Yaşamımızın en temel gereksinimlerini günümüzde fosil yakıtları kullanarak karşılamaktayız. Daha modern, daha refah bir yaşam talebi, çoğu kez enerji kaynaklarının kontrolsüz ve bilinçsizce tüketilmesine neden olmaktadır. Fosil yakıt kullanımının ulaştığı boyut artık dünyamızın geleceğini de tehdit eder boyutlara ulaştı. Buna rağmen özellikle gelişmiş kapitalist ülkeler fosil yakıtların kullanımını ve kendi sınırları içinde olmasa da ele geçirilmesini en temel görev olarak algılamaya devam etmekteler. Bu görevlerinde çoğu kez savaşa, silaha başvurmaktan da kaçınmamaktalar. Dünya coğrafyasına baktığımızda, ne gariptir ki, zengin enerji kaynaklarına sahip ülkeler, toplumlar sefalet içinde yaşamakta iken, enerji kaynağı yoksulu ülkeler zenginliğin en üst seviyelerini yaşamaktalar. Son beş yüz yıl içinde başlayıp gelişen, modernleşen(?) sömürgeci ve talancı devlet yapılanmaları gözlerini hep yoksul ülkelerin servetlerine dikmişler ve ne acıdır ki bu talanlarını gerçekleştirirken o yoksul ülkelerin işbirlikçi insanlarını, hükümetlerini kullanmışlardır. 20. yüzyılın başlarında çizilen yapay ülke sınırları özenle ayarlanmış ve özellikle petrol yatakları emperyalist ülkelerce kolaylıkla ele geçirilebilecek konumlarda bırakılmıştır. Ancak yine de Türkiye bölge için en önemli kaynağa, "suya" sahiptir ve içinde bulunduğumuz yüzyılın sonları yaklaştıkça su her şeyden daha önemli hale gelecektir. 28-29 Mayıs 2007 tarihlerinde gerçekleştireceğimiz Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Formu‘nda ülkemizin enerji potansiyeli, üretim kabiliyeti, iletimde yapılması gerekenler, dağıtımda yaşanan sorunlar, üretenler, tüketenler tarafından masaya yatırılacak, sorunlar, çözüm önerileriyle birlikte en yetkin kişilerce dile getirilecektir. Form sonunda ortaya çıkan görüşler ve çözüm önerileri inanıyorum ki, enerji politikalarını yapanlara, bu kararları uygulayanlara ve uygulamaları denetleyenlere yardımcı olacaktır. Saygılarımla, Prof. Dr. Arif Nacaroğlu EMO Gaziantep Şube Başkanı |