MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

FORUM: CUMHURİYETİN 100. YILINDA ENERJİ SEKTÖRÜNÜN NEDEN OLDUĞU TOPLUMSAL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ



 
TMMOB 14. Enerji Sempozyumu’nun forumunda, enerji kooperatifçiliğinden özelleştirmelere, çevre tahribatı, toplumsal eşitsizlikler ve mülksüzleştirmeye, nükleer santrallar için yürütülen lobi faaliyetlerine ve ormanların nasıl kaybedildiğine dek uzanan birçok konu, yerel temsilciler, sendika, dernek ve platform sözcülerince ele alındı. Konuşmacılar, toplumsal ihtiyaçlar ve bilginin paylaşılmasının önemine işaret ederek, halkın içinde yer almadığı hiçbir mücadelenin başarıya ulaşamayacağının altını çizdiler.
 

 

 

TMMOB 14. Enerji Sempozyumu`nun III. günü 9 Aralık`ta son oturumda düzenlenen "Cumhuriyetin 100. Yılında Enerji Sektörünün Neden Olduğu Toplumsal Sorunlar ve Çözüm Önerileri" konulu forum, Sempozyum YK Başkanı Nedim Bülent Damar‘ın konuşmasıyla başladı. Damar, fiilen sahada sorunları bilen, o sorunlarla içiçe yaşayan, çözüm önerileri geliştiren, mücadelesinde sonuç almış veya almamış olanların yaşadıklarını, haksızlıkları ve kazanımları konuşmak üzere forumun düzenlendiğini kaydetti.

MMO‘dan Oğuz Türkyılmaz‘ın yönettiği forumda ilk olarak Bursa Nilüfer Belediyesi Başkan Yardımcısı Remzi Çınar söz aldı. Yenilenebilir enerji alanında kooperatifleşme girişimlerini anlatan Çınar, Almanya, Belçika, Danimarka, Hollanda vb. ülkelerden örnekler vererek Türkiye‘nin bu alanda çok geç kaldığını söyledi. Tüketimin birleştirilmesine yönelik yasal mevzuat nedeniyle kooperatifleşmenin önünün kesildiğini, Nilüfer‘de kendilerinin de son aşamaya getirmiş olmalarına karşın kooperatifi hayata geçiremediklerini ifade eden Çınar, "Sıkıntı şu, birçok ülkede doğru uygulanmasına rağmen biz uygulayamıyoruz. 60‘lı sayılarda enerji kooperatifi var şu anda. 4 tanesi santral kurabildi, diğerleri yetiştiremedi" dedi.

Çınar, enerji kooperatifçiliğinin gelişmesi için EPDK, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı gibi kurumların irade göstermesi ve mevzuat karşısında çok korumasız olan kooperatifçiliğin desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Çınar, "Tüketicilerin tek sayaç altında bulunması zorunluluğu kooperatif mantığına ters, derhal vazgeçilmelidir. Kooperatifçilik ile atıl olan araziler kullanılarak ekonomiye kazandırıldığı gibi, devlet de kira geliri elde edecektir. Altyapı çalışmaları devlet tarafından desteklenmelidir" diye konuştu.

Özelleştirmeler Durdurulmalı

Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Genel Başkanı Coşkun Doğanay, 1980 sonrası neoliberal politikalarla sosyal devlet anlayışının tümüyle tasfiye edildiğini, özelleştirme ve serbestleştirme politikaları ile enerjinin meta haline getirildiğini kaydetti. Kamu denetiminin ortadan kaldırılması ve kaynakların plansız şekilde kullanımının çevre tahribatına yol açtığını, kamu kuruluşlarının sermayeye devredildiğini ya da tasfiye edildiğini anlatan Doğanay, TEİAŞ‘a yönelik özelleştirme sürecinin derhal durdurulması ve tüm sektörde yeniden kamulaştırmanın gündeme alınması gerektiğini bildirdi. Doğanay, "Sümerbank, Et Balık, SEK gibi insanların ihtiyacını karşılayan kurumlar devlet et üretmez, ayakkabı dikmez denilerek özelleştirildi; şimdi insanlar et yiyemez, ayakkabı alamaz hale geldi. Özelleştirmelerin hemen şimdi durdurulması toplum açısından yararlı olacaktır" diye konuştu.

