TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 9 Nisan 2021 tarihli BirGün Gazetesi`ndeki köşesinde, Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin değerlendirmelerini paylaştı
Kanal İstanbul Projesi son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın en önemli gündemi haline geldi. Genel kuruldan parti grubu toplantısına, ulusa seslenişten kabine açıklamalarına kadar her konuşmasında mutlaka Kanal İstanbul konusuna da değiniyor. Bu konudaki son açıklamalarında kim ne derse desin inadına Kanal İstanbul`u yapacaklarını, ihalelerinin en kısa zamanda tamamlanacağını ve yaz ayları içinde de temel atma törenini gerçekleştireceklerini dile getirdi. Kendi ihtiyaçlarını ülke ihtiyaçlarının yerine ve önüne koymayı politik strateji haline getiren Cumhurbaşkanı, Kanal İstanbul meselesini de ekonomik bir proje olmaktan çıkartıp bir tür bekâ meselesi haline getirerek, projeye karşı çıkanları kriminalize etmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı projede bu denli ısrarcı ve aceleci olunca, büyük bir titizlikle yürütülmesi gereken proje ve ÇED süreçleri de yeterli incelemeler yapılmaksızın alelacele ilerletiliyor. Bu kapsamda önce projenin 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişiklikleri, ardından 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkartıldı. *** Proje için verilen ÇED olumlu raporuna, hazırlanan planlara, yapılan ihalelere karşı TMMOB tarafından açılan davalara, yurttaşlar tarafından yapılan itirazlara rağmen süreç iktidarın ihtiyaçları ve direktifleri doğrultusunda hızla ilerliyor. Diğer pek çok projede olduğu gibi, Kanal İstanbul`da da dava konusu edilen planlarda yapılan küçük değişiklikler, açılan davaları konusuz bıraktığı için, hukuk süreci bir türlü işlemiyor. Şu anda askıda bulunan imar planları için 24 Nisan`a kadar itiraz süresi bulunuyor. 2020 yılı başında ÇED raporuna yapılan kitlesel itirazlara benzer biçimde yoğun bir itiraz başvurusu yapılıyor. Değişikliğe gidilen ve askıya çıkarılan planlar üzerine TMMOB tarafından yapılan incelemelerde tespit edilen itiraz noktaları kısaca şu şekilde sıralanabilir: Hukuk sürecini devre dışı kılmak için yapılan plan değişikliği, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı ana kararlarıyla çelişmektedir. Bölgedeki büyük mülk sahiplerinin talepleri doğrultusunda yapılan bu değişiklikler kamu yararına değil, sermaye gruplarının çıkarlarına hizmet etmektedir. Yapılan plan değişiklikleri, üst ölçekli planlama ilkeleri dikkate alınmadan yapılmıştır. İstanbul`un sürdürülebilir gelişmesi açısından vazgeçilmez öneme sahip ekolojik kuşak ve koridorların ana bileşenlerinin içme suyu havzaları ve orman alanları olduğu gerçeği göz ardı edilmiştir. Bölgenin tüm yaşamsal kaynakları, projeden yüksek düzeyde etkilenecektir. Karadeniz`in kıyı coğrafyası bozulacaktır. Su fakiri İstanbul`un su kaynakları yok olacaktır. Temel haklardan olan yaşam hakkı, su hakkı halkın elinden alınmaktadır. Çevresel Etki Değerlendirme Raporu‘na göre, birçok arkeolojik alan, planın uygulanmasından yüksek derecede etkilenecektir. Planlama alanında iki antik şehir, doğal ve arkeolojik sit alanları kaybedilecektir. Plan değişikliği, üç canlı fay hattının yer aldığı bölgede yoğun nüfus birikimi yaratacak, böylece deprem ve tsunami riskinin etkileri büyüyecektir. Planın hazırlanmasında katılımı sağlamak üzere toplantı, çalıştay, duyuru gibi yöntemlerle bilgilendirme yapılmamış, yerel yönetimler, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmamıştır. Kilometrelerce genişlikte bir alanın tüm hassas ekolojik alanları, ormanları, tarım alanları, meraları, su havzaları üzerinde baskı oluşturan bu plan, bölgede yaşayan her bir canlının yaşam alanını daraltan, yaşamsal kaynaklarını elinden alan ve böylelikle yaşam hakkını gasp eden bir niteliği haizdir. Kanal İstanbul 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonu, plan revizyon gerekçesinin kapsamından çok daha geniş bir değişiklikler bütününe sahip olduğundan, planlama ilke ve esaslarına açıkça aykırıdır. Proje kamuya yüksek ve önceliği olmayan sosyal ve ekonomik maliyetler yükleyecektir. Derin bir ekonomik kriz içerisindeyken ekonomiye yüklenecek yeni bir yük, krizin toplumsal maliyetini çok daha artıracaktır. Görüldüğü üzere, İstanbul`un yaşam destek sistemleri olan ormanlık alanların, ekolojik ve biyolojik değerlerin, tarım alanlarının, su kaynaklarının ve sit alanlarının yok olmasına yol açacak bu projede hiçbir kamu yararı bulunmamaktadır. Sermayenin taleplerine ve iktidarın ihtiyaçlarına dayanarak hazırlanan bu proje derhal durdurulmalıdır. Tüm yurttaşlarımızı, askıdaki planlara itiraz etmeye çağırıyorum. Not: İtiraz dilekçesi örneklerine www.tmmobistanbul.org/kanal-istanbul web adresinden erişilebilir. (Birgün; 09.04.2021)
|