Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi’nin düzenlediği “Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi (EEMKON)”, 14-16 Kasım 2019 tarihlerinde Harbiye Askeri Müzesi’nde gerçekleştirildi. “Biyomedikal Mühendisliği”, “Elektrik ve Kontrol Mühendisliği”, “Elektronik ve Yeni Teknolojiler”, “Enerji Politikaları”, “İletişim Teknolojileri”, “Kent ve Elektrik” ile “Mühendislik Eğitimi” başlıklı 7 sempozyumun yanı sıra çalıştay ve panellerin de yapıldığı etkinlik, 3 gün boyunca ilgiyle izlendi.
 

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi`nce düzenlenen "Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi 2019 (EEMKON)", Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi`nde 14 Kasım 2019`da açılış konuşmalarıyla başladı. İlk sözü alan Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı F. Kemal Özoğuz, etkinlik programı, oturumlar, konuşmacılar ve destek veren kurum ve kuruluşlar hakkında bilgi aktardı.

EMO İstanbul Şube Başkanı Erol Celepsoy, kongrede dünyada ve ülkemizde hızla gelişen elektrik elektronik kontrol ve biyomedikal mühendisliği alanlarındaki yeniliklerin paylaşılacağını ve geleceğe ilişkin politikaların tartışılacağını kaydetti. Türkiye`nin içinde bulunduğu zorlu döneme işaret eden Celepsoy, meslek örgütleri ve toplumsal muhalefete yönelik baskı politikalarının her geçen gün arttığını kaydetti.

Torba yasa değişikliğiyle, termik santralların çevre yatırımı yapması ve filtre takma zorunluluğunun 3 yıl ertelenmesinin öngörüldüğüne dikkat çeken Celepsoy, şunları söyledi:

"Şu an Meclis`in gündeminde olan bu yasa geçerse 3 yıl daha bu santraller kirli hava yaymaya devam edecektir. Meclisteki tüm milletvekillerine çağrımız bu yasaya onay vermemeleridir. Bu teklifin torba yasadan çekilmesi gerekmektedir. Kamusal hizmet ve denetim faaliyetlerini yürüten bizler bilimsel teknik mesleki toplumsal gerekliklerin dışlanmasına mesleğimizin değersizleştirilip itibarsızlaştırılmasına ve toplumsal muhalefete yönelik saldırılara karşı eşit özgür demokratik laik bağımsız bir Türkiye için mücadeleye devam edeceğiz."

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Gazi İpek kongrenin, yurtiçi ve dışından akademisyenler, mühendisler, kamu kurumları, sanayi ve hizmet sektörü temsilcileri ve öğrenciler de dahil olmak üzere meslek alanlarındaki tüm tarafları bir araya getirdiğine işaret etti.  Teknoloji ve endüstrinin gelişiminde insan faktörünün önemine dikkat çeken İpek, "Bu değişimi yakalamak, uygulamaya aktarmak, dolayısıyla ekonomide ve sanayide kalkınmak için önem taşımaktadır" diye konuştu.

Türkiye`nin ihtiyacı olan teknolojiyi geliştirecek mühendislik birikimine sahip olmasına karşın bunu kullanamadığını anlatan İpek, şunları söyledi:

"Bugün ülkemizdeki altyapı eksiklikleri, pahalılık, erişim kısıtlamaları ve sansür politikaları, doğru bilgiye ulaşma ve teknolojik gelişme önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Teknoloji, dışa bağımlı hale gelmiştir. Yüksek oranda beyin göçü yaşanmaktadır. Bu kapsamda bütüncül bir anlayışla, ar-ge çalışmaları ve teknolojik yatırımları teşvik eden stratejik planlamalar yapılması, ilköğretim seviyesinden üniversitelere kadar tüm eğitim seviyelerinde çağdaş, laik, demokratik değerlere bağlı yeni programlar uygulanması gerekmektedir."

"Yaratıcılık" için özgür üniversite ortamının şart olduğunu belirten İpek, özerk ve demokratik üniversiteler için 12 Eylül ürünü YÖK`ün kaldırılmasını istedi. İpek, "Unutulmamalıdır ki bilimsel akıl ve güçlü bir demokrasi kültürü, bilim ve teknoloji için olmazsa olmazdır" dedi.

"Deprem Fonu ne oldu?"

İstanbul‘da geçtiğimiz günlerde yaşanan depremi anımsatan İpek, "1999 yılında yaşanan büyük Marmara Depremi`nin üzerinden 20 yıl geçti. Günümüze kadar yapılanlara baktığımızda büyük bir hayal kırıklığı… Yapısal bir hazırlık yok. Deprem sonrası tedbirler yok. Yapı denetimi alanı rantiyeye dönüşmüş durumda, ikinci emeklilik haline geldi. TMMOB tarafından ülke genelinde deprem seferberliği başlatılmalı" diye konuştu.

Deprem zararına karşı önlem almak için iletişim vergisi getirildiğini hatırlatan İpek, "Oluşturulan bu fonlarla ne yapıldığını bilmiyoruz. Hibeler ve yardımlar ne oldu? Anlaşılan deprem de fırsata dönüştürülmüş" dedi.

