 |
İspanya, Portekiz ve Fransa`nın bazı bölgelerinde 28 Nisan 2025’te yaşanan büyük elektrik kesintisi üzerine Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş, yetkililerin olası arıza nedenleri hakkındaki açıklamalarının ardından bu sistem çökmesini Birgün Gazetesi`nde değerlendirdi.
İspanya ve Portekiz‘deki Elektrik Sistemi Neden Çöktü? 


 İspanya, Portekiz ve Fransa‘nın bazı bölgelerinde 28 Nisan`da büyük bir elektrik kesintisi yaşandı. Kentlerde metro sistemleri durdu, trafik ışıkları devre dışı kaldı, şehirler adeta felç oldu. Havaalanlarında kaos yaşandı, internet ve mobil iletişim hizmetleri çöktü, hastaneler gibi kesintisiz elektrik ihtiyacı duyulan hizmetler ancak jeneratörler vasıtasıyla çalıştırılabildi. Etkinlikler iptal edildi, okullar tatil edildi. Kelimenin tam anlamıyla yaşam felç oldu. Hatta İspanya`nın başkenti Madrid dahil pek çok bölgede olağanüstü hal ilan edildi.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, yaşanan sistem çökmesinin kök nedeni konusunda henüz belli bir netlik yok ve tespitinin zaman alacağı söylenebilir. Bununla birlikte yetkililer tarafından olası nedenler olarak atmosferik faktörler ve teknik şebeke arızaları dillendirilmektedir. Sabotaj veya siber saldırı gibi olasılıklar gündeme gelse de, bu ihtimaller yetkililer tarafından reddedilmiştir.
Portekiz‘in ulusal şebeke operatörü REN, aşırı sıcaklık değişimlerinin bir sonucu olan "indüklenmiş atmosferik titreşimler" nedeniyle yüksek gerilim hatlarında senkronizasyon bozulmasının kesintilere yol açtığını belirtmiştir. Atmosferik sıcaklıklardaki büyük değişimlerin elektrik sistemlerine getirdiği riskler, bu ölçekte sorunların ortaya çıkması nadir olsa da, teknik olarak imkânsız değil. Bu durum, şebekede zincirleme arızalara neden olmuş olabilir. Diğer yandan sıcaklık veya rüzgâr gibi atmosferik koşulların etkisiyle hatlarda eğilme veya hatlar arası kısa devreler de meydana gelmiş olabilir.
DOMİNO ETKİSİ YARATAN ARIZA
Diğer yandan bu tarz sistem çökmelerinin en olası sebebi, enerji arzının talebi karşılayamaması olmaktadır. Bu durumun, otomatik yük kesme ve şebeke çöküşlerine yol açmış olma ihtimali yüksektir. İspanya başbakanı Sanchez`in ülkenin beş saniyede 15GW elektrik üretimi kaybı yaşadığını, bunun da ulusal talebin %60‘ına denk geldiğini söylemesi dikkat çekicidir. İspanya‘nın şebeke operatörü REE ise domino etkisine yol açan şeyin Fransa ile olan bağlantı arızası olduğunu söylemiştir. Bir yetkilinin açıklamasına göre "Güç kaybının boyutu, Avrupa sistemlerinin başa çıkmak üzere tasarlandığından çok daha fazlaydı ve İspanyol ve Fransız şebekelerinin bağlantısının kesilmesine neden oldu, bu da İspanyol elektrik sisteminin çökmesine yol açtı."
Diğer yandan kesintinin ana nedeni olmasa bile kesintiyi bir çöküşe dönüştürebilecek bir başka etken daha not edilmeli. İspanya bilindiği üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde dünyada lider ülkelerden birisi. Geçtiğimiz yıl İspanya açısından yenilenebilir enerji üretimi için tarihsel olarak rekor bir dönemdi ve kullanılan tüm elektriğin %56‘sını oluşturuyordu. 2030‘a kadar bu oranın %81‘e kadar yükseltilmesi hedefleniyor.
Bu değişim aynı zamanda kendi zorluklarını da beraberinde getiriyor. Şebekenin, çok fazla üretimle aşırı yüklenmemesi veya çok az üretimle kısa kalmaması için anlık olarak yönetilmeye ihtiyacı vardır. Frekans normal aralığın dışına çıkar ve zamanında yük atılmazsa elektrik santralleri otomatik olarak devreden çıkar. Hidroelektrik ve termik santraller gibi konvansiyonel enerji santralleri, elektrik üretmenin yanında ihtiyaç duyulduğunda motor görevi de görebildikleri için şebekenin frekansını yönetmek için onlarca yıldır standart teknoloji olmuştur. Bu anlamda güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerjiler bu imkândan yoksun oldukları için, enerji depolama sistemlerine ya da "freewheel" gibi şebeke düzeyinde frekansı dengeleyici ek yatırımlara ihtiyaç duyarlar. İspanya`nın hızlı bir YEK dönüşümü yaparken bu temel gerçek konusunda gereken adımları atmadığı görülmektedir.
