Bu toprağın aydınlarına sahip çıkmadıkça, cinayetlerin ardındaki karanlığı aydınlatmadıkça ne Mumcular ne Emeçler ne Aksoylar ne Üçoklar ne Kışlalılar ne de Dink'ler yattığı yerde rahat edecek, edebilecek...
Bursa Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi ortaklığında düzenlenen "Uğur Mumcu Anma Yürüyüşü" saat:12.00‘de Setbaşı‘ndan başladı. Yürüyüş, Bursa‘daki meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve Bursalıların kitlesel katılımıyla gerçekleşti. Setbaşı‘ndan Heykel önüne kadar yapılan yürüyüşde Uğur Mumcu‘nun, Hrant Dink‘in resimleri taşındı. Heykel önündeki anma töreninde, Uğur Mumcu için bir dakikalık saygı duruşundan sonra İstiklal Marşı okundu. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı‘nın yaptığı konuşmanın ardından Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Berhan Soner bir konuşma yaptı. "Katiller Bulunsun, Hesap Sorulsun", "Özgür Basın Susturulamaz", "Çeteler Halka Hesap verecek" gibi sloganlarla "Hepimiz Hrant‘ız, Hepimiz Ermeniyiz" sloganları atıldı. Değerli dostlar, Sevgili meslektaşlarım, Mesleğimizin yüz akı, düşünen, araştıran beyni Uğur Mumcu‘nun katledilmesinin üzerinden 14 uzun yıl geçti. Caniler ve azmettiricileri hala ortaya çıkarılamadı. Devleti yönetenlerin, cinayeti tüm yönleriyle aydınlatılacağına dair verdikleri namus sözü unutuldu. Cumhuriyet‘in, Atatürk ilkelerinin ve özgürlüğün her zaman yorulmaz savunucusu olan Uğur Mumcu, çalışmalarında gerek dincilik gerekse milliyetçilik maskesi altında faaliyet yürüten karanlık güçleri açığa çıkarttı. Yazılarında ve kitaplarında uyuşturucu ve silah ticaretini elinde tutan mafya çetelerinin, terörü körüklediklerini ve çok sayıdaki siyasi cinayetin içinde olduklarını kanıtlarıyla gözler önüne serdi. "Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz" diyordu. Bu, onun gazetecilik ilkesiydi ve bu ilkesinden asla taviz vermedi. Tüm yazı ve çalışmalarında bu ilkeye sıkı sıkıya sadık kaldı. Üzerine gittiği her konuyu araştırdı, inceledi, belgeleri tek tek tasnif etti, vicdanının terazisine vurdu ve ancak o zaman fikrini açıkladı. Bu nedenle açıklamaları, kamuoyunun çok farklı kesimlerinde büyük yankı buldu. Fikirleri günlük çıkarların, kısa vadeli siyasetlerin üzerinde yükselen toplumsal vicdanın ve bilgeliğin sesi sayıldı. Demokrasi ve insanlık düşmanlarının amansız düşmanı oldu. Gazetecilerin, bilim adamlarının, aydınların ve toplu kıyımların karanlıkta kalan katillerinin izini sürdü. Kanlı ayak izlerinin çoğu kez mafya, siyaset ve bürokrasi üçgeninde kesiştiğini ortaya koydu. Gazetecilik mesleğine, gerçek anlamda "araştırmacı gazetecilik" misyonunu Uğur Mumcu kazandırdı. Gerçeğin perdesini aralarken, karşısına kimin ya da kimlerin çıkacağına bakmadı. Yolsuzluk iddialarını araştırırken bakanlar, bürokratlar ve üst düzey siyasetçilerle karşı karşıya geldi. Papa Suikasti‘nin iç yüzünü araştırırken bakanlar, bürokratlar ve üst düzey siyasetçilerle karşı karşıya geldi. Bahriye Üçok, Çetin Emeç gibi isimlerinin katillerinin izini sürerken, kimler takılmadı ki!... Bu durum, tüm olup biteni belgelerle ortaya koymasına engel olmadı. Son olarak araştırmalarını radikal dinci, milliyetçi ve bölücü hareketler üzerinde yoğunlaştırdı ve bu akımlara sert eleştiriler yöneltti. Ne kadar haklı olduğu Türkiye‘yi mezar evlerle donatan Hizbullah‘ın açığa çıkarılmasıyla ve son olarak gazeteci Hrant Dink‘in İstanbul‘un ortasında gübe gündüz katledilmesiyle bir kez daha anlaşıldı. Susturulan Hrant Dink bu toprağın sesi ve rengiydi...Sevdiklerinden, çocuklarından, torunlarından ayrılan, ama ülkesinden ayrılmayan Hrant‘ın Dink‘in dirisine sahip çıkamadık, ama ölüsünü sahiplendik. Bu toprağın aydınlarına sahip çıkmadıkça, cinayetlerin ardındaki karanlığı aydınlatmadıkça ne Mumcular ne Emeçler ne Aksoylar ne Üçoklar ne Kışlalılar ne de Dink‘ler yattığı yerde rahat edecek, edebilecek... Dostlar, Bağımsız, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyet‘i için bugüne kadar büyük bedeller ödendi, bundan sonra da bu uğurda bedeller ödemeye hazırız. Nuri Kolaylı Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı 24 Ocak 2007
|
Fotoğraflar |
|
|
|
|
|