ÜLKEMİZDE UYGULANAN YAPI DENETİMİ SİSTEMİ a) Tarihçe ve İstatistikler: 1999 yılında meydana gelen Marmara ve Düzce depremleri, ülke olarak yapı denetimi konusunda ne kadar yetersiz olduğumuzu ve yapılarımızı denetlemeyi beceremediğimizi bize göstermiştir. Bu depremlerde 18000 kişi hayatını kaybetmiş, 40000 kişi yaralanmış, 55000 konut yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Bu depremlerden sonra çeşitli arayışlara girilmiş ve yapı denetimi konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler kapsamında ilk olarak 03.02.2000 tarih ve 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 27 il pilot olarak seçilmiş ve Yapı Denetim Şirketleri kurularak uygulamaya geçilmiştir. Böylece 4‘lü TUS sisteminden Yapı Denetim Sistemine geçişin ilk adımları atılmıştır. 595 sayılı kanun hükmünde kararname çok aceleye getirildiği ve sorunları çözme konusunda yetersiz olduğu için yargı tarafından iptal edilmiş ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine 13/07/2001 tarih ve 24461 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile daha önce 27 pilot ilde başlatılan denetime 19 ilde devam edilme kararı alınmıştır. Kanun günümüze gelinceye kadar çeşitli yönetmelik ve genelgelerle desteklenmeye çalışılmıştır. En son 13.07.2010 tarih ve 27640 sayılı resmi gazetede yayımlanan değişiklik ile yapı denetim uygulaması tüm illere yaygınlaştırılmış ve akabinde 07.08.2010 tarihinde yayımlanan değişiklik ile de Yapı denetim şirketleri ve laboratuarlarda çalışacak denetçilerin deneyim süreleri 12 yıldan 5 yıla indirilmiştir. Mevcut durumda ise tüm illerde yapı denetim kuruluşları kurulmuş, Bakanlık tarafından kuralar çekilmiş, firmalar belirlenmiş ve öngörülen süre olan 01/01/2011 tarihinde uygulamaya geçileceği planlanmıştır. 19 pilot ilde halen faaliyet gösteren 950 adet yapı denetim kuruluşunda yaklaşık 8000 Denetçi, 9500 Kontrol Elemanı olmak üzere toplam 17500 mühendis çalışmaktadır. Bunlardan 1500‘ü Denetçi Elektrik Mühendisi ve 930‘u Kontrol Elemanı Elektrik Mühendisi olmak üzere toplam 2430 üyemiz sistem içerisindedir. Ayrıca yönetmelik gereği zorunlu olan şantiye şefliği görevini sürdüren 11500 mühendisin 200‘ü Elektrik Mühendisidir. Yeni kurulacak olan 475 yapı denetim firmasında 7500 mühendisin görev alması, 5000 mühendisinde şantiye şefliği yapması beklenmektedir. Böylece toplamda 42000 civarı mühendis Yapı Denetim Sistemi içerisinde yer alacaktır. 4708 sayı kanunun 1. maddesi; "Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir." şeklindedir. Fakat geride bıraktığımız 10 yıl içerisinde kanun amacından sapmış, denetim görevini yerine getirememekte, yasal bir zorunluluk olarak görülmekte, evrak üzerinde denetim varmış gibi gösterilmekte ve olaya rant penceresinden bakılmaktadır. Bakanlık da üzerine düşen denetim yetkisini yeterince kullanamamakta, yeterli denetim yapamamaktadır. Yani yapı denetimine denetim lazımdır. Yapı denetimi hizmeti kamusal bir hizmettir. Tüm vatandaşların bu hizmetlerden yararlanabilmesi gerekmektedir. Yapı denetim firmalarının hiçbir müşterisini ayırmadan, hiçbirine taviz ve müsamaha göstermeden yasanın öngördüğü bütün şartlara uygun binalar üretilmesinde rol alması sağlanmalıdır. Eğer bu mümkün değilse farklı bir yapı denetimi sisteminin hayata geçirilmesi gereklidir. Ve bunun içinde fazla süremiz yoktur. Zira ülkemizin büyük bölümü deprem tehlikesi altında bulunmaktadır. Unutmayalım ki başka bir denetim mümkün. b) Sorunlar ve Çözüm Önerileri: •1. 