 |
Giriş 1902 yılında Tarsus'da bir İsviçre ve İtalya grubu tarafından kurulan bu küçük su santralı ile ilk kez yurdumuzda elektrik üretimi başlamıştır. 1914' de bir Macar firması İstanbul'da elektrik santralı kurmuş ve o yıldan sonra işletmesi Belçikalılar tarafından yürütülmüştür. Cumhuriyet ilan edildiği zaman, yalnız İstanbul, Tarsus ve Adapazarı şehirleri elektrikten yararlanabiliyorlardı. Bu şehirlerin nüfusu o zamanki nüfusun % 6'sını oluşturuyordu. Ülkemizde elektrik enerjisi sektörünü üç ana başlık altında incelenebilir. Bunlar: 1. İmtiyazlı şirketler dönemi 2. Elektriklendirmenin kamu kuruluşları eliyle yürütüldüğü dönem 3. TEK’in tekelinin kaldırıldığı ve imtiyazlı şirketlere tekrar geçildiği dönem (1985 sonrası) Cumhuriyet'le birlikte imtiyazlara rağmen büyük bir atılım sözkonusudur. Teknolojiye ayak uyduran ülkelerde her 10 yılda ortalama olarak üretim iki katına çıkarken bizde aynı süreçte üç katı üretim gerçekleştirilmiştir. Uygulanan politika ile Türkiye'de ulusal enerji politikasına varlık ve anlam kazandırmış olan ilk devlet girişimi, 1935 yılında Etibank, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü gibi devlet kurumlarının kurulmasıdır. Ulusal enerji politikası ile: · İmtiyazlı elektrik şirketleri kamulaştırıldı. · Yurdumuzun en önemli birincil enerji kaynağını oluşturan kömür kamulaştırılıp Etibank'a devredilmiştir. · Akarsu kaynaklarının ülke çapında bilimsel ve teknolojik incelenmesi konusuyla EİE İdaresi görevlendirilmiştir. · Yeraltı kaynaklarının tümüyle araştırılması ve değerlendirme yöntemlerinin saptanması için MTA Kurumu harekete geçirilmiştir. · Türkiye'nin modern önlemlerle elektriklendirilmesi için yurt çapında ulusal bir enerji sisteminin kurulması doğrultusunda etüt ve proje çalışmalarına başlanmıştır. Enerji ve doğal kaynakların içine giren su, elektrik, petrol, kömür ve madenlerin planlı döneme gelinceye kadar Ziraat Vekaleti, Nafia Vekaleti, İktisat ve Ticaret Vekaleti, İşletmeler Bakanlığı, ve Sanayi Bakanlığı gibi değişik bakanlıklar ilgilenmiş yapılan çalışmaların tek elde toplanması için 1963 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmuştur. Birinci Beş Yıllık Dönemde (1963-1967) hedeflenen ilkeler hidrolik enerji kaynaklarından daha fazla yararlanılması ve daha ekonomik işletilmesi idi. Elektrik işlerinin bir elden yürütülmesi, etüt ve proje işlerinin hızlandırılması, elektrikten alınan vergilerin basitleştirilmesi ve elektrik tesislerinde standardizasyona gidilmesi şeklinde önlemler alınmıştır. Bu dönemde tüketim % 12 dolayında artmış buna karşın üretim dönem sonunda 6217 GWh'a çıkmıştır. İkinci Beş Yıllık Dönemde (1968-1972) hedeflenen ilkeler üretim, iletim, dağıtım olanaklarının iyileştirilmesi, enterkonnekte sistemini yaygınlaştırmaktır. Bu dönemde linyit kaynaklarından söz edilmezken hidrolik santrallara yatırım yapılmıştır. Bu dönemin en büyük gelişmesi Türkiye Elektrik Kurumunun (TEK) kurulmuş olmasıdır. Böylelikle, belediyeler ve İller Bankası dışında bütünlük sağlanmıştır. Bu tarihte de kurulu gücümüz 2234.9 MW, ve üretimimiz 8623 GWh (8 milyar 623 milyon kWh) seviyesine yükselmiştir. Üçüncü Beş Yıllık Dönemde (1973-1977) hedeflenen ilkeler termik- hidrolik dengenin düzeltilmesi, özkaynakların kullanılmasıdır. Bu dönemde komşu ülkelerle elektrik enerji bağlantısı yapılmış, üretim % 13.5 dolayında artış göstermiş, kişi başına düşen elektrik enerjisi 303 kWh/kişi iken 504 KWh/kişi dolayına yükselmiştir. Dönem başında kurulu güç 3192.5 MW ve elektrik enerjisi üretimi 1542.52 GWh iken, dönem sonunda bu değerler 4227.5 MW ile 2564.6 GWh olmuştur. Dördüncü Beş Yıllık Dönemde (1979-1983), 1982 yılında Belediyeler ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK'e devredilmiş, bundan sonra tüm satışların, köy satışları da dahil olmak üzere TEK tarafından yapılması sağlanmıştır. Bu tarihte kurulu gücümüz 6638.6 MW, üretimimiz 26552 GWh olarak gerçekleşmiştir. Elektriğin üretimi, iletimi ve dağıtımı Türkiye Elektrik Kurumu tek elde toplamış oldu. Bu nokta elektrik enerjisi için dönüm noktasıdır. Elektrik enerjisi depo edilemezliği nedeni ile üretildiği anda tüketilmek zorundadır. Bu yüzden elektrik enerjisi sektörü, üretim sürecinden dağıtım sürecine kadar bir süreklilik ve bütünlük göstermeli, üretim- iletim ve dağıtım tesislerinin bir bütün halinde düşünülüp planlanması, yatırımların her birinin diğerine paralel yürütülüp zamanında bitirilmesi gerekmektedir. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere, sektör yapısı merkezi planlamayı ve doğal bir tekeli zorunlu kılmaktadır. Ayrıca elektrik üretimi tesislerinin çok pahalı yatırımlar olduğu da göz önünde tutularak yanlış yatırım yapmanın maliyetinin de çok fazla olacağı unutulmamalıdır. Beşinci Beş Yıllık Dönemde (1985-1989), 1984'de kurulu gücümüz 84459 MW'a ve buna karşılık gelen tüketime sunulan enerji miktarı da 33266.5 GWh olmuştur. 