Modernizmin iliklerimize işlediği bir neslin ahfadıyız biz. Her zerremize kadar makine çarkları ile büyüdüğümüzü düşünüyorduk. Elektrik sadece bakır ve hatta altın tellerden daha da fazla bizim üzerimizden akarak dünyaya dökülüyordu. Sol bunun düşünsel lokomotifiydi bir de. Kalkınmak ile kol kola girmiş sayılar, numaralar, verimlilik hesapları ve tabii ki karlılık hesapları her tarafımızda uçuşup dururken bir yandan da dünyayı değiştirme iddialarımız kılıç kuşanıp kuşkularımızı henüz filizlenmeden biçip geçiyordu. Basitçe söz konusu elektrik ise gerisi teferruattı. Faust yutmuş kapitalist modernite elektrik için her şeyi ama her şeyi mubah görebilirdi. Atomun sihirli parçalama gücü atomlarımıza kadar sızmıştı. Yani elektrik daha çok daha çok elektrik ve Çernobil... Çernobil‘in patlayışı dünyanın en büyük nükleer kazası, ilk ve bilinen sayılarla ölümlerin ardından yine bilinen sakat bırakılmışların istatistiklere yavaşça işlenerek hayatını kaybetmesinin ardından, aslında bu sayılardan çok daha fazla günlük-rutin kanser vakalarının öldürdükleri ile şöyle bir sarsıldı insanlık. Hala 5 milyon kişi etkilenen alanlarda yaşıyor. Öte yandan sınırsız enerji denilen şeyin sınırlarının hatırlatılmasıydı bu ve hayatın tabii ki. Çernobil kazası ile ortaya çıkan şey, Kapitalist Moderniteyi dehşetli kılanın sadece derin eşitsizlik ve özgürlük yoksunluğu değil, doğrudan insanlığı ve dünyayı imha edici bir şey olduğuydu. Bu genel kıyım ‘ekoloji‘yi bir düşünce cereyanı olmaktan çıkarıp, toplumsal bir dönüşümün ideolojisi haline getirdi de denilebilirdi. Atom açık ve seçik öldürüyordu. Aynı zamanda ortaya çıkardığı enerjinin kuşkusuz temerküz edici yapısı iktidarı atomlarımıza kadar yayıyordu. Bu yüzden atom bombasının yıkıcı etkisi hiç de şaşırtıcı değildi ve Çernobil gösterdi ki dünyada çok korkulan nükleer savaş zaten çoktan yaşanıyordu. Bugün ülkenin deniz kıyılarına inşa edilmek istenen nükleer santraller bu nükleer savaşın yeni cephelerinden başka bir şey değil. Yani atom bombasının bizi ve dünyayı imha etmesi için sadece geri zekalı bir diktatörün bir kırmızı düğmeye basması gerekmiyor. Sessiz ama çok etkili radyoaktif dalgalar, Kapitalist Modernitenin öldürücü neferlerinden başka bir şey değil ve bu yüzden Çernobil kazasını hatırlamak nasıl kansere yakalandığımızın hikayesinden başka bir şey değil....
(Özgürlükçü Demokrasi; 27.04.2017)
|