MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

KAPİTALİST UYGARLIĞIMIZ FOSİL KAYNAKLARDAN VAZGEÇEBİLİR Mİ? (BİRGÜN GAZETESİ, 31.10.2025)


YAZILI BASINDA ODAMIZ  - 31.10.2025


 
Her üretim kaçınılmaz olarak doğadan bir şeyler almak ve tüketirken de az ya da çok kirletmek anlamına geliyor. Varlığının devamı ancak büyümekle gerçekleşen, kâr arayışı diğer tüm amaçların üstünde olan kapitalizmin ise doğanın kendini yeniden üretme yeteneğini dikkate alması, yaşayan organizmaların kendi içinde ve organizmalarla suyun, toprağın ve havanın fiziksel yönleri arasında sürüp giden etkileşim ve alışveriş döngüsünü hesaba katan metabolik bütünlüğü koruması mümkün değil.
 

Dünya sistemi bilimi alanında öncü bilim insanlarmca her biri gezegen üzerindeki yaşam için ciddi tehdit oluşturan ve dahası birbirini de tetikteme potansiyeli taşıyan 9 adet «gezegensel sınır» belirlenmiş durumda: 
• İklim değişikliği, 
• Okyanus asitlenmesi, 
• Ozon eksilmesi, 
• Azot ve fosfor döngüleri, 
• Küresel tatlı su kullanımı, 
• Toprak kullanımında değişiklikler, 
• Biyoçeşitliliğin azalması, 
• Atmosferik aeorosol yüklemesi, 
• Kimyasal kirlilik.

Diğer yandan hem belirlenmiş olan gezegensel sınırı aşmış olması hem de diğeriyle kesişimde merkezi bir konuma sahip olması nedeniyle iklim değişikliği en büyük ve acil tehdidi oluşturmakta. Yapılan hesaplamalara göre küresel ısınma ve iklim değişikliğini durdurmak için fosil enerji kaynaklarının (petrol, doğalgaz, kömür) en azından yüzde 8o‘inin toprağın altında kalması gerekiyor.

SIFIR BÜYÜME SAĞLANMALI

Peki, kapitalizm bunu başarabilir mi? İklim değişikliğini çözebilmenin birinci teorik olasılığı sıfır (hatta negatif) büyümenin sağlanabilmesidir. Sıfır büyüme, şirketlerin elde ettiği tüm kârların (aşınma payı bir yana) ya kapitalistlerce kendi tüketimlerine harcanması ya da işçilere ücret olarak veriliyor Yapılan hesaplamalara göre küresel ısınma ve iklim değişikliğini durdurmak için fosil enerji kaynaklarının en azından yüzde 80‘inin toprağın altında kalması gerekiyor. İklim değişikliğini çözebilmenin birinci teorik olasılığı sıfır büyümenin sağlanabilmesidir olması gerekiyor. Kapitalistler ve işçiler bu parayı harcadıklarında üretilen mal ve hizmetleri satın alacaklar ve ekonomi durgun bir durumda sıfır büyüme seviyesinde sürecek. Yani sermaye birikimi sözkonusu olmayacak. Açık ki, böyle bir toplum kapitalizm değil; her seferinde daha çok üretmek zorunda olan kapitalizm varlığını devam ettirebilmek için daha çok doğal kaynak, enerji, makine ve insan emeğine ihtiyaç duyar. O zaman ikinci soru kendini dayatıyor, sınır tanımaz bir şekilde büyümek zorunda olan kapitalizm enerji ve hammadde ihtiyacını fosil kaynaklar olmadan sağlayabilir mi? Bu soruya da olumlu bir cevap vermek çok kolay değil. Her şeyden önce günümüz burjuva uygarlığı temelde bir petro-kimya uygarlığı. Günlük hayatta ve endüstride kullanılan kritik pek çok hammadde petrol türevi: Benzin, motorin, jet yakıtı, plastik sanayi, polietilen, deterjanlar, tıbbi aparatlar, yapıştırıcılar, asfalt gibi... Bütün bunların ikamesi için gereken AR-GE, sermaye ve zaman ihtiyacı bir yana, hâlihazırda dünyanın en büyük endüstrisi olan petro-kimya alanında var olan muazzam sermaye birikiminin toptan imhası kapitalist mantık içinde söz konusu olamaz. Makine, gemi, köprü ve inşaat gibi çok geniş bir alanda ana hammadde olan, en temel endüstrilerden demir-çelik üretim sürecinin kömüre, yine temel endüstrilerden çimento üretiminin ve uzun erimli hava ve deniz ulaşımının fosil yakıtlara teknik bağımlılıkları da reddedilemez gerçekler. Buralarda uygarlığımızı kökten dönüştürecek devrimsel ilerlemeler olacaksa bile istenen hızda gerçekleşmesi sistem içi dinamiklerle çok zor.