4708 sayılı kanunun aşırı merkeziyetçi yapısı sonucu bütün yetkiler Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘nda toplanmış, TMMOB devre dışı bırakılmıştır. TMMOB‘nin dışlanmış konumundan bir an önce kurtarılıp sisteme dahil edilmesi gerekmektedir. Denetçi belgeleri ve cezalar Bakanlık tarafından verilmekte, bunun sonucu da yeterli birikimi olmayanlar Denetçi olabilmekte veya üyelerimiz haksız sebeplerden dolayı ceza alabilmektedirler. Denetçi belgelerinin verilmesi, eğitimlerin yapılması ve takibi TMMOB tarafından yapılmalıdır. Ayrıca Bakanlık ceza verdiği mühendisler için odalarımızın da ceza vermesini talep etmektedir. TMMOB‘yi tüm sistemin dışında bırakmasına rağmen cezalar konusunda sisteme dahil etmeye çalışmaları manidardır. •2. Kanuna göre 200 m²‘den küçük yapılar ile kamu binaları (TOKİ, KİPTAŞ) denetim dışı bırakılmıştır. Asıl sorun zaten kamu binalarında iken bu binaların denetim dışı bırakılması yanlıştır. Ayrıca 200 m²‘den küçük yapıları yapanların denetime alınmayıp TUS sistemine devam ettirilmesinin sebebi nedir? TUS, denetime cevap verebiliyorsa neden yapı denetim sistemine geçilmiştir? Eğer veremiyorsa neden TUS‘lu inşaatlara devam edilmektedir? En kısa sürede bu ayrımın kaldırılarak denetim sistemi tüm binalar için tek sistem halinde toplanmalıdır. •3. 5 Şubat 2008 yönetmeliği ile firma denetleme sınırı 720.000 m²‘den 360.000 m²‘ye düşürülmüş fakat minha sistemine geçildiği için daha fazla inşaat denetlemenin önü açılmıştır. Bunun sonucu olarak firmalar çok fazla iş alabilmekte, bu da takibi zorlaştırmaktadır. Aynı minha sistemi denetçi ve kontrol elemanlarına da uygulandığı için mühendisler üzerindeki iş miktarı artmış, zaten güçlükle yapılan denetim içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Kağıt üzerinde yapılan denetimler artmıştır. Bu sorunun önüne geçebilmek için firma denetleme sınırlarının yeniden düzenlenmesi ve minha sisteminin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Denetlenebilecek alan ve şantiye adedi tekrar belirlenmeli, makul seviyeye getirilmelidir. •4. Kontrol elemanı Elektrik ve Makine Mühendisleri sisteme inşaat %80 seviyeye geldiğinde dahil edilmekte olduğundan bir mühendis 200 civarı şantiyede görevlendirilebilmekte, fiili olarak 300000 m² civarında da inşaatın sorumluluğunu alabilmektedir. Bu hem iş yükünü artırmakta hem de denetimi imkansız hale getirmektedir. Kontrol elemanlarının inşaat başladığı anda sisteme dahil olmaları ve minha sisteminin kaldırılmasıyla bu sorun çözülebilir. •5. Mal sahibinin kendisini denetleyecek olan firmayı seçebilmesinin sonucu olarak denetim ruhu başlamadan kaybolmuştur. Burada pazarlıklar yapılmakta, bazı tavizler verilebilmektedir. Piyasada "kırım" olarak tabir edilen indirimlerin sübvanse edilmesi için firmalar çalışanlara yüklenmektedir. Ayrıca firmalar almadıkları paraların vergilerini ödedikleri için zor durumdadırlar. Mal sahibi ile yapı denetim şirketinin para bağlantısı kesilmeli, acilen merkezi dağıtıma geçilmelidir. Böylece firmalar hak ettikleri ücretleri alacak, verilen tavizlerden vazgeçilecek ve denetim kalitesi artacaktır. •6. Kanun gereği ilgili idarelerin