1987 yılında enerji miktarı ise 44352.9 GWh'a çıkmıştır. Bu dönemde 1984 yılında elektrik sektöründe özelleştirme çalışmaları ile ilgili 3096 sayılı yasa çıkmıştır. Bu yasayla Türkiye'de yerli ve yabancı girişimciler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile yapacakları sözleşmelerle elektrik santrali kurma, varolan tesisleri işletmek ve ticaretini yapma yetkileri verilmektedir. Buna karşın tesislerin mülkiyeti daima devlette kalmaktadır. Bu yasa ile İşletme Hakkının Devri ve Yap İşlet Devret modelleri ortaya atılmıştır. “Plan döneminde elektrik santralları kurulu gücünün, yıllık ortalama yüzde 7,9 civarında bir artış göstermesi ve dönem sonunda 22.650 MW'a ulaşması beklenmektedir. Bu güç artışına paralel olarak santralların ortalama üretim kapasitesi de yüzde 8,1'lik bir artışla 1994 yılı sonunda 107,8 milyar kWh 'a yükselecektir. 1994 yılında 88,5 milyar kWh seviyesine ulaşması beklenilen talep, yüzde 21,8 gibi yüksek bir üretim yedeği ile karşılanabilecektir. Üretimin yüzde 40'ı hidrolik, yüzde 60'ı termik santrallardan sağlanacaktır.” Yedinci Beş Yıllık Dönemde (1996-2000), elektrik talebinin Plan döneminde yılda ortalama yüzde 8 dolayında bir artışla dönem sonunda 122 milyar kWh'e ulaşması beklenmektedir. Bu talebi yüzde 13'lük bir yedekle karşılamak üzere, Plan döneminde 6.650 MW ilave yapılarak 2000 yılında santralların kurulu gücünün 27.930 MW'a, üretim kapasitesinin ise 138 milyar kWh'e yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu gelişmelerle 2000 yılında kişi başına toplam enerji tüketimi 1.285 kilogram petrol eşdeğerine, kişi başına elektrik tüketimi ise 1.825 kWh'e ulaşacaktır. Sektörde kamu ve özel kesim şirketlerinin bir arada faaliyet gösterebileceği bir yapı oluşturulamamıştır. Elektrik sektöründe özel kesim faaliyetleri, 3096 sayılı Kanun, 3974 sayılı Kanun ve 4046 sayılı Kanun olmak üzere üç ayrı yasa ile düzenlenmektedir. 3974 sayılı Kanun ile 4046 sayılı Kanun arasında özelleştirme uygulamaları açısından uyumsuzluklar bulunmaktadır. Sekizinci Beş Yıllık Dönemde (2001-2005) Enerji alt sektörlerinde, değişen ekonomik konjonktür ve artan özelleştirme faaliyetleri paralelinde özel kesimin daha aktif rol oynayabileceği bir yapıya dönüşüm amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda başta elektrik ve doğal gaz alt sektörleri olmak üzere, enerji kaynaklarının üretiminden tüketimine kadar her aşamada özel kesimin en üst düzeyde yatırım ve işletme faaliyetlerine katılımı için gerekli yasal ve kurumsal değişikliklerin yapılmasını istemektedir. Elektrik enerji sektörünün bir kamu hizmeti niteliğinde özel sektöre yaptırılması “Beşinci Beş Yıllık Dönemde” başlamaktadır. Sekizinci Beş Yıllık Dönemine geldiğinde ise elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı artık bir mal üretimi gibi görülmeye başlanmıştır. Mevcut Konumu 2006 Yılı Programına gore; 2004 yılı sonu itibarıyla 36.824 MW olan elektrik santralları toplam kurulu gücü, 2005 yılında yeni santralların devreye girmesiyle yüzde 4,1 artarak 38.317 MW'a ulaşmıştır. Kurulu güçteki bu artış, 2005 yılı itibarıyla talebin çok üzerinde bir arz imkanı sunmaktadır. Bu nedenle, kapasitenin önemli bir bölümü atıl kalmaktadır. Toplam kurulu güçteki bu artış, 2005 yılı içerisinde işletmeye alınan Muratlı Barajı ve HES, Afşin Elbistan 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü üniteleri ile özel sektör firmaları tarafından tesis edilen otoprodüktör santrallarından kaynaklanmaktadır. 2004 yılında 150,7 milyar kWh olarak gerçekleşen elektrik üretiminin, 2005 yılında yüzde 7,8 artışla 162,5 milyar kWh’e yükseleceği tahmin edilmektedir. Elektrik üretiminde doğal gaz yakıtlı santrallar yüzde 44,7, hidrolik santrallar yüzde 25,1, linyit yakıtlı santrallar ise yüzde 17,6 oranında paya sahiptir. Toplam elektrik üretimi içinde doğal gaz payı hızla artmaya devam etmektedir. 1990 yılında yüzde 17,7, 1995 yılında yüzde 19,2, 2000 yılında yüzde 37 ve 2004 yılında yüzde 41,3 paya sahip olan doğal gaza dayalı elektrik üretiminin payının, 2005 yılında da ciddi bir artışla yüzde 44,7’ye yükselmesi beklenmektedir. 2002 yılında 3,2 milyar kWh ve 2003 yılında 0,6 milyar kWh olarak gerçekleşen net elektrik ithalatı, 2004 yılında 0,7 milyar kWh net ihracata dönüşmüş olup, net dış satışın 2005 yılında da 1,2 milyar kWh olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. (19 Ekim 2005 Gün ve 25971 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan 17 Ekim 2005 Gün ve 2005/9486 Sayılı 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı) Elektrik enerjisi sektörünü piyasa yapısına doğrudan geçme yerine bir geçiş dönemini öngören Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi, Yüksek Planlama Kurulu Kararı olarak 17 Mart 2004 tarihinde yayımlanmıştır. Bu doğrultuda, kamu dağıtım ve üretim varlıklarının gruplandırılarak dağıtımda 2005 yılı ilk çeyreğinde, üretimde ise 2006 yılı ilk yarısında özelleştirme işlemlerinin başlatılması hedeflenmişti. Strateji Belgesi kapsamında öncelikli olan dağıtım özelleştirmelerinin başlaması için elektrik dağıtım sistemi 21 bölge olarak yeniden yapılandırılmış ve oluşturulan dağıtım şirketleri Özelleştirme İdaresine bağlanmış olup, özelleştirme çalışmaları devam etmektedir. Dağıtım özelleştirmelerinin 2005 yılı sonunda somut olarak başlaması, 2006 yılı sonuna kadar ise tamamlanması hedeflenmektedir. Diğer yandan, Strateji Belgesi kapsamında kamu elektrik üretim varlıklarının portföy üretim şirketleri olarak yapılandırılması konusunda çalışmalar devam etmektedir. Oluşturulacak olan portföy üretim şirketlerinin özelleştirme işlemlerinin ise, piyasa yönetim sisteminin işler hale geleceği tahmin edilen Temmuz 2006 tarihi itibarıyla başlatılması öngörülmektedir. 