|
Kış aylarının gelişi ve havanın soğuması ile birlikte oluşan elektrik arızalarından kaynaklı kesintiler dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Konu görsel ve yazılı basında yayınlanan haberlerden, Odamıza başvuran yurttaş şikâyetlerinden izlenmektedir.
Elektrik arızalarının oluş saatleri incelendiğinde; neredeyse tamamının çok enerji tüketilen akşam saatlerinde ve hava sıcaklığına bağlı bir gelişim gösterdiği görülmektedir. Yaşanan arızaların oluşma biçimine bakıldığında ise; transformatörlerin aşırı yüklenme sonucu arızalanması yada patlaması, elektrik alçak gerilim dağıtım şebekelerinde ark, iletken kopmaları, irtibat noktalarında klemens arızaları, iletkenlerin aşırı yük sonucu kızarması vb etki altında kaldığı, bu nedenle kamu can ve mal güvenliğini risk altına soktuğu görülmektedir. Elektrik enerjisini kullanmak önce insan hakkı, sonra çağdaş ve demokratik hak olarak görülmelidir. Kullanıcılara yaşam için vazgeçilemez bir kaynak olan elektrik enerjisinin kesintisiz, güvenli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması bu çerçevede değerlendirilmeli, bu hizmetin kamusal yönü dikkate alınarak enerjinin üretimi, taşınması ve dağıtımı planlama ilkelerine dayalı bir kamu otoritesi kontrolünde sürdürülmelidir. Bugünkü karanlığın izi; 1990’lı yıllarda başlayan özelleştirme politikasını ülkeye dayatan siyasal iktidarların uygulamalarından başlanarak, AKP iktidarı uygulamalarında sürülmelidir. Bu izler bizi; her akşam yaşanan elektrik arızaları ile kentlerimiz üzerine çöken yolsuzlukla beslenen özelleştirmeci siyasal karanlıkların merkezine götürecektir. Enerji ve enerji altyapı yatırımları kaynak kısıntısı kurbanı oldu; Kamu işletmeciliğinin başarısızlığı için her türlü düzenlemeyi yapanlar, kentimize reva görülen kıt enerji ödeneklerini dahi AKP’li belediyelere siyasal kayırmacı yaklaşımlarla dağıtılmasını sağlayan uygulamalarıyla yaşanan kesintilerin sorumluluğunu taşımaktadırlar. Sonuçta; sanayicisinden, konut tüketicisine kadar her kesim için yaşamsal öneme sahip elektrik enerjisi kamu hizmet alanı ticarethaneye dönüştürülmüştür. Özelleştirme ile dağıtımı alacak şirketlerin elektrik altyapısının iyileştirilmesine yönelik yatırımları yapacağını, böylelikle sorunların çözüleceğini iddia etmektedirler. Ancak elektrik dağıtımını alacak şirketlerin bu alana yatırım için değil kar elde etmek için girecekleri gizlenmektedirler. Zira dağıtım işine talip olacak şirketler tarafından, süreç içinde yapılacak yatırımlar toplu alınan enerji bedellerinden kesilerek kamuya ödettirileceğine göre, kentleri karanlığa mahkûm etme pahasına neden beklendiği sorumuza yanıt veril(e)memektedir.
Klimalar özelleştirmecilere turnusol oldu; Son dönemde kredi kartlarına uygulanan çok taksitli ödeme koşulları, klima alanında gelişen üretim teknolojisi sonucu fiyatların düşmesi gibi etkenler, bir ay sonra gelecek bir elektrik faturası ile ödenebilecek olan ve temiz bir kullanım olanağı sunan klimaların ısınma amaçlı kullanımını tetiklemiştir. İzmir kenti 3 milyonluk nüfusu ile yıllardan bu yana sağlıklı enerji altyapıya kavuşmak için yeterli kaynağı al(a)mamaktadır. Buna karşılık kent(ler)imiz dün 15. tekrarlanan yeni “imar affı” ile bir kez daha sırtından hançerlenmiştir. AKP hükümeti yeni bir rekor kırarak iktidar dönemine yeni bir kaçak yapı affını daha eklemiştir. Üstelik bu yeni af; Bütçe Kanunu'na konulan bir hükümle, Anayasa’ya aykırı olduğu bilinmesine rağmen çıkarılmıştır. Yaşanan elektrik arızalarının nedenlerini sıralayacak olursak; 1. Özelleştirme tercihi ile ülke bütününde kamu işletmeciliği gözden çıkarılmıştır. 2. KİT’ler, geçmişte yarattığı değerler ve ekonomiye katkılarına rağmen kötülenmiştir. 3. Kamu hizmeti kavramı gözden düşürülmüştür. 4. Kamu hizmeti için kaynaklar kısılmıştır. Özelleştirmenin sorunları çözeceği, yatırımların kamu yükü olmaktan çıkacağı yalanı sürekli tekrarlanmıştır. 5. Elektrik enerjisinin sanayi, mesken, esnaf gibi her kesim için temel girdi olduğu ve yaratacağı katma değerinin, ticari değeri ile kıyaslanamayacak kadar büyük ve stratejik olduğu unutulmuştur. 