AŞIRI YÜKLENMENİN SONUÇLARI Diğer yandan İspanya ve Portekiz`deki enerji üretiminin de büyük oranda özelleştirilmiş olduğu gerçeği not edilmelidir. Yakın dönemde Diyarbakır-Mardin ve İzmir`de yaşanan ölümlü kazalarla, tekrar eden orman yangınlarıyla ve Isparta faciasıyla ülkemizde de etkilerini görmekte olduğumuz, özel şirketlerin elektrik şebekelerini kâr mantığı ile işletmesinden kaynaklı yaşanan bakım ve yenileme çalışmalarını ihmallerin etkisinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki elektrik şebekesi tüm bir coğrafyayı boydan boya kat eden bir ağ şeklinde yapılanmıştır ve kendisini çevreleyen maddi dünyayla dinamik bir ilişki içindedir; mevsim koşullarından etkilenir, kışın kar yükünü, yazın metalin ve bağlantı noktalarının esnemesini/gevşemesini, yağmuru, çamuru hesaba katmanız gerekir. Sermayenin kısa vadeli kar hırsı nedeniyle ülkemizde hakkınca yapılmayan bu hizmetlerin diğer ülkelerde tam ve eksiksiz yapıldığını düşünmek hayalcilik olacaktır. Sonuç olarak, özelleştirilmiş ve bakımsız şebekelerin iklim koşullarına ve yeni enerji dengesizliklerine karşı dayanaklılığının azaldığını söyleyebiliriz.
Konunun önem arz eden bir diğer boyutu da şudur: Avrupa bölgesi enterkonnekte sistemle birbirine bağlıdır ve bir ülkede yaşanan sistem çökmesinin diğer ülkeleri etkilemesi de işten değil. Fransa-İspanya sınırında yaşanan arızanın, tüm İspanya`yı ve dahası Portekiz`i etkilediği görülmektedir. Aynı şekilde 2006 yılında Almanya`da yaşanan aşırı yüklenmenin Portekiz ve Fas gibi ciddi uzaklıkta olan ülkelerde dahi kesintilere yol açtığı görülmüştür.
TÜRKİYE`YE DE ETKİLENECEKTİR Bu açıdan bakıldığında Türkiye de Avrupa enterkonnekte sistemine dahil olduğu için, diğer ülkelerde yaşanan büyük çökmelerin ülkemize de sirayet etmesi mümkündür. Türkiye`nin sistem işletmecisi olan TEİAŞ`ın halen bir kamu kurumu olması ve kurum hafızasını büyük oranda koruyabilmiş olması ülkemiz açısından büyük bir avantajdır. Bu vesileyle bir kere daha uyarmak isteriz ki TEİAŞ`ın özelleştirilmesi planlarından bir an evvel vazgeçilmelidir.
Ancak Türkiye`nin belli kırılganlıkları olduğu da not edilmelidir; her şeyden önce özelleştirilmiş dağıtım şebekeleri bakımsızdır ve gereken yatırımlar yapılmamaktadır. Aynı şekilde elektrik üretiminde de özel sektörün payı %85 civarındadır ve bu da ek bir kırılganlık yaratmaktadır. 31 Mart`ta ülkemizde yaşanan sistem çökmesinin ana nedeninin özel üretim santrallerinin kendileri için ticari açıdan avantajlı olmadığı gerekçesiyle elektrik üretmekten imtina etmesi nedeniyle yaşanan arz-talep dengesizliği olduğu bir gerçektir. Yine aynı şekilde rüzgâr ve güneş yatırımlarının hızla arttığı ülkemizin de, sistem stabilitesini korumak için belli yatırımları yapması gerekmektedir. Ancak bu yatırımların da merkezi plan ve kamusal bir anlayışla ele alınacağı şüphelidir. Enerji yatırımları alanında yaşanan kayırmacılık, başıboşluk ve plansızlık somut bir olgudur.
Oysa, mevzuatı güncelleyecek, elektrik şebekesini yaşar-kılacak gerekli bakım, onarım, test, denetim ve yenileme faaliyetlerini hakkıyla yapabilecek, sistem dengesini eş anlı olarak koruyacak; özetle elektrik sistemini üretimi, iletimi ve dağıtımıyla çevresiyle, teknik personel faktörüyle bütünsel olarak ele alıp yeniden yapılandıracak tek özne kamudur.
Bu söylendiği zaman, halkın haklı olarak aklına, hantal yapısıyla, bürokratik müdahaleleriyle, adam kayırma kültürüyle klasik devlet dairesi gelmektedir. Oysa kamu derken, teknik personelin söz ve yetki sahibi olduğu, piyasa mantığından ve kısa vadeli finansal denge mantığından uzaklaşmış, toplumun ihtiyaçlarını ve sağlığını önceleyen bir örgütlenme anlaşılmalıdır.
|
 |
|