Dövizin ekonomiye verdiği hasarla birlikte, işe yarar bir durum da gelişecek gibi bugünlerde... Bilindiği gibi Türkiye‘de üç bölgede, Mersin-Akkuyu, Sinop ve Kırklareli-İğneada‘da nükleer enerji santralı kurulmasına yönelik girişimler uzun yıllardan beri her türlü itiraza karşın devam ediyor... Ancak geçtiğimiz günlerde Japonya‘nın Sinop Nükleer Santralı Projesi‘nden vazgeçmeye hazırlandığı yönünde bilgiler kamuoyuna yansıdı... Türkiye ile Japonya arasında nükleer güç santrallarının ve nükleer güç sanayinin geliştirilmesine yönelik anlaşma, TBMM‘de 2015 yılında kabul edilen 6642 sayılı kanunla onaylanmış, böylece Sinop‘ta yapılması planlanan nükleer santralın yasal altyapısı tamamlanmıştı... Anlaşmayla, JaponFransız konsorsiyumunca yapılması planlanan nükleer enerji santralının üreteceği tüm elektriğin devlet tarafından 20 yıl süre ile ortalama 10.83 sent/kwh artı yakıt fiyatından satın alınması koşulu getirilmişti. Konu ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Elektrik Mühendisleri Odası (EMO). 2014 yılı ortalama fiyatlarının neredeyse iki katına yakın olan söz konusu rakamın, bugünkü fiyatlara göre bile oldukça pahalı olduğunu söylüyor. EMO‘ya göre; Dolar kurundaki yükseliş nedeniyle fiyatlar giderek de artıyor... Ayrıca Türkiye‘de imal edilmeyen nükleer yakıtın, Fransa ya da Japonya‘dan getirilmek zorunda kalınacağı, dolayısıyla ithalata bağımlılığın daha da artacağı göz önüne alındığında, iddia edildiği gibi nükleer enerjinin "ucuz, çevre dostu ve güvenilir" olması bir hayalden öte değil... Üstelik, nükleer santralların maliyetlerinin yalnızca yakıt ve işletme maliyetleri olarak açıklanması da kamuoyunu yanıltan diğer bir durum. EMO‘nun hesaplarına göre; Yapım aşamasından başlayarak tüm süreçlerindeki güvenlik sorunları nedeniyle, nükleer santrallar giderek pahalılaşıyor... Nükleer konusundaki gerçeklerin yanı sıra, bir diğer Türkiye enerji gerçeği ise; Yıllardır uygulanan yanlış enerji politikaları ve plansızlık nedeniyle bugün elektrikte arz fazlasının olması... Ekim 2018 itibarıyla Türkiye‘nin elektrikte kurulu gücü 88 bin 177 MW‘a ulaşmış bulunuyor. Bu rakam, talebin çok üzerinde... Dolayısıyla mevcut iktidarın artan enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer enerji santrallannın zorunlu olduğu yönündeki iddialarının da ne kadar gerçekçi olduğu ortada! Nükleer ile ilgili bu gerçeklere karşın, Akkuyu Nükleer Santralı için 49 yıllığına Rusya‘ya üretim lisansı verilerek inşaata başlandı... Sinop‘ta ise santralın kurulacağı alanda 650 binden fazla ağacın kesildiği bir doğa katliamı yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor... EMO diyor ki: "Şimdi, Sinop Nükleer Santral Projesi‘nin maliyetinin, ilk tahminlerin iki katına çıkarak 44 milyar dolara yükseldiği, bu nedenle Japonya‘nın projeden vazgeçmeyi değerlendirdiği ifade edilmektedir. Zaten çok sayıda ülke nükleer santrallardan vazgeçerek yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Türkiye‘nin elektrik enerjisi gereksinimi açısından geçerli hiçbir nedeni olmamasına karşın bu santralların yapılmak istenmesindeki ısrarı anlamak mümkün değildir. Mali olarak yürütülemeyeceği ortaya çıkan bu santrallardan sadece Sinop değil, Akkuyu ve İğneada nükleer santral projeleri de derhal durdurulmalıdır. Sürdürülebilir, ucuz. temiz ve güvenli enerji temininin bir kamu görevi olduğu bilinciyle, ‘tehlikeli, pahalı ve dışa bağımlı‘ olan nükleer santral projelerini reddediyoruz. Elektrik Mühendisleri Odası olarak karar vericileri, nükleer santrallar yerine güneş ve rüzgar başta olmak üzere ülkemizin büyük bir potansiyele sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirmeye çağırıyoruz." Her ne kadar ithal sever olsak da! Bir musibet, bin nasihat misali... Belki memleketi bir musibetten kurtarır şu dövizin yükselişi... (Başkent Gazetesi; 11.12.2018)
|