HABER

 
İzmir’de yapılan “WENERGY-Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı ve Kongresi” kapsamında Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) yürütücülüğünde düzenlenen “İklim Politikaları Zirvesi” açılış konuşmalarıyla başladı.
 

Zirvenin açılışında EMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Tamer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu ve EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş birer konuşma yaptı.

Özgür Tamer, düzenlenen etkinlik, zirve kapsamında yapılacak oturumlar, konuşmacılar ve ele alınacak konular ile ilgili bilgi verdi.

Şükran Nurlu, geleceğin inşası temasıyla Mart 2023`te İzmir`de gerçekleştirilen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi`ne değindi. Kongrenin sonuç bildirgesinden alıntılar yapan Nurlu, şunları söyledi:

"Yaşadığımız felaketler; deprem, sel, kuraklık ve iklim krizi, artık iktisat dahil yaşamın her alanında doğayla uyumlu bir yaşam tesis etmemiz gerektiğini en yalın haliyle gözler önüne sermiştir. Bu yaklaşım, klasik anlamdaki çevrecilikle sınırlı olmamalıdır. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, sınırları Türkiye`yi de aşan ve iktisada dünya genelinde ilham verecek en temel özelliğini buradan almaktadır: Ekoloji ve ekonomi arasında bir uyum tarif etme çabası.

İnsanı merkez, doğayı çevre olarak gören bakış; yani doğanın kaynaklarını sınırlı, insanın ihtiyaçlarını sınırsız olarak tanımlayan iktisadi yaklaşım ortadan kalkmaya mahkumdur. Bunun yerine, doğadaki kaynakların döngüsel, insan ihtiyaçlarının ise sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Doğadaki sonsuzluktan öğrenen bir başka iktisat felsefesi ve bilim kültürü geliştirmek insanlığın en temel önceliklerinden biridir. Geleceğin inşası ancak bu felsefeyle, bu temelle yapılırsa başarılı olabilir."

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş, ülkemizin bir yol ayrımında bulunduğunu belirterek, Türkiye`yi bitimsiz krizlere sürükleyen tek adam rejimine karşı eşitlikçi, özgürlükçü, laik, kadın haklarına saygılı ve emekten yana bir yönetim için tüm yurttaşlarımızı oy vermeye ve oylarına sahip çıkmaya çağırdı.

Türkiye`nin 1980`lerden bu yana ama 2000`lerden itibaren daha da sistemli bir şekilde sıcak para girişine bağlı, kentsel kültürel alanların yağmalanması ve inşaata-betona dayalı bir ekonomik büyüme modelini yaşadığını vurgulayan Ulutaş, "Bu model aslında pek çok noktada kriz yaşatmıştı ama 6 Şubat`ta resmi rakamlara göre 50 bin canımızı kaybettiğimiz ancak bölgeyi gören herkesin çok daha fazlası olduğuna dair endişesi ve şüphesi olan Maraş merkezli depremle birlikte gelen yıkıma yol açtı" diye konuştu.

Ulutaş, özelleştirme politikalarıyla bütün kamusal alanlar ve kamusal denetim özelleştirilirken, yeni zenginler yaratıldığını ve toplumun geniş kesimleri hilafına tüm birikimin özel sektörün kısa vadeli kar hırsına tahvil edildiğini belirtti. Özelleştirme politikaları nedeniyle sadece Türkiye`de değil, dünyanın birçok yerinde kriz yaşandığını kaydeden Ulutaş, "Bunu depremle de gördük, enerji alanında da sonuçlarını görüyoruz" dedi.

Türkiye`de enerjide kurulu güç ve üretimin büyük oranda fosil yakıtlara bağlı olduğunu, bunun da dışa bağımlılık ve cari açığı artırdığını anlatan Ulutaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dışa bağımlılığı yıllar içinde artıran, özelleştirilmiş bir alan yaratan, kamu kaynaklarını birtakım özel şirketlerin karına tahvil eden politikalar birtakım sonuçlar doğurdu. Bunlardan biri, enerji fiyatlarının, yoksul halkın temel insan hakkı olan elektriğe erişimini sınırlandıracak düzeyde pahalanmış olması. Ciddi oranda bir atıl kapasite yaratıldı. Planlama mantığı devre dışı bırakıldı. Sonuçta Türkiye atıl santral çöplüğüne çevrildi."

"Ne yapmak lazım?"

Mahir Ulutaş, EMO Enerji Daimi Komisyonu`nun, iktidar ve muhalefet tarafından açıklanan belgeler üzerinden enerji vaatlerini incelediğini ve bu belgelerde ülkemizin ihtiyaç duyduğu enerjide dönüşümü sağlayacak politikaların önerilmediğini, kısmi birtakım iyileştirme önerileriyle yetinildiğinin görüldüğünü kaydetti. Söz konusu çalışmanın EMO`nun İnternet sayfasında yayımlandığını belirten Ulutaş, enerji alanında yapılması gerekenleri özetle şöyle sıraladı:

-Elektrik enerjisi kullanımının bir insan hakkı olduğu ilkesiyle bütün enerji alanı yeniden yapılandırılmalıdır. Elektrik temini kamu hizmeti olarak tariflendirilmelidir.

-Elektrik bir piyasa metası olmaktan çıkarılmalıdır. Elektrik enerjisinin üretildiği anda tüketilmek zorunda olan özel bir ürün olması ve üst düzey bir planlama gerektirdiği gerçeği ve doğal tekel olması nedeniyle bu alanda Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) yeniden kurulmalıdır. TEK kurulmadan bu alanda başıboşluğun giderilmesi ve yıkıma dönüşen sonuçların bertaraf edilmesi mümkün değildir.

-Özelleştirme yoluyla devredilen tesisler kamulaştırılmalı ve üretimde kamunun payı artırılmalıdır.

-Dışa bağımlılığı artıran ve çevreye olumsuz etki yaratan artık neredeyse insanlığın dünyadaki varlığını ve geleceğini tehdit altına düşürecek şekilde büyük doğa katliamlarına yol açan fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşüm de yine kamucu, halkın çıkarlarını dikkate alan politikalarla planlamalıdır.

-Şu anda var olan elektrik borsası ve üst yapı tasfiye edilmelidir.

-Ekonomik ömrü dolmuş santrallar kapatılmalı, politik ve çevresel iklim değişiklikleri de göz önüne alınarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmalıdır.

"Nükleer alternatif olamaz"

Ulutaş, iktidarın da muhalefetin de nükleer enerji konusundaki politikaların devam ettirileceğine ilişkin vaatlerde bulunduklarına işaret ederken, dünyada nükleer santralların bugüne dek birçok büyük faciaya yol açtığını anımsattı. "Bu yanlış bir politika" diyen Ulutaş, hem çevresel etkileri, hem pahalılığı, hem de Türkiye üzerinde bir yabancı devletin doğrudan yatırımı olduğu düşünüldüğünde, nükleer santralın doğru bir alternatif olmadığını ve kapatılması gerektiğini bildirdi.

Konuşmaların tamamlanmasının ardından oturumlara geçildi.

Fotoğraflar