2005 yılında 161,3 milyar kWh olarak gerçekleşmesi beklenen elektrik tüketiminin, 2006 yılında yüzde 7,3 oranında bir büyüme ile 173 milyar kWh’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Böylece 2005 yılında 2.237 kWh olarak tahmin edilen kişi başına elektrik tüketiminin 2006 yılında 2.371 kWh’e yükselmesi beklenmektedir. Kamuya ait Borçka ve Şanlıurfa Hidroelektrik Santralları ile özel kesime ait otoprodüktör santrallarının devreye girmesi neticesinde 2006 yılında elektrik santralları toplam kurulu gücü, yüzde 1,3 oranında artarak 38.867 MW'a ulaşacağı beklenmektedir. Elektrik üretiminin ise yüzde 7,1 artışla 174 milyar kWh’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Elektrik üretiminde doğal gaz yakıtlı santralların yüzde 45, hidrolik santralların yüzde 24 ve linyit yakıtlı santralların yüzde 19’luk paylarla ilk sıraları alması beklenmektedir. “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesinde yer alan faaliyetler kapsamında elektrik üretim tesisleri ve dağıtım şirketlerinin gelir sağlama hedefinden ziyade, rekabetçi bir piyasa ve düşük maliyetli bir elektrik sistemi oluşturulma hedeflerine hizmet edecek şekilde özelleştirilmesi sağlanacaktır.” denmektedir. Birincil Enerji Tüketimi ve Kaynakların Oranları (M: Bin TEP) | 2004 | | 2005 | | 2006 | | Gerçekleşme | | Gerçekleşme Tahmini | | Tahmin | | | Yüzde | | | Yüzde | | | Yüzde | | Miktar | Dağılım | | Miktar | Dağılım | | Miktar | Dağılım | TİCARİ ENERJİ | 82 246 | 93,7 | | 87 127 | 94,2 | | 91 646 | 94,6 | Taşkömürü | 13 893 | 15,8 | | 14 319 | 15,5 | | 14 497 | 15,0 | Linyit | 9 901 | 11,3 | | 11 492 | 12,4 | | 12 687 | 13,1 | Petrol Ürünleri | 32 922 | 37,5 | | 33 201 | 35,9 | | 33 851 | 35,0 | Doğal Gaz | 20 426 | 23,3 | | 23 466 | 25,4 | | 25 842 | 26,7 | Hidrolik Enerji | 3 963 | 4,5 | | 3 509 | 3,8 | | 3 612 | 3,7 | Yenilenebilir Enerji | 1 199 | 1,4 | | 1 243 | 1,3 | | 1 243 | 1,3 | Elektrik İthalatı (İhracatı) | -59 | -0,1 | | -103 | -0,1 | | -86 | -0,1 | GAYRİ-TİCARİ ENERJİ | 5 532 | 6,3 | | 5 400 | 5,8 | | 5 200 | 5,4 | Odun (T) | 4 318 | 4,9 | | 4 250 | 4,6 | | 4 100 | 4,2 | Hayvan ve Bitki Artıkları (T) | 1 214 | 1,4 | | 1 150 | 1,2 | | 1 100 | 1,1 | T O P L A M | 87 778 | 100,0 | | 92 527 | 100,0 | | 96 846 | 100,0 | Kişi Başına Tüketim (KEP) | 1 234 | | | 1 283 | | | 1 327 | |
(T) Tahmini Elektrik Enerjisi Tüketiminin Kullanıcı Gruplarına Göre Dağılımı (GWh) | | | 2004 | | 2005 | | 2006 | | | | Gerçekleşme | | Gerç.Tahmini | | Tahmin | | | | GWh | Pay (%) | | GWh | Pay (%) | | GWh | Pay (%) | Konutlar | | | 27 619 | 18,4 | | 30 000 | 18,6 | | 32 200 | 18,6 | Ticarethaneler | | | 15 656 | 10,4 | | 18 200 | 11,3 | | 20 400 | 11,8 | Resmi Daire | | | 4 531 | 3,0 | | 4 600 | 2,9 | | 4 800 | 2,8 | Genel Aydınlatma | | | 4 433 | 3,0 | | 4 500 | 2,8 | | 4 700 | 2,7 | Sanayi | | | 59 566 | 39,7 | | 63 700 | 39,5 | | 68 300 | 39,5 | Diğer | | | 9 337 | 6,2 | | 9 700 | 6,0 | | 10 100 | 5,8 | NET TOPLAM | | | 121 142 | 80,8 | | 130 700 | 81,0 | | 140 500 | 81,2 | İç Tüketim ve Kayıp | | | 28 876 | 19,2 | | 30 600 | 19,0 | | 32 500 | 18,8 | BRÜT TOPLAM | | | 150 018 | 100,0 | | 161 300 | 100,0 | | 173 000 | 100,0 | Kişi Başına Net Tüketim (kWh) | | | 1 703 | | | 1 813 | | | 1 926 | | Kişi Başına Brüt Tüketim (kWh) | | | 2 109 | | | 2 237 | | | 2 371 | |
Elektrik Enerjisinde Yakıt Cinslerine Göre Kurulu Güç, Üretim Kapasitesi ve Üretim Değerleri Güç: MW; Üretim: GWh | 2004 | 2005 Gerç. Tahmini | 2006 Tahmin | | Kurulu | Ortalama | Fiili | Kurulu | Ortalama | Fiili | Kurulu | Ortalama | Fiili | | Güç | Üretim | Üretim | Güç | Üretim | Üretim | Güç | Üretim | Üretim | Taşkömürü | 1 845 | 12 670 | 11 998 | 1 845 | 12 670 | 12 100 | 1 845 | 12 670 | 12 000 | Linyit | 6 451 | 40 000 | 22 449 | 7 491 | 46 450 | 28 600 | 7 491 | 46 450 | 33 200 | Fuel-Oil | 2 308 | 13 850 | 6 690 | 2 320 | 13 920 | 6 900 | 2 320 | 13 920 | 7 000 | Motorin,LPG,Nafta | 261 | 1 435 | 980 | 261 | 1 435 | 1 100 | 261 | 1 435 | 1 000 | Doğal Gaz | 11 349 | 79 450 | 62 242 | 11 650 | 81 560 | 72 700 | 11 850 | 82 960 | 78 500 | Çok yakıtlı (*) | 1 903 | 11 420 | | 1 920 | 11 520 | | 1 920 | 11 520 | | Biyogaz-atık | 28 | 168 | 104 | 35 | 210 | 150 | 35 | 210 | 150 | TERMİK | 24 145 | 158 993 | 104 463 | 25 522 | 167 765 | 121 550 | 25 722 | 169 165 | 131 850 | HİDROLİK | 12 645 | 44 860 | 46 084 | 12 760 | 45 428 | 40 800 | 13 110 | 46 591 | 42 000 | Jeotermal | 15 | 110 | 93 | 15 | 110 | 90 | 15 | 110 | 90 | Rüzgar | 19 | 57 | 58 | 20 | 60 | 60 | 20 | 60 | 60 | TOPLAM | 36 824 | 204 020 | 150 698 | 38 317 | 213 363 | 162 500 | 38 867 | 215 926 | 174 000 |
