Türkiye'de iktidara yeni gelen her parti, nükleer santral inşaatına girişmeyi bir kere dener. Ancak uluslararası nükleer lobinin gücü, işi almaya aday firmaların baskısı ve komisyonların cazibesine karşın, bu denemeler son aşamaya kadar yaklaştığı halde, bugüne kadar başarıyla sonuçlanamamıştır. Son olarak Ecevit hükümeti döneminde ABD'li Westinghouse, Alman Siemens (şimdi Fromatom) ve Kanadalı AECL'nın yarıştığı ve her birinin 3 koalisyon ortağından biri tarafından sahiplenildiği nükleer santral ihalesi de sona yaklaşmışken, 2000 yılında askıya alınmış, hatta dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, ihaleye katılan firmalara 30 milyon dolar geri ödeme yapılması gerektiğini bile savunmuştu! 2 - 3 santral birden AKP hükümeti iktidara yeni geldiğinde nükleer santral meselesini ilk telaffuz eden, Sanayi Bakanı Ali Coşkun olmuştu. Bir süredir de Enerji Bakanı Hilmi Güler konuyu gündeme getiriyor. Güler son olarak dün NTV - CNBCe Ankara Haber Müdürü Ümit Sezgin'in canlı yayında sorularını yanıtlarken "Son 30 yılda 3 kez ihaleye çıkılan ve iptal edilen nükleer santral projesini yeniden canlandıracağız. Birden fazla nükleer santral düşünüyoruz. Bunun yararları var. Rakam olarak 2 ya da 3 olacak" dedi. Çin bile geri çekildi Anlayacağınız nükleer lobi yine devrede. Petrolün varil fiyatının 30 doların üzerinde seyrettiği şu günlerde konjonktür de ne kadar uygun! Fransa hariç Batılı gelişmiş ülkeler nükleer santrallardan köşe bucak kaçarken, enerjiye en fazla gereksinim duyan ülkelerin başında gelen, son yılların büyüme rekortmeni Çin bile 2000 yılından bu yana yeni nükleer santral siparişi vermemişken, biz neden nükleer santral işine yeniden kalkışıyoruz? Anlaşılabilir gibi değil. Nükleer lobi, şimdi de AKP hükümeti nezdinde şansını bir kez daha deniyor herhalde. Atom Enerjisi Ajansı Dünyanın dört bir yanındaki nükleer santrallara ilişkin tüm kayıtlar, merkezi Viyana'da bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından tutuluyor. IAEA'nın son verilerinin yer aldığı kitapçığı Viyana'dan getirttim. Bu kitapçıktan aktardığım yandaki grafik, nükleer santralların yıldızının nasıl söndüğünü, gayet net bir biçimde gözler önüne seriyor. Daha pek çok grafik, tablo ve sayısal bilginin yer aldığı IAEA'nın kitapçığını incelemesini, Enerji Bakanı sayın Hilmi Güler'e de hararetle tavsiye ederim. Aynı kitapçıktan derlediğim alttaki veriler de, hayli ilginç ipuçları veriyor: Son 15 yılın siparişleri * 2003: Hindistan'da 1 adet * 2002: Hindistan'da 5, Kore'de 1 adet * 2001: Japonya'da 1 adet * 2000: Hindistan'da 2, Japonya'da 2, Çin'de 1 * 1999: Kore'de 2, Çin'de 1 * 1998: Çin'de 2, Japonya'da 1 * 1997: Çin'de 3, Kore'de 2 * 1996: Çin'de 1 * 1995: ————- * 1994: Kore'de 2 * 1993: Kore'de 2, Japonya'da 1, Pakistan'da 1 * 1992: Japonya'da 2, Kore'de 1 * 1991: Fransa'da 1, Japonya'da 1 * 1990: Hindistan'da 2, Japonya'da 1, Kore'de 1 * 1989: Japonya'da 3, Hindistan'da 2, Kore'de 1
Sadece 4 Asya ülkesi! Gördüğünüz gibi son 15 yılda ağırlıklı olarak 3 Asya ülkesinde nükleer santral inşa edilmiş: Japonya, Güney Kore ve Hindistan. Üst üste büyüme rekorları kıran Çin bile 1996 - 2000 yılları arasında 8 nükleer santral siparişi verdikten sonra durmayı tercih etmiş. 15 yıl süresince tek bir nükleer santral siparişi veren Pakistan hakkında söylenecek fazla bir şey yok. Enerji ihtiyacının yüzde 78'ini nükleer santrallardan sağlayarak bu alanda dünya rekorunu elinde tutan Fransa bile 1991'den bu yana yeni nükleer santral siparişi vermemiş. Not: Bir nükleer santralın "siparişi" ile "faaliyete geçmesi" arasında en az 7 - 8 yıllık zaman var. (Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Çin'de faaliyete geçecek nükleer santrallar olabilir.) Benim "sipariş tarihlerini" esas alma nedenim, konunun bu yönünün Türkiye'yi ilgilendirmesinden dolayıdır.
|