EMO, Akkuyu Nükleer Santralı için üretim lisansı verilmesine tepki göstererek, ne enerji ihtiyacı ne ulusal çıkarlar ne de ekonomik gerekçelerle kabul edilebilir hiçbir yanı olmayan bu karar ile Türkiye’nin geleceğinin ipotek altına alındığını bildirdi. Lisansın derhal iptal edilmesini isteyen EMO’nun basın açıklamasında, “Siyasetçilerin kapalı kapılar ardında yürüttükleri pazarlıkların bedeli; tehlikeli ve dışa bağımlı enerjinin pahalıya kullandırılmasıyla yurttaşlarımıza ödettirilecektir” denildi.
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN AÇIKLAMASI AKKUYU NÜKLEER SANTRALI`NA ÜRETİM LİSANSI VERİLMESİ KABUL EDİLEMEZ! Fukuşima Felaketi ile nükleer santralların ölümcül tehlikesiyle bir kez daha karşı karşıya kalan dünyada enerji ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir enerji başta olmak üzere başka kaynaklara yönelim artarken, EPDK Akkuyu Nükleer Santralı için 49 yıllığına üretim lisansı verdiğini açıklamıştır. Bizzat devletin yaptığı çalışmalar nükleer santrala Türkiye`nin ihtiyacı olmadığını ortaya koymasına, yapılan anlaşmanın Türkiye`nin dış kaynak bağımlılığını daha da artıracak ve pahalı elektrik satın almasına yol açacak olmasına karşın bu üretim lisansı verilmiştir. Verilen üretim lisansının ne enerji ihtiyacı ile ne ulusal çıkarlarla ne ekonomik gerekçelerle kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmamaktadır. Siyasetçilerin kapalı kapılar ardında yürüttükleri pazarlıkların bedeli; tehlikeli ve dışa bağımlı enerjinin pahalıya kullandırılmasıyla yurttaşlarımıza ödettirilecektir. Bu üretim lisansıyla ülkemizin geleceği ipotek altına alınmıştır. Akkuyu`da nükleer santral yapılmasını sağlamak üzere EPDK tarafından verilen üretim lisansının, bugüne kadar açıklanan anlaşmalar ışığında ülkemiz için yaratacağı sonuçları şöyle sıralayabiliriz: -Tüm gelişmiş ülkelerin vazgeçtiği ve gelişmekte olan ülkelere pazarlanan nükleer santralların ülkemizde yapımına izin verilmiştir. Ülkemiz hem kaza riski, hem atıkların radyasyon tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Henüz dünyada örneği olmayan nükleer atık deposunun mali ve teknik yükü altına girilmektedir. Üstelik bu mali ve teknik yükün bedeli de öngörülememektedir. -Dünyada örneği olmayan, güvenli olduğunu kanıtlamamış VVER 1200 tipi nükleer reaktörün ülkemizde yapılmasına izin verilerek ülkemiz nükleer felaket riski altına sokulmuştur. Bir teknik arıza veya kaza halinde ülkemize telafisi imkansız zararlar verebilecek tesisin yapılmasının önü açılmıştır. -Dünyada ilk kez kendi ülkesinde yabancı bir devletin nükleer santral kurmasına izin veren ülke Türkiye olacaktır. Dünyada ilk kez "Yap-İşlet-Sahip Ol" modeli ile nükleer santral ülkemizde yapılacaktır. Akkuyu Santralı`nın kurulacağı yaklaşık 50 hektarlık ülkemiz toprakları, kamu kullanımına yasaklı ve Rusya`nın hak sahibi olduğu "yasaklı bir bölge" haline getirilmiştir. -Bu santralın yapılmasıyla ülkemiz 15 yıl boyunca en az 35 milyar 568 milyon dolar elektrik alım yükümlüğü altına sokulmuş olacaktır. Akkuyu Nükleer Santralı`nın devreye gireceği 2025 yılından itibaren 15 yıl boyunca alacağı elektriğe 12.35 sent (ABD Doları) üzerinden alım garantisi verilmiştir. Bugün kilovat saat başına ortalama 15 kuruş olan elektrik fiyatından yaklaşık 3 kat daha pahalıya nükleer santraldan devlet elektrik satın alacaktır ve bunun bedelini halkımız ödeyecektir. - Devlete alım garantisi üzerinden yapılacak satıştan elde edilecek gelir yurtdışına götürüleceği gibi Akkuyu Santralı`nın işletilebilmesi için gerekli olan nükleer yakıt da dışarıdan alınacaktır. Yani hem ülkemizde yapılan üretimden hem de tüketimden döviz kaybı yaşanacaktır. Bu nedenle ülkemizin enerjide dışa bağımlığı ve yurtdışına ödeyeceği enerji faturası artırılmış olacaktır. - TEİAŞ`ın tahminleri ülkemizin nükleer santrala ihtiyacı olmadığını açık şekilde göstermektedir. Yasa ile uzun dönem elektrik tahmin raporlarını hazırlamakla görevlendirilmiş olan TEİAŞ, 2026 yılı için en yüksek elektrik tüketim tahminini 409 milyar 676 milyon kilovat saat (kWh) olarak açıklamıştır. Türkiye`nin 2016 yılı üretimi 273.4 milyar kWh`dir. EPDK`nın verilerine göre; 2016 Temmuz itibarı ile lisans alarak inşaatlarına başlanmış elektrik üretim tesislerinin üretim kapasitesi yaklaşık 250 milyar kWh`dir. Yani nükleer santrala ihtiyaç yoktur. Yine TEİAŞ`ın 2017-2026 yılları puant tahmininde; Akkuyu Nükleer Santralı`nın devreye girmesinden bir yıl sonrasına ilişkin puant ihtiyacı düşük senaryoda 56 bin 613 megavat (MW), yüksek senaryoda 66 bin 809 MW olarak açıklanmıştır. Türkiye`nin bugünkü kurulu gücü 80 bin 35 MW`tır. Rakamlar, bugünkü kurulu güce hiç ekleme yapılmasa bile yeni bir tesise gerek olmadığını göstermektedir. Eskiyen, kapasitesi düşen kurulu güç olduğu dikkate alınsa bile o tarihe kadar Türkiye`nin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması da söz konusu olacaktır. Yani Akkuyu Nükleer Santralı`nın Türkiye`nin elektrik ihtiyacını karşılamak için inşa edilmediği açıktır. İhtiyaç olmayan, tehlikeli ve pahalı bir tesis için üretim lisansı verilmiştir. Tüm bu gerçeklere karşın ülkemizde ısrarla sürdürülen nükleer santral inadı; Ortadoğu`yu kan gölüne çeviren enerji paylaşım savaşlarının bir uzantısı olduğu açıktır. Elektrik Piyasası Kanunu`nun daha amaç maddesinde "elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik piyasası oluşturulması"ndan söz edilmektedir. Oysa üretim lisansı verilen Akkuyu Nükleer Santralı ne düşük maliyetli, ne çevreyle uyumlu, ne rekabet koşullarına sahiptir. Elektriğin yeterli, kaliteli ve sürekli sunumu için de nükleer santrala ihtiyaç olmadığı açıktır. EPDK, Akkuyu Nükleer Santralı`na verdiği lisansla, kendi yasasının temelini oluşturan amaç maddesine aykırı davranmıştır. Üretim lisansı derhal iptal edilmelidir.
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI 45. DÖNEM YÖNETİM KURULU 16 Haziran 2017
|