(*) Fiili üretim yakıt oranlarına göre dağıtılmıştır. TABLO: V. 17 - Enerji Üretim ve Tüketiminde Gelişmeler | | 1995 | 2000 | 2001 | 2002 | 2003 | 2004 | 2005 | 2006 | | Birim | Gerçek. | Gerçek. | Gerçek. | Gerçek. | Gerçek. | Gerçek. | Gerç.Tah. | Tahmin | BİRİNCİL ENERJİ | | | | | | | | | | ÜRETİM | BTEP | 26 320 | 27 621 | 26 159 | 24 884 | 23 779 | 25 194 | 26 398 | 27 405 | TÜKETİM | BTEP | 63 148 | 81 193 | 75 883 | 78 322 | 83 936 | 87 778 | 92 527 | 96 846 | Kişi Başına Tüketim | KEP | 1 023 | 1 204 | 1 111 | 1 131 | 1 196 | 1 234 | 1 283 | 1 327 | ELEKTRİK ENERJİSİ | | | | | | | | | | KURULU GÜÇ | MW | 20 952 | 27 264 | 28 332 | 31 846 | 35 587 | 36 824 | 38 317 | 2 730 | Termik | MW | 11 091 | 16 070 | 16 640 | 19 586 | 22 990 | 24 160 | 25 537 | 25 737 | Hidrolik | MW | 9 861 | 11 194 | 11 692 | 12 260 | 12 597 | 12 664 | 12 780 | 13 130 | | | | | | | | | | | ÜRETİM | GWh | 86 247 | 124 922 | 122 725 | 129 400 | 140 580 | 150 698 | 162 500 | 174 000 | Termik | GWh | 50 706 | 94 010 | 98 653 | 95 668 | 105 190 | 104 556 | 121 640 | 131 940 | Hidrolik | GWh | 35 541 | 30 912 | 24 072 | 33 732 | 35 390 | 46 142 | 40 860 | 42 060 | | | | | | | | | | | İTHALAT | GWh | - | 3 786 | 4 579 | 3 588 | 1 158 | 464 | 590 | 600 | İHRACAT | GWh | 696 | 413 | 433 | 435 | 587 | 1 144 | 1 790 | 1 600 | | | | | | | | | | | TÜKETİM | GWh | 85 551 | 128 295 | 126 872 | 132 553 | 141 151 | 150 018 | 161 300 | 173 000 | Kişi Başına Tüketim | kWh | 1 386 | 1 903 | 1 857 | 1 914 | 2 011 | 2 109 | 2 237 | 2 371 |
BTEP: Bin ton petrol eşdeğeri ; KEP: Kilogram petrol eşdeğeri ; GWh: Milyon kilovatsaat
Elektrik Enerjisi Üretiminin Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı (M: GWh) | | | | | | | | Biyogaz-Atık | | | | | Jeotermal | | | | Taşkömürü | Linyit | Akaryakıt | Doğalgaz | ve Diğer | TERMİK | HİDROLİK | Rüzgar | TOPLAM | | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | Miktar | % | 1990 | 621 | 1,1 | 19 560 | 34,0 | 3 942 | 6,9 | 10 192 | 17,7 | | | 34 315 | 59,6 | 23 148 | 40,2 | 80 | | 57 543 | 100,0 | 1991 | 999 | 1,7 | 20 563 | 34,1 | 3 293 | 5,5 | 12 589 | 20,9 | 38 | 0,1 | 37 482 | 62,2 | 22 683 | 37,7 | 81 | | 60 246 | 100,0 | 1992 | 1 815 | 2,7 | 22 756 | 33,8 | 5 273 | 7,8 | 10 814 | 16,1 | 47 | 0,1 | 40 705 | 60,4 | 26 568 | 39,5 | 69 | | 67 342 | 100,0 | 1993 | 1 796 | 2,4 | 21 964 | 29,8 | 5 175 | 7,0 | 10 788 | 14,6 | 56 | 0,1 | 39 779 | 53,9 | 33 951 | 46,0 | 78 | | 73 808 | 100,0 | 1994 | 1 978 | 2,5 | 26 257 | 33,5 | 5 549 | 7,1 | 13 822 | 17,6 | 51 | 0,1 | 47 657 | 60,8 | 30 586 | 39,1 | 79 | | 78 322 | 100,0 | 1995 | 2 232 | 2,6 | 25 815 | 29,9 | 5 772 | 6,7 | 16 579 | 19,2 | 222 | 0,3 | 50 620 | 58,7 | 35 541 | 41,2 | 86 | | 86 247 | 100,0 | 1996 | 2 574 | 2,7 | 27 840 | 29,3 | 6 540 | 6,9 | 17 174 | 18,1 | 175 | 0,2 | 54 303 | 57,2 | 40 475 | 42,7 | 84 | | 94 862 | 100,0 | 1997 | 3 273 | 3,2 | 30 587 | 29,6 | 7 157 | 6,9 | 22 086 | 21,4 | 294 | 0,3 | 63 397 | 61,4 | 39 816 | 38,5 | 83 | | 103 296 | 100,0 | 1998 | 2 981 | 2,7 | 32 707 | 29,5 | 7 923 | 7,1 | 24 837 | 22,4 | 255 | 0,2 | 68 703 | 61,9 | 42 229 | 38,0 | 90 | 0,1 | 111 022 | 100,0 | 1999 | 3 123 | 2,7 | 33 908 | 29,1 | 8 080 | 6,9 | 36 345 | 31,2 | 205 | 0,2 | 81 661 | 70,1 | 34 677 | 29,8 | 102 | 0,1 | 116 440 | 100,0 | 2000 | 3 819 | 3,1 | 34 367 | 27,5 | 9 311 | 7,5 | 46 217 | 37,0 | 220 | 0,2 | 93 934 | 75,2 | 30 879 | 24,7 | 109 | 0,1 | 124 922 | 100,0 | 2001 | 4 046 | 3,3 | 34 372 | 28,0 | 10 366 | 8,4 | 49 549 | 40,4 | 230 | 0,2 | 98 563 | 80,3 | 24 010 | 19,6 | 152 | 0,1 | 122 725 | 100,0 | 2002 | 4 093 | 3,2 | 28 056 | 21,7 | 10 744 | 8,3 | 52 496 | 40,6 | 174 | 0,1 | 95 563 | 73,9 | 33 684 | 26,0 | 153 | 0,1 | 129 400 | 100,0 | 2003 | 8 663 | 6,2 | 23 590 | 16,8 | 9 196 | 6,5 | 63 536 | 45,2 | 116 | 0,1 | 105 101 | 74,8 | 35 329 | 25,1 | 150 | 0,1 | 140 580 | 100,0 | 2004 | 11 998 | 8,0 | 22 449 | 14,9 | 7 670 | 5,1 | 62 242 | 41,3 | 104 | 0,1 | 104 463 | 69,3 | 46 084 | 30,6 | 151 | 0,1 | 150 698 | 100,0 | 2005* | 12 100 | 7,4 | 28 600 | 17,6 | 8 000 | 4,9 | 72 700 | 44,7 | 150 | 0,1 | 121 550 | 74,8 | 40 800 | 25,1 | 150 | 0,1 | 162 500 | 100,0 | 2006** | 12 000 | 6,9 | 33 200 | 19,1 | 8 000 | 4,6 | 78 500 | 45,1 | 150 | 0,1 | 131 850 | 75,8 | 42 000 | 24,1 | 150 | 0,1 | 174 000 | 100,0 | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | |
* Gerçekleşme Tahmini ** Tahmini