ARALARINDAKİ TARİHSEL BAĞ

Diğer yandan fosil kaynakların kullanımı ile kapitalizmin endüstriyel üretiminin gelişmesi arasında da yakın bir tarihsel bağ var. Tarihsel gelişimi içerisinde fosil yakıtlara dayalı ekonomi, kaynakların kıtlığı ya da teknik verimle ilgili hususlar tarafından değil, ücretli emeğin sömürüsü, kâr üzerindeki sınıf tekelleşmesi ve sistemin enerji kullanımı alanında toplumsal işbirliğine karşı özel rekabeti tercih etmesi gibi gereklilikler tarafından yönlendirilmiştir. Sanayi Devrimi‘nin şafağında su çarklarına karşı kömürün ana enerji kaynağı olarak benimsenmesinin arkasında birim maliyetinin daha düşük olması ya da kömür madenciliğinde devrimsel yeniliklerin yaşanması değil, kömürün taşmabilirliğinin, üretimi sermayenin ihtiyaç duyduğu bol miktarda sömürülebilir emek gücünün bulunduğu şehirlere kaydırabilmesine imkân vermesi ve mevsimsel koşullardan azade oluşunun sermayeye çalışma zamanını uzatma ve yoğunlaştırma imkânı vermesi yatmıştır. Ayrıca fosil kaynaklara bağlılık, enerji üzerinde tekelci bir rant imkânı ve hegemonik bir güç vermektedir. Yani fosil kaynaklara kapitalizm içi olası alternatiflerin de aynı "avantajları" devam ettirmesi gerekecek. Yenilenebilir enerji kaynakları, sanayinin elektrifikasyonu dolayımıyla fabrika organizasyonunun devamını mümkün kılmakla birlikte, güneş ve rüzgâra dayalı bir ekonominin kaynak yönünden tekelleştirilmesi üretim sürecinde kullanılacak madenler gibi ikincil faktörlere bağlı. Dahası küresel ısınmanın kendisi sermaye için bir kâr alanı. Okyanuslar yükseldikçe ve tropikal fırtınalar şiddetlendikçe, sermaye yeni altyapı projeleri için kârlı anlaşmalar yapmakla kalmaz, «uygarlığın çöküşü» senaryolarını dahi hayatta kalma projelerine (sığmağa saklanma, yüzen ada şehirler, uzay kolonileri vs.) tahvil edebilir hale getirir. Yine aynı şekilde, fosil kaynakların sadece sonuçlarıyla mücadele etmeyi hedefleyen ve başlı başına ayrı bir yazı konusu olan «jeo-mühendislik» projeleri de, tetikleyeceği kontrol edilemez risklere bakmadan, yüksek kârları garanti edebilir. Dahası iklim şokları (ve bunların tetiklediği insani felaketler) deregülasyonu, özelleştirmeleri ve polis devleti uygulamalarını meşrulaştırır.

