izleyenlerin oranı yüzde 30. RTÜK`teki değerli uzman sayıları paylaştı. BTK, son 3 çeyrektir Türkiye‘deki uydu platformlarının abone sayılarını paylaşmıyor. Eğer o sayıları paylaşsa, daha net rakamları da göreceğiz; ama bilindiği kadarıyla iki platformun toplam abone sayısı 5 milyon civarında, kablonun toplam abonesi 1.5 milyon civarında, IPTV`nin de 250 bin civarında. Yani toplam 19 milyon haneden bahsediyoruz. Avrupa‘ya kıyasla çok düşük bir durum var."

Yasada karasal sayısal yayıncılığa ilişkin ihalelerin en geç 3 Mart 2013 tarihinde tamamlanmasının öngörüldüğünü vurgulayan Coşar, "Peki, ihale ne zaman yapıldı; ihalenin ilanı 22 Mart`ta yapıldı. Ondan sonra ‘Neden bu ihaleler iptal edildi` diye hâlâ soruyor muyuz? ‘2 yıl içinde ihalenin tamamlanması yapılır` demişsin, yapmamışsın. Daha başka gerekçeye gerek yok" diye konuştu.

"İhalede Garip Fiyatlar"
İhalelerde oluşan fiyatlara ilişkin örnekler aktaran Coşar, Giresun, Gümüşhane, Şırnak, Ardahan, Osmaniye, Düzce, Karabük ve Iğdır`da yerel yayıncı olmadığı için buralarda ihale düzenlenemediğini belirtti. Ağrı, Amasya, Artvin, Bartın, Tunceli`de birer yerel yayıncı olduğuna işaret eden Coşar, toplamda 212 tane yerel yayıncı olduğunu kaydetti.

Yapılan ihalelerde birtakım asgari lisans bedelleri olduğunu belirten Coşar, bedellere ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:

"Bölgesel bir yayıncı, mesela Marmara Bölgesi`nin tamamına yayın yapmak için aldığınız bir lisans İstanbul için aldığınız lisanstan ucuz. Garip değil mi? İç Anadolu Bölgesi için aldığınız lisans Ankara için alınan lisanstan ucuz. Daha ilgincini söyleyeyim ben size. Ulusal lisans bunların hepsinden ucuz, çünkü ihaleyi parçalı bir şekilde yaptınız. Yanılmıyorsam, tematik SD için ya da SD genel, tam hatırlamıyorum, 8 lisans, 8 başvuru çıktı tesadüf, 1 milyon lira asgari bedelle verildi lisanslar."



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 1178


Tüm Sempozyum Haberleri

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.