Planlama ve Kamu Hizmeti Elektrik enerjisinde planlama kavramı, ihtiyaca yönelik olarak kaynakların, üretimin ve tüketimin düzenlenmesidir. Yani tüketimin doğru tahmini, bu tahmine uygun üretim tesislerinin yer ve büyüklükleri ve kullanılacak kaynakların belirlenmesidir. Planlamanın, kısa, orta ve uzun vadeli olarak üç aşaması vardır. Kısa vade, genellikle mevcut kapasiteler ve esneklikleri üzerine kuruludur. Orta vade, kapasitelerin, denenmiş ve güvenli teknolojilere dayalı olarak arttırılmasıdır. Uzun vade ise alternatif seçenekleri de içerecek şekilde, tüketimdeki dalgalanma ve değişimleri dikkate alarak yeni üretim tesislerinin kurulmasına yönelik ve iletim ve dağıtımdaki yatırımları da kapsayacak şekildeki tüm çalışmalardır. Anayasa Mahkemesi'nin 28.06.1995 tarih ve 1994/71E.1995/23 sayılı kararında kamu hizmetini "En geniş tanıma göre kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli etkinliklerdir." şeklinde tanımlamaktadır. Elektrik enerjisinde etkinlik ülke genelinde her yerde ihtiyaç duyulduğunda elektriğin aynı kalitede ve yeterli miktarda olması anlamına gelmektedir. Elektrik enerjisinde verimlilik kavramı salt bir kar/zarar esasına değil, ülkemizin gelişmişlik ölçütlerini de içinde sosyal etkilerini de dikkate alan bir değerlendirme yapılması anlamına gelmektedir. Bu açıdan elektrik enerjisi maliyeti doğru hesaplanmalı ve hizmetin kaliteli ve sürekli kılabilecek bir fiyat politikası benimsenmelidir. Tüketici hakları Özelleşme sonucunda sosyal ve ulusal yönden topluma ve bireye karşı daha duyarsız bir özel tekel çıkması beklenmektedir. Piyasadaki hakim güçler karşısında tüketiciler tek tek zayıf ve güçsüz kalırlar. Bu nedenle piyasa güçlerinin aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici uygulamalarına karşı tüketicilerin kendilerini tek başlarına koruyabilmeleri ve haklarını alabilmeleri olanaksızdır. Tüketicilerin ekonomik, sosyal politika ve uygulamalarda söz sahibi, temsil edilme ve karar alma hakkının varolması gerekir. Bugün uluslararası tahkim ile tüketicilerin veya temsil ettikleri dernek, kuruluş vb, ülkemizde dava açma hakkı ellerinden alınmış durumdadır. Kısaca tüketiciler korumasız kalmıştır. Tüketiciyi koruma ile ilgili temel tüketici haklarına baktığımızda şunları görürüz. § Tüketicinin elektriği kaliteli olarak kullanma hakkı vardır. Varolan standartların dışında verilecek elektrik kabul edilemez. Standartların dışına çıkıldığı anda tüketicilerin can ve mal kayıpları oluşacaktır. Elektriğin düzenli, sürekli verilebilmesi için gerekli planlama, yatırım ve bakımın zamanında yapılması ile olur. § Rekabet koşulları birden çok alıcı ve satıcı olma koşuluna bağlıdır. Serbest olarak fiyat tespit edilirse, özelleşme ile oluşacak tekelleşme sonucunda, tüketici korumasız kalacaktır. § Tüketici kendi sözleşmesinden imtiyaz sözleşmesine kadar bilgi edinme hakkı vardır. Tüketiciler örgütleri aracılığı ile kendilerini ilgilendiren konularda karar alınırken karar süreçlerine katılma hakkı olmalıdır. Dış Kredi Kuruluşları ile Enerji Sektörü Arasındaki İlişki 1950'li yıllarda Dünya Bankası'nın girişimi ile azgelişmiş ülkelere, gelişmiş ülkeler ve Dünya Bankası, AID, OECD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından tarımsal kalkınma ve alt yapı projeleri için krediler vermişlerdir. Kredilerin faizleri o kadar düşüktür ki bazı yerlerde de hibe niteliği taşımaktadır. 1960'lı yıllarda ise çoğunlukla çok uluslu şirketlerin denetimi altındaki sanayi projeleri için uzun vadeli krediler vermeye başlamışlardır. Krediyle kalkınma süreci böylece yaygınlaşırken 1970'li yıllara gelindiğinde borç yükü önemli boyutlara ulaşmıştı. 1980'lerde Dünya Bankası ve IMF kredi koşullarını sertleştirdiler. Temmuz 1982'den sonra Dünya Bankası değişken faiz uygulamalarına başladı. Kısa vadeli ve değişken faizle uluslararası piyasadan borç alarak eskisi gibi projeye dayalı finansman yönteminin yerine ülkelerin, sanayi dış ticaret sistemi gibi ekonominin tüm kesimlerini yeniden yapılanmaya daha açık bir deyişle ekonomik yönlendirmeye göre kredi vermeye başlamıştır. Türkiye'nin 1980- 1984 yılları arasında Dünya Bankası tarafından verilen toplam 1.6 milyar dolar tutarındaki beş paket Yapısal Uyum Kredisi vermiştir. Türkiye'nin 1980 sonrası şekillenmeye yön veren krediler ithalatın serbestleştirilmesi, ihracatın arttırılması, vergi reformları ve KİT reformları gibi koşullara bağlanmıştır. İkinci yapısal kredide "özellikle petrol ürünlerinin uluslararası piyasa fiyatlarına göre karşılaştırılabilir düzeylerde fiyatlandırılması konusu olmak üzere enerji politikalarının yeterliliği" sayılmaktadır. Beşinci Yapısal Uyum Kredisinin aynı bölümünde ise "Enerji Faaliyet Planının hazırlanmasında yeterli gelişmenin sağlanması" ibaresi yer almıştır. Ancak doğrudan enerji sektörünün yapısal düzenlemelerine yönelik olarak verilen kredi 29.06.1987 tarihinde Bakanlar Kurulunda kabul edilen 325 milyon dolar tutarındaki kredidir. Bu kredinin önemli bir yanı, enerji sektöründe yer alan kuruluşlarda mali yapının izlenmesi amacıyla "Banka tarafından kabul edilebilir bağımsız mali denetçilerin" devreye girmesinin koşul olarak getirilmesidir. Borç alan, sözü edilen denetçiler tarafından düzenlenen, Bankanın makul sürede talep