Dünyamız, son yıllarda daha da gündeme gelen küresel bir ekolojik krizin içerisindedir. Bilim insanları “Küresel Isınma” tehditinden bahsetmektedirler. NASA, son yüzyılın en sıcak yazını yaşayacağımızı söylüyor. Almanlar, son 8000 yılda güneş hiç bu kadar sıcak olmamıştı açıklaması yapıyor. Bilim insanlarının farklı değişkenlere göre yaptıkları projeksiyon, önümüzdeki 50 ila 150 yıl içinde, dünya üzerindeki toprak ve su sıcaklıklarının 2 ile11 derece arasında artacağını gösteriyor. Atmosfere salınan karbondioksit miktarını şu an sıfırlasak bile Küresel Isınma seyrinin 20 yıl içinde geriye dönmeyeceği ve ısı değişimlerinin 6 dereceyi bulması belirtiliyor. Bilim insanları, fosil yakıtların yol açtığı, ısıyı tutarak sera etkisi yaratan gazların atmosfere yayılımı sonucu ortaya çıkan Küresel Isınmanın bugünden işaretlerinin yaşandığını söylüyorlar. Buzulların erimesiyle bu yüzyıl sonunda deniz seviyesinin hemen hemen bir metre yükselteceğini ve daha fazla sel, kuraklık ve fırtına getireceği ifade ediliyor. 2070 yılında Kuzey Kutbu diye bir kıtanın yok olacağı söyleniyor. Rivayete göre felaketi ilk kez haber veren kanaryalara kendilerini benzeten Eskimolar soylarının tükendiğini ve bunun suçlusunun gelişmiş ülkeler olduğunu açıklıyorlar . Yükselen tuzlu su oranı, değişen ısı dereceleriyle tatlı suların azalması, buna bağlı olan tarım alanlarının ciddi tehlike altında oluşu, beklenen açlık ve sınır savaşları ise diğer bahsi geçen konulardır. Amerika ve diğer gelişmiş ülkeler 1992 yılında BM’in Rio’da hazırladığı, dünya ülkelerinin sera gazı etkisi yapan gazların atmosfere salınması konusunda kısıtlayıcı yaptırımlar getiren Kyoto Protokolünü hala imzalamıyor ve de yürürlüğe girmesi konusunda gerekenleri yapmıyorlar. Uluslararası güç haline gelmiş petrol şirketleri sanki tüm bunlar yokmuş gibi davranmaya devam ediyorlar. Dünya ülkelerinin enerji politikaları ve bunun üzerinde oynanan iktisadi politik güç oyunları insanlığın kaderini belirliyor ve felaketini hazırlıyor. Beklenen açlık tehlikesi karşısında kendini sorumlu görenler ise çözümü genetiği değiştirilmiş gıdaları üretme yoluna gidiyorlar. Haziran ayındaki G8 ülkelerinin toplantı konusu “Çevre” olacak. Bugün atmosfere saldıkları karbondioksit oranında başı çeken ve yaşanan ekolojik krizin başlıca sorumluları bakalım nasıl önlemler alacaklar? Kendi ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarını hızla hayata geçiren bu ülkeler, geleneksel teknolojilerinin satış pazarı olan diğer ülkelere nasıl bir strateji sunacaklar? Dünyanın verdiği bu felaket alarmı karşısında bir yandan bundan sorumlu olan gelişmiş ülkelerin ve geleneksel enerji politikalarının değişmesi, ayırdıkları kaynakların arttırılması konusunda toplumsal talepleri yükseltirken diğer yandan da kendimizin birey olarak davranma biçimimizi değiştirmemiz gerekmektedir. Bu felaket senaryoları karşısında daha da iyi anladığımız enerjinin kıymetli olduğudur. Enerji üretimindeki geleneksel yöntemlerin değişmesi talebiyle birlikte enerji kullanım biçimimizin de değişmesi gerekmektedir. Artık lambalarımızı boşa yakmak, kombimiz çalışırken kapıyı bacayı açmak, bilgisayarımız da çalışmazken fişini prizde unutmak gibi lükslerimiz olmamalı. Evimizde ve işyerimizde enerjimizi doğru, etkin ve verimli kullanmayı öğrenmek zorundayız. Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi olarak, tüm Bursalı hemşerilerimizin 5 Haziran Dünya Çevre Gününü kutlarken, kendi vergimiz ve kendi ellerimizle felaketimizi hazırlamamaya bunun içinde kendimize, çevremize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz. İnsanlık olarak bu yerkürede yaşamak istiyorsak sürdürebilir yaşam koşullarını geliştirmek ve hayata geçirmek zorundayız. Emir BİRGÜN Yön. Kur. Bşk.
|