Bugün için bir 19 Mayıs yazısı yazmak isterdim. Ama Türkiye'nin ekonomi gündemi dur durak bilmiyor. Kaldı ki bugünkü yazımız da ekonomik bağımsızlık bakımından 19 Mayıs ruhuna bir gönderme yapmaktan herhalde geri kalmayacak! Dünyada 21. yüzyıl enerji kavgasının doruğa çıktığı bir yüzyıl olacak. Büyük devletler gecen yüzyıl bitmeden bunun mücadelesi içine girdiler. ABD, Irak'ta bunun için bulunuyor; Büyük Ortadoğu Projesini bunun için tasarlıyor. AB. enerji pastasından payına düşeni almak için uğraşıyor. Rusya, petrol ve gaz rezervlerini akıla politikalarla bir ekonomik silaha dönüştürmek ve böylece 21. yüzyılın büyük ekonomik güçleri arasında yer kapmak savaşımı veriyor. DÜNYA Gazetesi'nin manşetten yer verdiği gibi. AB ülkeleri arasında dahi "ekonomik ulusalcılık'' anlayışı gelişiyor, bu sektördeki şirket satın almalarına hükümetler eliyle doğrudan/dolaylı müdahalelerle engel çıkarmalar yaygınlaşıyor. Peki, Türkiye ne yapıyor? Türkiye'de enerji piyasasıyla ilgili kanun değişiklikleri, tam tersine, piyasayı daha fazla serbestleştirmek ve yabana yatırımcıya açmak adına yapılıyor. Doğalgaz ithalatının BOTAŞ'ın tekelinden çıkarılması ve kontrat devirleri adımından sonra Gazprom'un Türkiye piyasasında da gerçek söz sahibi durumuna getirilmesi bunun en bilinen örneği, şimdi buna elektrik piyasası da ekleniyor. Görüşmeleri gecen hafta başlayıp bu hafta tamamlanan Elektrik Piyasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, sayıları 21' i bulan elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesinde teklif vermeyi düşünen yerli firmalara yabana firmalarla ortaklık kurmayı zorunlu kılıyor! Bu konular toplumda yeterince tartışılmıyor; ama ge rekli uyarılar/karşı duruşlar hiç yapılmıyor sanılmasın. TMMOB elektrik mühendisleri veya petrol veya maden mühendisleri odalarının eleştirileri ve mücadeleleri gizli değil. Mecliste muhalefetin yaptığı muhalefet de herkese açık. Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunda anamuhalefet partisi CHP adına yazılan ayrışık oyun (muhalefet şerhinin) bazı bölümlerini sizlere aktarmak istiyorum; "(...)Sektörün nasıl bir yapıya kavuşacağı gibi en temel konularda bile, bırakın belirlenmiş ve mesafe kat edilmiş olan bir yol haritasını, ortada bir fikri uzlaşmanın dahi olmadığını söylemek mümkündür.) Buna rağmen, trav maya dönüşmüş bir ideolojik tutuculukla, farklı ve muhalif görüşler ve değerlendirmelere kulak verilmemektedir. (. .)İşin vahimi, son iki yıldır özel sektör temsilcileri ta rafından bile yatırım ortamındaki belirsizliğin giderilememesi halinde Türkiye'nin bir kez daha uzun vadeli alım garantili anlaşmalara mahkum kalacağı yüksek sesle ifa de edilmiştir. Özelleştirme programındaki TEDAŞ'ın dağıtım sistemi zaten uzun bir zamandır tehlike sinyali vermekte, yeni yatırım, bakım onarım yapılamadıkça sistem daha da eskimekte, kalifiye personel sayısı azalıp, kayıp ve kaçaklar artmakta, tahsilat düşmektedir. (...)Komisyon görüşmeleri sırasında elektrik enerjisi sektörü reformu altında özelleştirme strateji belgesinde yer alan hususların en kısa sürede uygulamaya geçirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Oysa bu şekilde kayıtsız ve koşulsuz olarak enerjide özelleştirmelerin yapılması konu sunda bir mutabakat söz konusu değildir. Bu yasal düzenleme yeterli açıklık sağlamadığı gibi çeşitli şirket çıkarlarının kollanmasının önüne geçemeyecektir (...) Nitekimelektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin hazırlanan ihale şartnamelerine göre yerli firmaların bu ihaleye katilimi söz konusu bile olmayacaktır(...) YİD sözleşmeleri kapsamındaki santrallara ilişkin düzenleme Tasarıya komisyon görüşmeleri arasında eklenen geçici 9'uncu madde(...) Tasarının en önemli hükmüdür(...) Kabul edilen haliyle düzenleme, şu anda devlete satış yapan YİD santrallarını da kapsadığı için kamuyu zarara uğratıcı, şirketlerin çıkarlarını gözeten bir nitelik arz etmektedir. Çünkü: ■ Tarife yapısı içerisinde kamulaştırma ve yatının kalemi tutan belli olmayan (...) maddenin ikinci fıkrasının ilkcümlesinde yer alan yapı ve tesislerin Hazineye bakanlık hangi bedel üzerinden satışı gerçekleştirecektir''' ■ Kaldı ki; Devlet Denetleme Kurulu. TC SayıştayBaşkanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bizzat kendi bünyesi içinde oluşturduğu komisyon tarafından düzenlenen ve yap-islet-devret modeliyle yaptırılansantrallardan dolayı kamunun büyük oranda zarara uğradığının tespit edildiği raporlar mevcuttur!...) Bu düzenlemenin kanunlaşması halinde devletle şirketler arasında yeni bir hukuki durum yaratılacak ve bu kapsamda devlet; bugüne kadar şirketle' re yaptığı fazla ödemelerden doğan ala; caklarından vazgeçmiş olacaktır. Şirketle rin kasasında bulunan ve devletten fazladan aldıkları para tutan; santralı satın al'. malan halinde Devlete ödeyecekleri paradan çok daha fazladır. Bu durumda serbest piyasada rekabetten nasıl söz edilebilir? ■ Ayrıca sözleşmelerin karşılıklı muta bakatla sonlandırılacak olması kamu zararlarının söz konusu edildiği raporların işlem görmeden ortadan kaldırılması sonucunu yaratacaktır. Böyle bir mutabaka tın kabulü hukuka aykırıdır. ■ (...)Bu yıldan itibaren ülke olarak nihayet kâra geçecek ve üretim şirketlerinden ucuz enerji satın alacakken bundan vazgeçmek ve şirketlerin serbest piyasaya çıka rak daha yüksek fiyattan enerji satıp tekrar kâr marjlarını yükseltecek bir düzenleme yapılmasının yolunu açan bu düzenlemenin gündeme gelme nedenlerini anlamak güçtür ■ Hidroelektrik santrallarının ömrü minimum 50-100 yıldır. Yapılan bu düzenleme ile devlet; en azından 30 80 yıl yüksek verimle çalıştıracağı bir santrali ihalesiz olarak üretim şirketine (santralı devlet adına işleten şirkete) satmaktadır. Bu uygulama Anayasanın "kamu kaynaklarından herkesin eşit şekilde yararlanması" ilkesine aykırıdır. ■ HES' lerin işletme giderleri cent/kwh olarak 0.1 cent civarındadır. Devlet santralin kendisinde kalması halinde; 0,1 cent karşılığında enerji üretip nihai tüketicilere ve sanayicilere ucuz elektrik satacakken bu santralları özelleştirerek şirketlerin bugün için geçerli serbest fiyatı olan 7 centten elektrik satmasına cevaz verilmiş ve ülke olarak ; bir kez daha zarara uğramamıza yol açılmış olacaktır. ■ Su anda devlete elektrik satan şirketlerin islettiği sant ralların çoğuna ilişkin sözleşmeler zaten 2009 tarihi itiba riyle sona erecektir. Yani 3 yıl sonra bu santralları kamu hiçbir bedel ödemeksizin geri alma ve kendisi isleterek ucuz enerji üretme hakkına sahip olacakken bu santralleri satma yönünde tecelli eden iradeyi anlamak güçtür. Ayrıca bu düzenlemenin yürürlükteki yasalar çerçevesinde sözleşmesi daha önce feshedilmiş olan 22 şirketi' kapsayacak şekilde yapılmış olması da doğru değildir. Değerlendirmeyi okuyucuya bırakıyoruz. (DÜNYA; OĞUZ OYAN, 12.05.2006)
|