"Ekolojik yıkımın bedelini halk ödüyor"

İkizköy Çevre Komitesi ve Temiz Hava Hakkı Platformu Üyesi Deniz Gümüşel, kürsüye "Akbelen Yaşamak İstiyor" yazılı pankartla çıktı. Akbelen‘deki 3 termik santrala dikkat çeken Gümüşel, "1980‘lerde değiliz, enerji için bu kirli kömüre muhtaç değiliz. Enerji maliyeti hesaplanırken kurulum, işletme, hammadde temini, vs. maliyet olarak görülüyor. Oysa gözden kaçırdığımız çok önemli bir şey var: Elektrik üretimi için toplumun ödemesi gereken, toplumun sırtına yüklenen bedeller" diye konuştu.

Kömür bölgelerinde ciddi bir mülksüzleştirme ile karşı karşıya kalındığını belirten Gümüşel, şunları söyledi:

"Bedeller sınır tanımıyor. Ekolojik bedeller aynı zamanda küresel olarak ödediğimiz bedeller. Öderken de yine toplumsal eşitsizlik söz konusu. İklim krizinden en fazla etkilenenler buradaki ekolojik varlığın metalaştırılmasından kar edenler değil, mülksüzleştirilenler en fazla etkileniyor. Ne oluyor, çiftçi susuz kalıyor, üretim yapamayacak kadar kuraklıkla karşı karşıya kalıyor. Aşırı sıcaklar, aşırı hava olayları seller, nüfusun geri kalan bölümünü daha çok etkiliyor. En fazla bedeli o ekolojik yıkımı gerçekleştiren kapitalistler değil, biz halk ödüyoruz. Oysaki biz bu yereldeki kırsaldaki topluluklara her zamankinden daha fazla muhtacız. Çözüm endüstriyel tarımda değil, yerel toplulukların güçlendirilmesinde."

Enerji alanındaki işçilerin de çok yoğun bir kirliliği maruz kaldığına işaret eden Gümüşel, "Ekolojik yıkım, sağlık hakkı ihlali işçinin kendi bedeninde başlıyor. İşçiyi koruyacak, fosil yakıtlardan vazgeçilecek şekilde bir planlama yapılsa, işçiye hak ettiği ücret verilse yerli linyitin bu kadar revaçta olmayacağını göreceğiz. İşçinin bedenine, sağlığına, yaşam hakkına, emeğine yüklenen bir bedel var. Kapitalizm hem doğayı, hem de insanı aynı anda sömürüyor" dedi.

Toplumsal mücadelelerde en önde kadınların yer aldığını, çünkü ekolojik yıkımdan en çok kadınların etkilendiğini vurgulayan Gümüşel, Akbelen`in hala bir orman ekosistemi olduğunu belirterek, destek çağrısı yaptı.

"Doğa da bir hak öznesi"

Ekoloji Politik Sözcüsü Avukat Mehmet Horuş, Cumhuriyetin 100 yılında ciddi bir kalkınmacı sürecin baskın olduğunu, bütün sağ iktidarların da buradan beslendiğini vurgularken "Kamucu, toplumcu bir gelişmenin olmadığını gördük. Bütün bu plan, programlar hayata geçirilirken toplumsal eşitsizlik çözülmemiş oluyor. Sosyal kısmının eksik kaldığını vurgulamak gerekiyor" dedi.

Doğanın artık sınırsız kaynak olarak görülmemesi gerektiğini belirten Horuş, şunları söyledi:

"Enerji sorunu özne, toplumsal sorun nesne gibi görünüyor. Böyle bakarsanız ‘enerji yatırımı yapacak şirketin toplumsal direnişle karşılaştığını` görürsünüz. Esas özne toplumsal olmalı. Biz mesela ekoloji hareketleri olarak önümüzdeki yüzyıl ve tüm dünya için doğanın da hak öznesi olarak tanındığı yeni bir anayasayı tartışıyoruz. Bir insan hakkı olarak enerjiden bahsediliyor. Bu son dönemde şirketlerin çok fazla kullandığı bir argüman. Hepsi çevreci, hepsi yeşil, nükleer de, siyanürlü maden arayan da. Lütfen şu insan haklarını şirketlere bırakmayalım. Enerji insan hakkı derseniz Kolin, Limak`ı insan hakkı kuruluşu haline getirirsiniz."

