MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

EMO‘DAN MİLLETVEKİLLERİNE NÜKLEER MEKTUP


BASIN AÇIKLAMASI

Enerji Komisyonu‘nda yeniden şekillendirilen nükleer enerji yasasını inceleyen Elektrik Mühendisleri Odası, yasanın TBMM Genel Kurulu‘nda görüşülmesi öncesinde milletvekillerine bir mektup gönderdi. Mektupta, nükleer enerji yasasıyla getirilen düzenlemeler hakkında görüş ve değerlendirmelere yer verilerek, "Ülkemizin yakın gelecekte bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmaması için tüm milletvekillerini yapımı 10-15 yıl sürecek, kurulum, işletim ve söküm maliyetleri yüksek, pahalı, tehlikeli, dünyada atık sorunu henüz çözülememiş nükleer enerji santralı değil, ülke kaynaklarını kullanmayı sağlayacak yasal düzenlemeler üzerinde çalışmaya davet ediyoruz" denildi.

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından milletvekillerine gönderilen mektup, aşağıda değerlendirmenize sunulur.

EMO‘DAN MİLLETVEKİLLERİNE NÜKLEER MEKTUP

MİLLETVEKİLLERİMİZE ÇAĞRI

Nükleer santral kurulumuna ilişkin yasa, yeniden Enerji Komisyonu‘nda kabul edilerek, neredeyse tamamen değiştirilmiştir. Böylece ilk hazırlanan yasanın ne kadar yetersiz olduğu da kabul edilmiştir. Ancak TBMM Genel Kurulu‘nda ele alınacak olan yeni yasa da aynı ölçüde yetersiz ve soru işaretleri taşımaktadır.

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen, genel seçimler öncesinde komisyonda görüşülüp genel kurul gündemine alınmasına karşın son anda vazgeçilen 5654 sayılı Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun‘un, neden seçimler sonrasına bırakıldığı ortaya çıkmıştır. 10. Cumhurbaşkanı‘nın yasaya ilişkin hukuka aykırılık iddialarını gidermek yerine şirketlerin talepleri dikkate alınarak yasa komisyonda yeniden şekillendirilmiştir. Neredeyse yeni baştan yapılan yasayı hükümet tasarı olarak TBMM‘ye sevk etmeyerek, düzenlemeler üzerinde hem kamuoyunun hem de milletvekillerinin tartışmalarını engellemiştir. İç Tüzük gereği milletvekillerinin maddeler üzerinde konuşma hakları varken, maddeyi tamamen değiştiren önergeler üzerinde konuşma hakkı yalnızca önerge sahibi milletvekillerine tanınmaktadır. Komisyon Başkanı sınırlı olarak önerge üzerinde konuşmalara lütfederken, siyasal nezaket ve demokrasi anlayışına ters düşen uygulamalar komisyon tutanaklarına yansımıştır. Milletvekillerinin bastıkları düğmelerin çalışmaması nedeniyle ışıkları yanmadığı gerekçesiyle söz almalarının bile engellendiği bir komisyon toplantısıyla yasa kabul edilmiştir.

Öncelikle nükleer enerji konusunda ülkemiz üzerinde büyük oyunlar oynandığına dikkat çekmek gerekmektedir. Nükleer enerji pazarlığının kimlerle kimin için yapıldığı açıklanmalıdır. Enerji alanında üretimden dağıtıma tamamen özelleştirme öngören, 2002 yılından bu yana özel sektör yatırım yapsın beklentisiyle kamuya yatırım yaptırmadığı için ülkeyi karanlıkta kalma riskiyle karşı karşıya bırakan Hükümet, nükleer santral için her koşulu peşinen kabul etmiş, her türlü keyfiliğe açık bir yasa çıkarma arayışındadır.

Öncelikle yasa nükleer santral kurulumu konusunda üç farklı hukuki yapı getirmektedir. Nükleer santral konusunda alım garantisi olmadan bu işi yapacağını ileri sürerek serbest piyasa kanunları çerçevesinde başvuru yapmış bir şirket bulunmasına karşın garip bir yasayla hem bu başvurunun yola devam etmesini sağlamakta hem de alım garantisi vererek yarışma dediği bir ihaleyle nükleer santral kuracak şirketi belirlemeye çalışmaktadır. Bununla da yetinilmeyerek, kamunun koşulları belirsiz bir şekilde özel şirket ortaklığını da kapsayacak biçimde nükleer santral amacıyla özel hukuk hükümlerine tabi şirket kurması öngörülmektedir. Yani üç farklı mevzuat ve düzenleme öngörerek, kişilere özel düzenleme kapsamında sayılabilecek bir yaklaşımla her isteyene istediğini verme anlayışı güdülmektedir.