edeceği kapsam ve ayrıntıyı içeren denetleme raporunun onaylı bir kopyasını her yılın sonunda Bankaya mümkün olan en kısa sürede temin edecektir. Bu kredide TEK'e özel bir önem verilmiş ve bu kuruluşun, mali yapısının ayrıntılı bilgilerine dayalı olarak yapılan bir incelemenin her yıl Bankaya gönderilmesi şartı getirilmiştir. Ek olarak14.02.1992 tarihinde Bakanlar kurulu tarafından kabul edilen, 300 milyon dolar tutarındaki TEK'in Yeniden Yapılanması Projesi için verilen kredide de, elektriğin ekonomik satış fiyatı esas alınarak tarife seviyesinin belirlenmesi, verimlilik seviyesinin yükselmesi, üretim santralları-iletim- dağıtım sistemlerinin ticari yapıda maliyet merkezlerinin kurulması hususlarını içeren bir İşletme Yönetimi Geliştirme Programı ile Finansman Yönetim Geliştirme Programı gibi alanlar sıralanmaktadır. Ayrıca fiyatlandırma mekanizmaları oluşturulanedek, bütün vergiler ve zorunlu kesintiler hariç olmak üzere ortalama elektrik fiyatı 6 cent eşdeğerinde tutulacaktır. Görüldüğü üzere Dünya Bankası enerji sektöründe ve özellikle elektrik enerji sektöründe piyasa ticari kurallara göre çalışabilir şirketler oluşturmak amacıyla TEK ve enerji sektöründe diğer kuruluşlarda mali yapının denetimi ve yönlendirilmesinde, kısaca yönetiminde bir hakimiyet oluşturmuşlardır. Dünya Bankası'nın önerileri içinde öncelikli tekel durumundaki yapıların parçalanarak özel sektöre devrini gündeme sokmuştur. Parçalanmanın dikey veya yatay olarak yapılabileceği belirtilmekte, dikey parçalanmaya örnek olarak elektrik sektöründe iletimin, üretim ve dağıtımdan ayrılması önerilmektedir. Benzer şekilde doğal gaz sektöründe üretim, boru hatları ile iletim ve yerel dağıtım sisteminin farklı kuruluşlarca yapılabileceği ifade edilmektedir. Yatay parçalanma ise coğrafi olarak ve verilen hizmetlerin kategorilerine göre gerçekleştirilebileceği belirtilmektedir. Dünya Bankası, enerji sektöründe bir süre sonra kamunun tamamen devre dışı bırakılmasını öngören modelini şöyle anlatıyor. Enerji santralı inşa etme serbest olacak. İletim sistem operatörünün elektrik, gaz ticaretiyle uğraşması yasaklanacak ve üretim ve dağıtım tesisi sahibi de olamayacak. Elektrik ve gaz borsasında elektrik fiyatları belirlenecek. Düzenleyici kurul oluşturulacak. Özelleştirme ve rekabet adı altında tüm bunlar önümüze sunulmaktadır. Kapitülasyonların Günümüzdeki Adı Tahkim Tahkim, “Bir hak üzerinde ihtilafa düşmüş olan iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmaları ve uyuşmazlığın özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanması” olarak tanımlanabilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 516-536.maddeleri arasında düzenlenmiş olan tahkim, istisnalar dışında ihtiyari/isteği bağlı bir uyuşmazlık çözüm yoludur. Yasa gereği sadece çekişmeli (medeni) yargıya giren ticari uyuşmazlıklar (davalar) için mümkündür. Bir uyuşmazlık konusunda tahkime gidilip gidilemeyeceğinin tayininde ölçüt, uyuşmazlığın iki tarafın iradesine bağlı bir konuya ilişkin olup olmadığıdır. Bu sebeple asıl olarak ticari nitelikteki işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim söz konusu olmaktadır. Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı, başta Anayasa Mahkemesi ve Danıştay olmak üzere yargı organlarınca da içtihat haline getirildiği gibi, kamu hizmetidir. Kamu hizmeti niteliği taşıyan elektrik üretimi, dağıtımı hizmetlerinin özel kişilere gördürülebilmesini sağlayan sözleşmeler idari sözleşmelerden olan imtiyaz sözleşmesi niteliğindedir. İdari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar Anayasa ve İYUK gereği Danıştay’da çözümlenir. Bilindiği üzere, sözleşmenin imzalanış aşamasına kadar olan süreç, bir idari işlem süreci olduğundan doğrudan idari yargının denetimine bağlıdır. Sözleşmenin imzalanmasından sonra, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar ise İYUK hükmü gereği Danıştay’da çözümlenecektir. Bugün itibariyle tahkim, savunucuları tarafından konuları ile ilgilenen uluslararası bir yargı organı olarak tanıtılmaya çalışılmaktadır. Taraflarca uyuşmazlığın çözümü için seçilen hakemlerin formasyonuna sahip olmamaları bir yana, ortada “bağımsız yargı organı” sıfatıyla tanımlanabilecek bir kurum da yoktur. Dünya Bankası bünyesinde kurulan “Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözümü İçin Uluslararası Merkez ICSID” sözleşmesine göre, “merkezin yerleşim yeri Dünya Bankasının merkezi içersinde olacak” (madde 2), “Merkez bir idari konsey ve bir sekreter yaya sahip olacak ve bir arabulucular ve bir hakemler paneli oluşturulacak” (madde 3), “Dünya Bankası başkanı otomatik olarak İdari Konsey’in başkanı olacak” (madde 5), “her akit devlet, her panele kendi vatandaşlarından veya diğer ülke vatandaşlarından 4 kişi atayacak, Başkan, her bir panele 10 kişi atayabilecek”tir (madde 13) Bu yapıdan, ICSID kararlarının büyük bir ölçüde Dünya Bankası yönetimi tarafından belirlenen kişiler tarafından oluşturulacağı sonucu çıkmaktadır. Dolayısıyla böyle