|
Hükümetin, TÜBİTAK'la ilgili hazırladığı yasa tasarısı bugün TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda görüşülüyor. Tasarıya göre 6 Bilim Kurulu üyesini seçme hakkı "bir defaya mahsus" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bırakılacak ve Kurum Başkanı Başbakanın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.
TÜBİTAK Başkanı, 1963 yılında çıkarılan yasaya göre o tarihten beri Bilim Kurulu tarafından seçiliyor. Peki şimdi ne oldu da bu uygulamadan vazgeçme ihtiyacı doğdu? Yasa tasarısının gerekçesinde, "başkanlığın ve altı Bilim Kurulu Üyeliği'nin boşalmış olması nedeniyle, başkanla birlikte 13 kişiden oluşan Bilim Kurulu'nun yeni üyelerini seçme görevini yerine getiremeyeceğinin anlaşıldığı, bu tıkanıklığı aşabilmek için Başbakan'ın müdahalesine gerek bulunduğu" öne sürülmektedir. Oysa süreç anlatılandan daha farklı gelişmiştir. Ortada bir tıkanıklık olduğu doğrudur ama bu tıkanıklık Kurum'dan değil bizzat Hükümet'ten kaynaklanmaktadır.
*4 yıldan bu yana TÜBİTAK Başkanlığı görevini yapmakta olan Prof. Dr. Namık Kemal Pak'ın görev süresi 30 mayıs 2003'te dolmuştur. Bilim Kurulu Namık Kemal Pak'ı oybirliğiyle yeniden başkanlığa seçerek durumu Başbakanlığa bildirmiştir.
*Aradan dört aydan fazla zaman geçmesine rağmen, dosya Başbakanlık tarafından Cumhurbaşkanlığı'na sunulmadığı için yasal süreç tamamlanamamıştır.
*21 Eylül 2003'te görev süresi dolan altı Bilim Kurulu üyesinin yerini alacak üyeler, yasa gereğince Bilim Kurulu'nun 20 Eylül 2003 tarihli toplantısında seçilmiştir. Bu kişilerin isimleri onaylanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir. Yani yasal prosedür yerine getirilmiştir.
*Ancak ne hikmetse Başbakanlık bu yasal süreci tamamlamamıştır. Yani yasa tasarısının gerekçesinde öne sürülen tıkanıklık, Hükümet tarafından yaratılmıştır. Bu nedenle TÜBİTAK vekil başkan tarafından yönetilmektedir.
Yasa tasarısı, halen yürürlükte olan yasayı korumakta ama yasaya göre seçilenlerin yerine "bir defaya mahsus" olmak üzere atanmışları getirmeyi öngörmektedir. Mevcut tıkanıklığı Hükümet yarattığına göre bu uygulamadan beklenen nedir? Hükümet TÜBİTAK'ı ve Kurum'un gerçekleştirdiği bilimsel araştırma ve projeleri bu yolla mı siyasi denetimi altına almak istemektedir?
Bilim ve teknoloji alanında araştırma ve geliştirme çalışmalarının desteklenmesi ve koordinasyonu görevlerini üstlenmek üzere 1963 yılında kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip olan TÜBİTAK, ülkemizin en önemli ve saygın kuruluşlarındandır. Kurum, ulusal bilgi birikimi ve teknolojisinin yaratılmasının önemli kilometre taşlarından birisidir. Bilim ve teknoloji alanında gelişmenin olmazsa olmaz koşullarından birisinin de idari ve mali özerklikle sağlanabilen bilimsel özgürlük olduğu bilinmektedir. Hükümet, kendi istediği kişileri atama yoluyla Bilim Kurulu ve Başkan aracılığıyla bu özerkliği istediği gibi değiştirebilecektir.
Üstüne üstlük yapılan bu uygulama sonucu atama yoluyla gelen kişiler, kendi alanlarında ne denli saygın ve bilimsel başarıya sahip olursa olsunlar konumları tartışma konusu yapılacak ve bu durumdan zarar göreceklerdir. Çünkü Hükümetin bu uygulaması apaçıktır ki TÜBİTAK'ta kadrolaşma amacını gütmektedir.
Siyasi kadrolaşma değil demokratik-bilimsel eğitim
Yıllardan beri ülkeyi idare edenlerin bilimsel ve teknolojik gelişimi sağlamak için yapılacak çalışmalara, fikri zenginliğe nasıl baktıkları ortada. Ülkemizde bugün felsefe dersi müfredattan çıkarılmakta, ezberci eğitim sistemi hala baş köşede yer bulmakta, öğrenciler tarihi padişahların sayısı ve yapılan anlaşmaların tarihi olan sıkıcı bir ders olarak görmektedir. Devlet elini bilimsel ve teknolojik araştırmalardan çekmekte ve bu araştırmalar için devede kulak denecek bir kaynak ayırmaktadır. Üniversitelerimiz YÖK'ün çağdışı kalmış anlayışı sayesinde tarumar hale getirilmiştir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi kamu aracılığıyla Ar-Ge çalışmalarını yürüten, bilimsel araştırmalara destek sağlayan, öğrenci ve öğretim üyelerini bu yöne sevketmeye çalışan az sayıda ve en önemli kuruluşumuzun bilmsel özerkliğine darbe vurulmak istenmektedir.
Ülkemiz 100 yıllık macerası içinde bilimsel gelişmeleri çok gerilerden takip eden, teknoloji ithal eden, aktaran, kendi bilimsel ve teknolojik gündemini yaratamayan bir ülke haline gelmiştir. Hükümet bu durumu düzeltmek istiyorsa, mevcut kurumları yozlaştırmak yerine geliştirmeye önem vermeli, TÜBİTAK yasasını daha işlevsel hale getirmelidir.
YÖK Yasası'da elbette değiştirilmelidir ancak bu Kurumu daha da zararlı hale getirecek YEK Yasası yerine, öğretim üyeleri, öğrenciler, konuyla ilgili DKÖ'ler, üniversite çalışanlarının da tartışmaya katılımı sağlanarak alınarak çağdaş, demokratik, bilimsel ve parasız eğitim hedefiyle yeni bir üniversite anlayışı oluşturulmalıdır.
Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
22 Ekim 2003'
|
|
|