Özel Sektör-Kamu Çelişkisi

İlk mevzuat serbest piyasa mevzuatı olarak adlandırılabilir. Bu düzenlemelere alım garantisi istemeyen şirketler tabi olacaktır. Bugüne kadar bu kapsamda yalnızca Ciner Grubu‘nun yapmış olduğu başvuru söz konusudur. Alım garantisi istemeyerek, TETAŞ‘ın yapacağı seçim sürecine katılmayacak olan şirketler için tek ölçüt, Elektrik Piyasası Kanunu ve TAEK tarafından söz konusu yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 1 ay içinde çıkarılacak şirketlerin karşılaması gereken ölçütler olacaktır. Üstelik bu ölçütlerin hangi yasal bağlayıcılık kapsamında olduğunun belirtilmesine bile ihtiyaç duyulmamıştır. Yani TAEK yönetmelikle mi, tebliğle mi, genelge ile mi yoksa başkanlık kararıyla mı bu ölçütleri belirleyecek belli değildir. Dolayısıyla bu ölçütlerin Resmi Gazete gibi bir araçla kamuoyuna duyurulup duyurulmayacağı dahi belirsizdir.

Şirketlerin karşılaması gereken ölçütlerin içinde neler yer alacağı da hiç belli değildir. Neden bu ölçütler, bilim adamları ve bu alanda çalışan insanların örgütlü olduğu meslek odalarının bilgisine dahi açılmamakta, kamuoyundan gizlenmektedir? TAEK üzerinde bunca şirket baskısı varken, konulan ölçütlerin ülke çıkarlarına uygun olduğunun garantisi nasıl sağlanacaktır? Ayrıca bu baskılar olmasa bile bir kurumun her şeyi tam ve doğru bir şekilde belirlemiş olduğunu varsaymak devlet yönetimi ve nükleer santral gibi ülke geleceğini ilgilendiren stratejik bir karar için ne kadar doğru bir yaklaşım olabilir?

Nükleer Santral Kime Elektrik Satmak İçin Kurulacak?

TAEK‘in istediği gibi belirleyebileceği, idari denetime nasıl tabi olacağı belirsiz olan koşulları altında ülkemizde herkes nükleer santral kurabilecektir. Nitekim TAEK Başkanı Okay Çakıroğlu, komisyon toplantısında, "Mesela küçük santraller var. Çantasını kapan gelebiliyor. Bize daha çok geliyorlar. Köşe başında santral kuralım diyenler var. Hiçbir şekilde henüz bir prototipi dahi yapılmamış, kağıt üzerinde tasarımı olan santraller var" açıklamasını yapmıştır.

Serbest piyasa mevzuatı kapsamında yabancıların da nükleer santral kurması önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Yani devletin hiçbir denetim ve gözetim yetkisi olamayacağı bir şekilde, TAEK‘in belirleyeceği ne olduğu belli olmayan ölçütler kapsamında bir şirketin inisiyatifinde ülkemizde nükleer santrallar kurulabilecektir. Yasal düzenlemeler kurulacak nükleer santral kapasitesi ve reaktör sayısı konusunda da bir öngörüye sahip bulunmamaktadır. Serbest piyasa mevzuatına tabi olarak nükleer santral kuracak bir şirkete ürettiği elektriği Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde satış zorunluluğu da getirilmemiştir. Toptan satış lisansı kapsamında ürettiği elektriği enterkonnekte bağlantı sağlanan Güneydoğu Avrupa üzerinden şirket AB‘ye ya da Irak‘a olduğu gibi başka ülkelere satabilecektir. Buna göre Avrupa‘daki bir enerji tekelinin ülkemizde nükleer santral kurması ve ürettiği elektriği de Avrupa‘ya ya da Ortadoğu‘ya satması önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. İlk hukuk düzenlemesiyle Avrupa‘ya ve bazı şirketlere bu tür bir garanti sağlandığı düşünülebilir. Nükleer santralların üreteceği elektrik eğer Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kullanılmayacaksa, Türkiye neden tehlikeli ve atık sorunu olan böyle bir santral tercihiyle elektrik üretmeye çalışmaktadır?