yapı denetim hesabı açarak mal sahibinden denetim ücretlerini bu hesaba yatırılması istenmektedir. Yasaya göre bu hesaplara kesinlikle el konamamakta ve başka amaçla kullanılmasına izin verilmemekte olmasına rağmen, birçok hesaba haciz konmuş veya ilgili idareler tarafından bu hesaplar kullanılmıştır. Bunun sonucu olarak da denetim firmaları ücretlerini alamamaktadırlar. Sistem içerisindeki tüm ücretlerin tek bir havuz hesabına yatırılmasıyla bu soruna da çözüm getirilebilir. •7. Çalışan mühendisler; düşük ücret, hiç yatırılmayan veya düşük yatırılan sigorta primleri, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, meslek tanımı dışında işlerde çalıştırılma ve mobing gibi kapitalizmin tüm dayatmalarıyla yüz yüze kalmaktadırlar. Bu durum ise çalışanların hem iş hem de sosyal yaşanlarını etkilemekte, mesleki saygınlığın ayaklar altına alınmasına neden olmaktadır. Yapı denetimde çalışan mühendisler acilen örgütlenmeli, özlük haklarında yani düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca asgari maaş belirlenmeli, düşük ücretle çalıştırılmanın önüne geçilmelidir. •8. 5 Şubat 2008 yönetmeliği ile tekniker ve teknisyenlere de denetim yetkisi verilmiş ve böylece denetimin kalitesi azalmış ve ücretler düşüşe geçmiştir. Denetim yetkisinin TUS sisteminde de olduğu gibi mühendislik eğitimi almış olanların yapması gerektiği aşikardır. Bu uygulamadan acilen vazgeçilmelidir. •9. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Bakanlık 500 civarı firmaya geçici kapatma cezası vermiş, 3300 civarı denetçinin belgesini iptal etmiştir. Firmalar kapatıldığında tüm denetlediği inşaatların yapımı durdurulmakta ve tüm çalışanlar işsiz kalmaktadırlar. Bunun sonucu hem firmalar, hem mal sahipleri, hem de çalışanlar mağdur olmaktadırlar. Ceza süreçleri yeniden gözden geçirilmeli, işlenen suçun niteliğine göre cezalar verilmeli ve firma kapatmalarında oluşan mağduriyetlerin önüne geçilmelidir. •10. Yapı denetimi artık bir formalite ve rant olarak görülmekte, kağıt üzerinde denetimler yapılmakta, hatta bazı kariyer sitelerinde "kiralık denetçi belgesi" ilanları yayımlanmaktadır. Hal böyle olunca da üyelerimiz yapı denetimini ek bir gelir kaynağı olarak görmekte, bir çok sorumluluğu olmasına rağmen denetim yapmadan uygunluk raporu verebilmektedirler. İmzacı mühendis kavramı ortadan kaldırılmalı, tüm mühendislerin görevinin başında olması sağlanmalı, gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. •11. Yönetmelik gereği her inşaatın bir müteahhidi ve şantiye şefi olması gerekmektedir. Fakat yasal eksikliklerden dolayı bu uygulama da kiralanabilir duruma düşmüştür. En kısa sürede müteahhitlik ve şantiye şefliği kavramı netleşmeli, inşaatlarda yetkisiz ustaların çalışmasının önüne geçilmelidir. •12. Henüz tamamlanmamış olan yapılar elektrik, su, doğalgaz, kanalizasyon, haberleşme vs. gibi hizmetler verilmekte, teknik açıdan yetersiz kimi binalar ikamete açılmaktadır. Yapı kullanma izin belgesi olmayan binalara kesinlikle kamu hizmeti verilmemeli ve verenler hakkında yasal işlemlerin başlatılması sağlanmalıdır. •13. Yapı denetiminde herhangi bir sigortalama sistemi mevcut değildir. Yapı denetim sistemini sağlam bir zemine oturtmak ve mağduriyetleri gidermek adına Yapı Sigortası ve Mesleki Sorumluluk Sigortası uygulamalarına geçilmelidir.
|