"Tüketimi azaltmalıyız"

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Temsilcisi Erhan İçöz, platformun ilkeleri ve yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi. Doğayı, toplumsal yaşamı olumsuz etkileyen tüm santralların durdurulması gerektiğini belirten İçöz, temiz enerji olarak sunulan hidroelektrik, güneş enerjisi, rüzgar ve jeotermal santralların olumsuz etkilerine dikkat çekti. Nükleer enerji santrallarının çevreye zararları ve olası kaza ihtimali bir yana bırakılsa bile atık sorununun hala çözümlenemediğini anlatan İçöz, "Şu anda mevcut kapasite ile üretilebilecek elektrik ihtiyacın çok çok üzerinde. Enerjinin tüketimini azaltmak zorundayız. Bu kadar enerjiye ihtiyacımız yok, doğayı tahrip etmeden üretmek zorundayız" diye konuştu.

Nükleer için Gerçekdışı Lobicilik

Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği (NÜSED) Temsilcisi Dr. Bayazıt İlhan, nükleer santralların atık meselesinin bütün dünyada ciddi bir sorun olduğunu belirterek, "Nükleer santrallar devre dışı bırakıldıktan sonra bile 50-60 yıl ciddi maliyetler ve çözülemeyen atık sorunları söz konusu" dedi. Çernobil‘den önce ABD‘nin ne denli büyük bir nükleer felaketin eşiğinden döndüğünün yıllar sonra ortaya çıktığını, nükleer santralın çekirdeğindeki erimeden söz edildiğini anımsatan İlhan, Almanya`da yapılan ve nükleer santralın 50 km kadar yakınında yaşayan çocuklarda löseminin arttığını gösteren çalışmaya atıf yaptı.

Dubai`deki COP28 İklim Zirvesi`nde, iklim krizinin nükleer santralların daha çok yapılmasıyla çözülebileceğinin iddia edilmesi üzerine zirveye bilgi notu gönderdiklerini bildiren İlhan, şunları söyledi:

"Maliyeti daha uygun deniyor ama nükleer daha pahalı. Her aşamada daha pahalıya mal oluyor. Karbondioksit emisyonu ile ilgili söylenenlerin hepsi tartışmalı. Sera gazı emisyonları tartışmalı. Şu anda var olan nükleer santral sayısını 3 katına çıkarsak, sera gazı üretimini ancak yüzde 5 azaltabiliyoruz. Bütün dünyayı nükleer santrallar ile sarsak da emisyon azalmıyor. Tamamen gerçek dışı bir lobi faaliyeti. Nükleer silahlar gerçekten tehdit. Halen dünyanın çeşitli yerlerinde çatışmalar var. Ukrayna kaç kez felaketin eşiğinden döndü. Doğadan yana olan herkesin kapitalizmin yarattığı bu felaketlere karşı sesini yükseltmesi gerekiyor."

"Nükleer masallardan vazgeçin"

Sinop Nükleer Karşıtı Platform Üyesi Zeki Karataş, Sinop NGS`ye karşı yürüttükleri mücadeleyi anlattı. Rusya-Ukrayna savaşının acı tablosuna işaret eden Karataş, "Savaşın tarafları insanlığı ve gezegeni, çok daha ağır yıkımlara yol açabilecek nükleer savaşlarla tehdit ediyor. Çatışma Ukrayna toprakları içinde olsa da küresel bir savaşın içindeyiz. Karadeniz`in bir Rus gölü olmasını mutlaka ve mutlaka engellemeliyiz" dedi.

Yaşamı ve doğayı savunduklarını vurgulayan Karataş, şöyle konuştu:

"Sermaye kendi lehine olmayan hiçbir şeyi ortaya koymaz. İktidar sahiplerine sesleniyoruz: 1 milyondan fazla ağacın yerine yenilerinin dikilmeyeceğini, dikilse bile büyütülmeyeceğini biliyoruz. Nükleer masallar anlatmaktan vazgeçin çünkü nükleer santrallar iklim krizine çare değildir. Çözüm değil, gizli ölümdür. Sinop`un Çernobil ya da Fukuşima olmasına izin vermeyeceğiz. Nükleer santral kurulmasına izin vermeyeceğiz."