bir yapının bağımsız ve tarafsız bir yargı organı olarak sunulması mümkün değildir. Uluslararası tahkimin kurallarını koyanlar karşısında, bir kamu kuruluşunun veya az gelişmiş ülke şirketinin pek fazla şansı yoktur. Şans olsa bile, hukuk sistemimizden tamamıyla farklı bir alanda gelişen, farklı kurallar ve ilişkiler gerektiren bir alanda Türk hukukçularının başarılı olabilmesi de oldukça zordur. Bilgi, tecrübe ve para üstünlüğünü elinde tutan uyuşmazlıktan galip çıkacak taraf olacaktır. Tahkim usulünde, kararları oluşturan hakemler, esas itibariyle ticari esaslar dahilinde değerlendirme yapmaktadır. Zaten böyle bir kurumun varlık sebebi de, uyuşmazlıkların ulusal hukukların emredici ve kamu düzenine ilişkin kurallarını gözardı ederek, ticari esaslar çerçevesinde uyuşmazlıkları çözmektir. Ulusal kanun koyucular tarafından, kamu yararı, kamu düzeni, kamu sağlığı gibi önemli gerekçelerle vazedilen yasalar, tahkim ile geri planda bırakılmaktadır. Bunun yanında, tahkim sürecinin gizli tutulması, kamuoyunun bilgisine sunulmaması da tahkim isteminin gerisinde yatan gerekçelerden birisidir. Şirketlerin ticari sır kapsamındaki bilgilerinin açığa çıkmaması için bu unsur üzerinde önemli durdukları açıktır. Bir taraf için ticari sır olan bir hususun diğer taraftan kamu tarafından bilinmesi zorunlu bir bilgi olmaması kaçınılmazdır. Gelişmiş hukuk sistemlerinden yurttaşların her türlü idari işlem ve eylem hakkında bilgi edinme hakkı yasal güvencelere kavuşturulmuşken, tahkim mekanizmasıyla bu süreç geriye çevrilmeye çalışılmaktadır. Yukarıda tahkim süreci belirtilirken, tahkim kurulu kararının geçerli olabilmesi için ulusal yargı tarafından tenfiz kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu husus yasa ile düzenlenmiş olmasına karşın, gelişen yeni eğilim çerçevesinde bu tenfiz sürecinin fiili olarak ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Sermaye sıkıntısı gerekçe gösterilerek IMF ve Dünya Bankasının tüm istemlerini yerine getirilirken, bir yabancı yatırımcı lehine verilen tahkim kararının uygulanmaması, fiili olanak dışı görünmektedir. Uluslararası tahkim istemi, bu çerçevede, imzalanmış olan yukarıda yazılı anlaşmalar, 1988 tarihli Çok Taraflı Yatırımları Garantileme Ajansı (MIGA) ve imzalanması için yoğun çaba harcanan Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI) ile birlikte, ulusötesi bir yargı düzeni içinde anlamlı olmaktadır. Amaç, her hal ve koşulda yatırım ve yatırımcıyı korumaktır. Elektrik üretimi ve dağıtımı gibi bir alanda yargısal denetimin Danıştay’dan alınıp ulusal ve/veya uluslararası tahkime bırakılması kabul edilemez sonuçları da beraberinde getirecektir. Basit bir örnek vermek gerekirse, bugünlerde işletme hakkı devri işlemlerinin iptali için çalışanlar, sendika ve meslek odaları tarafından açılan davalarda, ardı ardına yürütmenin durdurulması kararları çıkmaktadır. Bu davalar, sözleşme öncesi aşamanın ve sözleşmenin Danıştay denetimine tabi olması sayesinde açılabilmiştir. Bu aşamalar Danıştay denetimine tabi olmaktan çıkarsa, bu kişi ve kurumların dava açma şansı da kalmayacaktır. Dolayısıyla hukuk devleti bir kez daha ortadan kaldırılmış olacak, şaibe ve yolsuzluk kokan işlemler hukuk aleminde var olmaya devam ediyor olacaktı. Görüldüğü gibi tahkim istemi aynı zamanda, sözleşmeli sürecini yargı denetiminden kaçırma niyet ve isteğini de barındırmaktadır. Tahkim yasası TBMM'sinde kabul edilmiş olması Türkiye için büyük bir şanssızlık olmuştur. Bu yasa iptal edilmelidir. Özelleştirme Özelleştirmede genel olarak varılmak istenen hedef devletin iktisadi yaşam üzerindeki etkisini küçülmektir. Enerji sektörü uzun vadeli, merkezi ve stratejik bir planlama gerektiren bir yapıdadır. Bu ve benzeri sektörlerin serbest piyasanın eline verilmesi ile yaşanan sorunlar 1980'li yıllardan beri tartışıla gelmektedir. Elektrik enerjisi depo edilemezliği nedeni ile üretildiği anda tüketilmek zorundadır. Bu yüzden elektrik enerjisi sektörü, üretim sürecinden dağıtım sürecine kadar bir süreklilik ve bütünlük göstermeli, üretim- iletim ve dağıtım tesislerinin bir bütün halinde düşünülüp planlanması, yatırımların her biri diğerine paralel yürütülüp zamanında bitirilmesi gerekmektedir. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere sektör yapısı merkezi planlamayı ve doğal bir tekeli zorunlu kılmaktadır. Burada özelleştirme ile ilgili sorun tamamen ideolojik bir karardır. Çokuluslu sermayenin ideolojik yansımaları, kamu sektörlerini de etki altına alıp karar veren konuma gelmişlerdir. Bir kurumu elden çıkarmak için önce o kurumu çıkmaza sürüklemektir. Kurumun kaynakları kesilir, yatırımlar durma noktasına getirilir ve tüketici canından bezdirilir. Kamu işletmelerine karşı artan yakınmalar özelleşme lehine bir kamuoyu oluşturulur. Özelleşme öncesi yatırım gerektiren ve kar getiren bölümler birbirinden ayrılır. Özelleştirme özellikle azgelişmiş ülkelerde büyük boyutlu yolsuzluklara ve rantlara yol açmıştır. Bilindiği üzere özel