İhale ve Alım Garantisi Kargaşası

İkinci hukuk düzenlemesi kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarda devlet garantisi isteyen şirketlere yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Bu şirketlere TETAŞ üzerinden alım garantisi sağlanmaktadır. Daha önce yapılan yasal düzenlemede bu garanti, özelleştirilmesi öngörülen dağıtım şirketleri üzerinden verilmekteydi. Yeni düzenlemede ise nükleer santral kuracak şirket, 21 bölge olarak oluşturulan dağıtım şirketleriyle tek tek uğraşmak yerine TETAŞ üzerinden toplu bir alım garantisine kavuşturulmaktadır. Böylece özelleştirilecek olan dağıtım şirketleri tarafından ödemelerin yapılmaması riski kamunun üzerinde bırakılırken nükleer santral kuracak şirkete TETAŞ üzerinden garanti verilmektedir. Bu garantinin verileceği şirketlere yönelik seçme işlemi ise TETAŞ tarafından yapılacaktır. Bu durumda TETAŞ‘ın nasıl bir kurum olduğuna bakılması gerekmektedir. TETAŞ, başlangıçta geçici süreli olarak öngörülmüş, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay denetimine tabi olmayan bir iktisadi devlet teşekkülüdür. Ne santral yapımı ne işletmesi ne de nükleer konusunda deneyime ve bilgiye sahiptir. Ancak seçim işlemini nasıl olacaksa bu kurum yapacaktır. Üstelik bu kurum özel hukuk hükümlerine tabi bir şirket olması nedeniyle söz konusu seçim süreci ve sözleşmelere yönelik idare hukuku anlamında Danıştay denetiminin önü de kesilmek istenmektedir.

Bilgi ve deneyimi olmayan TETAŞ, seçim işlemini söz konusu yasaya göre Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanacak kriterlerin belirlendiği ve Bakanlar Kurulu‘nca onaylanacak bir yönetmelikle yapacaktır. Bu yönetmelikle de hukuki düzenlemedeki üçlü yapının ikinci ayağı oluşturulmaktadır. Serbest piyasa çerçevesinde başvuracak nükleer santral kuracak şirketler TAEK‘in belirlediği ölçütlere uyacaktır, ancak alım garantisi isteyen şirketler bakanlık tarafından hazırlanan bu yönetmeliğe uyacaktır. Bakanlığın hazırlayacağı bu yönetmelikte "yarışmaya katılacak şirketlerde aranacak şartlar, şirket seçimi, yer tahsisi, lisans bedeli, altyapıya yönelik teşvikler, seçim süreci, yakıt temini, üretim kapasitesi, alınacak enerji miktarı, süresi ve enerji birim fiyatı oluşturma usul ve esasları" yer alacaktır. Yani yasayla bakanlığın hazırlayacağı usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi ve Bakanlar Kurulu onayıyla yürürlüğe girmesi koşulu getirilirken, alım garantisi istemeyen şirketler için TAEK‘in belirleyeceği usul ve esasların yönetmelikle dahi düzenlenmesi öngörülmemektedir.

Kamu-Özel Ortaklığında Keyfiyet

Özel şirketlere yönelik ikili hukuki yapının yanında kamunun nükleer santral kurması ya da özel şirketlerle bu yönde ortaklık yapmasına ilişkin düzenleme ile üçüncü bir hukuki yapı oluşturulmaktadır. Bu düzenlemede 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in veto gerekçesinin bir bölümü dikkate alınarak, özel hukuk hükümlerine tabi olarak nükleer santral kurmak, kurdurmak, işletmek, işlettirmek ve elektrik satışı yapmak gibi çok çeşitli amaçlarla kamunun kuracağı şirketin TBMM denetimine tabi olmasına yönelik düzenleme yapılmıştır. Ancak Sezer‘in özel sektörün bu kamu şirketine ortaklığına yönelik önemli itirazı göz ardı edilmiştir. 10. Cumhurbaşkanı‘nın, kamu tarafından kurulacak olan şirkete özel sektör şirketlerin sonradan ortak olmasının kamu hissesi devri anlamına geldiği için bir özelleştirme işlemi olduğuna ilişkin uyarısı yok sayılmıştır. Tamamen keyfi uygulamalara açık olan bu düzenleme ile kamunun çıkarlarını koruyan hiçbir önlem alınmamış, özel şirketlerin taleplerine göre şekillendirilebilecek bir yapı ortaya konulmuştur. Yani özel şirketlerle ortaklığın hangi mevzuat kapsamında yapılacağı dahi belirsizdir. Yap-işlet-devret olabilir, yap-işlet olabilir, işletme hakkı devri olabilir, doğrudan hisse satışı olabilir. Bu olasılıklar çeşitlendirilebilir. Ayrıca Komisyon‘da verilen bir önerge ile kamunun kuracağı şirketin faaliyet alanı yurtdışını da kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Bu kamu şirketine ortak olacak şirketin hangi koşullara göre belirleneceği dahi hiçbir düzenlemeye bağlanmamıştır. Yasa düzenlemesinde "Bu kapsamda kurulacak şirkette özel sektör şirketlerinin hisse sahibi olmasına izin verilebilir" denilmesiyle yetinilmiştir. Bu izni kim, hangi koşullara göre verecektir?