İpek, "Özellikle özelleştirmeden sonra Türk Telekom`un çok büyük bir aymazlık içinde olduğunu görüyoruz. Türk Telekom bir vurgun hikayesi. Özelleştirme ile yönetimi önce Suudi Arabistan sermayesine geçen kurum, vurgundan sonra Türk bankalarının sırtına yüklendi. Kamunun sırtından 5.7 milyar dolarlık kaynak aktarıldı" ifadelerini kullandı. Bu özelleştirmenin dış politika ile ilişkili olduğunu vurgulayan İpek, "Bu on yıllık soygunu yöneten kişi şu anda Cumhurbaşkanı`nın yardımcılığını yapmaktadır" dedi.

"Pahalılık kader değil, tercih"

Enerji politikalarını eleştiren İpek, elektrik zamlarının devam edeceğini belirterek, şu görüşleri aktardı:

"Elektrik Mühendisleri Odası olarak enerjide yaşanan darboğazın, plansızlığın, pahalılığın kader değil bir tercih olduğunu yıllardır söylüyoruz Mevcut politikalar derhal terk edilmeli ve ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtaracak, üretim ve yatırımı temel alan ekonomi politikaları yaşama geçirilmelidir. İktidar çevreleri uzun süredir ekonominin içinde bulunduğu darboğazı görmezden gelmeye çalışsa da Türkiye`nin yaşadığı kriz günden güne giderek derinleşmektedir. Üreterek değil borçlanarak sürdürülen ekonomideki "yapay büyüme" sürecinin sonuna gelinmiştir. Peki bu krizin bedeli kimler tarafından, nasıl ödenecektir? İktidar, krizin faturasının halka çıkarılmaması için hiçbir ciddi önlem almamakta.  Ama bu krizi biz çıkartmadık ve bedelini de bizler ödemek istemiyoruz. Biz diyoruz ki; AKP hükümetlerinin işbaşına geldiğinden bu yana uyguladıkları ekonomi politikaları iflas etmiştir."

Talep tahminlerinin abartıldığını, kayıp-kaçakların engellenemediğini ve enerji verimliliği için çaba harcanmadığını vurgulayan İpek, yeni bir enerji master planı yapılmasını istedi. Doğaya, insana ve çevreye zarar verecek yatırımlara ihtiyaç olmadığını bildiren İpek, şunları söyledi:

"Türkiye`nin ne termik santrallara, ne de jeotermal santrallara ihtiyacı var. Nükleer santrala da ihtiyacı yok bu ülkenin. Bu santrallar ne dışa bağımlılığı azaltacak, ne silah sanayisinin altyapısını kuracak. Her yıl 40-50 milyar doları alıp götürecek bu ülkeden. Yeni enerji yatırımlarına ihtiyacımız yoktur. Tüketimimizi düzenlemeniz gerekiyor. Bu sektörün sürekli büyüyen bir kalkınma alanı olmaması lazım. Bu projelerin önüne geçilmesi lazım. Kayıp kaçaklar engellenirse ve verimlilikte gerekli önlemler alınırsa bizce 2030`a kadar yeni yatırıma gerek yok."

Ülkede derin bir ekonomik ve siyasi kriz yaşandığını belirten İpek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mevcut iktidar 17 yılın sonunda ülkemizi çıkmaz bir sokağa getirmiştir. Bugün Ortadoğu`da halklar, birbirine kırdırılmak istenmektedir. Türkiye, ABD ve Rus emperyalizminin Ortadoğu`daki çıkar çatışmasının bir parçası olmamalıdır. Bu yaşananların  ‘ülkemizin bekası` ile ilgisi olmadığı gibi, terörle mücadele ile de bir ilgisinin olmadığını görmeliyiz. Türkiye, Cumhuriyetin kuruluş yıllarının temel felsefesi olan ‘Yurtta Sulh, Dünyada Sulh` ilkesini şiar edinmelidir. Savaşı değil, barışı esas alan politikalar izlemelidir. Tükenmiş bir siyasal iktidar, kendi bekası için Türkiye`nin geleceğini tehlikeye atmaktan vazgeçmelidir."

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu da, "Sağlıkta dönüşüm adına çok ucube bir sistem getirildi. Beş dakikada bir hasta randevusu veriliyor. Performans sistemi insan hayatı için önemli bir risk. Türkiye en çok MR çekilen ülke oldu. Bunun sebebi doktorların hastaya zaman ayıramaması" diye konuştu.

Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, kongrenin 3 dönemdir Şişli`de yapılmasından memnuniyet duyduklarını kaydetti. Etkinliğin Türkiye için önemli bir görevi üstlenmiş olduğunu anlatan Keskin, EMO`nun çalışmalarına destek vermeye devam edeceklerini vurguladı.

Daha sonra Tokyo Teknoloji Enstitüsü`nden Prof. Dr. Noboru Hidano tarafından "Teknolojik Yaratıcılık" konulu sunum gerçekleştirildi.

Açılış töreninin ardından sempozyum oturumlarına geçildi.

3 gün süren kongre, meslektaşlarımız, öğrenciler, akademisyenler, özel sektör, kurum ve kuruluş temsilcilerinden büyük ilgi gördü.

Fotoğraflar