sektörde sendikalaşmaya olabildiğince engel olunmakta, şimdiye kadar özelleşen kurumlarda çalışan daha yüksek ücret alan sendikalıyı işinden edip yerine asgari ücretten elemen almaktadır. Kısaca sendikasızlaştırma politikası uygulanacaktır. Kamu sektörleri çıkar ilişki yumağından kurtarılmalı, bir çok yerde adam yerleştirme mekanizması olarak kullanılmaktadır. Kendi kararlarını verecek, teknik olarak yapılması gereken ortamlar yaratarak kaynakları verimli kullanacak, sürekli gelişmeye açık, yenilebilir, kamu yararına çalışacak ulusal çıkarlar ön plana alınarak, yeniden yapılanan kuruluşlar haline dönüştürebilmeliyiz. Özelleşme sonucunda sosyal ve ulusal yönden topluma karşı daha duyarsız bir özel tekel çıkması kaçınılmaz olacaktır. Kamu yararının ortadan kaldırılması ve hizmet kalitesinde oluşacak düşüklük bir çok sorunu da birlikte getirecektir. Sorunlar Türkiye’de şimdiye kadar bir kamu hizmeti olarak sunulan hizmetlerden bazıları özel sektöre devredilmesi gündemdedir. Özel sektöre devirle birlikte, mülkiyet devrinden sonra sözkonusu şirketlerin tekelci davranmaması ve aşırı yüksek fiyat uygulamaması için hiç bir neden bulunmamaktadır. Söz konusu sektörlerin önemli özelliklerinden biri, sektördeki bazı temel hizmetlerin doğal tekel niteliği arz etmesidir. Yani, ölçek ve kapsam (scope) ekonomileri yüzünden, kimi hizmet veya hizmet demetleri ancak bir tek elden sunulunca en ucuza mal edilebilmektedir. Piyasada firma sayısının artması maliyetleri yükselteceğinden, rekabet, bu hizmetlerin tüketiciye ucuz bir biçimde ulaştırılması sonucunu doğurmayacaktır. Dolayısıyla bu hizmetler sözkonusu olduğunda, rekabet, etkin bir kaynak dağılımı mekanizması olmaktan çıkmaktadır. Serbest piyasa sisteminde, şirketlerin rekabetçi bir kar elde edebilmelerini engellememek açısından dışarıdan müdahale edilmemesi için gerekli yasal güvencelerin verilmesi de gerekir. Yatırımcıların teknolojik yenilikleri yakından takip edebilmesi ve yatırım yapmalarını sağlanması şirketlerin kendi inisiyatifinde olmaları gerekir. Bir şirket kendisi için şu kadar kar bana yeterli diyebilir. Yeni bir yerleşim merkezi kuruluyorsa oraya elektrik vermezse ne olacak ya da bir girişimci fabrika açılacaksa kendi elektriğini kendin üret mi denecektir? Elektrik üretildikten sonra tüketicilere ulaştırabilmek için enterkonnekte sistemden veya iletim ağından yararlanmak zorundadır. Oysa iletim ağı bir tekeldir, o piyasada hakim konumu vardır. Dağıtım görünürde 21 bölgeye ayrılmış görünmektedir. Bu bölgelerden herhangi bir bölgeyi göz önünde bulundurursak bu bölge kaç kişiye verilebilecektir? En az iki kişiye verilebilecekse rekabet vardır. Bu da sözkonusu olmadığına göre nasıl rekabet edilecektir? İncelendiğinde serbest piyasa içinde dahi çelişkilerle dolu bir yapı getirilmeye çalışılmaktadır. Tercihler gündeme gelebilecek bir durum ortaya çıkacaktır. Hakim durumdaki şirket kararını verirken neleri göz önüne alacaktır? Yeni bir mafya türü mü ortaya çıkacaktır? Bunlara şimdiden izin verilmemesi gerekir. Kamu yararı veya toplumsal refah anlayışına dikkat edecek miyiz yoksa kar zarar anlayışıyla mı hareket edeceğiz? Gelir bölüşümü ve bölgelerarası dengesizlik önemli bir faktör olacak mı? Kamu yararı olmadan yerleşim merkezinden uzak, örnek olarak 100 km uzaklıkta 15 haneli bir köye elektrik verilmeli mi? Yoksa kendi elektriğini kendin mi üret denecektir? Maliyetini bile karşılayamayan şirket hangi mantıkla niye yatırım yapsın? Şirketlerin etkin ve verimli çalışıp çalışmadığına kim karar verecek, zarar ettiği noktada zararını kim karşılayacaktır? Sonuç Özelleşme sonucunda sosyal ve ulusal yönden topluma karşı daha duyarsız bir özel tekel çıkması kaçınılmaz olacaktır. Kamu yararının ortadan kaldırılması ve hizmet kalitesinde oluşacak düşüklük bir çok sorunu da birlikte getirecektir. Elektrik enerjisinin üretildiği zaman tüketilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda ülkenin coğrafi özelliği, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının planlı programlı tüketilmesi de gereklidir. Diğer taraftan elektrik enerjisinin çeşitli olasılıklara karşı kaynaklar çoğaltılmalıdır. Elektrik enerjisi ülke sanayisinin temel girdisi olup, olmazsa olmazıdır. TEK yasasındaki amaçlar bugünde geçerlidir. Kısaca; · Elektrik enerjisi üretimi, iletimi, dağıtımı merkezi program planlama kamu eliyle yapılmalıdır. · Kaynakların verimli kullanmak amacıyla kayıpların azaltılması ve her süreçte tasarruf gözeltilmelidir. · Enerjinin her sürecinde mümkün olduğunca ulusal kaynaklara dayandırılmalı, bu amaca yönelik politikalar desteklenmeli, ülkenin bağımsızlığından ödün verilmemelidir. · Çalışanların örgütlülüğü olan sendikaların önündeki engeller kaldırılmalıdır. Kaynaklarımızın korunması, enerji ve sanayimizin gelişmesi, ulusal enerji politikaların yaşama geçirilmesiyle olasıdır. KOMİSYON ÜYELERİ Cengiz GÖLTAŞ Fatih KAYMAKÇIOĞLU Gültekin TÜRKOĞLU Kemal ULUSALER Mustafa KADIOĞLU Necati İPEK Sadettin EREN
|
 |
|