Bazı olaylar bazı şeylerin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Geçtiğimiz cumartesini pazara bağlayan gece 13 ilde elektriğin kesilmesi de bu değerde olaylardan birisidir. Yıllardır özelleştirmelerin elektrik sistemini içinden çıkılmaz bir duruma sokacağını yazdık çizdik anlattık. TMMOB'un, EMO'nun ve Makine Mühendisleri Odasının bu konuyla ilgili birçok çalışmaları ve uyarıları oldu. Birçok saygın ekonomistin ve enerji uzmanı bilim insanlarının uyarıları oldu. Ama bu uyarılara hep kulaklar tıkandı. Çünkü birileri bu ülkenin değerlerine el koymayı kafasına yerleştirmişti. Ülke kaynaklarının kalanları da parça parça paylaşıldı, paylaşılmakta. Enerji sektörü kamusal hizmet olmaktan çıkartıldı, özel sektöre ve serbest piyasaya açıldı. Bu da yetmedi yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yerine yabancı kayaklara yatırım yapıldı. Sonuç olarak bugün elektrik sistemi hem güvenilirliğinden hem de ekonomikliğinden uzaklaştı. Cumhuriyetin ilk ve ciddi yatırımları birer birer elden çıkartıldı. Hem de üste para verilerek. örneğin yargının satışını iptal ettiği Balıkesir SEKA' nın durumu... Ya da Paşabahçe'deki içki fabrikasının peşkeş çekilmesi... İçki fabrikasının 280-290 Milyon Dolar arası bir bedelle ve iki taksitle satıldığı sırada, şişelenmiş, etiketlenmiş, satışa hazır bekleyen içkilerin piyasa değeri 300 Milyon Doların üzerindeydi. Arazi, makineler, binalar, stoktaki içki yapım malzeme ve hammaddeleri de cabası... Daha sonra içki fabrikasının yüzde 70 civarındaki hissesinin ise yanılmıyorsam 900 Milyon dolar civarında satışı yapılmıştı. Bu örnekleri enerjiden Erdemir'e kadar çoğaltmak mümkündür. Ama görünen o ki gelecekte ülkemizi daha büyük sıkıntılar beklemektedir. Çünkü Yap işlet (Y.İ.) modeli ile yapılan enerji santrallerinin sözleşmesinin iptalini öngören Danıştay kararını geçersiz hale getiren yasa kabul edilmiş durumda. Buna göre bu tür işletmeler "özel hukuk hükümlerine tabi" olacaktır. Bu durumun enerjiyle sınırlı kalmayacağı, birçok alanda artık Danıştay'ın ulusal çıkarlarımızı koruyucu yönde karar vermesinin önünün bu tür yasalarla kesileceğini bilmemiz gerekiyor. Ülkemizin ekonomik potansiyeli; halkımızın yaranna de ğerlendirilmek yerine yerli ve bancı çıkar gruplarının kullanımına sunulmaktadır. Bu duruma ulusal çıkarları özeterek engel olan kurumlar ise bir takım yasalarla devre dışı bırakılmaktadır. Aslında küreselleşme denen şey de bunu gerektirmektedir. Çünkü küresel emperyalist sermayenin çıkarlarıyla, ülkelerin ulusal çıkarları birbirine ters düşmektedir. Küresel emperyalist sermayenin talanına karşı durmak ise ancak toplumcu ekonomi politikalarla olur. Ancak bu şekilde talandan kurtulmak mümkündür. O gece ülkemizin batısı bir süreliğine karanlıkta kalmıştır. Ama bu gidişle, asıl karanlığın ülkenin tamamına egemen olma gerçeğiyle karşı karşıyayız. (EVRENSEL, 03.07.2006)
|