Yasadaki üçlü hukuki yapı, "Bu kanundan yararlanmaya hak kazanan şirket ile bir iktisadi devlet teşekkülünün iştirak ilişkisi kurabileceğine" ilişkin hüküm ile daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Öncelikle bu kanundan yararlanmaya hak kazanan şirket denilirken, alım garantisi isteyen şirketler mi, yoksa alım garantisi istemediği için kanunun bazı hükümleri dışındaki hükümlerden yararlanacak şirketler mi kastedilmektedir? Ayrıca kamu eliyle kurulacak şirket ya da özel sektörün iştirak edeceği kamu şirketinin hangi teknolojiyle, nasıl yakıt temini ile, hangi kriterlerle kurulup çalıştırılacağına yönelik bir düzenleme dahi öngörülmemektedir. Kamunun içinde yer aldığı şirketin, yasayla öngörülen özel sektöre yönelik ikili hukuki yapıdan ne TAEK‘in belirleyeceği koşullara uyması ne de bakanlığın hazırlayıp Bakanlar Kurulu‘nca onaylanarak yürürlüğe girecek olan yönetmelik koşullarına uyması zorunluluğu getirilmiştir. Kamunun kuracağı şirketin uyacağı kriterlere yönelik ayrı bir düzenleme de yapılmamıştır. 

Denetlemede Belirsizlik

Bu üçlü hukuki yapı sorununun dışında nükleer santralların kuruluş aşamasından itibaren denetleme sorunu bulunmaktadır. Komisyonda TAEK Başkanı ve Enerji Bakanı çelişkili ifadeler ortaya koymuşlardır. Onlara göre nükleer santrallar kurulduktan sonra denetime ilişkin TAEK‘den ayrı bir kurum oluşturulması uygundur. Yani denetime yönelik hiçbir altyapı çalışması yapılmadan ülkemizde nükleer santral kurulması öngörülmektedir. Buna gerekçe olarak da dünyada örneğin Kore‘de çok sayıda nükleer santral kurulduktan sonra bu tür denetleme işlevini yerine getirmek üzere yapılanmalar oluşturulduğu söylenmektedir. Hem nükleer santralların denetimine ilişkin TAEK‘ten ayrı bir kurum oluşturulmasına yönelik yasa hazırlığı yaptıklarını açıklamaktadırlar, hem de bu taslağın neden nükleer santral kurulumuna olanak sağlayan yasa çıkmadan önce yasalaştırılmadığı sorusuna TAEK‘in yeterli olduğu yanıtını verebilmektedirler. Nükleer santral gibi ülke geleceğini ilgilendiren bir konuda böyle bir ciddiyetsizlik kabul edilemez.

Atık ve Söküm Maliyeti Halkın Sırtına

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in atık fonu yükünün Hazine‘ye yıkılmasına karşı yaptığı itiraz da ne yazık ki komisyonda sözde dikkate alınmış gibi yapılarak, gerçekte yok sayılmıştır. Komisyonda kabul edilen önerge ile atık fonuna ilişkin maddede yapılan değişiklikle işletmeden çıkarma hesabı (İÇH) ve ulusal radyoaktif atık hesabı (URAH) için şirketin kilovatsaat başına 0.15 cent katkı payı ödemesi öngörülmüştür. Ancak bu tutarın yeterli bir fon oluşturmadığı belirtilmektedir. Nitekim yapılan yasal düzenlemeye yine önerge ile eklenen bir maddeyle nükleer santralların söküm maliyetini karşılamak için oluşturulan söz konusu İÇH‘nin yeterli olmaması durumunda Hazine‘nin bu fonun kaynaklarının yüzde 25‘ine kadar olan bölümünü karşılaması öngörülmüştür. Oysa Sezer, yasayı veto gerekçesinde, nükleer santralların sökümünün kurulması kadar, belki daha da fazla maliyetli olduğuna dikkat çekerek, bu maliyetin nükleer santral kurup elektrik satarak gelir elde eden şirket yerine Hazine‘ye yıkılmasının kamu yararına aykırı olduğunu belirtmiştir. Sözde Hazine‘ye yıkılacak maliyet fon kaynağının yüzde 25‘iyle sınırlandırılmış gibi gösterilse de veto gerekçesi dikkate alınmamıştır. Ayrıca fona şirketin para aktarmasının, tarife yoluyla bu maliyetin elektrik satış fiyatına eklenmesi durumunda hiçbir anlamı olmayacağını belirtmek gerekir. Yani elektrik fiyatları yoluyla söz konusu nükleer santral söküm maliyeti de TETAŞ üzerinden halk tarafından karşılanacak demektir.