"Bina yaptığınızda iklimi değiştiriyorsunuz"

Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili İsmail Küçük, iklimin bir eğilim olduğunu, sürekli değiştiğini, kentlerde yaşanan sorunların meteorolojik parametrelerdeki değişiklikten değil, mevcut meteorolojiye uygun hareket edilmemesinden kaynaklandığını anlattı. "Kentleri su basması bizim kent imarı ile ilgili iklimin değişmesidir. Ama asıl bozulan ahlaki iklimimizdir. Eğer olayları meteorolojik iklime bağlarsanız olay başka yere gider" diyen Küçük, iklim değişikliğinin anlatıldığını ancak santralların yarattığı kirliğinin anlatılmadığını vurguladı. Küçük, "Türkiye`de su ile ilgili mevzuatta sorun yok, uygulama ile ilgili sorun var. İklim Kanunu net sıfır ile kurulan uluslararası pazarın sekretaryasını kurmak amaçlı. İklim değişikliği sadece küresel, atmosferdeki gazlara bağlı değildir. Buraya bina yaptığınızda iklimi değiştiriyorsunuz ama bize ‘siz yukarıya bakın o Allahtan` diyorlar. Buraya da bakmak gerekiyor" diye konuştu.

Alpu Ovası Mücadelesi

EMO Eskişehir Şube Başkanı Ender Kelleci, İç Anadolu Bölgesi`nin tarımsal ve hayvansal üretim açısından en verimli bölgelerinden Alpu Ovası‘nda termik santral kurma girişimi ve verilen mücadele ile bu girişimden nasıl vazgeçildiğini anlattı. Eskişehir`de bulunan bütün dernekler, odalar ve siyasi oluşumların bir araya gelerek Eskişehir Çevre Platformu`nu kurduğunu ve bölge halkının güvenini kazanarak birlikte mücadele yürüttüklerini ifade eden Kelleci, "Konu bir yerden kömür çıkartmak, kömürle ilgili bir şey yapmak değil, bu sürecin ranta dönük, birilerinin kazanç sağlaması için olduğunu düşünüyoruz. Temiz gıdanın bu denli önemli olduğu günümüzde Alpu Ovası`nın bu şekilde tehdit edilmesi bunu gösteriyor" diye konuştu.

"Çarşamba BES ovayı kirletmeyi sürdürüyor"

Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) Temsilcisi, EMO Samsun Şube Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Korkmaz, platformun nasıl kurulduğu ve yaptığı çalışmalar ile Çarşamba Biyokütle Santralı`na karşı yürüttükleri mücadeleyi anlattı. Mahkemenin 2 kez iptal kararı vermesine rağmen santralın çalışmaya devam ettiğini belirten Korkmaz, "Çarşamba BES ne mahkemeyi, ne derinleşen gıda krizini dinledi. Valilik 2 kez mühürledi. Danıştay 6. Dairesi iptal kararlarını bozdu, şu anda santral tam kapasite ile ovamızı kirletmeye devam ediyor. Bilirkişi heyeti önümüzdeki hafta keşif yapacak. Her türlü mücadeleyi yaptık ama bölge halkından yeterli destek göremedik" diye konuştu.

Korkmaz, Tekkeköy`de 1. sınıf tarım arazisi üzerinde depolama tesisi kurulması sürecinin durdurulduğunu; Atakum sahilinin bir bölümün satışa çıkartılması, yat limanı projesi ve Bafra`daki hal binası projesine karşı da mücadele verdiklerini anlattı.

‘Kesiyoruz ama dikiyoruz` Doğru Değil

Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı A. Hüsrev Özkara, 78 milyon hektar alana sahip olan ülkemizin 3.2 milyon hektarı yani yüzde 29.7`sinin orman alanı olduğunu kaydetti. Yıllık ortalama 9 bin hektarın yangınlarda kaybedildiğini ancak 2021 yılındaki yangın felaketinde 15 günde 140 bin hektar sahanın yandığını söyledi. Ormanlar için "kesiyoruz ama dikiyoruz" denildiğine işaret eden Özkara, "Böyle bir yaklaşım doğru değil. Kesmek ve dikmek birbirini karşılamaz. 100 yaşındaki doğal ormanın karbon tutma kapasitesi 37 kg; 5 yaşındaki fidanın 2.2 kg. Savunan, koruyan insanların işi zor. Karşınızda iyi eğitilmiş, sorunlara vakıf kendi geleceği için iyi şeyler başarmış bir toplum yapısı yok. Mücadele zor bir iş, devamlılık istiyor" diye konuştu.

