lkemizde enerjiye olan ihtiyaç sürekli artmaktadır. Bundan dolayıdır ki, bu ihtiyacı karşılamak için uzun zamandır nükleer enerji gündeme geliyor. Şu sıralarda yine nükleer santraller tartışma konusu oluyor. Hatta nükleer santral bölgelerinde yapılacağı söylentisi bölge halklannın protesto yapmalanna sebep oldu yakın zamanda. Elbette enerjiye ihtiyacımız var ve gereken yatırımlar yapılacak. Ama daha temiz ve daha ucuz enerji alternatifleri varsa önce onların devreye girmesi gerekmez mi? İşte yenilenebilir enerjilerden hidroelektrik, güneş, rüzgâr, biokütle, dalga, jeotermal ve hidrojen gibi. Yapılan araştırmalara göre yerli kaynakların kullanılması durumunda 32 nükleler santrale denk geliyormuş. Ülkemiz su, rüzgâr, güneş, linyit ve jeotermal kaynaklar bakımından Avrupa ülkelerine göre çok daha avantajlı. Türkiye'nin hidrolik potansiyeli uzmanlara göre toplam 36 bin 700 megavat (mw). Bunun kullanılabilen miktarı 13 bin mw civa-rında. Yaklaşık 24 bin mw elektrik üretebilecek suyumuz ise boşa akıyor. Türkiye'nin boşa akan suyu tam 16 nükleer santral demek. Bu konu ile ilgili olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı şunları söylemektedir: "Halen Türkiye'nin 24 bin megavat (mw) hidrolik potansiyeli kullanılmıyor. Sırf bu yüzden her yıl 10 milyar dolar denize akıyor. 11 bin megavat (mw) po-tansiyelindeki linyit. 1200 mw kömür toprağın altında beklemektedir." (Sabah. 2 Mayıs 2006) Yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgâr enerjisi de önemli çünkü. Türkiye Avrupa'da rüzgâr enerjisi potansiyeli en yüksek olan ülkelerden biri. Böyle olmasına rağmen yıllık üretilen enerjinin rüzgâr payı yüzde 0,04. Danimarka ise, enerji ihtiyacının yüzde 10'unu rüzgârdan karşılamaktadır. Almanya ise dünyadaki toplam rüzgâr e-nerjisi üretim kapasitesinin yüzde 40'ına sahiptir. Türkiye'de rüzgâr enerjisi potansiyeli teorik olarak Türkiye'nin ihtiyacının üzerindedir. Devlet Planlama Teşkilâtı Araştırma Grubuna göre Türkiye'de teorik olarak 83.000 MW rüzgâr enerjisi potansiyeli mevcuttur. Temiz bir enerji olan rüzgâr ve sudan yararlanmalıyız. Çünkü diğer enerji çeşitlerinin çevre açısından riskli olduğu görülmektedir. Meselâ 100 megavat gücünde kömürle çalışan bir termik santralın kirletici etkisi yılda 45000 ton kükürt dioksit, 750 ton karbondioksit salmaktadır. Bu santraller çevrelerinde ciddî hava kirliliğine sebep olduklan için asit yağmurlan da meydana gelmektedir. Bu da hem insanlara hem bitkilere hem de tarihi yapılara zarar vermektedir. (YENİ ASYA, CEVAT ÇAKIR 22.05.2006)
|