6. Personel fazlalığı gerekçesi ile yetişmiş, deneyimli personel siyasal tercihlerle sürülmüş veya emekliliğe zorlanmıştır. 7. Siyasal iktidar(lar) kamu kurum ve kuruluşlarına tekrar personel alımı yaparak, aslında personel fazlalığı iddiasında yalan söylediklerini itiraf etmişlerdir. Buna karşın KİT’leri siyasi kadrolaşma için kullanmaktan geri kalmamışlardır. 8. Aldığı “mühendis” personelini dahi; “geçici işçi statüsüyle, bir yıllık sözleşmeli, iş güvencesiz, düşük ücretli ve mesai saati kavramı olmadan çalıştırmak” üzere insan haklarına ve meşru hukuka aykırı olarak almıştır. 9. Ülke genelinde olduğu gibi, biriken alt yapı sorunlarının özelleştirme ile çözüleceği savı ile İzmir kenti yatırımsız kaderine terk edilmiştir. 10. Kaçak elektrik mücadelesi medyatikleştirilirken, aslında kaçak elektriğin yaklaşık iki katı olan teknik kayıplar, mühendislik dışı hileli hesap yöntemleri kullanılarak düşük gösterilmiştir. 11. Aslında kamu yöneticisi olduğunu unutarak, siyasi iktidarın temsilcisi gibi davranan müessese müdürlerinin yazılı basın kalemşörleri desteğinde sürdürdükleri yetersiz, çarpık ve siyasal tercihe dayalı uygulamaları kamuoyuna başarı olarak sunulmuştur. 12. İzmir elektrik dağıtımı işini yürüten kurumun içi boşaltılmış ve işini yapamaz hale getirilmiştir. Sayaç okuma, açma kesme ve son olarak arıza bakım işleri taşeronlaştırılarak gizli özelleştirme ile sürdürülmeye çalışılmakta ise de, kuruluş bu işleri, personel, araç ve gereç yokluğu nedeniyle denetleyemez konuma düşürülmüştür.
13. Ulusal kaynaklarımıza dayalı -özellikle jeotermal enerjinin- konutlarda ısınma amaçlı kullanımı elektrik enerjisinin ısınma amaçlı kullanımını azaltacağı bilinmesine rağmen, bu alandaki çalışmalar dışa bağımlı doğal gaz tercihine kurban edilmiştir. 14. Elektronik sayaç uygulamasında puant tarifesi (çok tarifeli) kullanımının özendirilmesi; başta üretim ve iletim olmak üzere, elektrik dağıtım şebekelerini rahatlatacaktır. Ancak bu tarifenin tercihi konusunda kamuoyu bilgilendirilememiş ve gece tarifesi olan 22.00-06.00 saatleri arasındaki enerji bedeli ucuzlatılarak cazip hale getirilmemiştir. 15. Reaktif güç kompanzasyonu ile ilgili olarak 50 kVA altındaki üç fazlı tesislerde kapasitif ceza uygulaması yanlıştır. Bu yanlışlık sonucu; konutlardaki buzdolabı, çamaşır, bulaşık makinaları, flouresant lambalar ile klimaların çalışabilmeleri için tüketmek zorunda olduğu indüktif enerji, dağıtım şebekesi ve transformatörler üzerinden çekilmektedir. Bu durum sistemin aşırı yüklenmesine neden olan etkenlerden biri olmakta ve arıza sonucu elektrik kesintilerine etken olmaktadır. Uygulama gözden geçirilerek gelişmiş ülkelerde de uygulandığı gibi mevcut kapasitif enerjiye ceza uygulamasına derhal son verilmelidir.
Yukarıda sıralanan olumsuzlukların bu gün yaşanan sorunların kaynağı olarak irdelenmesi ve bir an önce ülkemizi ve kentimizi belirsiz bir maceraya sürükleyecek bir siyasal tercih olarak özelleştirme politikalarından derhal vazgeçilmesi, siyasal iktidarların sermaye kesimleri ile birlikte sürdürdükleri kar, rant merkezli, yolsuzluk üreten orta oyununa derhal son verilmesi tarihsel bir sorumluluktur. Aksi takdirde sanayicisinden, esnafına, kentlisinden köylüsüne kadar bu karanlık içinde barındıracağı rüşvet, yolsuzluk ve yoksullukla büyümeye devam edecektir. İzmir kentinin yaşadığı enerji sorununa yönelik günü kurtarmaya yönelik palyatif çözümler yerine kalıcı çözümlerin üretilebilmesi için İzmir Müessesesinin baskı altına alınması yerine, yaşanan sorunun gerçek kaynağının siyasi tercihler olduğundan hareketle özelleştirme dayatmasına karşı kamuoyunun uyanık davranması yararlı olacaktır. Bu nedenle 6235 sayılı yasa ile kurulmuş olan 51 yıllık geçmişe sahip EMO hiçbir karşılık beklemeden halkın hizmetinde ve bu tür şikayetlerinde yol gösterici olmaya devam edecektir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu a. Musa ÇEÇEN Başkan
|
Tanıtım
İZMİR ŞUBE
BASIN AÇIKLAMASI
ADALET NÖBETİNE ÇAĞRI: #GEZİYEOZGURLUK