Yasalar eliyle orman alanlarının içinin boşaltıldığını, parçalandığını kaydeden Özkara, kağıt üzerinde yüzde 27 görülse de ormanların gerçekte işlevsiz, hiçbir fonksiyon göremeyecek bir şekle dönüştürülmek üzere olduğu uyarısı yaptı. Özkara, "Sadece 12 yılda 10 hektardan küçük olan orman parçaları 55 bin adetten 120 bine adede çıkmıştır. Bunlar halkın dikkatinden ve gözünden kaçırılarak masum gerekçelerle yapılmaya çalışıyor. ‘Kesiyoruz ama milyonlarca fidan dikiyoruz!` Kral çıplak diyorum, ormanlar elden gidiyor" dedi.

Enerji nakil hatları ve trafoların büyük tehdit oluşturduğuna işaret eden Özkara, 400 hektara ulaşan bir orman yangınının Hiroşima`ya atılan atom bombasıyla eşdeğer bir enerji çıkardığını söyledi. Dikkat ve denetimin önemli olduğunu, kurallara uygun bir çalışma düzeninin yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Özkara, "Aksi takdirde orman varlığımızı korumak bir hayale dönüştü. Aynı anlayışla on yıl sonra nereye gideceğimizi düşünmek bile istemiyorum" diye konuştu.

Lisanslı güneş enerjisi sistemlerinin taşlık, kayalık, verimsiz ormanlık alanlarda yapılmasını öngören yasal düzenlemeyi eleştiren Özkara, şunları söyledi:

"Bu ortamlarda biyolojik çeşitliğinin arttığını biliyoruz, burası canlıların sığınak noktasıdır. Bu alanların güneş enerjisine terk edilmesi Türkiye coğrafyasında çok büyük sorunlara yol açacaktır. Tüm yasal düzenlemeler gözden geçirilmeli ve koruma kullanma dengesine hizmet edecek bir yasal düzenleme süreci başlatılmalı. Halkın yaşam alanına sahip çıkması çok önemli, toplumun bilinçlendirilmesi kamuoyu ile bu konuların paylaşılması sağlanmalı."

"Gelecek nesillere güzel bir dünya bırakalım"

EMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Mak, elektrikli araçlar konusuna değinerek, kendisine "Bu araçlar yanarsa ne yapacağız?" diye sorulduğunu belirtti. "Bizim bu konuda çalışma yapmamız lazım" diyen Mak, gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak istediklerini vurguladı.

TMMOB Jeotermal Enerji Santrallarının Büyük Menderes Havzası`na Çevresel Etkileri Raporu Komisyonu Üyesi Dr. Ali Burak Yener, ülkemizdeki jeotermal santralların üçte ikisine yakınının Aydın`da kurulu bulunduğunu kaydetti. Yasal düzenlemelerin yetersizliği ve denetim mekanizmasının olmayışı nedeniyle bazı özel sektör yatırımcılarının daha fazla kazanç elde etmek için bilim dışı uygulamalara yöneldiğini anlatan Yener, bunun sonucunda Aydın ve Batı Anadolu`da sosyal hayat ve çevrenin zarar gördüğünü kaydetti. Yener, uygulanan yanlış teşvik politikaları sonucu aşırı üretim yapıldığını ve kaynaklar üzerinde baskı oluştuğunu belirtti.

Forum konuşmalarının tamamlanmasının ardından EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş söz alarak sempozyuma katkı veren tüm konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür etti. Ulutaş, "Enerji sempozyumumuz önümüzdeki dönem kendi alanındaki tartışma başlıklarını rafine eden ve mücadele başlıklarını belirleyen bir etkinlik oldu" diye konuştu.


 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

DEPREMZEDEYE DEĞİL ENERJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

KTMMOB EMO YENİ YÖNETİM KURULU BELİRLENDİ

SİNOP NÜKLEER GÜÇ SANTRALI İNADINDAN VAZGEÇİLMELİDİR   

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO, SİNOP NGS NAZIM İMAR PLANI İÇİN İPTAL DAVASI AÇACAK (BAŞKENT GAZETESİ)

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİ GASP EDİLEMEZ

EMO: SİNOP NGS PROJESİNDEN VAZGEÇİLMELİ (ENERJİGUNLUGU.NET)

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

Okunma Sayısı: 73


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.