TALEP HÂLÂ FOSİL YAKIT

Bütün bu gerçekler fosil kaynaklar olmadan kapitalizmin yaşamasının, teorik olarak imkânsız olmasa dahi, karşıt mantıksal ve tarihsel eğilimlerin gücü ve direnci nedeniyle pratik zorluğunu gösteriyor. Dünya Enerji Ajansı‘nın (IEA) her yıl yayımladığı Enerji Raporu‘nun (World Energy Outlook-2024) güncel verileri de, teorik olarak ifade ettiğimiz bu gerçekleri destekler mahiyette. Önce var olan duruma bakalım: 2010-2023 arasındaki toplam talebi gösteren yukarıdaki grafiğin alttaki en kalın üç kalemini sırasıyla kömür, petrol ve doğalgaz oluşturuyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının oranının yıllar içinde artmasına rağmen, hem var olan enerji portföyünün hem de yeni talebin büyük bir kısmının halen fosil yakıtlarla karşılandığı açık. Var olan durum bu. Peki, IEA‘nın gelecek projeksiyonu ne gösteriyor, ona bakalım: IEA, üç ayrı 2050 projeksiyonu belirlemiş. En soldaki STEPS senaryosu, netleştirilmiş politikalar senaryosu. Buna göre kömürde bir miktar azalmaya rağmen, petrol ve doğalgaz tüketimleri temelde aynen devam ediyor. Ortadaki APS senaryosu ise, duyurulmuş olan taahhütlerin olası sonuçlarını gösteriyor. Burada daha keskin bir kömürden çıkış var. Petrol ve doğalgazsa nispeten yatay bir seyir izliyor. En sağdaki NZE ise ütopik net sıfır senaryosu. Son iki senaryonun ne kadar gerçekçi olduğunu, toplam enerji tüketiminin 30 yıl içinde sabit kalacağı, hatta azalacağı rüyası göstermekte. Büyümek yönünde içsel bir zorunluluğu sahip olan kapitalizm, 30 yıl boyunca enerji tüketimini nasıl sabit tutacak, anlaşılır gibi değil. Diğer yandan hepimizin şahit olduğu kısmi bir dönüşüm de var tabii. Elektrik üretiminde fosil yakıtların payı giderek azalıyor. IEA‘nın en gerçekçi gelecek senaryoları da bu eğilimin artarak süreceği yönünde. Ancak bu etkinin sınırları açık; ulaşımın- özellikle uzun mesafeli hava ve deniz ulaşımının- ve reel endüstrinin kömür ve petro-kimya ürünlerine bağımlılığı reel bir gerçek. Zaten ikinci grafikteki en gerçekçi toplam enerji projeksiyonu olan STEPS de, bu dönüşümün hâlihazırdaki sınırlarını gösteriyor. Özetle veriler de, endüstrilerin ve süreçlerin, henüz görünürde olmayan radikal bir elektrifikasyonu ve malzeme biliminde köklü dönüşümler gerçekleşmeden fosil kaynaklardan gerçek bir çıkışın mümkün olmadığını gösteriyor. Ayrı bir yazı konusu olan güneş panellerinin nadir metal madenciliğine ve rüzgar türbinlerinin demir-çelik ve çimento sektörlerine teknik bağımlılıkları da tabloyu karmaşıklaştıran bir diğer faktör.



EMO YANIMDA PROGRAMI BAŞLIYOR: EMO YÖNDERİM İÇİN KAYIT DÖNEMİ BAŞLADI

23.09.2025
 


Çok Okunanlar


ÜYELERİMİZE ÖNEMLİ DUYURU

MÜHENDİSLİĞİN GELECEĞİ İZMİR’DE ŞEKİLLENİYOR: ETUK 2025 BAŞLADI

EMO’DAN GİZLİ ZAM UYARISI: SON KAYNAK LİMİTİ 4.000 KWH’A DÜŞÜRÜLDÜ

WEBİNAR: AŞIRI GERİLİM KORUMASINDA PARAFUDR ÇÖZÜMLERİ

TÜRKİYE ELEKTRİK ENERJİSİ İSTATİSTİKLERİ EYLÜL 2025 YAYIMLANDI

AYDABİR KASIM SAYISI YAYINDA

BÖLÜM ZİYARETLERİ DEVAM EDİYOR

HASAN BALIKÇI`YI SAYGIYLA VE ÖZLEMLE ANIYORUZ

WEBİNAR: ELEKTRİKLİ ARAÇLAR VE ŞARJ TEKNOLOJİLERİ

EMO TV: TÜRKİYE`DE DOĞALGAZIN ENERJİ DENKLEMİNDEKİ YERİ VE ABD İLE İMZALANAN LNG ANLAŞMALARI

Okunma Sayısı: 6


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2025 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.