Alım Garantisinde Çifte Standart

Üstelik TETAŞ‘ın alım garantisine yönelik olarak hiçbir fiyat sınırı öngörülmemiştir. Aynı hükümet, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvikine yönelik olarak çıkardığı yasada uygulanacak fiyatı hem ülkedeki ortalama toptan elektrik satış fiyatıyla sınırlandırmış, hem de bu fiyatın 5 Euro centten aşağı, 5.5 Euro centten fazla olmamasını yasal düzenleme haline getirmiştir. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarından esirgenen destek nükleer santral için ucu açık bir şekilde verilebilmektedir. Bu durum amacın enerji ihtiyacının karşılanması olmadığının açık bir göstergesidir.

Nükleer santral yasasına eklenen geçici bir madde ile de EÜAŞ‘ın yerli kömür kaynakları kullanılmak üzere rödovans ihalesiyle özel sektöre yaptırılacak olan 1000 megavat üzerindeki santrallara da 2014‘ten itibaren işletmeye girmesi durumunda 15 yıl süreli TETAŞ üzerinden alım garantisi verilmektedir. Bu alım garantisinde fiyat sınırını, yapılacak ihalede sunulacak teklifler belirleyecektir. Yani yerli kömür kaynağı kullanımı durumunda bile verilen alım garantisi, ihalede verilecek tekliflere göre belirlenecekken, nükleer santrallar için verilecek alım garantisinde kilovatsaat başına elektrik fiyatına yönelik hiçbir yasal sınırlama yapılmamaktadır. Nükleer ve yerli kömür santralları için TETAŞ üzerinden 15 yıllık alım garantisi verilirken, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik alım garantisinin perakende satış şirketleri üzerinden 10 yıl olarak verilmesi de ayrı bir çifte standart olarak değerlendirilebilir. Enerji politikalarındaki tutarsızlık teşvik alanına da yansımaktadır. Gelinen noktada güneş, rüzgar, su, jeotermal, kömür ve nükleer olmak üzere neredeyse tüm enerji kaynakları için teşvik mekanizması getirilmiş olmaktadır. Bu da teşviğin anlamını yok etmektedir. Teşvik uygulamasının ülkenin enerji planlaması ve karanlıkta kalma riskini önleme açısından bir çözüm olmayacağı artık kabul edilmelidir. Kaldı ki hala rödovans gibi özelleştirme olarak kabul edilebilecek bir yöntemle ülkenin enerji problemini çözme arayışı içinde olunması, özelleştirme ve serbestleşme uygulamaları nedeniyle bugün ülkenin karanlık tehditi altında olduğu göz önünde bulundurulursa ne kadar boş bir çaba olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, ülkemizin kendi kaynakları değerlendirilmeyi beklerken ve bu yatırımlar için hiçbir planlama yapılmazken, nükleer santral kurma konusundaki ısrar kabul edilemez. Yapılması gereken ülkenin öz kaynaklarını, merkezi bir planlama ve kamusal anlayışla değerlendirmeyi sağlayacak biçimde politikalar uygulamak ve bunun için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, özelleştirme politikalarından acilen vazgeçmektir. Milletvekillerimizi, bu kadar ciddiyetsiz ve keyfi uygulamalara açık bir yasal düzenlemeyle ülkenin geleceğini ipotek altına alacak nükleer santral kurma hevesine karşı durmaya çağırıyoruz. Ülkemizin yakın gelecekte bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmaması için tüm milletvekillerini yapımı 10-15 yıl sürecek, kurulum, işletim ve söküm maliyetleri yüksek, pahalı, tehlikeli, dünyada atık sorunu henüz çözülememiş nükleer enerji santralı değil, ülke kaynaklarını kullanmayı sağlayacak yasal düzenlemeler üzerinde çalışmaya davet ediyoruz.

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
40. DÖNEM YÖNETİM KURULU
06.11.2007

 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 1211


Tüm Basın Açıklamaları

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.