 |
Telekom fiyatının içyüzü-Haluk Geray Türk Telekom'un satılmasına yönelik ihalenin ilk adımını Lübnanlı Hariri ailesinin liderliğini yaptığı bir konsorsiyumun kazandığının açıklanması sürecinde, sahibinin sesi egemen medya gene çıldırdı. Bazı televizyon kuruluşları ihale sürecini canlı olarak yayınladı, sanki Türkiye'nin geleceğine ilişkin en önemli karar salonda veriliyordu...
Şahsen, bu yayını izlemektense, aynı anda TRT 'de verilen TürkiyeHırvatistan kadınlar basketbol final maçını tercih ederdim. İhalenin ilk adımı sonunda ortaya çıkan 6.5 milyar dolarlık bedel de medya tarafından büyük zafer olarak sunuldu. Büyük sermayenin ve dış çevrelerin sesi bu medya kesimi, verilen paranın büyüklüğünü kullanarak propaganda kampanyalarını sürdürmeye devam ettiler. Sahneye eski Başbakan Tansu Çiller sürüldü. Yeni kampanyanın özü şuydu: 1990'larda bedeli 20 milyar dolar olan Telekom satışı, yapılamadığı için bugün 6.5 milyar dolara gitti. Demek ki şimdi özelleştirilme yolunda olan kuruluşların özelleştirilmesini engellemeyin. Bu kampanyaya katılan Milliyet Gazetesi yazarlarından Hasan Cemal, 4 Temmuz 2005 tarihinde şöyle yazıyordu: Şimdi sormak lazım: Mümtaz Soysal iyilik mi etti Türkiye'ye? Bu özelleştirme konusunda olumsuz oy kullanmış olan yargıçlarımız şimdi ne düşünüyor? Sosyal adalet kolay değil. Türkiye'nin her yıl 700 bin kişiye iş bulması lazım. Ülkemiz kendi kaynaklarıyla bunun ancak yarısını sağlayabiliyor. Geri kalanı için dış kaynak, doğrudan yabancı sermaye yatırımı lazım. Ve işte, ekonominin dışa açılması, özelleştirme, ekonomide oyunu kuralına göre oynamak, yani rekabete açılmak ve Avrupa Birliği yolu, bunun için lazım. Vay, vay vay! Demek ki, özelleştirilme söz konusu olunca Türkiye';de yasalar çiğnenebilir! Hatta Anayasa rafa kaldırılabilir! Yasal ve anayasal uyumluluğun olması gerektiğini düşünen yurttaşlar, sendikalar ve yargıçlar vatan haini! Çünkü sosyal adaleti engelliyorlar! Pes doğrusu. Hasan Cemal'e yanıtı vermeyi Mümtaz hocaya bırakalım. Yazıdaki temel yanlışları şöyle bir sıralayalım... Önemli yanlışlardan biri, Türk Telekom'un satılmamasının sadece Anayasa'ya aykırılıktan kaynaklanan iptalle ilişkilendirilmesi. Oysa gerçek bu değil! İlk başvuru sürecinin sonunda Anayasa'ya uyumlu olarak mevzuatlar çıkarıldı. Ondan sonraki süreçte en az dört kez ihaleye çıkıldı. Kiminde siyasal konjonktür nedeniyle fiyat çok düşük oldu. Örneğin, DYP-RP koalisyonu döneminde, uluslararası yatırımcılar RP'yi köktendinci olarak algılayınca, piyasanın risk faktörü sayısı katlanıverdi. Fiyat dibe vurdu. Satış gerçekleşmedi. Kiminde, yatırımcılar ihaleye girmediler veya çekildiler. Yanılmıyorsam birisinde, saptanan değerin altında kaldığı için süreç bitirilemedi. Hasan Cemal'in yazısının son satırı çok ilginç. Doğrudan yabancı sermaye girişinin önünde sanki engeller varmış gibi...
Türkiye'de isteyen yabancı sermaye, istediği alana girip yatırım yapmakta serbest. Ama yatırımlarını emek yoğun sektörlerde yapacaklarsa, herhalde Çin'de ücretler Türkiye'den çok düşük olduğu için, oraya gidecekler. Yani, Cemal'in desteklediği -bence demode olmuş bir kalkınma önerisi anlayışın gerçekleşmesinin önünde hiçbir engel yok. Eğer ücretleri Çin ve bazı ülkelerdeki gibi, şimdikinin 5'te birine indirirseniz, Cemal'in desteklediği anlayış gerçekleşiverir! Telekom satılsa da satılmasa da... Şunu da belirtmeliyiz: Yabancı sermaye yatırımlarını üretim odaklı olarak ve özellikle yüksek teknoloji içeren, bu nedenle de nitelikli katma değer üreten sektörlere yönlendirebiliyorsanı z, bunun bir katkısı olur. Ne pahasına olursa olsun yabancı sermaye anlayışıyla bir yere varmak mümkün değil. Gelelim, özelleştirmeyle rekabet arasındaki ilişkiye... Yazıda öyle bir anlam var ki, sanki özelleştirme otomatik olarak rekabeti getirir gibi. Oysa, şunu unutmamak gerekiyor: Türk Telekom'un 20 milyar dolar oldu ğu söylenen dönemdeki özelleştirme, telekom alanında rekabeti getirmek bir yana tekelleşmeyi iyice güçlendirecekti. Şimdiki durum bundan biraz farklı, çünkü, geçtiğimiz yıl bu alana girmek serbest duruma geldi. Yani sektör rekabete açık. Fiyatı nın düşüklüğünün esas nedeni de bu! Çünkü Hariri ailesi de biliyor ki, geçtiğimiz yıl verilen A,B ve C tipi lisanslara sahip işletmeciler, artık milli yönü kalmayan TT'ye kıyasla tüketiciler açısından daha çok sahiplenilebilir. Bu da TT'nin pastan aldı ğı payın düşmesi anlamına gelir. Dolayısıyla da Haririler'in satın almak için ödeyecekleri bedelin...
|
 |
|