2 Temmuz günkü köşemin başlığı "Enerji Bakanı Hilmi Güler'e nükleer sorular"dı. Sayın bakan telefonla arayıp sorularımı teker teker yanıtladı.
2 Temmuz günkü köşemin başlığı "Enerji Bakanı Hilmi Güler'e nükleer sorular"dı. Sayın bakan telefonla arayıp sorularımı teker teker yanıtladı. Öncelikle şunu belirtmeliyim. Yaklaşımı ve üslubu, mahkemelik olduğum eski Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'inkiyle (kendisi de geçen ay Yüce Divanlık oldu) taban tabana zıt. Bu da kendi başına memnuniyet verici. Güler ilk olarak dedi ki: "2020 yılı için yaptığımız projeksiyonlar, bütün yerli kaynaklarımızı kullansak dahi önemli enerji açığımız olacağını gösteriyor. Bu açığı 4 yoldan kapatabiliriz: · İthal kömür · İthal doğalgaz · İthal elektrik · Nükleer santral Nükleer santral da seçeneklerden biri. Şu anda dünyada 441 nükleer santral sorunsuz faaliyette, 32 santral da inşaat halinde. Çevreye çok duyarlı bir ülke olan Finlandiya, şu sıralar yeni nükleer santral yapmayı düşünüyor." Kapananlar, iptaller Ben de sayın bakana cevaben dedim ki: "Şu anda dünyada çalışan 441 nükleer santral var, 32 tanesi de inşaat halinde. Ama Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı UAEA'nın 31 Aralık 2002 verilerine göre kapatılan, yapımı askıya alınan ve iptal edilen nükleer santralların sayısı da 200'e yaklaşıyor!" Ve sayın bakana şu rakamları verdim: · Faaliyette olan: 440 · İnşaat halinde: 32 . Kapatılan: 99 · Yapımı askıya alınmış: 21 . İptal edilmiş: 68 OECD ortalaması Enerji Bakanı Güler ikinci olarak dedi ki: "Siz, Japonya hariç kalkınmış ülkeler 15 yıldır tek bir nükleer santral siparişi bile vermezken, biz neden nükleer santrala girelim" diyorsunuz. Ancak kalkınmış ülkelerde artık büyük sanayi yatırımları da yapılmıyor, nüfus da artmıyor. Onlar unlarını eleyip, eleklerini duvara asmışlar. Biz öyle miyiz? Bugün OECD ülkelerinde kişi başına elektrik tüketimi ortalaması 7880 kws iken Türkiye'de henüz 2 bin kws düzeyinde. OECD ortalamasının dörtte biri." Çin bile durdurdu Sayın bakanın dediği doğru. Ama Türkiye'nin en kalkınmış ülkelerle karşılaştırılması, bana her zaman elmalarla armutların mukayesesi gibi gelmiştir. Bana göre doğrusu, Türkiye'yi Brezilya gibi kişi başına milli geliri benzer ya da Çin gibi büyük yatırım hamlesi içinde olan ülkelerle karşılaştırmaktır. Örneğin Çin, birkaç nükleer santral yaptırdıktan sonra 2000 yılından bu yana yeni nükleer santral siparişi vermemiş. Çünkü alternatif enerji kaynaklarına göre çok pahalı buluyor. Yılda 50 milyar dolar yabancı sermaye çekerek diğer tüm ülkeleri imrendiren Çin, hızla artan enerji gereksiniminin sadece % 1.4'ünü nükleer enerjiyle karşılıyor. Güler'e bunları anlattım. Cevaben dedi ki: "Ama Çin'in o kadar çok kömürü var ki... Ayrıca büyük nehirleri var. Suyu da çok bol. Hem bizimki sadece parasını verip nükleer santral satın alma olayı değil, disiplinler arası bir programla nükleer teknolojiye girebilmek istiyoruz. Bunun içinde nükleer tıp var, nükleer tarım var, mühendislik var... Siz Türkiye bu titizliği gösterebilir mi diye soruyorsunuz. Biz gösterebilir diyoruz." Hortumcu parlak Türkler Sayın bakana dedim ki: "Türk insanının bu titizliği göstereceğine kuşkum yok. Hele son yıllardaki performansımızla hiç yok. Ama Türkiye'de öyle bir sistem var ki, bu titiz insanlara maalesef deprem fay hatları üzerine binalar inşa ettiriyor, siyasetçilerimizin en cilalıları, bürokratlarımızın ve doktorlarımızın en parlakları en büyük yolsuzlukların içinde yer alıyor!" Sayın Bakan bu söylediklerime ne yanıt verdi tam hatırlamıyorum, ama yakın geçmişi o da gayet iyi hatırladığı için herhalde bana hak vermiştir. Enerji Bakanı Hilmi Güler'le sohbetimizin bütünü içinde en zayıf bulduğum argüman, bana göstermek istediği nükleer santral fotoğraflarıydı; "Ah o fotoğrafları bir görseniz, nükleer santralın hemen bitişiğinde plajlar var. İnsanlar denize giriyor, balık tutuyor..." İşte bu noktada nükleer lobi yine işin içinde diye kuşku duydum. Zira ilk nükleer santral ziyaretini 20 yıl kadar önce yapmış, 80'lerin ortalarından bu yana nükleer lobinin Türkiye'deki faaliyetlerini izlemeye çalışan bir gazeteci olarak o fotoğrafları artık ezberledim. Hatta müteahhit firmanın CEO'sunun mayosunu giyip nükleer santralın bitişiğinde denize girişini bile hatırlıyorum.
|