TMMOB 14. Enerji Sempozyumu`nun ilk günü açılış konuşmalarının ardından tema konuşması yapan Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Türkiye`nin geri kalmışlık kabuğunu kırabilmesi için enerji ile yeniden başlaması gerektiğini belirterek, `Enerjide bağımlı iseniz, 100 yıl önceki geri kalmışlıkla eşdeğerdir, çünkü kendi kararlarınızı veremezsiniz` dedi.
TMMOB 14. Enerji Sempozyumu‘nun, 28-32. Dönemler TMMOB Başkanı Teoman Alptürk başkanlığında gerçekleştirilen ilk oturumunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilsay Kuruç tema konuşması yaptı. Enerji yoksa hiçbir şeyin de olamayacağına işaret eden Kuruç, "Başka şeyler olmazsa idare edebiliriz ama enerji olmazsa tekrar taş devrine döneriz" dedi. Türkiye ve dünyadaki durum ile önümüzdeki süreçte nasıl bir yol izlenebileceğine dair değerlendirmeler yapan Kuruç, kapitalizmin her zaman güç elde etmek zorunda olduğunu, enerjiye de gücün elde edilebileceği en önemli payanda olarak baktığını söyledi. Kuruç, "Dünya çapında oyun önce enerji üzerine kuruldu" diyen Kuruç, bugün Avrupa‘nın enerji işinin Amerika‘dan sorulduğunu kaydetti. Enerjinin artık büyük bir oyun olduğunu, ekonomik, teknik ve siyasal yönünün birbirinden ayrılamayacağını anlatan Kuruç, oyunu yeniden kurmak için enerjide kendine yeterlilik ile dünyaya şekil vermenin mecburi olduğunu vurguladı. Yepyeni teknolojilerle yepyeni bir enerji çağı açılması gerektiğini anlatan Kuruç, "Yoksa dünya için böyle bir kurgu yapabilmek bir fantezi olurdu. İddia ile mecburiyet. Yepyeni teknolojilere geçme mecburiyeti bizi mutlaka bir iddia sahibi olmak zorunda bırakıyor" diye konuştu. Enerjide dışa bağımlılık ve bunun yarattığı faturaya dikkat çeken Kuruç, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye son 40 yıl ve özellikle son 20 yılda dünya kapitalizmine tabi olan bir modele adım attı. Bunun ana damarlarından biri enerji. Siz, kapasitenin yüzde 80‘i devredeceksiniz... Enerji toplumsal bir hak mıdır, yoksa bir sermaye ürünü müdür? Son 20 yılın modeli bir sermaye ürününü gösteriyor bize. Aslında topluma ait bunlar. Özelleştirme denilen şey, toplum mülkiyetini sermaye işletmeciliğine devretmek. Bunun en karlı olanı da enerji alanı." "Dış açığı, az kazanan öder" Enerjinin Türkiye‘nin ödemeler dengesi üzerindeki yükünün daima açık yarattığını anlatan Kuruç, Mustafa Şerif‘in sözlerine atıf yaparak, "Bir ülkenin dış açığını o ülkede kim daha az kazanıyorsa o öder. Geliri o kadar düşüktür ki, zorunlu tüketim ihtiyacı daha fazladır, gelirinin üzerindedir. Bu nedenle ihtiyaçlarını iki kaynaktan karşılayabilir, borçlanarak veya satıp savarak" görüşünü dile getirdi. Çin‘in sağladığı gelişmeye dikkat çeken Kuruç, Türkiye‘nin geri kalmışlık kabuğunu kırabilmesi için enerji ile yeniden başlaması gerektiğini söyledi. Elektrifikasyonun ancak planlı olabileceğini vurgulayan Kuruç, şöyle konuştu: "Enerji yapıları uzun dönemli yapılar. Bugün geri kalmışlık göreli bir geri kalmışlık. Enerjide bağımlı iseniz, 100 yıl önceki geri kalmışlıkla eşdeğerdir, çünkü kendi kararlarınızı veremezsiniz. Bugünden geleceğe doğru şalter kimin elinde? Şalterdeki eliniz gitgide zayıflıyorsa, o zaman baştaki soru karşınıza geliyor. Bugünü daha iyi yönetmek mi, yeniden başlamak mı? Elinizdeki şalter giderek zayıflıyorsa belki el değişmeli. 21. yüzyılı doğru okuma niyetimiz varsa, insanın çalışarak üreteceği, santralların yeniden toplum mülkiyetinde olabileceği, ama daha önemlisi bu da yeterli değil, esas planlama teknoloji planlaması. Geleceğe dönük insan aklıyla, fosil kaynaklara bırakılmayacak kadar önemli bir işe girişmeye var mıyız? Yeni teknolojilere girişmeye var mıyız? Bilime dayanmayan bir insan aklı, teknolojiyi planlayamaz. Bugünün siyaset topluluğunun yapısıyla bunu beklemek, gerçekçi olmamız gerekirse biraz safdillik olur. Özellikle son 20 yılda yaşadıklarımızdan ya ders almayı öğrenmemişiz ya da dersten kaytarıyoruz demek olabilir. Yepyeni bir işe var mıyız? Toplumun haklarını gözeten bir planlama yapmalıyız. Toplumsallık yoksa bu bir sermaye ürünüdür. Bir araştırma merkezimiz olsa, planlama esaslı, teknolojiyi öne alan bir merkezimiz olsa. Ayrıca karşımıza çıkacak iç ve dış siyasi engelleri aşmasını bilecek bir diplomasi." Oturumun tamamlanmasının ardından Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı Nedim Bülent Damar tarafından Prof. Dr. Bilsay Kuruç ve Oturum Başkanı Teoman Alptürk‘e teşekkür plaketleri verildi.
|